• japonca bir sözcük. tek başına birde fazla anlamı barındırıyor bünyesinde. epikouros ve aristo'nun savunduklarıyla sentezlenesi. yıllar önce okuduğum bir yazıda şöyle ele alınmakta idi:

    "japon psikanalist takeo doi, japoncadaki amae sözcüğünün, bebeğin her canı isteyişinde annesinin memesine sarılmak, müsamahakârca kucaklanmak ve anneyle bir olmak isteyişine göndermede bulunduğunu söylüyor. ona göre bu duygu, mahcubiyet, sıkılma, utanç duymaksızın, kendini başka bir insana bırakabilme, keyfince ona yakınlaşabilme, sırf siz olduğunuz için kabul görme anlamında yetişkinlikte de sürüyor. doi'nin anlattığına göre, sözcüğün kökeni, amaeru fiili 'sevilmeyi ummak' anlamına geliyor. sevgilinin 'başını göğsüme yasla' deyişindeki gibi veya misafirliğe gittiğinizde, sizden hiçbir şey beklemeden her türlü ağırlamayı yapan anadolu konukseverliğindeki gibi kişinin rahatlamasına, gevşemesine hatta şımarmasına izin veren duygusal güvence beklentisini anlatıyor. türkçede de batı dillerinde de benzer bir sözcük yok ama doi, kore ve ainu dillerinde eşdeğerinin bulunduğunu söylüyor.

    ayrılıkta birlik, sevinçtir. böyle bir candanlık, aile içerisinde veya aynı değer yargılarını paylaşan grup içerisinde görülse de, epikür'ün beklediği tek şey, sözünde durmak. güven, arkadaşlığın özündedir; kişi gerektiğinde ölümü göze almalıdır. ama bu, kendini başkasında bağlamak, başkasının iradesine tabi kılmak, kendini nesneleştirmektir. risklidir, ihanete uğranabilir, suistimal edilebilir, ki epikür'e göre acıların en büyüğü budur. birlikte ayrılık, acıdır. işte bu acının giderilmesi, güvenin sürekli tazelenmesi zevklidir. böylece erdem zevkin, zevk erdemin kurucusu olur. 'ancak arkadaşlıkta kendine yeterliğe ulaşılabilir çünkü sadece arkadaşlıkta, acının, yaşamın zevkine karşı olduğu argümanı yalanlanır.'

    epikür'ü anlamak için kısaca aristo'nun arkadaşlık görüşüne göz atmak ilginç olabilir. aristo'ya göre de arkadaşlık en büyük mutluluktur. ama kişi, kendinden yola çıkarak sever başkasını. başkasını sevmek aristo'ya göre, kendini başkasında sevmektir. nasıl lir ustası ustalığını çalarak sergilerse, bir erdem olarak cömertlik cömert davranışı gerektirirse, akılla oluşturulan erdem de dışavurulmak zorundadır. ustayı ancak usta olanın layıkıyla anlayabilmesi gibi, bilge de kendi benzerini arar. arkadaşın, kendine yeterli, özgür bireye yararı budur. dolayısıyla, kendini sevmenin ne kadar başkasını sevme olacağı, benzerlik derecesiyle ilişkilidir.

    ikisi de yüceltir arkadaşlığı ama aristo'da arkadaşlık, erdemin hayata geçirilmesidir. epikür'de ise erdem de zevk de arkadaşlıkla doğar. aristo kadınla erkeğin arkadaşlığına inanmaz, epikür savunur.

    dünyada çok az arkadaşlık var, öyleyse çok az zevk var."
  • (kısaca) başkalarının iyiliğine bağımlı olma durumu.
  • t: kusursuz güvenliğin içinde geçici olarak teslim olma.

    "...hayatınızın sorumluluğunu geçici olarak bir başkasına devredebildiğinizde aldığınız haz gibi bir anlama geliyor. antropologlar, japonya'da çok yaygın kullanılan ancak tercüme edilmesi oldukça zor olan bu kelimenin japonya'da adlandırılmasının ve kutlanmasının bir nedeninin, bu ülkenin geleneksel olarak kolektivist bir kültüre sahip olması olduğunu, öne sürüyorlar. bu biraz basite indirgeyici olabilir, ancak merak uyandırıcıdır. duyguları ifade ederken kullandığımız diller bize sadece ne hissettiğimiz hakkında değil, en çok neye değer verdiğimiz hakkında da bilgi veriyor olabilir mi?"
    (bkz: #163392902)
hesabın var mı? giriş yap