• sakin kafayla dingin bir ruh halindeyken izlenesi film. hani iç ısıtan filmler vardır ya bu kesinlikle öyle değil. tam tersi içiniz soğuyor. bunu kötü anlamında asla demiyorum çok güzel fazla gerçekti fazla gerçek olmasından kaynaklı da doğal olarak kendimi kadının yerine koyduğumda içimin üşümemesi mümkün olamadı. tam olarak erkeklerin kendini adamın yerine koyacağı kadınların da kendisini kadının yerine koyup irdeleyeceği bir film çıkmış ortaya. haklı olan bir taraf yok herkes kendine göre haklı iki tarafında tepkileri çok normal. herkesin de ilerleyen bir yaşam sürecinde gerçekten yaşayabileceği bir durum. oyunculuklar da çok güzeldi özellikle charlotte rampling'e gerçekten bayıldım.

    --- spoiler ---

    45 yıl boyunca beraber olduğunuz eşinizin geçmişinde iz bırakmış unutamadığı eski aşkının hayaletinin aranızda dolaşmaya başlaması temalı bu film. her şey gelen bir mektupla değişiyor. adamın belki de çok derinlere gömdüğü düşünceleri, hisleri, eski aşkının cesedinin bulunmuş olma ihtimaliyle tekrar su yüzüne çıkıyor. her ne kadar kadınsal duygularla ara ara adama sinirlensem de mantıksal olarak baktığımda adamın hiç bir suçu yok. ortada yaşanamamış yarım kalmış bir şeyler var, normal bir ayrılık süreci yaşanamamış eğer o kadın hayatta olsaydı neler olurdu kafasında olmamak mümkün değil adam için. zaten kate'in geoff'e sorduğu evlenir miydin? sorusuna verdiği cevaptan da belli oluyor bu durum gayet basit bir şekilde. bir de ölen kadının hamile olma durumu var (emin olmamakla beraber bana da kadın hamile gibi geldi) yani bir şeyler fazlasıyla yarım kalmış geoff hayatının aşkını ve (muhtemelen) çocuğunu kaybetmiş. bütün bu yaşananları toptan kaldırıp kilit altına almış fakat işte gelen bir mektupla her şey su yüzüne çıkıveriyor.

    kate onu anlamaya dinlemeye çalışıyor ama 45 senelik eşinizin bu değişimi daha önce hiç duymadığınız olayları yeni duymaya başlamanız durumun ne kadar ciddi olduğunu fark etmek insana koymicak cinsten değil. mesela beni en çok üzen olay bunlar sevişirken daha doğrusu sevişmeye çalışırken kadının adama "gözlerini aç" demesiyle adamın bütün arzusunun bi anda gitmesiydi. burada direkt aklıma o ölen kadını hayal ettiği geldi. e gözlerini de açınca bütün motivasyon gitti tabi. dedim neyse belki de öyle değildir ama bu olaydan kısa bir süre sonra gecenin bir vakti adamın yataktan gidip tavan arasında ölen kadının fotolarına bakmasıyla bu düşüncemi kendi kendime doğruladım. bunlar sözle tabir edilemeyecek durumlar sadece bir kadın hissiyatı ve kate'in de aynı böyle düşündüğünü hissettim. bu gerçekten insanı inanılmaz şekilde yaralayacak bir durum. nitekim tavan arasındaki durumu da görünce kate de iyice bir umutsuzluk oluşmaya başladı. peki böyle bir umutsuzluk oluşmuşken neden bırakıp gidemiyoruz ?

    sonlarda geoff'in yaptığı konuşmadan bu kesit,

    " bizler yaşlandıkça karar vermeyi bırakıyoruz, en azından büyük kararlar. belki de hayat boyu o kadar
    çok karar hakkımız var ki hepsini kullandığımızda bitiyorlar. "

    filmi özetler nitelikte aslında. kutlamadan önceki gün kate ve geoff ciddi bir şekilde konuşurken yemek masasında bir anda kate'in "bugün haplarını aldın mı? gidip getireyim. sonra yemek yiyip yatarız.sonra da kalkarız. ve baştan başlamaya çalışırız." demesi de zaten tam olarak geoff'in kurduğu cümlenin somut olarak örneklendirilmiş hali gibi. ayrılık gibi büyük bir karar için artık çok geç.

    büyük keskin bir karar alacak cesareti olsa tabi ki kendisiyle beraberken aklı başka yerde olan adamla kimse devam etmek istemez. kate'in zaten filmin sonunda bile o umutsuz bakışlarını fark etmeyen yoktur. kocasının konuşmayı yapmasının ardından bile kate'in yüzü biraz gülse de sonrasında yüz inanılmaz şekilde düşüverdi. böyle bir durumda tam olarak insanın içi hiç bir zaman rahatlamaz. unutmaya çalışır bir şeyleri görmezden gelmeye çalışır ama sadece bir anlık bir olay ya da düşüncede gene su yüzüne çıkıverir o umutsuzluk... sen-kocan ve uğraşamayacağın geçmişten bir hayaletle yaşamak... devreye de şuan bu etkileyici replik giriveriyor;

