• jeremy strong, anthony hopkins, jeremy strong'un başrolünde olacağı james gray filmi. gray'in donald trump'ın da katıldığı new york city'deki kew-forest okulu'nda öğrenci olarak yaşadığı deneyimlerine dayanıyor.

    edit: ilk açıklanan kadroda yer alan cate blanchett, oscar isaac, robert de niro, donald sutherland yalan oldu.
  • ad astra'da pek de iyi eleştiriler almayan james gray'ın, 1980lerde geçecek olan yeni coming of age draması projesi. gray'in kendi çocukluk anılarından da izler taşıyacak olan film yüksek ihtimalle new york'ta çekilecek.

    dün gece ajansların duyurduğu kadro da gerçekten robert de niro, anne hathaway, cate blanchett ve oscar isaac gibi oldukça çekici isimlerdenden oluşuyor.

    ayrıca ilgili: ronald reagan.
  • resmi fragmanı düşen, anthony hopkins, anne hathaway ve jeremy strong'un başrolünde olduğu james gray filmi.

    https://www.youtube.com/watch?v=zklu3t-g9do
  • bu yılın en iyi filmlerinden biri.

    james grey'in ilk dijital (35 mm çekilmeyen) filmi de olmuş aynı zamanda.
    pandemi nedeniyle bütçeler kesilince, o yılların havasını veren objektiflerle dijital çekmişler.

    oyunculuklar müthiş... karakterler, dönem ve o çevre müthiş incelikle işlenmiş.
  • yönetmen james gray, bu hatıratı ile bize 'benim siyah arkadaşım da var(dı)' diyor. iyi niyetine şüphe yok ama armageddon time çok sığ kalıyor. tahmin edildiği gibi bilge, akıl hocası ve (ölüm döşeğindeki) tonton dede rolüyle anthony hopkins izleyeni avucunun içine almakta hiç zorlanmaz.anne hathaway de hiç fena değil.

    80'lerin başında geçiyor film.yaklaşmakta olan reagan başkanlığı, hikayeye giren trump ailesinin üyeleri de var.yine de bu silik, hemen unutulacak bir seyirlik.

    james gray, ilk uzun metrajinı yönettiğinde yıl 1994'tü.ancak esas olarak iki filmiyle kendine azımsanmayacak bir hayran kitlesi edindi, ben de onlardan biriyim açıkçası.o filmler the lost city of z (2016) ve ad asta (2019). ikisi son yılların underrated filmlerinden.yarı otobiyografik armageddon time, gray'in dijital olarak çektiği ilk filmidir.

    2022, yönetmenlerin kendilerinin ve/veya yakınlarının hatırat filmleriyle dolu bir yıl.steven spielberg (bkz: the fabelmans), alejandro gonzalez inaarritu (bkz: bardo), sam mendes (bkz: empire of light) ve james gray'den armageddon time.

    bu film oscar yemi en nihayetinde ama gücünü çok fazla abartıyor.hiçbir şansı yok çünkü.

    2/4
  • trump ailesinin dünü ve amerikan seçimleri gibi politik konular gölgesinde bir çocuğun aile bireyleri ile olan ilişkileri ve okul değişikliği nedeniyle deneyimlerini konu alan bir film. anthony hopkins, büyükbaba rolünde iyi iş çıkarsa da sadece ortalama bir film olmuş diyebilirim. filmin müzikleri hoş.
  • başrollerinde anne hathaway, jeremy strong ve anthony hopkins gibi isimlerin yer aldığı, ailenin gücü ve amerikan rüyası arayışı hakkında yarı biyografik james gray filmi.

    1980'lerde queens'te büyüyen ve devlet okulunda yaşadığı bazı sorunlardan sonra özel bir okula gönderilen paul (banks repeta) adlı altıncı sınıf öğrencisinin yarı kurgusal yarı biyografik reşit olma hikayesi işleniyor filmde. paul sanatçı olmayı arzuluyor ancak ailesi onun üniversiteye gitmesi ve daha düzenli bir hayatı olmasını istiyor.

