• şu basın camiasında edebi yönü güçlü nadir siyasi kalemlerden birisidir. (*) tevafuk mudur, maraşlıdır. münbit topraklardan onun da kalemine sihirli bir bal çalınmıştır. aynı zamanda tasavvufi yönü de güçlü olan bu şirin insanın söyleşisi dinlemeye değerdir.
  • her ne kadar ciddi bir işle iştigal ediyor olsa da poltikaya ve hayata dair soylediği hiçbir sözü ciddiye alamadıgım adamdır. bunun kişiyi kaale alıp almamakla bir alakası yoktur. tamamen ahmet beyin konuşma tarzı ile alakalıdır. o kadar yumusak, o kadar naif ve dalgalanmayan bir ses tonu vardır ki bu nevi şahsına munhasır insanın, kendisini dinlemek ve buna mukabil uzerine yorum getirmek imkansızdır. o konuştukça soba yanındaki kedi misali uyuyasınız gelir, bir agırlık çöker üzerinize.. hararetli tartısmalarda söz hakkı verildiğinde ortam yatıştırıcı olarak kullanılabileceginden yukek tansiyona ilaç gibi gelir kendisi.. yazılarını elbette kaale almamak gibi bir durum söz konusu degil..dilerim hep yazı yazar ve kendini böyle ifade etme yolunu daha bir sıklıkla kullanır..
  • bismillah ! diyerek yayına bir site sokmuş: http://www.ahmettasgetiren.com.tr/

    artık sevenlerine, dostlarına bu siteden hitâb edecekmiş. hayırlı uğurlu olsun.
  • iki gündür yazdıkları ile klasik islamcı riyakarlığı konusundaki görüşlerimin sağlamasını yapmamı sağlayan muhterem.

    efendim bunlarda şöyle bir taktik var. bana da sık sık yaptılar oradan biliyorum. anlatmaya çalışayım. sevmedikleri kin kusacakları birisi var diyelim. kendi dar muhayyileleri ile ve bayağı bir üslupla girişirler. aşağılayıcı, kendilerince o şahsı anlatan kelimeleri, cümleleri arka arkaya dizerler. kimi anlattıkları açıktır. ama isim yoktur. isim olmamasına karşın yazı adrese ulaşır. bunun üzerine ilgili şahıs "bana böyle demiş, kendince beni anlatmış" dediğinde pişkin pişkin yeni bir retorik tedavüle sokarlar. o yapmacık gülümsemeli suratları ve baygın sesleri ile "adın geçmiyor. neden üstüne alınıyorsun. demek o yazıdaki şeyleri kabul ediyorsun vs" diyerek akıllarınca cinlik yaptıklarını zannederler. hani çömezleri bu taktiği aynen uyguluyorlardı da ağababalarında da gördük ki tam oldu.

    somutlayalım. bu muhterem dün bir yazı yazdı. ismailağa cinayeti hakkında. orada kendince ahmet hakan coşkun'a da dokundurdu:

    -alıntı-
    -ve böyle zamanlarda, "dönekler" arzı endam ediyor. güya içerden bilgiler verecekler, ama teslim alınmış kafa yapısıyla ve gittikleri yeni dünyanın kendi toplumuna karşı tepeden bakan jakoben duruşunu besleyecek nitelikte... yaz vatandaş yaz, köşe verdiler sana, şimdi en kolay şey, geldiğin dünyaya sövmek, çünkü güçlülerin dünyasında görüyorsun kendini! oysa ayıp, çirkin, aşağılık bir duruş o. bir brütüs duruşu. bakıyorsun patronlarının gözlerine, onların gözlerindeki pırıltının nasıl bir satışla oluşacağını müthiş bir önsezi ile seziyorsun, sonra... sonrası malum... o yavşak üslup... yavşak üslupla, medya karşısında güçsüz kalacağını hesapladığın insanların üzerine çamurla yüklen... bu işleri ne yazık ki hep yavşaklar yapar.
    -alıntı-

    kendince ahmet hakan coşkun'u anlattığı o kadar bariz ki. kendi okurları da almışlar mesajı ve ahmet hakan coşkun hakkında klavye tıklatmışlar. ahmet hakan coşkun da kendi yazısında değinmiş:

    -alıntı-
    o "karıncaezmez", yumuşak mı yumuşak, her daim ağlamaklı, her daim mülayim, sözüm ona "peygamber ahlakıyla ahlaklanmış" ahmet taşgetiren abimiz, nasıl da ağzını bozuvermiş!

    tarikatlar konusunda yazdığım yazılardan yola çıkarak bana ağız dolusu küfür ediyor, "yavşak" diyor.

    herhalde bu hakaretin ardından yeniden o mülayim üslubuna döner ve altınoluk dergisinde "din ve ahlak" vaazları vermeyi sürdürür.

    oysa yavşaklık, tam da böyle bir şey değil midir?
    -alıntı-

    ve ve gecikmemiş mülayim, edepli, mübarek ahmet taşgetiren. hemen "o resmi neden sahiplendin? " diye bir yazı yazmış.

