• yekta kopan'ın 2001 yılında basılan kitabının adı. yazar bu kitabıyla 2002 sait faik öykü ödülüne layık görüldü.
  • yekta kopanin ikinci oyku kitabi. 5 tane hayalet gemide yayinlanmi$ 5 tanede yeni oykusu mevcut.
  • bir muhasebecinin şerefli aşk mağlubiyetini anlatan öyküsü.
    kitaba adını veren bu öykü yalnızlıkla soslandırılmış hayal kırıklığıyla dolu bir aşkı mutfak(yemek) metaforuyla dile getirmekte..
  • yekta kopan'ın alınıp, satırlarının altı çizilesi, güzel öykü kitabı.
  • yekta kopan ın 2002 sait faik hikaye armağanı na değer görülen öykü kitabıdır. öykülerde olay ön plandadır. genel olarak baba-oğul ilişkisi, aşk, aile sorunları ve arkadaşlık gibi konuları ele alır. kitapta bulunan 10 öykünün isimleri;
    1. aşk mutfağından yalnızlık tarifleri
    2. düş eş
    3. rakı, su ve buz
    4. maskeli süvari
    5. oyun evi
    6. elma ağacındaki cadı
    7. çıkış noktası
    8. mevsim normalleri
    9. köprüden görünüş
    10.yayınlanmamış bir söyleşi dir.
  • yekta kopan'ın kaleminden üç tarif...

    buğulu yalnızlık (2 kişilik)

    malzeme: 2 kişi, 1 ilişki
    hazırlanışı: mutlu günler geçirilir. beraber olmaktan alınan keyif, kaynayana kadar hayatın her aşamasıyla sık sık karıştırılarak yaşanır. arkadaşlar ortak edilir ilişkiye. sinemeya gidilir, çıkışta filmden hiçbir şey hatırlanmaz, geriye kalan sadece sevgilinin film boyunca tuttuğu elinizde kalan sıcaklıktır. sözler verilir. sözlerin altı çizildikçe, yalanlar söylenir. mutluluk fokurdamaya başlayınca, ilişkinin altı kapatılıp dinlenmeye bırakılır. oda sıcaklığına geldiğinde kıskançlık ve kavga gibi baharatlar göz kararı eklenir. arzuya göre aldatma da konulabilir. ilişki iyice soğuduktan sonra gözyaşıyla servis edilir.

    yapa-yalnızlık (1 kişilik)

    malzeme: 1 kişi, olabildiğince fazla ilişki girişimi.
    hazırlanışı: kadın ya da erkek tarafından hazırlanabilir. hazırlanışı biraz uzun zaman aldığından zahmetlidir. ustalıkla yapılabilen, pişirilmesi diğerlerine göre zor ama bir o kadar da lezzetli bir çeşittir. bir çok ilişki denenir. özellikle her ilişkinin ilk günleri büyük bir coşkuyla yaşanır. en güzel sözcükler, en güzel öpüşlere karıştırılır. her yeni ten, keşfedilmemiş bir coğrafyaymışçasına fethedilir. bütün bu ilişkileri kısa tutabilmek, hepsinde sonsuz bir mutsuzluk yaşamaya çalışmak gerekmektedir. ilişkilerde yaşanan mutsuzluğun giderek artması, kişinin giderek içine kapanması, ayrı bir lezzet verecektir. kişi artık ilişki yaşayamayacak kadar yorgun ve mutsuz hale geldiğinde, yapa-yalnızlık hazır olur. alkolle servis edilir.

    türlü yalnızlık (çok kişilik)

