şilte

• ustune yatmaya ya da oturmaya yarayan, ici pamukla veya elyafla doldurulmus, kılıftan olusan dosek.
• kocaman dost tavırlı, yaylı yaratıklar olup sqornshelleous zeta çayırlarında kendilerine has bir yaşam sürmektedirler. çoğu yakalanıp, kesilip biçilmekte, kurutulmakta, gemilerle uzaklara gönderilmekte ve üzerinde uyunmaktadır. hiçbiri buna aldırıyor gibi görünmemekte ve hepsi de zem olarak adlandırılmaktadır. marvin evrenin kalan bölümüne oldğu gibi bu mütemadiyen foşurdayan ve ahuflayan şirin dostlarımıza da gıcıktır.^*
• üç renk mavi'de kadınla üzerlerinde seviştikleri şilteyi satın almıştı adam.
  kadın da bunun gerçek olup olmadığını öğrenmek istemişti.
  
  evet, gerçekti.
• isı yalıtımı için bina inşaatlarında kullanılan polietilen levhadır. binanın kaba inşaatı bittikten sonra zemine serilir ve üzerine şap atılır. yapısı mede benzer. genelde sadece büyük inşaatlarda kullanılır.
• (bkz: çatı şiltesi)
• üstünde oturulan, yatılan, içi yünle, pamukla doldurulmuş döşek.
• yaygı, döşek, mat^*
  
  şiltenin içine fesleğen (fesdiken) koymak, her dokunduğunda güzel kokması zevk göstergesi olduğundan roma'ya ait ve roma'ya özgü adetlerdenmiş. neron da kurumamış gül yapraklarını şiltesinin içine doldurtuyormuş. (bkz: saç örgüsü/@ibisile)
  
  (ilk giri tarihi: 8.4.2016)
  
  (bkz: kırlent), yastık/@ibisile
• konuskanlamak, ofulamak, fosuldamak, huuplamak, selvilenmek, vaylamak adi verilen eylemleri gerceklestirebilen nesne adı şilte olsa da kendi aralarında her birinin isminin zem olduğu; evrendeki sonsuz olasiliklardan birinin nuksetmesiyle yasam bulmus bir tür varlık.
• laminat parke montajında parke ile zemin arasına koyulan malzeme. nem ve rutubet önler. bazı modelleri ses yalıtımı da yapıyormuş.
• "ilk günlerde, ölü çıkmış evlerden alınmış şilteler, battaniyeler, kilimler ve ev eşyasıyla tepeleme doldurulmuş arabalar yüklerini tarihi yıkıntıların, devrik sütunların arkasındaki büyük çukurlara doğru götürürlerken, hırsızlar, arsızlar, budalalar, saldırıp bulaşık eşyaları çalmasınlar diye, vali iki de silahlı muhafız vermişti onlara."
  
  orhan pamuk, veba geceleri, s. 136