    -alıntı-
    -"dönek"ler arzı endam eder böyle zamanlarda... kim "dönek"liği ile iftihar eden kişi, bu arkadaş mı?

    -güya içerden bilgiler verecekler, demişim. o vatandaş öyle mi yapıyor? geldiği dünyanın bilgilerini "içerden bilgiler" olarak mı veriyor?

    -teslim alınmış kafa yapısıyla, demişim. o vatandaş kafasını teslim mi etti birilerine? hangi bedel karşılığında?
    -alıntı-

    yazı alıntıdaki gibi devam ediyor. klasik sığ taktikleri. adamın okurları bile adresi anlamışlar. malum yazısında kimi anlattığı açık ve net ama pişkin pişkin tornistan ediyor yüzü kızarmadan. mülayim, edepli, dürüst, ehli hak takılacaksın sonra da belden aşağı girişeceksin. zarf adrese ulaşınca da "sana değildi" diye kırk takla atacaksın. dinin neresinde var bu? kusura bakmayın ama genelleme yapıyorum. bu da ortak özellikleri işte.

    ilgili yazılar:
    http://www.ahmettasgetiren.com.tr/…hp?makale_no=442
    http://www.hurriyet.com.tr/….asp?yazarid=131&gid=61
    http://www.ahmettasgetiren.com.tr/…hp?makale_no=444
  • ahmet hakan'ı dönekliğiyle iftihar etmekle "suçlamış" kişi. kelimeler konunun içeriğinden bağımsız olarak sözlük anlamları ile çözümlendiğinde bile safsata olduğu (bkz: fallacy) açık bir hakaret girişimidir bu. kişi eğer "dönmüşse" bunu zaten daha hakikatli bir hayata geçmek için veya eskisi ile yenisi arasında gerçek bir fark olmadığını idrak ettiği için yapar. mesela ben budistken hristiyan olmuşsam, bu dönekliğimle gurur duyarım tabi, iftihar edeceğim şey dönekliğim, pişmanlık duyup utanacağım konu ise (eğer olmak zorundaysa illa ki) budist geçmişim olacaktır. sanırsam gerçekten mülayim bir zattır bu taşgetiren ki, sinirlendiğinde tutarlılığını mantığını "direktoman" yitiriyor.
  • artık bugün gazetesinde yazılarına devam edecek olan kaliteli yazar.
  • bugün gazetesinin yazarı, burç radyosunun yorumcusu, ortak akıl hareketinin önderlerinden...
  • bugun gazetesi yazari. yazdigi su satirlari paylasmak istedim.

    ...
    türkiye, afrika'da kurban kesti. kuyu açtı. katarakt ameliyatları ile afrikalı çocukların gözlerini açtı.

    türkiye açe'ye gitti.

    iran'a, pakistan'a gitti.

    türkiye, avustralya'ya, brezilya'ya, ingiltere'ye gitti.

    türkiye'nin evrenselle akrabalığı var.

    yazının sonunu şöyle bağlamak istiyorum.

    5 kıtada, iyilik üzerine olsun da, hangi saikla olursa olsun, koşanlara selam...

    ahmet tasgetiren
  • vakt-i zamanında bir yazmış fikret abdic'in tutumu ve bosna-hersek hakkında.

    ''islâm ülkelerindeki laik yapılanışın karakterini doğru değerlendirmek için bosna'da oluşturulan abdiç çizgisi iyi bir örnektir diye düşünüyorum.

    abdiç'i anlayan arafat'ı da anlar, çeçenistan'da olan biteni de, tacikistan olaylarını da, başkalarını da...

    fikret abdiç, bosna-hersek'in bihaç bölgesinde, kendine bağlı askerî birliklerle ali izzetbegoviç yönetimine başkaldıran birisi... bosna ordusunun sırplar'la her cephede kıran kırana savaş verdiği günlerde, abdiç, bosna ordusuyla boğuştu. en son bihaç'a yönelik sırp saldırılarında da abdiç'in birlikleri bosna ordusunun yanında değildi. üstelik sırp komutanlar, bihaç halkına teslim ol çağrısı yaparken "abdiç'in birliklerine teslim olanlara dokunulmayacak, sırp birliklerine teslim olanlara dokunulmayacak" diye açıklamalarda bulunuyorlardı.

