• zorla bıraktırılması olarak değiştirilmesi gereken başlık.
  • devletten tohum alırsın,garantisi yok.
    o tohumu ekersin, çıkma garantisi yok.
    gübre alırsın, içeriği tam mı garantisi yok.
    gübre alıp atarsın, işe yarama garantisi yok.
    kuraklık vardır, yağmurun yağma garantisi yok.
    en pahalı ilacın, hastalığı durdurma garantisi yok.
    hava bozdu misal,dolu mu yağmur mu garantisi yok.
    mahsülü biçtin diyelim, satacaksın "alım garantisi" yok.
    mahsülü tüccara sattın, parayı alacağının da garantisi yok.
    masraf yaparsın, yatırım yaparsın, geri dönüşün garantisi yok.

    herşey yolunda giderse, evine ekmek götürebilirsin.

    - yukarıdaki şartlarda yapılan iş nedir?
    - eveeet, cevap veriyorum "çiftçilik"
    - daaaat yanlış cevap. doğru cevap "kumar" olacaktı.
  • çiftçinin herşeyi traktör. her işte, her şekilde kullanır. tohum atar, biçer, balya toplar, mahsülü taşır, ilaçlama yapar, toprak kazır vs vs. bu alet mazotla işler malumunuz. günde 100 lt. mazot yer ekim biçim çalışma zamanı. mazotta öyle 1 tl vs değil çiftçiye..

    aynı anda hayvancılık da varsa, yem şu anda aşırı pahalı.. saman desen eğer yoksa ithal.. e bu hayvanlar da can veterineri, ilacı vs bir sürü gider. sütün 80 krş dan alınması vs.

    deli gibi emek verip uğraştığın, 45 derece sıcakta sulamasından ilaçlamasına bakımını yaptığın ürünü de tüccar ölü fiyattan almaya kalkar..

    iç anadolu artık tahıl ambarı değil malesef. bu tarım politikaları, peşkeş le yakında tamamen biter.. bunlar iyi günler..
  • bizzat amcamdan örnek vererek doğrulanabilir haber.

    bu adam her sene yaklaşık 50 dönüm mısır, 100 dönüm bugday, yaklaşık 50 dönüm de pancar ekerdi. sayıları yuvarlak verdim.

    son iki üç yıldır sadece mısır ekti, gerisini bıraktı. sadece hayvan için otunu biçti.

    bu sene mısırı bile ekmedi. tamamını ota bıraktı.

    köyden ilçeye yerleşti. tüm birikimiyle(!) ufak bir milyoncu tarzı bişey açtı.

    ve aynı köy her sene boşalmaya devam ediyor. çünkü insanlar artık tarım yapmak istemiyor. sebeb çok açık kar yok.
  • çiftçilik bizde dededen gelmeydi o yüzden iki kuşak arası gözlemlerimi söyleyeceğim.öncelikle bir ürünü yetiştirdiğin zaman yaptığın masrafların sana geri döneceği, kar elde edileceği gibi bir garanti yok. yaptığın tohum, su, ilaç, mazot masrafları ve toprağın yoksa verdiğin icar parası senin kazanacağın paranın yanında devede kulak diye anlatılamayacak kadar büyük bir para. miras yoluyla toprakların paylaşılması sonucu çiftçinin elinde büyük tarlaların olmaması da ayrıca bir etken.bir günde iki tarlaya gideyim dese biri anyada diğeri konya'da olduğu için zaman sıkıntısı ve mazot gibi masraflar artıyor.havadaki değişiklikler, mevsimlerin normal davranmaması ürünlere zarar verdiği için hem maddi hem manevi yönden büyük bir kayıp oluşuyor.bu gibi etkenler sonucu anne babalar çocuklarının böyle belirsizlik ve olumsuzluklarla dolu bir mesleğe yönelmelerini istemiyorlar, ve çocuklarını köyden uzak yerlerde işe göndermeye çalışıyorlar.ha bu nasıl çözülür ya da artık çözülebilir mi bilmiyorum ama kesinlikle toprak ve ekimle ilgili bilinçlendirmeler yapılmalı.yoksa çiftçilik yakın gelecekte azalarak bitecek durumda. yaşadığım yerden yaptığım gözlemlerle konuşuyorum, 20 ile 35 yaş arası çiftçilikle uğraşan insan sayısı 20yi geçmez. yaşadığım yerde balıkesir'in en verimli ovalarından biridir.
  • "çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar."
    m.kemal atatürk
  • gören de çiftçiler biraz akıllandı sanacak.

    90'lı yılların başlarında ilk defa bir toplu başkaldırı olmuştu ve çiftçiler ellerindeki tonlarca domatesi karayoluna döküp devlet politikalarını, fiyatlandırmayı, aracı sistemini vs bir kalemde protesto etmişti (bu hareket de daha sonra pek popüler oldu ve devam eden yıllarda dünya çiftçi gününde benzer şeyleri yapmaya devam ettiler). taa o zaman a-aaa demiştik, yoksa uyanıyorlar mı? ne de safmışız. aynı anarşik çiftçiler aynı politikalara, aynı politikacılara oy vermeye devam etti (aynı açıdan soma'nın seçim sonuçlarına da şaşırmak yersizdi).

    şimdi üretimi bırakmaları da uyandıkları anlamına gelmiyor. tarlayı satıp şehire göçüp sömürgen bir işverenin kölesi oldular. üstelik çok büyük ihtimalle çocuklarını da aynı kadere eklemlendirdiler. yani sömürülme açısından hayatları nesilden nesile hiç mi hiç değişmedi.

    bir şeyin yanlış olduğunu anlamak için illa ki müthiş eğitimli olmanız gerekmez. bu yüzden "ama eğitim politikaları, ama köy enstitüleri, kem küm" diyerek karşınıza gelecek zevzeklerle tartışmanız da boşa nefes tüketimi.

    köylü milletin efendisidir diye diye bir milletin de sonuna geldik sevgili seyirciler. efendinizin hayrını görün.
  • köydeki çiftçinin tohumu ile, mazotu ile, kooperatifi ile uğraşmaktansa şehirde çiftçiye kömür yardımı ve sosyal yardım vermenin daha kolay olması sebebiyle oluşan durum.
    hem ayrıca kömür yardımı, sosyal yardım alan kişinin ister istemez kime oy vereceği de bellidir.
    bunun türkiye'de tek istisnası vardır (bkz: konya şeker).
  • doru olan durum.
    kendi köyümde son 15 yıldır evlenip köye yerleşen bir kişiyi hatırlamıyorum. genç nüfus evlenip şehirde iş bulup çalışmayı daha mantıklı buluyor. tabi gelişen teknolojiden geri kalmamak ve aktif sosyal hayat yaşama arzusu da bu durumu tetikliyor.
hesabın var mı? giriş yap