    " eve işlemiş bu kokunun kaynağını keşfettim. onun parfümü. bunca zaman boyunca arkamda odanın köşesinde duruyormuş gibi. her şeyi bozuyor. tüm kararlarımızı, tatilde nereye gideceğimizi, okuduğumuz kitapları, hangi köpeği istediğini, ne tür şarkı dinlemek istediğimizi. önemli olayları da. özellikle önemli olayları. keşke aklımdan geçen, bildiğim her şey ağzımdan dökülebilse ama dökülemiyor. "

    tabi ki bu duyguları bana inanılmaz şekilde hissettiren charlotte rampling'e saygı duymamak mümkün değil. oscara da iyi ki aday olmuş.

    --- spoiler ---
  • varlıklı-yaşlı avrupa nüfusunun tırt sorunlarını ele alan bir film. hemen her ilişkide yaşanan 'geçmiş deşme' olaylarını dünyanın en büyük olayıymış gibi büyütmüşler de büyütmüşler. tabii adamlar da haklı; dert yok tasa yok, geçim sıkıntısı yok bok püsür yok. böyle manasız şeylere saracaklar.

    charlotte rampling muazzam tabii, o kadar.
  • "kırk beş yiırs" diye okunur.
  • basit bir konunun iyi oyuncular tarafindan canlandirilmasiyla izlenebilir hale gelen film.
  • bugün sinemada izlemeden hemen önce hakkında "izleyiciden sabır ve kemal talep eden" yorumunu okuduğum film. gerçekten de öyleydi. ama (bkz: still a better love story than twilight)

    not: şaka bir yana güzel film. özellikle oyunculuklar.

    edit: ismi "kırk beş years" şeklinde okunmaması gereken film.
  • beklediğimden daha iyi çıkan film.yönetmeni weekend'in yönetmeni andrew haigh imiş ki o film benim hayatımın filmleri arasındadır.

    --- spoiler ---

    adamın geçmişte ölen sevgilisi hamile ve eğer kaçırmadıysam şimdiki eşiyle çocuğu yok.sadece köpekleri var.yani adam hem büyük aşkını hem çocuğunu bir kazada yitirmiş.bu acıyı derine gömüp kate ile yeni bir hayata başlamış.kate'i sevmediğini düşünmüyorum.sadece kate'i "o kadın" kadar sevmiyor.bence kate'i yıkan da bu.ama ben nedense adama çok fazla kızamadım.belki kate'e daha önce söz etmesi lazımdı bunlardan ama o zaman da evlilikleri bitebilirdi.sevişme sahnesinde kadının "gözlerini aç" demesiyle ereksiyonun yitirilmesi,üstüne adamın tavan arasında eski sevgilisinin fotoğraflarını araması,aniden sigaraya geri dönüşü,ölen kızın kate gibi siyah saçlara sahip olması(kate benzediği için mi onunla evlendi sorunsalı)adama bir müddet sinirlenmeme yol açsa da son sahnede yaptığı konuşma ve ağlayıp seni seviyorum demesi içimi acıttı.kadının gözlerindeki hayalkırıklığı ve son sahne ayrı bir boğaza oturan yumru konusu.

    --- spoiler ---
  • 45 yıl filminin senaryosu, david constantine'nin kısa öyküsüne dayanmaktadır. film, ingiltre'nin norwich şehrine yakın bir kırsal alanda yaşayan emekli, çocuğu olmayan, 45 yıldır evli olan kate (charlotte rampling) ve geoff (tom courtenay) çiftinin etrafında gelişmektedir. 45. evlilik yıl dönümlerini parti yaparak kutlamaya hazırlananan çiftin kitap okuyup, belgesel izleyerek, köpeklerini gezdirip, arkadaşlarıyla buluşarak geçen sakin hayatları bir gün gelen bir mektupla değişmektedir. filmde konu, genelin aksine erkeğin değil kadının üzerinden anlatılıyor. filmin temposu bazıları için düşük olabilir. ancak oyunculuklar o kadar iyi ki bu hiçbir zaman sorun oluşturmuyor. filmdeki kate performansı, belki de charlotte rampling'e bu sene oscarı bile getirebilir.

    --- spoiler ---

    özellikle filmin hemen başında kate'in eve geldikten sonra geoff'a mektubun kimden geldiğini sorması ve akabinde, geoff'un "katya'mı" diye cevaplasından sonra kate'i canlandıran charlotte rampling'in yüz ifadesi çok şeyi anlatıyor.