    abdiç'in bu silahlı muhalefetinin oturduğu ideolojik zemin neydi?

    ali izzetbegoviç'in islâmî kişiliği biliniyor. bir islâm düşünürü izzetbegoviç. yetişme tarzı da, ortaya koyduğu fikrî ürünler de islâm eksenli. izzetbegoviç'in, bosna-hersek devlet olurken, kendi toplumunu islâm eksenli bir kimlik etrafında bütünleştirmesi gayet tabii. her ne kadar o, bosna-hersek'i bir "islâmî devlet" statüsünde düşünmedi, sırp ve hırvat unsurların da yönetime katılabileceği, serbestçe kendi inançlarını yaşayabileceği bir statü öngördüyse de, başında izzetbegoviç'in bulunduğu ve ağırlıklı nüfusu müslüman olan bir ülkenin islâm ağırlıklı bir siyasî yapı oluşturacağı muhakkaktı. avrupa ortasında bir anlamlı yapılanıştı bu.

    abdiç burada, "laik muhalefet" olarak ortaya çıktı. izzetbegoviç'e isyanını laik bir ideolojik zemine oturttu. ve kendi etrafında, laik bir zırh oluşturmaya gayret etti. avrupa'dan, amerika'dan destekler bulmayı ümit etti. bu desteği öncelikle sırplar'dan buldu. bosna'daki müslüman direnişini arkadan hançerleme misyonuna tam destek verdi sırplar. en son, bihaç saldırısında da sırplar'ın cephe gerisindeki yardımcısı abdiç'in birlikleri idi. abdiç'e, türkiye'deki laik muhitlerden de destekler geldi bir ara. izzetbegoviç'in diri müslüman kimliği, kimilerini rahatsız etmiş olmalı ki, abdiç'ten bir laik alternatif üretilebileceğini zannettiler ve ona oynadılar. izzetbegoviç'e çirkin saldırılarda bulundular, buradan bosna'daki iktidar kavgasına laik kurşunlar ikmalinde bulundular. ancak, abdiç'in sırplar'la işbirliği görüntüsü o kadar çirkin biçimde ortaya çıktı ki, abdiç hayranlığı çabuk unutuldu. bununla birlikte abdiççiler'den "yanılmışız" diyen de çıkmadı.

    şimdi merak etmekte haklısınız; acaba dün izzetbegoviç'e karşı adiç'i destekleyenler, filistin'de kimden yanadırlar?

    acaba iktidarı, israil tarafından "okey"lenmiş ve filistin'de laik bir yönetim kuracağını vaadeden arafat'ın safında mı, yoksa israil'le birlikte uluslararası medyanın "terörist" damgası vurduğu ama filistin'in bağımsızlık savaşını yürüten hamas'ın yanında mı? biliyoruz ki, israil'le birlikte bizde de pekçok medya grubu hamas'ı terörist olarak damgalamayı tercih etmiş ve bölgede israil merkezli ve amerikan güdümlü bir sözde barış ortamının hınk deyiciliğini yapmıştır.

    acaba onlar, çeçenistan'da kimi tutuyorlar? rusya'ya karşı bağımsızlık savaşı veren ama çeçenistan'da bir "şeriat devleti" kurduğunu ilan eden cevher dudayev'i mi, yoksa çeçen bağımsızlığını yoketmek üzere bölgeye ordular kusan rusya'nın, geçici hükümetin başına getirdiği muhakkak çeçenistan'da rusya'nın, avrupa'nın ve amerika'nın istediği biçimde laik bir yönetim oluşturacak olan salambek hacıyev'i mi? burada filistin konusu ile garip bir benzerliğe de dikkat çekmeliyiz ki, o tıpkı israil'in hamas'a yaptığı gibi rusya'nın da dudayev'i "terörist" olarak itham etmesidir.

    acaba onlar, tacikistan'da kimi destekliyorlar? tacikistan'da bir islâm devleti kurup, rusya'ya karşı gerçek bağımsızlığı sağlayacak olan müslümanlar'ı mı, yoksa ülkenin bağımsızlığını yoketmek pahasına ruslar'la işbirliği yapıp, rus hava kuvvetleri'nin bombardımanı altında islâmî yönetimi devirenleri mi? tacikistan haberlerinin trt'de "islâm fundamentalistleri safdışı bırakıldı" tarzında verildiğini hatırlarsak, kimin kimin yanında yer aldığını tahmin edebiliriz.

