• orhan veli'nin nisan 1940 ta yazdığı otobiyografi niteliğindeki şiiri:

    ben orhan veli,
    “yazık oldu süleyman efendiye”
    mısra-ı meşrunun mübdii...
    duydum ki merak ediyormuşsunuz
    hususi hayatımı,
    anlatayım:
    evvelâ adamım, yani
    sirk hayvanı falan değilim.
    burnum var,kulağım var,
    pek biçimli olmamakla beraber.

    evde otururum,
    masa başında çalışırım.
    bir anne, bir de babadan dünyaya geldim.
    ne başımda bulut gezdiririm,
    ne sırtımda mührü-ü nübüvvet.
    ne ingiliz kıralı kadar
    mütevazııyım
    ne de bay celal bayar’ın
    ahır uşağı kadar aristokrat.
    ıspanağı çok severim.
    puf böreğine hele
    bayılırım.
    malda mülkte gözüm yoktur.
    vallahi yoktur.

    yayan dolaşırım,
    mütenekkir en seyahat ederim.
    oktay rıfatla melih cevdet’tir
    en yakın arkadaşlarım.
    bir de sevgilim vardır, pek muteber;
    ismini söyleyemem,
    edebiyat tarihçisi bulsun.

    ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
    meşgul olmadığım ‘ehemmiyetsiz’
    sadece üdeba arasındadır.

    ne bileyim,
    belki daha bin bir huyum vardır...
    amma ne lüzum var
    hepsini sıralamaya?
    onlarda buna benzer.
  • müşfik kenter'in sesiyle bir garip orhan veli albümünde de yer alan şiirdir.
    başında bir de şunlar vardır;

    'ben orhan veli
    1914'te doğdum.
    1 yaşında kurbağadan korktum.
    9 yaşında okumaya,
    10 yaşında yazmaya merak sardım.
    13'te oktay rıfat'ı,
    16'da melih cevdet'i tanıdım.
    17 yaşında bara gittim.
    18'de rakıya başladım.
    19'dan sonra avarelik devrim başlar.
    20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim.
    25'te başımdan bir otomobil kazası geçti.
    çok aşık oldum.
    hiç evlenmedim.
    şimdi askerim.'
  • üniversiteye hazırlandığım dönemdi. dersaneye yazdırmış peder bey beni. sınava girdim seviye sınıfına aldılar. kesin sıkıcı olur ortam diye düşündüm. öğleden sonra gidiyorum sınıfa 2 ile 5 arası. gerçi pek gittiğim söylenemez. anadolu lisesi, fen lisesi, öğretmen lisesi öğrencilerinden oluşuyor. bildiğin nerd habitatı. inek diyorduk o zamanlar tabi. iki tane de yaşı büyük abimiz var sınıfta. abi dediysem gerçekten abi. biri 28 yaşında biri 27. sınıfın onlardan sonra gelen en büyüğü 18 yaşında liseyi yeni bitirmiş fen liseli bir eleman.

    neyse gel zaman git zaman samimi olduk sınıftakilerle. dersane bize yetmez evde toplaşalım birbirimize eksik olduğumuz yerleri anlatalım dedik. sanki dersanaye gittiğimiz varmış gibi. belki işe yarar bu yöntem dedik. orda burda king oynuyoruz, bilardo atıyoruz, ya da ping pong. bunlara harcadığımız zamandan keseriz diye düşündük zahar. yaşı büyük abilerimizden biri köyden gelmiş. abisi öğretmen. onun yanında kalıyor. hafta sonları ev boş dedi. 6-7 kişilik bir grup oluşturduk güya ders çalışıyoruz. ev sahibi abimiz nazım hikmet falan okuyan kendi şiirlerini yazan bi abimizdi. güzel adamdı allah için. derdi olan adamdı. arada boşluklarda kendi şiirlerini falan okurdu. onun dışında anadolu lisesinden de bir çocuk var. klormatik gözlüklü. ağır abi pozunda. diğer anadolulu elemanlar sensei diyor ona. eleman meğer bildiğin müşfik kentermiş aga. bu şiir gel gitlerinde tesadüfen öğrendik.

    adam ayaklı orhan veli toplu şiirler kitabı gibiydi adam yayınlarından çıkmış. her şiirini ezbere biliyor orhan velinin. ben o vakitler edebiyata ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim seviyesinden yaklaşıyorum. yani haberim yok şiirden falan. dersanede bu arkadaş hergün şiir okur kantinde. gerçi kantinle yetinmez. ramazanda orucumuzu sigarayla açmak için turlarız dersane çıkışı; orhan veli okur. dersaneye gelen hocalar başka şehirlere giderler ders vermeye terminalden yollarız; orhan veli okur. hocalar bizden sıkılır dersten atar; orhan veli okur. abartmıyorum.

    bir gün dedi ki lan akustik yarın üniversiteyi kazanacağız belki(güldüğümü hatırlıyorum bu lafına). başka şehirlere gideceğiz. sonra iş güç belki hiç görüşmeyeceğiz bir daha. beni ilerde nasıl hatırlarsın dedi. la yürü git oğlum seni ilerde niye hatırlama ihtiyacı hissedeyim, arkadaşız oğlum biz. niye kopalım dedim. koptuk ve ben onu ben orhan veli şiirini sol framede görünce hatırladım. edebiyat sen nelere kadirsin. kusurumuz varsa affola sensei. hayat işte. vefasızlık. hala ezbere biliyor musun orhan veli şiirlerini merak etmiyor değilim.