    --- spoiler ---

    aksiyon seven bir izleyici değilseniz eminim ki film bittiğinde tatmin olacaksınız.
  • başka sinema ön gösteriminde izledik dün. oyunculuklar kesinlikle ödülü haketmiş. özellikle charlotte rampling.
  • verdiği "bir insanla kırk beş yıl evli kalsanız dahi ona dair hayatınızı darmadağın edebilecek bilmedikleriniz olabilir, güvenmeyin, canınız yanar." mesajıyla bazı bünyelerde beton etkisi yaratabilecek film. (bkz: viewer discretion is advised)
  • kusursuz bir başyapıt. ilişkiler için söylenebilecek pek çok şeyi bir buçuk saat gibi kısa bir sürede anlatabilmiş bir film.

    kate ve geoff çifti evliliklerinin 45. yılını kutlamanın arifesindedirler. 40. yılında yapmayı planladıkları kutlama adamın bir rahatsızlığı sebebiyle ertelenir. hepimizde var olan 5. ve 10. yıl takıntıları onlarda da baş göstermiş olmalı ki kutlamayı 45. yıl dönümlerinde yapmaya karar verirler. ve günlerden pazartesidir. cumartesi günü yapacakları kutlama için hemen hemen her şey hazır edilmiştir. kutlamanın tüm hazırlığını kocasına göre yaşça küçük olması sebebiyle sağlığı yerinde görünen kate yapmaktadır. elbette tek sebep bu değildir. daha yirmi yaşında bile yokken "senin o karizmana aşık oldum" diye bahsettiği kocasını çok sevdiği ve önemsediğinden, tüm hazırlıkların yapılmış olması onun için çok önemlidir. fakat elli yıl sonra gelen bir haber, çiftin sarsılmaz sandığımız ilişkilerini derinden etkileyecektir.

    -spoiler-

    elli yıl sonra çıkagelen şey bir mektuptur. mektup, geoff adına isviçre'den gelmiştir. unutmaya başladığı almancasıyla mektubu okumaya çalıştıkça elli yıldır unutamadığı bambaşka duygular ortaya çıkacaktır. mektupta, elli yıl önce isviçre dağlarına tırmanmaya gittiği ve yine o dağlarda kaybettiği sevgilisinin cesedinin buzların erimesiyle birlikte ortaya çıktığı yazmaktadır. eriyen buzlarla beraber kate ve geoff çiftinin evlilikleri de çözülmeye başlayacaktır.

    mektubun gelmesi, sevgilisi katya'nın kaybolan cesedi gibi geoff'un derinlerde sakladığı duygu ve hislerinin de ortaya çıkmasına yol açar. eşine mektubu ve ölmüş sevgilisi katya'yı anlatmaya çalıştığı daha ilk sahnede ağzından farkında olmadan "my katya" sözü dökülür. onun katya'sı geri dönmüştür. kendisi yaşlanmış, katya ise hala yirmili yaşlarında donmuş bir haldedir. katya'nın değişmeyen bedeni gibi geoff'un katya'ya karşı hisleri de hiç değişmemiştir.

    bu noktadan sonra geoff'un takıntılı ruh halini; karısı kate'in ise bozulmaya ve azalmaya yüz tutan sevgisini izleriz. geoff sürekli katya'dan bahseder durur. bir çiftin en mahrem yeri olan yataklarına yatmışken anlattığı tek şey katya'nın ta kendisidir. mesela bir gece ansızın uyanır ve tavan katına çıkar. aklına durduk yere katya'nın fotoğraflarına bakma fikri düşüvermiştir. tavan arasında sakladığı o unutulduğunu zannettiği anılarını tekrar canlandırmak için yanıp tutuşmaktadır. gidip kütüphaneden iklim değişikliği hakkında kitaplar toplamaya başlar. katya'nın ortaya çıkışıyla buzulların erimesi arasında ilişki kuracak kadar takıntılı biri haline dönüşmüştür. arada isviçre'ye gitmeyi bile tasarlar. sağlık sorunları el vermeyeceği için bu fikrinden vazgeçer.

    onun takıntılı hali karısı kate de bulaşacaktır. o da bir gün dayanamaz ve tavan arasına çıkar. katya'nın fotoğraflarına bakarken katya'nın hamile olduğunu fark eder. aslında tek fark ettiği gerçek bu değildir. kendi gençliği katya'nın bir kopyası gibidir. saç renkleri aynıdır ve muhtemelen simaları da birbirine benzemektedir. isimleri bile benzerdir aslında. kate ve katya... kendisini, katya'nın kötü bir kopyası gibi hissetmeye başlar. kırk beş yıllık evliliklerinin arkasında aslında o kadın vardır. kocası sırf o kadına benzediği için onunla evlenmiştir. onu tercih etmesinin sebebi katya'nın ta kendisidir. tek sorun bu da değildir. evlilikleri sırasında aldıkları önemli kararlarda da katya'nın etkisi olmuştur. filmde tam olarak bahsedilmese de çocuk sahibi olmamalarının sebebi muhtemelen adamın bunu istememiş olmasıdır. elli yıl önce sevdiği kadınla birlikte çocuğunu da kaybeden geoff, belli ki kate ile olan evliliğinde tekrar baba olmayı istememiştir. sanki babalığı da katya ile birlikte son bulmuştur.

    ve cumartesi günü gelip çattığında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. kırk beş yıllık geçmişe ve birikime sahip olan "sevgi hissiyatı" beş gün içerisinde buzullar gibi eriyip gider.
hesabın var mı? giriş yap