    1980'lerin hayal kırıklığını biri beyaz diğeri siyah iki sınıf arkadaşının dostluğu üzerinden yeniden ele alan bu çocukluk hikayesi aslında filmin yönetmeni james gray'in kendi hayatından yola çıkarak yazdığı bir hikaye.

    konu zaman zaman farklı yollara sapsa da hikayenin merkezinde ırklar arası eşitsizlik var. paul ile sınıfındaki siyahi çocuk johnny arasındaki dostluk, paul'ün her ikisi de baş belası olsalar da içlerinden birinin her zaman başının belaya daha çok gireceğini fark etmesini sağlıyor.

    yönetmenlerin, çocukluklarından esinlenerek yaptığı filmleri ilk defa görmüyorum. bu filmin şahane oyuncu kadrosu olmasına rağmen en büyük eksisi söyleyecek yeni bir şeyi olmaması. aileyi daha fazla gösterip farklı yönlerine odaklansa orada fark yaratabilirdi.

    yine de film, uyum sağlamaya direnmemiz ve olduğumuza inandığımız kişi olmamızla ilgili mesajlar veriyor bize.

    --- spoiler ---
    diğer yandan armageddon time, kişisel ahlak ve toplumsal yapı arasındaki ilişkiye odaklanıyor. filmin doruk noktasında (karakol sahnesi), ailenin küçük çocuğu paul’un iki seçeneği var: arkadaşını kısmen koruyacak ve kendine zarar verecek şekilde doğruyu söylemek ya da yalan söyleyerek kendini koruyacak ve arkadaşını incitecek. paul burda ikincisini seçiyor çünkü toplum (babası, polis, dünyanın onun etrafında kurduğu her şey) onu ikincisini seçmeye zorluyor. bu yanlış ahlaki bir karar ama film çocuğu tam olarak eleştirmiyor çünkü o bir çocuk.

    --- spoiler ---

    film sistemi eleştiriyor ama her şeyden önce dünyada işlerin nasıl yürüdüğünü anlatıyor: kişi iyi bir insan olabilir ve kötü şeyler yapabilir.

    oyunculuklara gelince dediğim gibi önemli oyuncular var kadroda. anne hathaway benim en sevdiğim aktrislerden biri ama bu filmde oyunculuğunu konuşturacak sahneler yazılmamış. duygularını göstermesi için kendisine tek sahne verilmiş, ancak o da hemen kesilmiş. görsel

    succession’daki kendall roy karakteri ile gönlümde taht kuran jeremy strong; başlangıçta sert, duygusal ve mesafeli bir baba olarak karşımıza çıkıyor, ancak filmin ilerleyen bölümlerinde duygularını gösterdiği sahneler de var. sabahları çocuklarını uyandırmaya çalışırken etrafta dans ettiği tatlı bir sahnesi var mesela. görsel

    anthony hopkins de paul'ün dedesi rolünde her zamanki gibi döktürmüş. bu oyuncuları görünce keşke biraz daha fazla derine inilseymiş diyorum. görsel, görsel

    jessica chastain de donald trump'ın kız kardeşi maryanne trump olarak küçük bir sahnede rol alıyor.

    özetle; armageddon time, insanı ayakta tutan büyük hayalleri ve dünyanın sizi yapmaya zorladığı imkansız seçimlerle ilgili. izlemesem bir şey kaybetmezdim oyuncu kadrosu için izledim. izlediğime pişman da değilim.

    6/10

    filmden sevdiğim bir alıntıyla bitireyim:

    "yapabileceğin en iyi şey, dünya hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışmak ve olaylara farklı bir bakış açısıyla yaklaşmaya açık olmaktır.“
  • peşrevi geçip kitabın ortasından konuşmak gerekirse, film için:

