• hakkında girilen ve debe'de denk geldiğim şu entry'yi görünce, kendimi azra kohen'in konuk olduğu bir youtube programını izler gibi hissettim.

    önce "dualarınız kabul oldu" diyerek "ne için dua etmiştik lan biz?" diye kendimizi sorgulatıp merak uyandırmak suretiyle yazının içine çeken bir girizgah.

    akabinde "zombileri görmeye hazırlanın" şeklinde sansasyonel bir vaat. hemen ardından "dur ya daha en başından fazla uçmayalım" diye düşünülmüş olsa gerek "yani tam zombi gibi değil de işte öyle göründüren bir hastalık" diyerek hafifçe frene basma.

    "bu hastalığı yayacak insanları söyleyemem ama ipucu verebilirim" diyerek bol keseden gizem pompalama. verdiği ipucu da kişisel gelişim kitaplarının favori klişelerden: "seçimlerinize dikkat edin!"

    "seçimleriniz konusunda asla özgür değilsiniz. seçimlerinizi yaratıcının izin verdiği ölçüde yapabilirsiniz." diyerek din sosunu da serpiştir. oh mis.

    kısa vadede en çok merak edilen gündeme el atmadan olmaz. corona virüsüne ne zaman çözüm bulunacağını da söyle. nasılsa yalancının covid-19 testi pozitif çıkmıyor. *

    tamam corona'ya deva bulundu ama öyle hemen rahatlamayın. asıl sarsıntı sonrasında geliyor diyerek ver yeniden gerilimi. yeni dünya düzeni, en dibi göreceğimiz krizler falan. herkes pür dikkat sonra ne olacak diye bakarken...

    "çin, kore ve japonya teknolojide devleşerek, dünya piyasasının 3/2 sine sahip olacaklar." diye bir cümle. 3 bölü 2'sine mi?? kalanını okumaya gerek kalmadı zaten. *

    neden azra kohen'i izler hissine kapıldığımı anladınız değil mi? onca fantastik, sansasyonel, dikkat çekici, gelecekten haber veren, merak uyandıran, kendi içinde belli bir kurgu/örgüye sahip ve karşısındakileri inandırmak için hazırlanmış bir metinde, sen kalk çocukların bile yapmayacağı bir hata yap. çin, kore ve japonya dünya piyasasını aşarak, elon musk ile işbirliği içinde mars piyasasının da yarısını ele geçirecek zaar!

    insanların üzerinde fazlaca bilgi sahibi olmadıkları konuları, uzman havası takınarak, ahkamlar keserek, böyle süsleye püsleye anlatan, sonra da entelektüel/bilgili/uzman sandığınız o kişinin çok basit bir teknik hususta bile cahil olduğunu görmenin psikolojide bir adı olmalı bence.

    benim önerim azra kohen'e istinaden akilah sendromu. eğer daha önceden bu duruma verilmiş bir isim varsa lütfen gerçekten uzman olan yazarlar kamuoyunu aydınlatsınlar.

    gelen mesajlar üzerine edit: dunning-kruger etkisi olduğu/içerdiğine dair mesajlar aldım. kısmen katılmakla beraber ilave bir şey daha var. dunning-kruger etkisi'nde cahil cesareti söz konusu. yani o etki altındaki kişi bilmiyor ama bilmediğini de bilmiyor. burada ise kişi cehaletinin, yetkin/uzman olmadığının farkında ve bunu süslü cümlelerle cilalayarak gizlemek gibi organize bir eylemin içine girmiş. fakat bir süre sonra tüm cehaletine rağmen yaptığı şeyin ilgi/takdir görmesi yüzünden kendini rolüne kaptırıp, çizdiği uzman imajına hiç uymayan basit hata(lar) yaparak foyasını kendisi ortaya çıkarıyor. azra kohen'in corona virüsü konusunda katıldığı canlı yayında saçmalaması sonrası psikolog olup olmadığı, diplomasının varlığı konularının gündeme gelmesi gibi.

    davaro filminde şener şen'in canlandırdığı sülo karakterinin kaşık oyunu sahnesini anımsayalım.

