• çocukluğun sona erip gençliğin başladığı yaş
  • önceden sözlükte insanlar albümleri bırakın şarkı başlıklarında entry'ler yazar, biz de okur ve mutlu olurduk. oysa bu albüm için bile çok az entry girilmiş. buna şaşırdığımı itiraf edeyim, ya ne bileyim, sanki bu tür kültür sanat başlıklarına olan ilgi azalıyor sözlükte. üzülüyorum.

    albüme gelirsek ben çok heyecanlıydım, onca zaman geçti, adele neler yaptı diye düşündüm, beklediğimi tam alamadım. ama aynı zamanda kariyerinin en güzel şarkılarından birini dinledim bu albümde, daha iyisi elbet olabilirdi ama elimizdeki bu.

    albümle ilgili genel düşüncelerim en altta.

    strangers by nature: gereğinden fazla uzun tutulmuş bir intro. 2 kez dinleyebildim şimdiye dek.

    easy on me: ilk çıktığında gaza gelmiştim ama bence ilk single olarak seçilecek çok daha iyi şarkılar var bu albümde.

    my little love: nakaratının korkunçluğu dışında idare ediyor. ama konuşmaların altında yer alan melodisi muhteşem. finalde bu melodi tek başına kalıyor, kemanlar döktürüyor. olağanüstü.
    öte yanda rıza* konusu ne bileyim bir 20 yıl sonra gündeme gelebilir, küçücük çocukla olan konuşmaların bu tür bir şarkıda kullanılması şu an iyi bir fikir olabilir ama nirvana'nın nevermind kapağında bebeklik fotoğrafı yer alan çocuğun bile onca yıl sonra dava açtığı dünyada, adele'in çocuğu da ileride çıkıp "anam bunu benden izinsiz yaptı," deyip magazine bulanabilir.
    bulansa şahane olur, çekirdeklerimizle izleriz.

    cry your heart out: bu şarkıdaki olmamışlığın sebebini bulsam dünya benim için daha güzel bir yer olacak. efektli vokaller mi desem atanamamış bir rumour has it denemesi desem ne desem bilemiyorum ama cidden bir olmamışlık var. umarım konserlerde söylemez.

    oh my god: ah ama işte bak: cry your heart ne kadar olmamışsa oh my god da o kadar olmuş bir şarkı. hatta başlığında da yazdığım gibi*, albümün ilk single'ı olsa millete hem taze kan olur hem de adele de "shake it off" anını yaşamış olurdu. sonraki denemeler tutmayınca country'ye yanlayabilirdi tabii, zaman gösterirdi.
    shade'imizi de attıktan sonra sadede gelirsem çok güzel, çok tadında bir pop şarkısı.

    can i get it: no, you can't, diye cevaplayası geliyor insanın di mi? zira olmamış.
    bu şarkı, her şeyden önce bana başka bir şarkıyı hatırlatıyor, ve evet, hala bulamadım. adele'in grip olduğu dönemde kaydedilmiş sanırım zira ilk verse'te sesi bayağı "burnum tıkalı, grip oldum tatlım, öpmeyeyim," tadında. verse'ler şarkının en başarılı yeri. ama gerisi olmasa da olurmuş.
    biraz, "konserlerde milleti dans ettirmek de lazım, help slow hep piyano nereye kadar," diye düşünülüp hayata geçirilmiş bir proje-şarkı gibi.
    (max martin'in emekli olma zamanı gelmiş. ölmüş de ağlayanı yok. arkadaşa helva gönderelim.)

    i drink wine: an audience with adele'de adele'in anlattığına göre, bu şarkının ismini belirlemek için yapılan şaka öyle kalmış ve ismi bu yüzden i drink wine olarak kalmış. sözleri güzel ama şarkının kendisi benlik değil.

    all night parking: yani. albümdeki bu tiyatral/sinemasal havaya anlam veremeyen tek ben olamam di mi?

    woman like me: bırak albümü, adele'in kariyeri boyunca yaptığı en iyi işlerden. çok taze, çok muteşem bir matematiğe sahip bir şarkı bu. müziğin matematik olduğunu nasıl da güzel gösteriyor. adeta bir ders, şimdiden bir klasik.
    çevirisi için: (bkz: woman like me/@ug tek)

    hold on: albümün başarılı işlerinden, sade başlayıp görkemle kapanıyor.

    to be loved: kelimeler kifayetsiz. oha! arkadaki piyano olmasa da olurmuş. resital.

    love is a game: muhtemelen konserlerin kapanış şarkısı olacak. güzel şarkı.

    bir şey belirtmek isterim ki greg kurstin evet, iyi bir müzisyen ama bence bu albümün öne çıkan prodüktörü inflo oldu benim gözümde. adele'e başka bir boyut katmış ve woman like me'deki çalışkanlığına bakarsak adele de bu iş birliğinden memnun kalmış.
    ben de yeniliği sevdiğim için inflo'nun katkısını çok iyi buldum.

    albüm bir 21 değil tabii ki. adele de muhtemelen hiçbir zaman bir 21 çıkaramayacak. o yüzden kasmadan elinden geleni yapmış.

    öte yandan belirtmek isterim ki, adele 30 yaşında değil. kendisi, albüm üzerinde çalışmaya başladığı yıldaki yaşını albüm ismi olarak veriyor. kendisi şu an 33 yaşında çünkü.
    (carpool karaoke'de 25'ten sonraki albümünü yaşla isimlendirmeyeceğini, üçlemelere inandığını söylemişti. belki sadece "adele" olur demişti. ama belli ki plak şirketi izin vermemiş.)
  • rakam değil sayıdır.
  • reşit olma yaşının güncel olanı.

