• sevgili olma vergisinin ödendiği gün.
  • maaş günümden 1 gün önceki gün. gelse de maaş alsak. ne güzel...
  • --- spoiler ---

    s eviyorum ama kimi
    e n tatlı birisini
    n asıl anlatsam sana
    i mam hatipler kapatılsın

    --- spoiler ---
  • yıllar boyu sevgililer gününün ne kadar manasız olduğunu dile getirdim durdum. çünkü benim için bir insanın var olduğu günden daha önemli bir günü olamazdı hayatta. yine de her 14 şubat benim için en mühim günlerden biri oldu. mühim diyorum evet. lakin sevgililer günü olduğu için değil.. benim için, tek gerçek sevgili, can şenliğim, ciğer parem olan, canım babacığımın doğum günü olduğu için.

    gidişinle kolumu kanadımı kırık bırakan canım babam. sen benim için hiç ölmedin ya, maddeten yaşasaydın bu 14 şubat'ta tam 80 yaşında olacaktın. seni kaybettiğim gün, sanki dün gibi. seni öyle çok, öyle çok özlüyorum ki, sanki zaman hiç akmıyor ve ben sanki hâlâ son zamanlarını birlikte geçirdiğimiz o hastane odasındayım. hâlâ yokluğuna zerre alışamadım. tıpkı seni kaybedeceğime zerre inanmadığım gibi...seninle önümüzde koşacağımız kocaman, uzun bir maraton vardı. yine de ben o maratona hiç bitiş çizgisini göremeyecekmişiz gibi hazırlanmadım. ben günlerce uyumadan, yorulmak nedir bilmeden koşarken, sen beni yarı yolda bırakıp nasıl gittin be babam??? hem de yaşadığımız, doktorları bile şaşırtan sayısız mucizeden sonra...gerçekten dedikleri gibi, çekeceğim büyük acıya rağmen bana daha fazla yük olmamak için mi bıraktın mücadeleyi???

    sana son dakikaya kadar seni ne çok sevdiğimi söyleyip, durdum. son dakikaya kadar ellerimiz ayrılmasın istedim de, biliyorsun doktorlar müsaade etmediler. çıkardılar beni odadan. sonra, sonrasını hiç hatırlamıyorum bile...hemşirelerden biri sakinleştirici yapıp, beni bayıltmış. göremedim senin odadan çıkarılışını. eve nasıl getirdiler, yatağıma nasıl yatırdılar hiçbirini hatırlamıyorum. ertesi gün ebedi istirahatgahına yolcu edilmeden evvel, hoca efendi izin verdi seninle vedalaşmama. ah babam, doyamadım gül suyu kokan buz kesmiş yüzünü öpüp koklamaya...sen hep çok üşürdün babacığım, nasıl da buz tutmuştun öyle. ısıtmak isterdim seni ama yaşatmayı başaramadığım gibi, affet onu da başaramadım işte.

    cenaze törenin yılın 2. günü, yani ilk iş günü olduğu halde, işinden izin alıp da gelemeyenler çoğunlukta olduğu halde çok kalabalıktı. yediden, yetmişe herkesin yakasında senin takım elbiseli, en yakışıklı fotoğraflarından biri duruyordu. katılanların yaklaşık bin kişi olduğu, kurulan ikram masaları kadar, bu yaka kartlarından dolayı da biliniyordu. o gün yapılan iki ayrı törende de seni uğurlamaya gelenler, hep bir ağızdan senin için haklarını helal ettiler. taziye için yanımıza gelenler, "bizim onda ne hakkımız olabilir, varsa onun bizde hakkı vardır" dediler. hoca efendi cemaate dönüp, "nasıl bilirdiniz diye sormayacağım bile, ben amcamızın nasıl iyi bir insan ve gerçek bir mümin olduğuna, ömrü hayatında bırakın herhangi bir kimseyi incitmeyi, karıncayı dahi incitmemiş mert bir adam olduğuna şahidim. kaldı ki onu uğurlamaya gelen bu büyük kalabalık da bunun ispatıdır." dedi. törenden ayrılan her bir kişi, "allah bize de böyle sevilmeyi ve uğurlanmayı nasip etsin inşallah" dediler. babam, en büyük hazinem, o gün seninle ve senin kızın olmakla bir kez daha gurur duydum.

    aslında ben seninle hep gurur duydum. en çalışkan, en cesur, en mert, kimseye kuruş borçlu kalmamış, boğazından tek bir haram lokma dahi geçmemiş, ata eğersiz binebilen ender adamlardandın. çok akıllıydın, çok yakışıklıydın. sadece benim değil tüm sülalenin en yakışıklısıydın. ben sadece benim için öyle olduğunu düşünürken, okula anahtar bırakmaya geldiğin bir gün arkadaşlarım; "baban ne kadar yakışıklıymış, ona bakmaktan, az kalsın bütün kızlarla merdivenlerden yuvarlanıyorduk" deyince, seninle daha bir gurur duydum. aksi olsa, tam 51 sene bir yastığa baş koyduğun, gençliği farah dibanın gençliğine tıpatıp benzeyen annem, görür görmez vurulur muydu sana?