    sülo kan davasından kurtulmak için dümenden ölmüş numarası yaptığı için köyün ağası onun artık dul olan karısını nikahına almaya karar verir. sülo da buna engel olmak için kadın kılığına girerek düğüne katılır. suratı bir karış oturan karısının yanına gider, kadın sesiyle konuşarak onu kalkıp oynamaya ikna eder. o sırada karısına durumu çaktırmadan izah edip gizlice kaçacaklarını söyler ve her ikisi de sevinerek daha coşkulu oynamaya başlarlar. filmin climaxi olan bu sekansta sülo düğünün diğer katılımcılarını kendisinin bir kadın olduğuna inandırmış, beraber menfaat elde edeceği kitleyi (yani karısını) de ona eşlik etmeye ikna etmiş, sahte bir kimlik üzerine kurduğu bu planı tıkır tıkır işlerken bir anda ne olur? herkesi ikna etmiş olmasının verdiği rehavet ve keyifle kendini sahte kimliğine aşırı kaptırıp, kaşık oyunu esnasında coşup gerçek kimliğini maskeleyen basit ama önemli bir örtünün açılmasına kendisi sebebiyet verir.

    işte gerek azra kohen gerekse 2020 senesinin devamına dair kehanetlerini yazdığı entry ile theladybirg nickli yazarın durumları bu bağlamda dunning-kruger etkisi'nden ayrılıyor. uzman ve yetkin olmadıklarının bilincinde iken bir anda "nasılsa ne desek inanılıyor, ne yapsak ilgi görüyor" diye iyice coşup sonunda çok basit ama temel bir konuda hata yapınca da kurdukları tüm o dışı parlak ama içi boş ve çürük bina temelden çöküyor.
  • sağlık dilediğim yeni yıl. allah sağlıktan ayırmasın geri kalan her şey bir şekilde çözülür, en önemli şey sağlık.
  • stephen king yazmış, tarantino yönetmiş.. tim burton karakterleri çizmiş, nihat doğan da müziklerini yapmış bir korku filmi gibi..
  • tbmmnin acili$inin yuzuncu* yildonumu.
  • baştan sona zor bir yıldı ve sadece doğal afetlerle pandemiden bahsetmiyorum. benim için kişisel olarak da ufak, gündelik, küçük olan ama zaten tam da ufak, gündelik ve küçük olmaları sebebiyle dünyamı değiştiren ibretliklerle doluydu.

    ne kadar çok uğraşıyoruz. ama hiçbir şey ne kadar da kontrolümüzde değil. ve her şey birbirine gerçekten de nasıl incecik iplerle bağlı.

    douglas adams romanı okudunuz mu hiç, şeyin yazarı, bir otostopçunun galaksi rehberi'nin. olayı, dünyanın en küçük ve hayatta da ciddiye alınmayacak şeylerinin o dünyayı nasıl değiştirdiği üzerinden geyik yapmaktır. sabah sabah aklıma somut örnek gelmiyor ama mesela ben şimdi işe gitmeye hazırlanıyor olmam gereken saatte oturmuş entry yazıyorum ya, trafikte karşılaşacağım araçlar değişti bu yüzden. ve çok büyük bir fırsatı kaçırdım veya ne bileyim bir saat sonra çıktığımda trafiğe benimle aynı anda çıkmış olan hayvanın biri yüzünden takla atacağım. ya da o taklayı yola asıl şimdi çıksam atacaktım ve aslında entry yazarak kendi hayatımı kurtarıyorum. böyle bir şeyden bahsediyorum, douglas adams da böyle şeylerden sık bahseder.

    diyeceğim; işte bu sene bunlardan çok yaşadım. yapabileceğinin her zaman en iyisini yapmaya takık biriyim - bak dikkat rica ediyorum, her şeyin en iyisinden bahsetmiyorum. öyle bir iddiam hiçbir zaman olmadı. ben yetenekleri sınırlı bir insanım belli bir şey bu, çizgi çizemeyen birinden picasso yaratma hırsına bürünmek falan değil yani olay. ama yani işte madem bir yere kadar yapabildiğini biliyorsun, neden o yerden daha azına gidesin? bir şeyi yapacaksan tam yap. neden? "ne olur ne olmaz."

    işte saçma olan bu.

