• çocukluğum bir bölümünü babannem ve dedemle beraber geçirdiğim yıllarda epey travma yaratmıştır bu koro bana. esasen koroyla bir alıp veremediğim yok muhtemelen işlerini de gayet güzel yerine getiriyorlardı, halen var mıdır bilmem ama çocukken hakkat eziyet olmuşlardı bana. gündüz saatlerinde eğer hafta sonu değilse evde televizyon açılmazdı. onun yerine dedem gramafonda klasik müzik çalmaya başlar, gazetesine gömülürdü. şu an olduğu gibi o zamanlar da klasik müzik gayet gideri olan bir müzik türüydü benim için. yani o çaldığı sürece sıkıntı olmazdı, fakat ne zaman dedem dışarı çıkar, meydan babanneme kalır işler değişirdi. hemen gramafon kapanır, pilli küçük bir radyodan trt açılır ve genelde yurttan sesler korosu dinlemeye başlardı.

    şimdi yazarken farkettim. muhtemelen dedem hep aynı saatlerde bu yüzden dışarı çıkardı. babannem bunu dinlemek istiyceğini bildiğinden eziyetten kaçmak için yapıyor olabilir. düşündüm de, hakkat mantıklı lan.

    neyse, babannem. babanneme kim öğretti bilmiyorum, ama zar zor çeken bir radyonun anten çekiş gücünü arttırmak için, bir pilin iki tarafına metal tel bağlanıp bunun uçlarını da radyonun antenine bağlanmasının iyi bir fikir olduğu babannemin aklına yerleşmiş. o da kime yaptırdıysa bilmiyorum ama cep radyosu büfenin üzerinde anten çekişini kuvvetlendirme takviyesiyle beraber her daim dururdu. babannem de saatli bombayı imha ediyorcasına bir gayretle radyoyu oynatmadan açıp, zaten bant ayarı yapılmış olan hazır bekleyen kanalı açardı. işte sorun bu noktada başlardı, o arkadaki gürültü.

    bu anten güçlendirme fikri işe yarıyorsa ancak arka plandaki gürültüyü daha net bir şekilde duymamıza yarıyordu o kadar.

    ayrıca belirtmek isterim babannem öle yenilikleri kolay kabullenen bir kadın değildi. eski usul hayat tarzını severdi. aynı saatte pazara çıkar, aynı saatte yemekler yapılır, bulaşığın saati, çamaşır yıkamanın saati her şeyin bir saati olduğu gibi, bulaşık makinesi hadi onu geçtim çamaşır makinesi falan kullanmazdı. piyasaya ilk çamaşır makinesi çıktıktan epey bir sene sonra annem zorla aldırmıştı ama ona bile alışması yine bir kaç yıl sürmüştü. davul fırınını ölene kadar bırakmadı. tabaklarının hacmi bile bizim bildiğimiz standart yemek tabaklarının iki katı kadardı ve asla bunları değiştirmeye yanaşmadı. elektronik cihazlarla içli dışlı olmasını da kimse zaten beklemedi.

    böyle bir osmanlı kadınına da kalkıp radyoyu değiştirmesini teklif etme cesaretini, esasen gerçekten sert bir yapısı olan, dedem bile gösterememitir. işte bu yüzden o gürültülü radyoyu değiştirmeyi kimse babanneme teklif dahi etmedi. o radyo yayını başladığında, babannem dünyanın en mutlu kadını oluverirdi. zaten evde o saatlerde bir ben olurdum ya da kimse olmazdı, o tek başına ev işlerini zevkle halleder, keyfi çok yerindeyse şarkılara eşlik ederdi. gerçi ortalıkta gürültü yüzünden duyulabilecek bir şarkı yoktu ama o duyardı. bense sesin en az geldiği odaya kaçardım (hava dışarı çıkılabilecek gibiyse tabiki dışarı kaçardım).

    esas kötü olan ise, ne zaman bu yurttan sesler korosunun yayını biter başka program başlar, o zaman arkadan gelen gürültü azalırdı. babannem de radyoyu kapatırdı. o yüzden çocukluğum boyunca yurttan sesler korosunun nasıl bir şey olduğuna dair hoş fikirlerim olmazdı. genelde bilinçli bir gürültü olduğu düşünürdüm.

    aradan yıllar geçti, ben askere gittim. ben askerken babam vefat ettiydi, ondan bir hafta sonra kadar da babannem. dede bir kaç yıl öncesinden göçüp gitmişti. bende bok gibi moralle gecenin bir vakti ranzada uzanıyordum. bizim kaldığımız koğuşta basbas diye tarif ettiğimiz radyolardan vardı bir iki tane, gece uyuyamayan boşta duran birini alır, ne bulursa onu dinlerdi. bende koğuşta uykusuz olan tek kişi olarak kaptım bir basbas kanal arıyorum. yine arkadan çok gürültülü bir sesle yurttan sesler korusu anonsunu duydum. anıları yad etmeye dinlemeye başladım, hakkat güzel söylüyorlardı ama esas özlediğim o cızırtılı gürültü olduğunu farkettim. o rahatsız edici seslerin arasında koroyu dinleyerek uyuya kalmışım. sabah arkadaş uyandırınca söyledi, bozuk olan radyoyu almışım diye.

