• bebeklerin olmesi; yasanilanlar, anilar, paylasimlar az diye belki de daha hafif bir aciymis gibi gelir, 5 gunluk bir bebegin olmesinden duyulacak aci 18 yasinda bir delikanlinin olmesinden daha hafifmis gibi hissedilir. boyle dusununler varsa diyecegim sudur ki;
    anne/baba olacaginizi ogrendiginiz andan itibaren o hep sizinledir, vucudunuzun hayatinizin en onemli parcasidir, onsuz bir hayati aklinizin ucundan bile gecirmek istemezsiniz, ona gelecek bana gelsin dersiniz, o sizin icin hayatin ta kendisidir neyse lafi uzatmayayim soyle baglayayim;
    (bkz: anne olunca anlarsin)
    (bkz: baba olunca anlarsin)
  • insana tanrının, hakkın, adaletin varlığı en çok sorgulatan, inancı en çok sarsan, isyan ettiren ölümlerdir. bi lokmacık, minicik, günahsız, dünya tatlısı, anasının babasının gözbebeği, ilk ve son gözağrısı bir can neden uçup gider melek gibi? anılarda ilk agularını, ilk gülücüklerini ve resimlerini, elde minyatür bebek kokulu çoraplarını, battaniyesini, ardında ona canını kanını veren anasını , hayatında en çok onu sevmiş olan babasını bırakıp nerelere gider? kim alır; kim çağırır da bu kadar acele eder? herkes elinden geleni fazlasıyla yapıp çırpınırken, bazısı duayı tanrıyla konuşmayı çoktan bırakmış onlarca insan iyileşmesi için yakarırken neden dualar bir işe yaramaz?
  • siddetin, acligin ve fakirligin kol gezdigi bazi ulkelerde bebekler icin bir kurtulustur... ölmeyip hayatta kalanlari "ölsem de kurtulsam" dedikleri acilar bekler...
  • bir anne icin hayatın en beter acısıdır..
    yıllar gecer ama siz hala bebeginizin bugun yaşasa -kac yasında olurdu- birlikte $unları $unları yapardık dusunceleri icinde bulursunuz kendinizi.
    gozleriniz yanar, yureginiz daralır, nefesiniz tıkanır.
    o minik canı hep ozler.. ozler... ozler yanarsınız..
  • 10 yaşımın ağustosu... annemin ebe-hemşire olarak çalıştığı köyün sağlık ocağı bahçesinde ağustosun turuncu buğusunu izliyorum sıkıntıdan, sıcak, çok sıcak hava... güneşin en tepede olduğu vakitte hayat duruyor sanki, o dönemde okuduğum kargalar kitabındaki tasvirlere tıpatıp uyuyor. sanırsınız ki samed behrengi bir önceki gün yazmış romanı. köyün ilkokulunuda içine alan geniş avluda sadece hafif esintiden titreyen dikenler var.

    sonra avlunun kapısından koşarak gelen bir kadın görüyorum. kucağında bir şeyi tutuyor sıkı sıkı, yazması uçuşuyor, şalvarı toza bulanıyor koştukça. yaklaşıyor. yaklaştıkça içimde bir şeyler titriyor, acil bir şeylerin olduğunu düşünüp içinde sadece annemin olduğu sağlık ocağına giriyorum. "anne bir kadın geliyor koşa koşa"... ben sözümü bitirene kadar kadın giriyor içeri, soluk soluğa "ebehanım"dan yardım istiyor. yüzündeki ifade sanki kötü bir rüya görmüşte, rüya olduğunu birisi kendisine hatırlatsındiye yalvarıyor. bir saniye korkuyla tebessüm ediyor, bir saniye yıkılan bir binanın çatırtısı gibi soruyor: "abla nefes almıyo, öldümü ki yoksa?"

    kilitlenip kalıyorum sedyenin yanında, annem oğlum sen çık demese kabustan uyanana kadar bekleyeceğim orda. dışarı çıkıyorum, kapı kapanıyor. ve olayın kalanı bilinçaltıma sızıyor ama bugun bile adım gibi eminim ki o ağustos güneşi altında köyün nüfusu bir kişi azalıyor.

    evde bebeğine bakarken yanlış giden birşeyi farkedip o sarı tozlu yollarda koşan genç kadını düşünüyorum, güneş inince tarladan eve dönen ev ahalisini ve babayı düşünüyorum... ve belki de hemen o gece mezarlığın bir köşesinde, sessiz sedasız, toros marka beyaz bir arabanın iki silik farı altında yapılan defini düşünüyorum...

    ağustos 10 yaşımdan beri bir garip yakıyor...
  • son günlerde yurdun çeşitli yerlerinde sıkça görülen durum. son duyduğum şanlıurfa da 12 günde 8 bebeğin öldüğü. önce anahaberler, gazeteler veriyor haberi. tabi ki soruşturma başlatılıyor, aylar sonra yapılan açıklamada herhangi bir enfeksiyona ratlanmadığı söyleniyor. bu böyle sürüp gidiyor. o hastaneler, o sorumlular öylece yerlerinde duruyor.
  • en az üç çocuk doğurun demelerinin sebebidir.nede olsa mevcut sağlık hizmetlerimizle hepsini yaşatamıyoruz.çok çok doğurun şansınız varsa birkaçı yaşar.ölen ölür kalan sağlar bizimdir.
  • yıllardır gelişmekte(!) olan ülkemizin, geri kalmışlığa doğru gittiğini gösteren ölümlerdir. zira, gelişmekte olan-gelişmiş ülke arasında bebek ölümlerinde azalış olur, gelişmiş ülke dediğimiz yere gelince bebek ölümleri 0'a iner. -sağlık sorunuyla birlikte doğup, ölenler hariç.- ancak bizde bebek ölümleri azalacağı yerde artıyor, hatta toplu ölümler baş gösteriyor. bu da bize, bizim gelişmekte olan ülkeden düşüş gösterip, geri kalmış ülkeler arasına doğru gittiğimizi gösteriyor, ne yazık ki.

    sadece bebek ölümleri o ülkenin gelişmişlik düzeyini belirlemez. fakat önemli bir kıstastır.
hesabın var mı? giriş yap