    çünkü oluyor - veya olmuyor.

    senin nereye kadar gittiğinle hiçbir ilgisi yok bunun. meslek hayatının en iyi işini çıkarmış olabilirsin, yediğine içtiğine standartların üzerinde bir dikkat etmiş olabilirsin, arabanı sıfır hatayla ve kimseyi asla taciz etmeden kullanmış olabilirsin, eeee?

    o işin takdir edileceğini, o beslenmenin seni iyi bir yere çıkaracağını, orospu çocuğunun birinin üzerine kırmayacağını garanti eder mi bu? senin müdahale alanın kapsamında mı bunlar?

    bu sene bir arkadaşımızın eşi motor kazasında hayatını kaybetti. beni acayip sarsan bir olaydır bu mesela. hata vefat edenin kendisindeydi, olay yeri tutanağı ve görgü tanıkları öyle söylüyor. tamam, biraz daha dikkatli olsa o kaza hiç olmayacaktı ve aslında yine kendisinin kontrolündeydi bu fakat geride kalan eşi, çocuğu, ailesi? o gencecik kadının nasıl bir müdahale imkanı vardı ki buna? ben dünyanın en iyi eşi olsam, eşim dünyanın en iyi şoförü olsa, otobanda kaptırıp gelmişken önüne çıkacak köpek sürüsüne müdahale edebilir miyim? edemem. ve bir anda karakoldan telefon gelir... nasıl yaşayabilirim ki ben ondan sonra?

    yaşıyorsun, yaşanıyor. bak daha kaç gün önce insanlar evsiz yuvasız ailesiz kaldı. herkes tutturmuş umut da umut, o çocuklar bundan sonra nasıl yaşayacak, ben senin umut diyen ağzını sikeyim afedersin. bir ımıttır yışımık - siktir git soğan doğra...

    umut falan değil yaşamak. "gelişine" bir şey. ölüyor ya da yaşıyorsun. yaşamanın içeriğine müdahale imkanın, yemeğin tuzuna olan müdahale imkanından çok da farklı değil. biraz daha leziz yapabilirsin al buyur ama kullandığın sebzenin gübresinde bulunan zehri atamazsın. bunu düşünmez ve sana bir şey yapmamasını umarsın. ve hayatta olduğun sürece böyle devam eder bu.

    dünyadaki varlığımız bile bir kaos ürünü. primordial soup'ta o an olanların ve olmayanların sonucuyuz. binlerce yıl önce adamın biri (belki hala 4 ayak üzerindeydi bilmiyorum) yürürken ayağına bir taş battı ve dedi ki "hassiktir, bunu sopaya takarsam iyi avlanırım he..." ve buyrun 2020 yılındayız.

    bir de benim için şöyle bir durum da var, gerekçeye her zaman takık bir insanımdır. hukukçu olanlara "illiyet bağına saplantım var" diyeceğim ve "ooouuuuwwww, ruh hastası bu, kaç kaç kaç..." diyecekler. bir şey mi oldu, bunun mutlaka bir sebebi olmalı ve o sebebi açıklayabilmelisin. sebebe giden yolları teker teker anlamam lazım benim, ihtimalleri bilmem lazım, neyi farklı yapsaydık o yollarda nasıl kırılmalar olabilirdi bunları düşünmem lazım, ben bütün hayatımı böyle yaşadım hep böyle biri oldum, bana kalkıp da "buna müdahale edemezsin" dendiğinde hayat damarlarımdan biri kopar. nasıl yani müdahale edemezsin ya? nasıl olabilir böyle bir şey? olabildiğini elbette biliyorum zaten burada elli saattir yazdığım da bu tamam ama yani bununla nasıl yaşanır manyaklık bu?

    işte sen kalkıp şu an oturduğun yerden tanımadığın bir sürü insanın okuyup veya okumayıp "meeeh" diye eksiyi basacağı uzun iç dökmeler yazarken, bütün bu yaptığının binlerce önce ayağa batan bir taş parçasından geliştiğini düşüneceksen, müdahale işini o kadar da düşünmeyeceksin.

    ikisi aynı anda olmuyor çünkü. ben yapamıyorum.
  • bir sayı.

    son birkaç haftadır sürekli 'bir bit artık 2020, git artık, #gitgitgit2 sloganlı onlarca reklam kampanyası görüyorum. 'seni istemiyoruz, sen gelme 2020'. yani za xd diye bile gülemeyeceğim...