    şimdi dinlesem çoğu şarkıya eşlik ederim aslında, onları dinlediğimden değil, babannemi dinlediğimden. ama sanırım benim için cızırtılı sesle bir bütün oldu bu koro. iyi ki varmışlar babannemi mutlu etmişler. belki hala dinliyodur ne bilim.
  • türk halk müziği yapıtlarını günümüze taşıyan koro.

    derleme türkülerle, halk türkülerinin günümüze taşınmasında büyük rolü vardır.
  • özledik onları, çıksalar trt'ye de dinlesek arada bir.
  • 1925 doğumlu yaşayan son kurucu üyesi, aile büyüğümüz, sohbetlerine doyum olmaz eşi bulunmaz insan, ayaklı tarih turhan karabulut 28 şubat 2020 tarihinde 95 yaşında aramızdan ayrılarak yıldızlara yazılmıştır.

    türk halk müziğinin ve türkülerinin, dünya ve memleket nezdinde yapısal gelişmesine ve kurumsallaşma çalışmalarına koronun kurucu şefi muzaffer sarısözen ile birlikte yaptığı katkılar paha biçilmezdir.

    meşhur ettiği ve onunla özdeşleşen türkülerimizden bazıları:

    uzunhava, maya ve bozlakları:
    * ağagül seni camekanda görmüşler
    * sivri dağı (davran kırat davran)
    * yine cüda düştüm nazlı yarimden (tosya uzun havası)

    kırıkhavaları:
    * sepetçioğlu
    * siyah makarada ipliğim
    * ey suyolu suyolu
    * evlerine varamadım gazelden
    * penceresi camcama muallim
    * onikidir şu burdur'un dermeni
    * gıydıvan'ın kızları

    koronun bugün hayatta olmayan diğer üyeleri için:
    (bkz: muzaffer akgün)
    (bkz: ali can)
    (bkz: nurettin çamlıdağ)
    (bkz: neriman altındağ)
    (bkz: sabahat tarabuş)
  • 65 yasindayim 65 yildir dinliyorum
  • son bir yıldır yapılamasa da, önceleri her hafta, istanbul radyosu binasında halka açık konser veren; müziğindeki kalite sayesinde geniş bir dinleyici kitlesine hitap eden koro.
  • yurttan sesler korosu'nu dinlemenin en iyi zamani (ya da ondan en fazla zevk alinabilecek zaman), ogleden sonra veya aksamustu yapilan sekerlemelerdir. radyoyu acar, yataginiza uzanir, baslarsiniz dinlemeye... radyonun yogun olarak dinlendigi zamanlari animsarsiniz. bu buyuk bir olasilikla cocuklugunuz ya da ilkgencliginizdir.
    sonra hafiften iciniz gecer. uyandiginizda buyuk bir olasilikla program bitmis ve turk sanat muzigi parcalarindan olusan yeni bir program baslamistir.
    tembellik anlarinin muzigini seslendirir yurttan sesler korosu... modasi gecmistir, artik cok az kisi tarafindan dinlenilir, evet, ama yine de hicbir zaman sonup gitmeyecektir.
  • pilli* radyodan surekli bu koroyu dinleyen babaannem yuzunden uzunca bir sure pil icinde yasadiklarini dusundugum* topluluk.
  • ertesi gün sınavınız varken odanızda sakin sakin ders çalışırken üst kattan gelen bazen solo bazen koro halinde duyulan ah oh seslerine eşlik eden duvar darbeleriyle oluşan güzide eserleri olan koro
    ulan konstrasyonumun içine ettiniz, eğer yarın sıçarsam aha buraya yazıyorum ben de o koroya katılacam
  • onde bayanlar, arkada baylar, bir ornek giyinmis tekduze bir yuz ifadesiyle ihtimal baska dunyalara dalmis gibi turkuler soyleyen bayanlar bulasiktan henuz kalkmis ve son anda studyoya yetismisler gibi ellerini önlügü andiran elbiselerinde kurular gibi gezdirirken, erkeklerin cogu kel ve biyikli, yine bir noktaya umutsuz ve aldirmaz bir ifadeyle bakip dudak kipirdatiyor, ses veriyorlar...canimiz mi sikiliyor izlerken, turkuleri pur dikkat mi dinliyoruz? ihtimal aldirmaz bir ifadeyle bizler de izliyoruz onlari ama hayatlarimizin bir parcasi olarak yerlerini aldilar onlar da...
hesabın var mı? giriş yap