• üniversite öğrencisi kardeşim taksim meydanına yakın bir otelde stajını yapıyor.

    benim de işyerim taksim'de, istiklal caddesi'nde.

    kardeşim benden iki saat önce, saat 4'te işten çıkıyor. evimiz anadolu yakasında ve taksim'e hemen hemen 2 saat uzaklıkta. o yüzden kardeşim işten çıkınca zaten çok yorulmuş olduğu için oyalanmadan eve gidiyor.

    ben ara sıra gezi parkı direnişlerine katılıyorum.

    bugün gitmedim. altımda kısa bir etek vardı. onunla koşmak, oturmak, kalkmak zor olur diye. bir de eli satırlılar gelirse o kılıkta ilk beni keserler. bir de deniz gözlüğüm, toz maskem, en olmadı ağzımı burnumu saracak bir şal da olmadığı için gitmek istemedim. gaz kullanılacağı belli, körü körüne gitmeyeyim dedim.

    saat 6'da işten çıktığımda ortalık normaldi. tünelden karaköy'e indim. karaköy'de toplanmış çevik kuvvet ekibini gördüm. twitter'dan gezi direnişçilerine twit attım:

    "karaköy'de çevikkuvvet var.akşam müdahale olursa caddeden karaköy'e inmek tehlikeli olabilir.gezi direnişçilerinin dikkatine" diye.

    vapura bindim. kadıköy'e geçtim. kadıköy'den de minibüse bindim. eve doğru yol almaya başladım. bu arada sık sık twitter ve facebook'tan taksim'i takip ediyorum. yine polis şiddeti, yine bir dünya saçmalık.

    sonra telefonuma mesaj geldi. kardeşimden:

    "abla olay var mı taksimde. sinemadayım. çıkınca hazırlıklı olayım :) "

    dünya durdu resmen.

    bu mesajı okudum, o an bana dünya durdu.

    hemen aradım. meşgule attı:

    "msj yaz"

    diye mesaj attı.

    "hangi sinemadasın. evet var olaylar. niye haber vermiyorsun bana. meydana gitme. tünelden in aşağı"

    tünelden in derken benim kafada tünelin ben oradan geçerkenki hali var.en son durum ne bilmiyorum ki.

    yine sarıldım twitter'a, istiklal caddesi'nin son durumu nedir diye.

    kardeşim mesaj attı:

    "çok mu olay var?"

    "bilmiyorum. internetten takip ediyorum. kadıköy'e geldim ben. caddede pek birşey yoktur herhalde. meydana gitme. hangi sinemadasın?"

    "atlas. bibergazı filan atılıyor mu?"

    "meydan tarafında atıyorlar. ama atlas'ın orada yoktur herhalde."

    ben böyle götümden tahminler yürütürken internette istiklal caddesinin komple tomadan geçtiğini gördüm.

    sonra kardeşim aradı.

    "abla pasajdan çıkamıyoruz. kepenkleri kapatmışlar."

    kafam durdu.

    orada kalın, desem. polisler pasajlara, dükkanlara, evlere bile dalıyor.
    çıkın desem, aynı şekilde tehlike.

    kafam durdu.

    sadece "kalabalıkta kal" diyebildim. "arkadaşlarınızla birbirinizden ayrılmayın" diyebildim. "polis yakalayıp götürmeye kalkarsa yüksek sesle adını soyadını bağır" diyebildim. "bana yanındaki arkadaşlarının da telefon numarasını ver." diyebildim. "kalabalık olarak hareket edin" diyebildim.

    bir yandan bunları derken bir yandan da "taksim'de plan yapılır mı? sinemaya gidecek başka yer mi kalmadı? niye bana haber vermiyorsun?" diye de kızıyorum.

    halbuki buna kızılır mı?

    kızılacak birşey yapmadı ki.

    o an o valinin de, o başbakanın da, onların çevresindeki herkesin de... öylesine kulaklarını çınlattım ki.

    geri mi dönsem, diye geçiyor aklımdan ama oraya giremeyeceğim için manalı gelmiyor. telefonumun da şarjı bitiyor mu sana.