    bunu niye anlattığım sizi hiç ilgilendirmez. içimden geldi yazdım. o kadar.
  • 15 ağustos 1942 tarihli inkılâpçı gençlik adlı dergide yayınlanmış orhan veli şiiri.
  • rastgele oldu bu hikaye, sahibine uygun biraz. iş yeri bir etkinlik oluşturmuş, maile isteyenler yanıt dönsün belki sen olursun demişlerdi de, nerdee bizde o şans deyip, talihe laf edebilmek için yazıvermiştim adımı ben de varım diye. ve olacak olur ya , yanıt geldi siz de şanslısınız, bu oyun için davetiyeleriniz var diye.

    orhan veli seven bir dostum var, aradım , dedim bir biletim daha var ne dersin? kalktı geldi beykoz’dan . kozzy’miş , metrodan çıkınca sora sora bulunurdu bağdat, lakin metro çıkışında sarmaş dolaştık biraz sesli, bu şehre geldim geleli görüşememişiz. tam öpüp koklaşırken biri sokuldu yanımıza , kozzy’yi biliyor muyduk acaba? dedik gel biz de gidiyoruz. acaba bizim iş yerinden mi diye soruverdim işini, meğer iyi olacak hastanın ayağına gerçekten doktor geliyormuş, klinik psikologmuş kendisi. allah dedim daha ne olsun ve üç hatun sora sora ilerledik, bulduk da. bende iki bilet, yeni tanıştığımız arkadaşımız mı, o da olacak bu ya yan koltuğumuz çıktı . biz bizi bağlayan bu olan bitene hayret ederek başladık izlemeye...

    biz keyif almıştık bittiğinde, hatta bekledik bir teşekkürümüzü sözlü dile getirip oyuncularına dönüverdik yolumuza.

    tiyatro kumpanyası'nın bir oyunu. uyarlayan ve yöneten kemal kocatürk. meraklısına kendi dillerinden anlatacak olunursa;

    "usta oyuncu kemal kocatürk'ten bir unutulmaz portre daha.. "ben orhan veli"; orhan veli kanık'ın kısıtlı yaşamına sığdırdığı unutulmaz şiirlere, ünya görüşüne , yazılarına, öykülerine , aşklarına, dostluklarına ve çile dolu hayatına bir ağıt niteliğinde.. oyunda, orhan veli'nin hiç bilinmeyen yanlarını ortaya çıkarırken fikirlerinin bugünü nasıl kucakladığına şaşkınlıkla şahit olacaksınız. yazılarını adeta bugün kaleme alınmışçasına sıcak ve hararetli bulduğunuzda, aslında onun ne kadar ileri görüşlü biri olduğunu anlayıp, geçen zamanın ülkemiz değerlerinden, kültüründen ve insanından neler çaldığına hep birlikte üzlürken, geleceğin reçetesinin de aslında nerede gizli olduğunu keşfedeceksiniz.

    bu görkemli hayatın izini usta oyuncu , yönetmen kemal kocatürk ve ozan sevin'in sesinden, bedeninden , ayça kocatürk'ün birbirinden güzel besteleriyle orhan veli şiirlerini bir şölene çevirmesine, sırrı topraktepe'nin sahnede kurduğu yalın ve işlevsel dünyasını aslı atasoy'un ışığı aydınlatacak.

    " bir garip orhan veli" adıyla yıllarca orhan veli'yi oynayan ve adeta onunla özdeşleşen, unutulmaz usta oyunu müşfik kenter'in anısına orhan veli'ni 100. doğum yılı eşlik edecek."
  • orhan veli'nin belediyenin açtığı bi çukura düşerek, 2 gün sonra beyin kanamasından öldüğünü biliyor muydunuz? fıkra gibi ama gerçek.

    kemal kocatürk içten gelen bi emekle oynamış, hazırlamış bu oyunu. biliyorum çünkü can'in sonunda yaptığı konuşmadan, yine bu oyunun sonundaki konusmasindan anlaşılıyor. müşfik kenter'i anmayi da atlamamis. can adli oyundaki can yücel performansinda cuk oturmuş, başkasını bu kadar iyi oynayamaz derken lafimi yedim adeta.
  • murathan mungan'ın yazdığı, müşfik kenter'in oynadığı bir garip orhan veli,orhan veli'nin şiirlerinden seçilmiş kesitlerle oluşturulmuş bir tiyatro metnidir.
    gayet başarılı bir tiyatrodur ve okul döneminde çağdaş edebiyatta izlemiştik.

    müşfik kenter'in anısı için kemal kocatürk tarafından yeniden sahnelenmiştir ve çok güzeldir. şöyledir:

    ben orhan veli
  • bir orhan veli şiiri.

    şiirde geçen

    "ne ingiliz kıralı kadar
    mütevazııyım
    ne de bay celal bayar’ın
    ahır uşağı kadar aristokrat."

    dizelerini biri açıklasa nasıl müsterih olurum.
hesabın var mı? giriş yap