    "acaba onlar, cezayir'de kimin yanında yer almıştır?" diye sormaya gerek yok; çünkü oradaki tavırlarını gayet açık olarak sergilemekte beis görmüyorlar. onlara göre cuntacılar meşru, ama halkın demokratik haklarını savunanlar "islâmî terörist." orada, fransa'nın sömürge çizgisinin uzantısı olanlar, laik bir yönetim istedikleri için cici, müslümanlar, gerçekten bağımsız bir cezayir arzuladıkları, ama bunu islâmî bir yönetimle eşdeğer gördükleri için zararlı.

    bugün türkiye dahil bütün islâm ülkelerine bakın, hepsinde, islâm'ın bir bağımsızlık çizgisi, laikliğin ise bu ülkelerdeki sömürge çizgisinin devamı olduğunu görürsünüz. bir diğer gerçek, islâm çizgisinin arkasında o ülkenin halkı, laik çizginin arkasında ise dünyanın hakim güç odakları bulunmaktadır. bir başka gerçek ise tüm islâm ülkelerinde siyasî mekanizmayı kontrol eden ve dünyadaki hakim güç odaklarınca desteklenen laik mahfillerle halk sürekli bir çatışma ve gerilim içindedir. bir başka gerçek de belki şudur: laik kadroların önemli bir bölümü, içinde bulundukları bu çarpık konumun farkında değildirler. farkında olanlar da mutlaka vardır. ancak önemli bir bölümünün oluşturulan medya tezgahı ile sistemden yararlanma sürecinin getirdiği kısır alanda ülkenin kalıcı çıkarlarıyla ilgi kurmaksızın bocalıyor olmasıdır. bosna-hersek'te izzetbegoviç'in başında bulunduğu hareketin bosna'nın bağımsızlık çizgisi olduğunu bilir de, ideolojik planda abdiç'in yanındadır. filistin'de, gerçek bağımsızlık çizgisini hamas'ın temsil ettiğini bilir de, ideolojik noktada israil-fkö çizgisini tutar. çeçenistan'da dudayev'in, tacikistan'da islâmî grupların liderliğindeki hareketin bağımsızlığa yöneldiğini bilir de ideolojik olarak rus çizgisine yakındır...

    neden böyle?

    çünkü derin bir şartlanmışlık, onun yanında derin bir zihnî karmaşa sözkonusudur. mesela, türkiye'de kendisini laik olarak tanımlayan insanların önemli bir kısmı neden laik olduklarını bilmezler. laikliğin doktrin boyutu hakkında fikirleri yoktur. kendisini hem laik hem müslüman olarak tanımlar, ama laiklikle islâm'ın ilişkisini bilmezler. hangisinden ne oranda yontma yaptığının farkında değillerdir. türkiye'nin neden laikliği bir hayat tarzı olarak seçtiğini bilmezler. laiklikten vazgeçilememesinin gerekçelerinin sağlıklı olup olmadığını bilmezler. türkiye ve laikliğin tarihin hangi sürecinde böylesine içiçe girdiğini ve ülke hayatının ayrılmaz bir parçası haline getirildiğini bilmezler. belki "laiklikten vazgeçer, islâm'a yeniden yönelirsek avrupa-amerika bize hayat hakkı tanımaz. bosna'nın başına gelenleri görmüyor muyuz?" şeklinde bir tür mahkumiyet psikolojisi içinde bulunduklarının farkında değildirler. ama bununla birlikte müthiş bir laiklik militanlığı sözkonusudur. laiklik için resmi cinayetler işlemeyi göze alırlar. ülkenin bütün kaynaklarını laikliği savunmak üzere tanzim ederler. ülkenin tarihindeki bütün yücelişlere manevî dayanak olan islâm'ı tehlike olarak görürler. hem bir zihnî karmaşa, hem bir şartlanma... işte bu çarpıklığın bedelini tüm islâm dünyası, zaaf içinde, bir türlü kendi kimliğini bulamadan ömür tüketmekle ödüyor.

    fikret abdiç, laik karakteri ve bosna içinde sırp uzantısı tavrıyla islâm dünyasının yaşadığı dramı sergiliyor. islâm ülkelerindeki laik muhitler, bu müşahhas örnekten ibret almalı ve konumlarını bir kere daha testten geçirmeli... abdiç, sırp'la buluşuyor. salambek hacıyev (çeçenistan) ve abdülcelil samedov (tacikistan) rus'la buluşuyor. arafat israil'le, zerval (cezayir) fransız'la, hüsnü mübarek, amerika ile buluşuyor... ya bizim laiklerimiz islâm'a ve islâmî gelişmelere karşı tavır koyarken kimle yanyana görünüyorlar? ne yazık ki onların fotoğrafı da çok içaçıcı değil.''

    http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=311199

    demogoji nasıl yapılır sorusuna cevap olmuş bu yazısı..bir de kendi cenahındakilerin zamanla nasıl değiştiğine.

    ibretlik..
hesabın var mı? giriş yap