    eve geldim. kardeşimle sürekli telefonda iletişim halindeyiz.

    uzatmayayım. bir şekilde ara sokaklardan kabataş'a inmişler. oradan da vapurla geldi.

    böyle bir durumda, olaylardan bihaber kardeşimin başına bir şey gelseydi...

    hoş, olaylardan haberdar olup da gene başına bir şey gelseydi...

    güneydoğuda insanların neden dağa çıktıklarını o kadar net anlıyorum ki şu an. karşında hukuki yollardan mücadele edebileceğin bir güç yok ki. senin kardeşini, çoluğunu çocuğunu öldürsünler, öldüreni şikayet et. ancak katiller, hukuki bir kılıf uydurulup serbest bırakılsın.

    ethem sarısülük ve diğerlerinin ailesi şu an gözümde daha da büyüdü. çok sabırlı, çok yüce gönüllüsünüz.

    beni, ihtimaller bile çıldırtmaya yetti.
  • şişhane metrosuna kadar ilerlediler.baro sokağa bir ordu girdi.ve etraf çocuk dolu.odakulede 8 yaşından büyük olmayan bir kızın "anne nefes alamıyorum" çığlıkları kulağımdan gitmiyor.kendi halkınıza savaş yaşatmak hoşunuza mu gidiyor allah'ın belaları.
  • yönetimsizlikten değil bilinçli olarak yapılan müdahaledir. anla artık güzel kardeşim, seni beni halktan saymıyor devlet, on yıllardır içten içten büyüyen eğitimsizlik alarmı başımıza çıktı işte hayırlı olsun.

    kulaktan dolma bilgilerle anadoluda insanlar sana bana nefret duyuyor, düzeni ekonomiyi bozmakla suçluyor, yabancı desteği aldığını sanıyor. çünkü onlar devleti pür-i pak okuduğu gazeteyi, konuştuğu adamı da hak! tan yana sanıyor. 72 de de böyleydi, 28 şubatta da. hep bir taraf diğerinin halk olmasını istemedi.

    istemez de zaten, biz ne mevlana torunuyuz, ne de hoşgörü toplumuyuz, biz eğitimle eğitimsizlik depolanan yunana ermeniye kürde yıllarca devlet eliyle nefret duydurtulan bir ülkenin çocuklarıyız. bir kez içinizde nefret biriktiyse ne kadar yıkasanız da geçmiyor demek ki. bu topluma irade sahipliği bahşetmekte olan valisi, başbakanı, polisi bilmiyor ki 1909'da da irade sahipliğinden gelip mesele dönüp kendi başını yemişti diktanın.
  • melih gökçek ve saz arkadaşlarının istediği gibi taksim dayanışması üyelerinden mucella yapıcı, ali cerkezoglu, beyza metin, süleyman solmaz, akif burak atlar ve haluk yüksel'in (kaynak banu güven) gözaltına alınması ile devam eden saldırı.
  • artık akp'nin işin cılkını çıkarttığını gösteren saldırı. bu adamlar hala cami diyor hala türbanlı kızlarımız dövüldü diyor, bir de mecliste başka partiler kabul etti diye kendi önergelerini reddediyor. farklı davranabilirler mi sizce? adamların iktidardan anladıkları muhalefetin üzerine yüklenip asmak kesmek, ve tabi çalmak çırpmak. komik olan bu adamlara (pardon adam dedim aklıma başka sıfat gelmedi şu an) hala destek veren bir kitlenin olması hemde 'biat' ediyoruz diyerek destek çıkanlar. bugün bir haber okudum 'tophaneli abiler' ile röportaj yapmışlar. zor tutuyorlarmış gerçekten kendilerini, demek ki bıraksalar sokak aralarında daha çok insan sıkıştıracaklar, ha taksim'i dağıtırız demişler ben onu mübalağa kabul ediyorum, zira herkesin götü yemez böyle şeyleri. bir de delikanlılıklarında icraattan çok laf var bu arkadaşların. en sonda da vurucu konuşmayı yapmışlar. demişler ki 'yabancı şirketler güzel yabancı kızları görevlendirip sokağa salıyor, onlarda türk erkeklerini ikna edip el ele alana götürüyor'. bunu söyleyen abilerden biri 'gördük' diyor o da üniversite mezunuymuş ve sözde 4 dil biliyormuş. 4 cahil insan. yani, böyle bir kitleye sahip oldukça akp kendisini daha çok dev aynasında görecek.
  • muazzam bir akıl tutulmasının yaşandığı olaylardır. birilerinin cidden kendini kaybettiğini düşünüyorum. sen istiklal ve çevresinde bulunan tüm yolları kapat, orada eyleme bile gelmemiş yoldan geçen insanları taksimde mahsur bırak sonra bunlar gösterici diye üzerilerine biber gazı sık. otobüsleri durdurup arama yap, o da yetmezmiş gibi galata kulesinin dibine kadar gaz at, karaköye bile pusu kur kaçanları yakalamaya çalış. adam parka girmedi işte, evine dönüyor daha nereye kadar kovalayacaksınız insanları.