    --- spoiler ---

    gray tüm iyi niyetiyle bir "beyaz olduğu için" özeleştiri vermeye çalışıyor, buna şüphe yok ancak filmin bazı noktalarında, bence parapraksis bir nedenle, niyetine daha doğrusu çocukluğunu canlandıran karakterin "arınmasına" çok fazla takıldığı için eleştirilerinin ekseriyetini oluşturan amerikadaki "azınlığın" hisleriyle bir bağ kuramıyor. bu da gray'in sözlerinin ne kadar samimi olduğu sorununu ortaya çıkarıyor. yani şu bence bir bahane değil: "ben de azınlığım, beyazım, kendi ayrıcalıklarımı, sistemin içinde kendimi nasıl asimile ettiğimi biliyorum ve bu kişisel bir film"

    öncelikle filmin samimiyetini sorgulatan en önemli problem bütün karakterlerin inanılmaz klişe olması. hafıza çok manipülatiftir, hatırlanan "şeyler" hiçbir zaman gerçek doğasını yansıtmaz tamam da tüm ailenin, karakterlerin salt klişeden oluşması ve dahi yine bir klişe yumağının içine dolanması, benim hatıralarım bunlar diye açıklanamaz.

    ikinci ve en önemli problem bence; protagonist üzerinden, hayatın gerçekleri üzerine kendi menfaatini korumak, hayata tutunmak için alınan pozisyonların, ne kadar adaletsizlik barındırsa da doğru olanı yapmanın göz ardı edilebileceği. gray, yaşam mücadelesi örtüsüyle örtülmüş günahların görmezden gelinebileceğine farkında olmadan onay verirken, siyahi çocuğun beyaz adamı kurtarmak için eşyanın tabiyatına mugayır şekilde kendini feda etmesi noktasında ayakları yere basmayan bir kahraman yaratma gayesinde. buradan, abuk bir ahlakçılıkla siyahileri yüceltmeye çalışmasının kendini "benim de siyahi arkadaşlarım" vasatlığına hapsettiğinin farkında değil.

    özellikle paul dedesiyle roket atmak için buluştuğunda, dedesinin ona söylediği azınlıklar hakkındaki cümlelerin ahlaken bir sorunu var. "siyahilere, hispaniklere laf ettirmemen gerekir, biz ayrılacıklıyız, onlara sahip çıkmalıyız" derken ardılı cümlede "senin de arkandan konuşurlar, arkandan bıçak dayarlar" minvalinde devam ediyor. aslında burada gray'in tüm hisleri ifşa oluyor. azınlık, ezilenler meselesine bakışı hümanist bir yerden asla değil, bir gün bizim de başımıza gelebilir, ww2'de olduğu gibi, diyor. dede karakteri filmde, geniş ailenin siyahi çocukla ilgili söylediklerinden sonra "en vicdanlı" karakter konumunda olduğundan, paul'u "yırtması" için özel okula göndermesi de göz önüne alındığında, filmdeki vicdan meselesini pragmatist bi yerden tartışmaya açmak ve samimiyet sorgulamak kaçınılmaz oluyor.

    günün sonunda elimizde reganist politikaların devamı olan trupmçıların okuldaki propagandasına sırtını dönen*, ayrıcalıklarının farkında olan bi çocuk, bir de kendini feda edip hapise gönderilen, bir sahne dışında neredeyse hiç pov'unu görmediğimiz, paul ile arkadaşlığının neden bu kadar sıkı olduğuna dair çok bir şey söylenmeyen, yani yok sayılan bir çocuk var. gray, filmini paul'un üzerinden bir aydınlamayla bağlamaya çalışırken, görmezden geldiği şeylerle bir amerika alegorisi mi çizmeye çalışmış yoksa bilinçaltının bir tezahürü olarak mı önümüze bu filmi koymuş büyük bir soru işareti. soru işaretinin en büyüğü de filmde paul'un klişeler sarmalı içinde inandırıcı, insana dair bir yerden değişimini çok görememiz bence.

    --- spoiler ---
  • 95. oscar ödüllerinde hiç adaylık gösterilmeyen film.
    cannes festivali, telluride festivali gibi çeşitli festivallerde boy gösteren bir filmdi. hem medyayı kullanması hem de oyuncu kadrosuyla tanıtımı iyi yapılmıştı.
hesabın var mı? giriş yap