• birbirinden ayrı duran örn: ayrık diş
  • a r a l a r ı n d a.... b o ş l u k .... o l a n
  • (bkz: bitisik)
  • sürekli olmayan. sayısal* işaretler* ayrık işaretlerdir.
  • (bkz: ayrıksı)
  • ahmet küçükkerniç'in ikinci romanı. ilki için: (bkz: kan sıcağı)

    --- tanıtım ---

    tarihin bir yerinde...
    ihanete uğramış bir kral!
    ihanete son bulan bir dostluk!
    “mezarı kazıp, lahtin kapağını araladıklarında önlerinde duran zenginliğe hâlâ inanamıyorlardı.
    oysa açılan mezar, kaldırdıkları kapak bir hayalin başlangıcından çok, yaklaşan lânetin habercisiydi.”

    içinde büyüyen acıyla yaşayan bir polis!
    sinsice yürüyen bir plan! ve öngörülmeyen bir son!

    “polisiye meraklıları için yeni bir kalem. güçlü anlatımıyla okuyucularına hikâyeyi adeta yaşatıyor.
    final kurgusuyla çok şaşırtacak bir eser.

    barkod : 9789944636490
    boyut : 13.5*21
    sayfa sayısı : 304
    basım tarihi : 2011

    --- tanıtım ---

    http://www.acilkitap.com/…ebiyat/polisiye/ayrik.htm
  • ahmet küçükkerniç romanından çıkmış harika karakterler.
    kitap okumayı seven arkadaşlarımın okuması gerektriğin düşündüğüm enteresan kitap.

    on gündür aç bırakılan vahşi kurtlar, on gündür aç ve susuz, bitkin düşmüş kraliçe ve aşığına saldırdı. kral, bu vahşeti herkesin seyretmesini emretmişti. bakmayan olursa, o da tıpkı şimdikiler gibi cezalandırılacaktı.

    vahşet son bulmuştu.

    “kurtları yakalayıp, canlı canlı yakın!” diye emretti kral, yeniden.

    askerler her verilen emri eksiksiz yerine getirmekteydi.

    “kraliçeyi parçalayan kurtların küllerini,” diyerek, altın asasıyla güneyi gösterdi. “oradaki denizin ortasına dökün!

    ihanet cezalandırılmıştı…

    tarihin bir yerinde…

    ihanete uğramış bir kral…

    ve ihanete kesilen ağır ceza…

    mezarı kazıp, lahdin kapağını araladıklarında, önlerinde duran zenginliğe hâlâ inanamıyorlardı. oysa, açılan mezar ve lahdin kaldırdıkları kapağı, bir hayalin başlangıcından çok, yaklaşan bir lanetin habercisiydi

    ***

    “zor oyunu bozar!” dedi sinirli bir şekilde elindeki sigaradan çektiği dumanı havaya üflerken.

    “yavaş ol abi! duyacaklar!” diyerek onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

    “nasıl sakin olayım allah aşkına salih! malın yarısını alacak şimdi. biz de çalıştık eşşek gibi günlerce. allah’tan reva mı bu?”

    tarihin bir yerinde…

    ihanete uğramış bir dostluk…

    ve ihanetin kestiği ağır ceza…

    “gel bakalım zehra’m!” diyerek, bardaktaki suyun yarısını saksıya döktü.

    saksıdaki zambağın adını “zehra” koymuştu.

    beyaz zambak, en sevdiği çiçekti zehra’nın. toprağını zehra’nın mezarından getirmişti. zehra, bembeyaz açtığı zaman, bir başka keyiflenirdi. dakikalarca seyrederdi. her bir yaprağını ayrı ayrı temizlerdi. her zaman pırıl pırıl olurdu. onunla uğraşırken sohbet ederdi. sanki karşısında o varmış gibi.

    odanın ışığını yakmamıştı. perdeden içeri süzülen ayışığı, zehra’nın uçları hafifçe açılmış goncasına değiyordu. taze gonca, narin ve ön tarafa eğik şekilde boynunu bükmüş gibi bakıyordu.

    tarihin bir yerinde…

    içinde büyüyen acıyla yaşayan bir polis…

    ve ihanetlerle iç içe geçmiş cinayetler…

    sinsice yürüyen bir plan…

    ve öngörülemeyen bir son…

    “polisiye meraklıları için yeni bir kalem. güçlü anlatımıyla okuyucularına hikâyeyi adeta yaşatıyor. sevgili dostum ahmet küçükkerniç, final kurgusuyla sizleri çok şaşırtacak bir eser ortaya çıkarmış.
  • bahçalarda idri şah* (anam)
    boyu uzun kendi şah
    iki gönül bir olsa (anam)
    ayıramaz padişah

    "görür görmez tanıdım onu. yüzyılın başlarında euboea yakınlarında denizden çıkarılan ünlü poseidon'un bir kopyasıydı. odamda kartpostalı dururdu hatta. adam bütün haşmetiyle, bacakları ayrık, görkemli kolu güneyde denize yönelmiş bir halde dikilmişti; tüm insanlık tarihi boyunca yapılmış pek çok eser gibi gizemli bir soyluluğu ve acımasız bir yüceliği vardı; henry moore kadar modern ve üzerinde durduğu kaya kadar da eskiydi." john fowles - the magus

    "ancak buradan kalkarak cinselliğe** geçebiliriz: kadın cinsel organının müstehcenliği, her türlü ayrık şeyin müstehcenliğidir ve zaten bütün delikler gibi bir varlık çağrısıdır; kendi olarak kadın, içine girerek orada ve eriyerek kendisini varlık tamlığına dönüştürmek zorunda olan yabancı bir eti çağırır. ve bunun tersine kadın, özellikle de "delinmiş" olduğu için, kendi yazgısını bir çağrı olarak hisseder." jean-paul sartre - l'etre et le neant

    "birbirinden oldukça ayrık yosun yeşili gözleri garip bir biçimde karşısındakinin üzerinde dolaşıveriyor, fakat gözleriyle karşılaşmaktan kaçınıyordu. gülümsemesi bir kaşını alaylı biçimde havaya kaldırıvermekten ibaretti." vladimir nabokov - lolita

    (bkz: ayrıksı)
    (bkz: ayrık otu), ayrık düzen
    (bkz: kanyaş)
    (bkz: ayruk)
    (bkz: bahçalarda kum darı)
    (bkz: ayrı/@ibisile), sekter, sektör, sekestrasyon
hesabın var mı? giriş yap