    2020'nin bitişini 7 gün boyunca kutluyoruz diye indirim kampanyası yapmış adamlar, şaka mısınız? sanki pandemi 2020'ye özgüydü de 2021'e girdiğimiz an son bulacak. ya şimdi bana kalkıp da 'öf malmazel amma boş attın ya, sembolik olarak, eğlencesine söylüyoruz biz bunları!' diyeceksiniz. valla ben bu söylemlerinize bakarak eğlenemiyorum zira 2020 senesinde dünyadaki herkesin ne kadar da aptal olduğunu baya global olarak görmüş olduk. 'seni unutmayacağız, tarih seni unutmayacak 2020' filan yazılmış başlıkta. bu konuda söyleyeceğim iki şey var. ilki şu.

    ben 2020'i değil; o ilk 'vahşi hayvan' yiyen insanı ve insanı o vahşi hayvan yemek durumunda bırakan ekonomik düzeni unutmayacağım.
    o vahşi hayvanı yiyip enfekte olduğu zaman başlayan salgını kabul etmeyen ve vaka gizleyen ülkeyi unutmayacağım.
    2020 gibi bir senede, küresel hareketlilik gün be gün milyonları bulurken, salgının pandemi olduğunu bir türlü kabul etmeyen o malum uluslararası kuruluşu unutmayacağım.
    pandemi ilan edildikten sonra harekete geçme refleksi yavaş olan malum ülkeleri unutmayacağım.
    harekete geçtikten sonra esnafını, gencini, yaşlısını, çalışanını, sanat emekçisini ve evsizleri ortada bırakan malum ülkeyi unutmayacağım.
    ortada başka ülkelerin çöken sağlık sistemleri gibi olağanüstü bir örnek varken bile vaka sayılarını gizleyen malum kurumu unutmayacağım.
    birkaç hafta evden çıkmasak çözülecek bir problemi (hatalıysam düzeltin, ben öyle anladım) 'insan hakları' diyerek bir seneye çıkaran insanları unutmayacağım.
    'nasılsa aşı çıkar' rahatlığıyla sosyal mesafeye uymayanları ve buna izin verenleri unutmayacağım.

    daha da önemlisi; bugüne kadar kıçımızı yırta yırta mevcut sistemin sınıf farkı yaratıp adaletsizliği körüklediğini anlatmaya çalışmamıza rağmen hala, altını çiziyorum, hala bunu göremeyen insanların aptallıklarını asla ama asla unutmayacağım. insanlar aptalmış. aptal. bu kadar basit. herkes kendini çok zeki sanıyor tabi.

    karavanı olan, özel aracı olan tatilini yaptı. yazlığı olan, bahçesi olan temiz hava alabildi. siz mecidiyeköy'deki fransız balkonlu evinizde kafanızı dışarı uzatarak egzoz dumanları arasında sigara içmeye çalışırken, milyonlarca insan bahçesinde yetiştirdiği domatesten makarna sosu yapıp yıldızları izledi aylar boyu.

    2020 size kötüyse, sebebi pandemi değil, sınıf farkıdır. bunu göremeyecek kadar aptal olanları ayrı tutuyorum, bunu gördüğü halde sakin kalabilecek kadar sinirleri alınmış bir deniz anası sürüsü var. hayretler içinde izliyorum olanı biteni bir senedir.

    söyleyeceğim ikinci şey ise, benim için 2018'in beşte biri filan bile kadar kötü olmayan bir seneydi. hatta ortalamanın üzerinde bile değil basbaya 'iyi ' sayılabilecek bir seneydi. güzel geçti benim 2020'im. güzel gelişmeler oldu. günün sonunda mutluyum. ve güzel hatırlayacağım. ve bu senenin bana öğrettiği en büyük şey 'kendimi umursamak' oldu. insan kendini umursamaya başlayınca hayat çok başkalaşıyormuş.

    ben bu saatten sonra size sınıf ayrımı, alım gücü, hayat kalitesi filan anlatamam. gidin leğene atılmış balık istifi gibi yaşayın, bana ne. suçlusu 2020 değil yalnız bunun, onu bir dile getireyim de =) şok oldunuz biliyorum.

    ne alakaysa birden aklıma ceylan ertem'in tek beğendiğim şarkısı geldi. *
    kış suçlu çok.
    kar yağsın be artık, özledik.
  • am.miza koyan yildir.