    ah babam, gözümün nuru, acın halen ateşten gömlek, demirden leblebi... bana hep alışırsın deyip duruyorlar. yarın da, öbür gün de, demeye devam edecekler. öyle ya, onlar seni nasıl sevdiğimi, nasıl özlediğimi nereden bilecekler. benim can yoldaşım, artık senden sonra hiçbir şey aynı olmayacak biliyorum. çünkü sen olmadan tüm mutluluklarım eksik, tüm gülümsemelerim yarım.

    hatırlıyor musun, sen hayattayken seni rüyamda ölmüş görürdüm. ağlayarak uyandığım koşarak sana sarıldığım olurdu sayısız kez. n'olur allah'ım bu kabus olsun derdim gözüm açılana dek. şimdi seni en güzel giysilerinle, mis kokular içinde yaşıyor olarak görüyorum ama bu kez allah'ım n'olur uyandırma diyorum.

    biliyorum, ben bu hayat bilgisi dersinden geçemeyip, sınıfta kaldım. senin yokluğunla başa çıkamıyorum babacığım. ama en büyük iki korkumdan biri ile yüzleştikten* sonra artık hiçbir şeyden korkmuyorum.

    arkadaşların beni, ben de onları hiç yalnız bırakmıyorum. yarın da ramiz amcamın, senin en iyi arkadaşının doğum günü. elbette ziyaretine gideceğim. yine bana "kızım yine mi hediye aldın? yapma" diyecek ama "karşılıksız değil. babama sarılır gibi sana sarılmama izin verdiğin, beni onun gül kokusundan mahrum etmediğin, hep yanımda, yakınımda olduğun için bu" diyeceğim ona. "babanın doktoru senmişsin" diye takılan şakacı ali amcamı da unutmuyorum. uzun sohbetler ediyoruz. annemin yanında ağlayamadığımdan, birlikte ağlıyoruz onunla. "ne güzel adamdı senin baban" diyor. sanki ilk kez söylüyormuş gibi. "ne mutlu bana, öyleydi" diyorum. yine, yeni, yeniden, gururum okşanarak.

    nur yüzlüm, güzel gülüşlüm, daha evvel sana yazamadığım için küçük kızını affet olur mu??? aklımdan çıktığın için değil, cümleler hep boğazımda düğümlenip, ellerim titrediğinden yazamadım şimdiye dek. şu anda ağladığıma da bakma, elimdeki doğum günü hediyene bakıyorum. herkes bu hayatta bir hayır bırakmak, en azından dikili bir ağacı olsun ister. hamd olsun, doğduğun yere adını taşıyan çeşme de yapıldı, şadırvan da. şimdi bir de yaşadığın yıl sayısı kadar* ağaçtan oluşan küçük bir korun olacak. bunlar senin bizim için yaptıklarının yanında az bile babacığım. ağlıyorum dememe de takılma n'olur. sanki karşımdaymışsın gibi, sanki seninle sohbet ediyormuşum gibi, yazdım ya, duygulandığımdan ağlıyorum. üzülme sen sakın.

    sen gözümden gönlüme intikal ettin ama ben seni sevmekten hiç vazgeçmedim. iyi ki doğdun, iyi ki benim babam, kahramanım, gurur kaynağım oldun. sen yaş aldıkça, benim de ömrüm vefa ettikçe, sana iyi ki doğdun demeye devam edeceğim. nurlar içinde, huzurla uyu. seni çok ama çok seviyorum benim canım babam.
  • bugunun tarihi.

    bu entry yazilirken hiçbir beyin hucresi kullanilmamis ayrica hiçbir hayvana zarar ziyan edilmemiştir...
  • hemen herkesin "aabi tamamen tüketimi körüklemek için abartılan bir gün çok saçma yaa" dediği gündür.
    tabi yine aynı kişilerin ayın 13'ünde it gibi alacak hediye bakınacağı gerçeği de ayna gibi parlamaktadır. git sevgiline de anlat bakalım "aşkım sana bi skim almadım tüketim toplumunu körükleyen mihrakların piyonu olmayan bir sevgilin var" diye...
  • bir gün.. yani hem türkiye 'de hem de amerika 'da yaşanabilen bir gün.. ama küçük bir kaç farklılığına deyinmek istiyorum izninizle..

    öncelikle, 14 şubat; türkiye 'de özellikle de büyük şehirlerimizde, sevgili olan kız kısmının bilumum kışlık ihtiyacının bir kısmını karşılamaya yönelik bir gün iken amerika 'da basit bir sevgililer günü kartıyla kutlanabilen bir şeydir.. şaşırdım ama oyleymiş..
    sevgilinizle sabaha kadar sevişmeniz de bonusu..
    çok afedersiniz ezilerek büzülerek iki büklüm bir şekilde soyluyorum ama türkiyede 400 milyon civarı hediye alınıp terslendikten sonra amerika 'da sadece 1,60 cent 'e alınan kartla sabaha kadar mokoko olayına girebiliyorsan; sikerim boyle işi.....
  • 15 şubat maaş gününden bir önceki gündür, bu yönüyle sevindirebilir.
    (bkz: memur)
    kuzey yarım kürede kış yaşanmaktadır, soğuk olması muhtemel.
    (bkz: anlamamazlıktan gelmek)

    başka da bir şey bilmiyorum. yatın, uyuyun.
hesabın var mı? giriş yap