• her sabah bir saat kadar yaşadığım müthiş zevk.

    bu arada cep telefonumdan üst üste altı kez erteleme ricasında bulunduğumda, yedincisinde "ne halin varsa gör!" diyip ertelemediğini ve beni piç gibi bıraktığını farkettim.

    demek ki telefonlar da anneler gibi asabileşebiliyor yeri geldiğinde..
    sanki başka işi varmış gibi ertelemedi ya beyinsiz alet.. ben de onu şarja takmadım, ödeştik.
  • burçin'i gördüm öğleden sonra gezerken.. ayaküstü muhabbetten sonra "nereye gidiyorsun?" diye sordu. ben de "hiiç öyle geziyordum" dedim. o da can sıkıntısından dışarı çıktığını söyledi. beraber gezmeye başladık. bir süre gezdikten sonra evine davet etti. reddedemeyeceğim bir davetti, hoş bir hatundur kendisi..

    "ne içersin?" diye sordu bana, "sıkıysa white russian" dedim. biraz sonra elinde iki soğuk efes kara şişeyle geldi yanıma. hayatından memnun olmadığını, çevresindeki insanların riyakar olduğunu, artık kimseye güvenmediğini falan söyledi. o bunları anlatırken ben kafayı loop'a alıp "aa evet, haklısın, doğru söylüyosun, ben de öyle düşünüyorum" falan dedim. anlattıkça rahatladığını hissediyordum. anlattıkça rahatsız olduğumu da hissediyordum. radyoda "killing me souftly" çalıyordu. kara şişeyle beraber ağır ağır kanıma karışıyordu.

    öylece 3-4 şişe içtik. alkolün etkisiyle gözleri kısılmıştı. ruhumuz geceye yenikti, boğaziçi expresi gibi ağır ağır akıyordu zaman üzerimizden. anlatacak hiç bir şeyi kalmadığında bir süre sustuk. sadece birbirimize bakıyorduk. sonra dudaklarına yaklaştım. bir alev parçası gibi parmaklarımın arasından kayıyordu. akşam üzeri, alacakaranlık, sokak köpekleri uluyordu dışarda, yağmur bütün pisliğini temizliyordu kentin. hiç bir şey umrumda değildi, parmaklarımı boynunda gezdirdim. sonra yavaş yavaş düğmelerini çözmeye başladım. beyaz teni yeni yağmış karı andırıyordu. beyaz bir kadife gibi..

    sonra dönüp anneme dedim ki : "ya anne ne vardı 5 dakika sonra uyandırsaydın?"

    annem anlamsız anlamsız yüzüme baktı. "yok bişey anne" dedim, "yok bişey"..
  • ben bu olayı tam çözemedim. 5 dakika daha uyuyorum, işe 45 dakika geç kalıyorum. 5 dakika erken kalkıyorum, 20 dakika erken geliyorum. sanırım trafikle ilgili.
  • bir beş saat daha sürecek olan uykunun ilk beş dakikasını geçirmek.
  • sabahları servise koşarken depar atma sebebidir.
  • genellikle 5 saat sonra uyanılması ile sonuçlanabilecek tehlikeli bir harekettir

    (bkz: öngörü hataları)
  • sabah kalkinca yapilmasi istenilen ilk eylem. ayrica gorulen ilk ki$iye "nolur 5 dakika daha uyiyim" diye yalvarinilir.
  • uğruna saati 5 dakika ileriye alıp, alarmı ise 5 dakika erkene kurarak her sabah kendimi kandırdığım eylem.
  • pratikte uygulamaları farklılık gösterir.

    sabah 7'de 5 dakika daha uyuyayım der, gözlerinizi kaparsınız. gözlerinizi açtığınızda saat 8:43'tür.

    işte saat 13:20'de 5 dakika uyuyayım der, gözlerinizi kaparsınız. gözlerinizi açtığınızda saat 13:21'dir.

    azıcık adalet be arkadaş, azıcık adalet.
  • bunu yaptıktan sonra, oh tamam, 5 dakika daha uyudum her şey şahane şimdi, deyip işine gücüne bakan insan sayısı yok denecek kadar azdır.
hesabın var mı? giriş yap