    -abd iranli komutani vurdu, komutanin cenazesinde izdihamda 50den fazla insan öldü,
    -iran yanlislikla ukrayna yolcu ucagini vurarak 176 kisinin ölümüne neden oldu
    -avustralya yandi,
    -ingiltere kraliyeti karisti ( cok da umursamadik),
    -elazigda deprem oldu ölü sayisi 41,
    -çinin wuhan sehrinden yayilan corona virusu tum dunyayi etkisi altina aldi
    -kobe bryant helikopter kazasinda öldü.
    -suriyede 1 ayda toplam 54 sehit verdik.
    -afrikadan yayilan cekirge istilasi bircok ulkeye yayildi. bizi etkilemedi.
    -corona virusu nedeniyle italya basta olmak uzere bircok ulkede sokaga cikma yasagi ya da olaganustu hal olan edildi. tum etkinlikler, yerel futbol ligleri, formula 1 yarislari, euro 2020 iptal edildi.
    -chernobyl nukleer santralinin yakininda buyuk bir orman yangini cikti.
    - abd'de siyahi bir vatandaşın polis tarafindan oldurulmesi sonucunda ulke capinda yapilan protestolar isyana donustu ve su anda ulke geri adim atmayip kustah demecler veren trumpa karsi ayaklanmis durumda. trump gerekirse askeri mudahalede bulunulacagini soyledi.
    - beyrutta bir liman deposunda uzun zamandir tutulan kimyasal malzemeler buyuk bir sonik patlama yaratarak sehri yerle bir etti. ölü sayisi 150yi aştı.
    - akdeniz'de kita sahanligi kavgasi nedeniyle turkiye ile yunanistan arasinda gerginlik artiyor.
    -azerbaycan ile ermenistan arasinda catismalar cikti. her iki ulkede de askeri ve sivil kayiplar var.
    - 30 ekim'de izmir'imizde meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremde şu ana kadar 100'un uzerinde kişi yaşamını yitirdi 1000'e yakın kişi yaralandı.
    -yila 5.95 seviyesinde baslayan dolar 9 kasimda 8.50 seviyelerinde seyrediyor. yilbasindan beri try, usd karsisinda yuzde 43 deger kaybetti.
    -ekonomideki kotu gidisatin faturasi merkez bankasi genel mudurune kesildi ve kendisi gorevden alindi
    - amerkada baskanlik secimleri gerceklesti, trump, joe biden'a karsi yuzde 3'luk bir farkla kaybetti. trumpin birkac ay icerisinde gorevi devretmesi gerekiyor ancak bu konuda supheler var.
    - maliye bakani berat albayrak bir pazar gecesi instagram uzerinden yazili olarak bakanliktan istifa etti. henuz herhangi bir resmi kaynaktan haber yok.

    bakalim basimiza daha neler gelecek.

    edit : zaman icerisinde guncelliyorum
  • yıl kötü değil bunu yaratan insanlar. farkında değil kimse ama. bir iki olaydan sonra histerik bir şekilde kötü sene algısı düşüncelere yerleşti. ve toplu histerik düşünce devamını getirdi. çığ gibi büyüyor. kendini kendini tetikledi insanoğlu kısaca.

    bu sene felaket yılı algısı bu seneyi artık daha da kötü yapacak.

    hiç kendi hayatınızda deneyimlemiyor musunuz. düşümdüğünüz şeyin gerçekleştiğini ya da aklınızdan geçenin basit bişeyin karşılık bılduğunu.

    çok anlamam ama özellikle son 2 aydır bu konuda kişisel olarak zirvedeyim. nerdeyse iletişimim olan yakın kimselerle konışmayı bırakıcam aklımdan geçen şeylere pat diye alakasız yerlerde cevap vetmeye falan başladılar.

    kıssadan hisse kötü felaket senesi daha da kötü şeyler olacak toplu düşüncesi insanoğlunun bu sene başını ağrıtacak.
  • ulan şimdi 2009a girmek vardı
  • 1980 doğumluyum. 2020'de 40 yaşında olacagim. 20+20 de 40 yapaar ve benim yükselişe geçtiğim yıl olacaktır!

    kafayı yedik iyice.
hesabın var mı? giriş yap