    malzeme: 1 kişi, 1 şehir
    hazırlanışı: çok çabuk hazırlanabilir, ancak zamanla kazanılabilen bir el becerisi gerektirmektedir. şehir bir dişi olduğundan daha çok erkeklerin damak zevkine uygundur. (kadınlar tarafından da farklı şekillerde hazırlanabilir) sonucun güzel olabilmesi için dokusu, kokusu güzel bir şehir bulmak gerekir. yalnızlığa yeterince acıkmış olunan bir anda, korunmasız bir ruh haliyle şehrin sokakları arşınlanmaya başlanır. her sokağa, kaldırım taşına, elektrik direğine, binaya (özellikle tarihi dokusu olan yapılara) farklı anlamlar yüklenerek gün boyu dolaşılır. çevredeki insanların konuşmalarına kulak kabartılır. her biri için bir hikaye düşünülür. dalgınlaşılır. yalnız insanların yüzünde hüzün, mutlu çiftlerin gözünde kahkaha, gençlerde heyecan, yaşlılarda ölüm aranır. bütün bu duygular şehrin değişik köşelerine adanır. arada bir baş yukarı kaldırılıp gökyüzü seyredilir. ancak bunun çok yapılması umutları artıracağından lezzeti bozacaktır. artık şehir tümüyle yalnızlığa dönüşmeye başladığında, yürüyüşe son verilerek bir duvar dibine oturulur ve duygular soğumaya bırakılır. sonbahar sıcaklığına ulaşıldığında, türlü yalnızlık da servise hazır olur. afiyet olsun.
  • insan ruhu ister küp küp doğranır, ister rendelenir (ben küp şeklinde doğradım, rendeleyince suyu fazla oldu). kısık ateşte, şeffaflaşana kadar kavrulduktan sonra kulak memesi kıvamındaki vücudun içine yerleştirilerek; önceden hazırlamış olduğunuz 180 derecelik aşk fırına verilir. üzeri pembeleşene dek pişirilir. daha sonra bir ömür boyu dolaptan çıkarıp, ısıtıp ısıtıp yiyebilirsiniz. enzimleri pek çok şeye dayanıklı olduğundan dolayı kolay kolay bozulmaz. siz nereye, o oraya..

    not: her zaman tek kişiliktir. 2 kişi paylaşamaz. paylaşılırsa yalnızlık olmaz. *
  • yalnızlığa her öyküde farklı bir perspektifle bakmanızı sağlamayı amaçlamış; yer yer güzel betimlemelere sahip olsa da genel olarak basit bir dille kaleme alınmış bir öykü kitabı.. pek bir numarası yok, yer yer sıkabiliyor hatta.. beni sıktı mesela.
  • bu kadar vakittir kitaplıkta kendisini ektiğim için çok pişman olduğum kitap. neyseki bugün kendisiyle buluşup bir saat sohbet ettim.

    mümkün ki eşiği düşük bir edebiyat zevkim var, bu yüzden çok sevmiş olabilirim. belki tarifler benim damak tadıma uymasa da yalnızlığa dair olduğu için beğenimi çaldı... bilemiyorum.

    çok yormadan bazen vurucu bazen üzücü oluyor... bazen o kadar doğru şeyleri diyor ki sizin de bildiğiniz ama itirafından korktuğunuz o şeyler tebessüm ettiriyor. kısaca tüm yalnızların ilgilenmesi gereken aşk yalnızlarının da okuması muhakkak olan bir metin birliği.
  • muhteşem bir yekta kopan kitabı.

    bir tarifde ben yazdım.

    bir adet çipura...
    alabildiğine, efe yaş üzüm rakısı
    bir tutam yeşil erik...
    kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir...
    göz kararı dilimlenmiş kavun, karpuz...
    1 adet orta boy patates...
    hazırlanışı;
    temizlenmiş ve üzerine içininde pişmesi için çizik atılmış çipurayı, içerisinde önceden kabuğu soyulmuş ve dilimlenmiş patatesin üzerine yerleştirmek suretiyle 180 derece ısınmış fırında 20 dakika pişiriyoruz...

    tarif hazırlandıktan sonraki süreç şöyle gelişiyor...

    saat 20:39... sonra 9 olacak, 10 olacak 11 olacak 12 başa sarıp 1 olacak 2,3,4,5,6... tüm bu zamanda sen olmayacaksın ya yanımda o koyuyor.

    aslında belki gel desem olacaksın ama yapamıyorum işte. korkuyorum kaçıp gitmenden. iyi bir adam değilim belki, kusurlarım var, tutarsızlıklarım var, hatalarım var... ama bil ki çok sevipte çaresiz olmamdan bunlar. koyamıyorum bir başkasını senin yerine.

    sıkıntıların var, kafa karışıklığın. belki insanlara güvenmiyorsun artık. tek başıma bunlara karşı yapabileceğim bir şey yok. bunu sen öğrettin bana. çaresiz bıraktın.

    yanyanaysak hep çare bulunur... bulunmaz mı? denemedik ki...

    en zoru ne biliyor musun?

    özlediğin halde özlediğini söyleyememek. çok özledim seni. bunu belki biliyorsun ama tekrar söyleyeyim. özledim.

    bahanelerim bitti seni görebilmek için.
hesabın var mı? giriş yap