    neyin peşindesiniz siz?

    edit: obbbaa ben yazana kadar park açılmış bile daşşak mı geçiyorsunuz lan siz bizimle. o kadar müdahale ne içindi o zaman???
  • https://pbs.twimg.com/…ia/boqn3szceaeyk5h.jpg:large
    saldırıdan 20 dakika önce çekildi. hala halkın kışkırttığını mı düşünüyorsunuz orospu çocukları. yeter artık siktirin gidin başımızdan.
    edit : link düzeltmesi. teşekkürler
  • başlangıcından itibaren içinde olduğum olay.

    meydanda çok fazla kalabalık yokken polis bir anda dağınık şekilde yayıldığı meydanda toplandı ve insanları kasklarıyla ite ite meydandan uzaklaştırmaya çalıştı. bu sırada polise asla bir saldırı da bulunulmadı. çıkarken sadece alkışlıyorduk. polis halkına ihanet etme sloganları atıyorduk. polis bu son uyarıdır diye anons yaptı. polisler kasklarını taktılar ve üzerimize yürümeye başladılar. sıraselvilere doğru yürüdük. istiklale çıktık. arkamızda toma biber gazıyla saldırı.. neye uğradığımızı şaşırdık. şimdi soruyorum biz ne yaptık? halk ne yaptı? niye duramıyorum ben meydanda? insanı sinir hastası edecek bunlar. içlerinde en ufak bir insani duygu olduğuna inanmıyorum. öldürseler sevinecekler. mephisto da gerçekleşen olayı midem bulanarak okudum. ne ara bu kadar insan ruhunu sattı.. gerçekten yazık.
  • bir çevik kuvvet birimi klasiği.
    polise her zaman olduğu gibi sert müdahale etmeleri için yetki verilmiş.
    kimin verdiği zaten belli; bunlara "benim polisim" diye hitap eden adam.
    rte geçenlerde "gezi parkı'na artık benim vatandaşım gidecek" demişti. ardından park açılmıştı.
    bugün park'a gitmek isteyen ötekileştirilmiş vatandaşlara polisin düşman ve terörist muamelesi yapması bir kez daha bu kuruma ve hükümete karşı nefret uyandırmıştır. özellikle tekerli sandalyesinden üzerine aşağılıkça plastik mermi sıkılarak yere düşürülen fiziksel engelli insana yapılan hain hareket beni çok üzdü ve sinirlendirdi:( kelimeler yetmiyor hislerimi anlatmaya. sadece iğreniyorum artık bunların icraatlarından.
    midemi bulandırıyorlar.
  • başlığı ilk gördüğümde şaka sandığım olaydır.

    ya şaka gibi arkadaş. yani şunu bekledim, parkı açmıyoruz, x gün açacağız gibi bir şeyler. ama bu nedir ya? arkadaş dünyada ancak türkiye'de görürsünüz böyle bir şeyi.

    sayın vali ve emniyet müdürü yada sorumlu her kimse: komik zannediyorsunuz bunu belki ama hiç komik değil. siz halkla dalga geçerseniz halk sizinle çok fena matrak geçer, unutmayın bunu.
hesabın var mı? giriş yap