    30’undan önce sorumlu davranan insan nadir. herkes çocuk gibi.
  • elit popçumuz mavi'nin çıkış şarkısı.

    bıraktığın şişeden elimi kestim
    şarap gibi kanım sanadır
    alışmışım soldan sağa geçemedim
    yatağımda yanım sanadır

    vapurda galata'yı seyre dalmam sanadır
    rüzgara karşı dağlara karşı duruşum sanadır

    şu burukluğum, durgunluğum, mutsuzluğum sanadır

    biliyorum artık alışığım
    biliyorum acıdan ölünmüyor
    yine de bir ders çıkarmam lazım
    30'una kolay gelinmiyor

    bıraktığın şişeden elimi kestim
    şarap gibi kanım sanadır
    alışmışım soldan sağa geçemedim
    masamızda yerim sanadır

    bu akşam batan ayı seyre dalmam sanadır
    düşmana karşı dostlara karşı duruşum sanadır
    bu akşam batan ayı seyre dalmam sanadır
    düşmana karşı dostlara karşı susuşum sanadır

    şu burukluğum, durgunluğum, mutsuzluğum sanadır

    biliyorum artık alışığım
    biliyorum acıdan ölünmüyor
    yine de bir ders çıkarmam lazım
    30'una kolay gelinmiyor
  • adele'in 19 kasım 2021 gününe ayarlı yeni albümünün ismi.

    edit: tarih güncellendi.
  • bu gece itibariyle gireceğim yaş. yirmiler bitiyor heyhat. moral desteğine ihtiyacım var. kolay mı ulan tüm yirmili yaş anıları ve söylemleri artık geride kalıyor.

    onlar çocukluk, yirmiler gençliğin bittiği yaşlar... 30'a hoşgeldim.
  • bir türlü olamadığım yaş

    zaman ölçü birimlerim dünyanınki ile uyuşmuyor. otuz yaş gözümde olgun,sorumlu,dingin ve bıyıklı aile babası yaşı iken kendi katılımımla tüm anlamını yitirdi. yolun yarısına yıllar kala saydığım melekelerin hiç birisine sahip olmamam bir yana, umudum ve niyetim de yok. otuzu doldurup küsüratını adımlarken kabuslarında evlendiğini görüp, oynayamayacağını bildiği halde bilgisayar oyunlarını takip edip sabahlara kadar sigaranın gözüne vurup oyun oynama hayalleri kuruyor, motorsikletle avrupa turuna çıkıyorum.

    turlu motorlu gönlünün getirdiği yere götüren seyahatler bilinçaltıma gidiyor artık. önümde hesaplanacak, karşılaştırılacak, incelenecek, onaylanacak tüm dikkatimi talep eden boy boy rakamlı harfli kağıtlar varken olmayan motoruma binip gidemiyorum, oldurup binsem hemen benzini bitiyor.

    eloğluna türlü türlü hesaplar yaparken kendim için zaman ve para eğrisinin hiç tutturamadım, zaman arttıkça para sıfıra gitti; hiç kariyer yapmak gibi bir niyetim yokken şaşı gözlü paranın peşine düşüp otuzumda proje içinde kaldım.

    adıma nevresim takımlı buzdolaplı stor perdeli planlar yapılırken; tekrar üniversiteye gitmek, avrupada bir süre yaşamak, dönüp kafe açıp aylık karın tokluğu ve beş kitap nevalesi ile sona doğru saymak istiyorum. al sana otuz!

    sorarsanız söylerim ama bahsi geçmezse de hiç göstermem ben otuzumu
  • takvim yaşı olarak ele alındığında, 29 ile arasında inanılmaz bir fark olduğunu hissettiren sayıdır.

    daha bir kaç ay öncesine kadar "daha yirmili yaşlarımdayım" diye gafil gafil gezerken, "daha temmuz olmadı, otuz sayılmam" derken bir süre sonra aniden inkar edemeyeceğiniz bir gerçeği kavrıyorsunuz. otuz yaşındasınız.

    ben bunu annem sayesinde farkettim. geçenlerde birisiyle konuşurken "otuz yaşında oğlum var" dediğinden beri şoktayım. evet.. annemin otuz yaşında bir oğlu var. demek ki o da yaşlanmış. ama bu lafı söyleyene kadar genç görünüyordu bana. şimdi sanki yüzü daha bir kırışık. eskisi kadar hızlı hareket edemiyor sanki. halbuki, o bankaya ben okula beraberce yürüyerek giderken hızına yetişemezdim. daha dün gibi anasını satayım. annem yaşlandıysa kimbilir ben ne haldeyim.

    şaka maka, gittikçe piknik tüpü benzeri bir hal almaya başlayan göbeğimi, uzayınca beyazladığı belirginleşen sakalımı, halı sahada top oynarken 10. dakikada pilimin bittiğini ben de farkediyordum. ama bunları "otuz yaş" kelimeleri kadar yüzüme vuran olmamıştı.

    bir de şiir var anasını satayım "yaş otuzbeş, yolun yarısı" diye. kim yazdıysa artık. acaip sinir bozucu. eskiden de sinir olurdum, şimdi şairini bulsam döverim. sahi kim yazmıştı onu?

    işte böyle sözlük. bir umut sarıkaya karikatürüydü sanırım. adamın üstünde "yaş otuz küsür" yazan bir tişört vardı. o adam gibiyim be sözlük.

    bonus olarak;

    (bkz: hali saha maclarinin liberosu gobekli cocuklu abi)
  • yaş anlamında incelendiği takdirde, istatistiksel olarak bir üst basamak içinde sayılma yaşıdır. çalışan kişinin artık gençliğe veda yaşıdır; gelmesine bir hafta kalmış olandır, hafiften tırstırandır.
hesabın var mı? giriş yap