• yök'ün disiplinsiz davranışlarda bulunan öğrencilerin dersten çıkarılamayacağına dair iü'ye gönderdiği yazının bir sonucu. diğer bir sonucu da, derste sevişen çiftlerin dersten çıkarılamayacak olması ki, çok keyifli olacağı kanaatindeyim.

    asistan: hocam tutanağa ilk cümleyi yazdık, devamı???
    hoca: doggy style yapmak sureti ile...
    öğrenci: belim ağrıdı, birazdan değiştiririz hocam.
  • yök'ün bu amaçla kıvırtarak çıkardığı genelgede disiplin suçu nedeniyle öğrencilerin dersten çıkartılamayacağı belirtilmiş. bu da demek oluyor ki, elinde pankartıyla derse girip slogan atanlar, belinde silahla derse girip hocaya gözdağı verenler, çantasında bi şişe jack'le girip dersin ortasında kafayı bulanlar da derslerden atılamayacak. (akıl vermek gibi olmasın *)
    çok süper bi karar gibi göründü gözüme keşke hala öğrenci olsaydım.
  • öğretim elemanlarını fişlemek akabinde de işlerine son vermek için gerçekleştirilen uygulama...

    şefin tarifi:

    şöyle ki daha önce kişisel insiyatifinizle dışarıya çıkartabileceğiniz kimliği tanımsız öğrencileri artık yasal işleme sokarak yasalara uymaması nedeni ile tutanağını tutmak zorundasınız.bu şekilde tüm süreci yasal prosedüre sokuyorsunuz ( sanki siz kolluk kuvvetisiniz yasalara uyulmasını sağlamak zorundaymışssınız gibi) ki bu süreç şu anki anayasa ile öğrencinin de aleyhine, disiplin cezaları 6 aydan başlıyor ve sicile işliyor. tabi cezalar verilemeyeceğinden durum şuna dönecektir:

    bu süreçte üniversite dahilinde kadro bekleyen, atama bekleyen, yükseltme (yükselme değil yüksel't'me) bekleyen öğretim elemanlarının imzasını, siyasi duruşlarını (çünkü türban siyasi bir duruştur) da bu sayede imzalı mühürlü öğrenmiş oluyorsunuz... geriye de onların tasnif edilip fişlenmesi kalıyor... mahalle baskısı is not dead!

    zaten rte ne dediydi... eskiden onlar bizi fişledi, şimdi biz onları fişliyoruz!

    işin garip tarafı bunu savunabilen 'özgürlükçü' (kimin özgürlüğü olduğu belli olan) akademisyenler(!) var! tabiki büyük bir kısmı 'yükseltme' peşinde, netekim gazete küpürü ile makale yazan akademisyen bir tek türkiye'de doçent oluyor...
  • türban'ın üniversitede serbest olması demek olmalıdır. yeter artık be bilader, karşı olan bile bıktı, bırakın vatandaşın yakasını. bu kadar basit bir konu, bırakın isteyen istediği gibi girsin çıksın.
  • her ne yasaklanırsa, o bir özgürlük sembolüne dönüşür. işe sakallı gidebiliyorsam mesela, ya da kot pantolonumla çalışabiliyorsam yasak olduğu halde, özgürlüğümü ilan etmişim demektir. sokakta biramı saklamadan içerek yürüyebiliyorsam, dünyanın en özgür bireyi benimdir o sırada. bu beni otoriteye karşı güçlü hissettirir.

    varmak istediğim nokta, hür iradenin beşiği olması gereken üniversitelerde, akli olgunluk seviyesine ulaşmış reşit bireylerin kılık ve kıyafet seçimlerine başından beri kimsenin karışamayacağıdır. baş örtüsünün yasaklandıktan sonra inanç özgürlüğünün sembolü haline gelmesi çok doğal. spor ayakkabıya da aynı muamele yapılsa, bir sembol haline gelirdi. özgürlükler yasalar dahilinde iade edilirse sıradanlaşır, sembolizmi zamanla değerini yitirir.

    bir diğer faktör ise herkesin eğitim almaya hakkı olduğu. kıyafetler ve inançlar eğitim sürecini ilgilendiren unsurlar değiller eğer standart bir doğru varsa, birey bunu eğitim hakkını kullanarak öğrenip ufkunu açabilir. bu standart doğru, bizim yanlış bildiğimiz de olabillir.

    okullarında varlıklarına şiddetle karşı çıkmaya meyilli olduğumuz insanlar, içinde bulunduğumuz toplumun mozaikleri. aynı mahallede oturduklarımız, aynı müzikleri dinlediklerimiz, belki aynı şeylere kızdıklarımız. onlara sırf görüşlerinden dolayı düşmanca yaklaşmak yerine, onlara kendimizi anlatmayı, onlara da kendilerini anlatma şansı vermeyi denemeliyiz.

    bunu sağlamanın en iyi yolu da, önce onlarla bir arada olmayı kabul etmek.
  • olayın aslında "disiplin kurallarına uymasa da öğrenciyi sınıftan atamamak, fakat atamasa da öğrenci hakkında tutanak tutmakla yükümlü olmak" olmasının getireceği sonuçlar fena patlayacak ama dur bakalım. türban karşıtı tutum sergileyen bir öğretim üyesi ya da görevlisiysen ve bu alenen biliniyorsa ya da üniversite içinde bir takım anlaşmazlıkların varsa bu olay sana her iki şekilde de olumsuz olarak dönecektir. diyelim tutanak hazırladın, o zaman bi nevi karşıt olduğunu bağırmış olacaksın. ilerleme falan geç sen artık bunları... fakat diyelim ki karşı olsan da eğitim hakkı falan filan dedin tutanak tutmadın. ee ama tutman gerektiğini yök sana bildirmişti. niye tutmadın? al o zaman sana soruşturma...

    yani ne diyorduk bitaraf olan elbet bir şekilde bertaraf olur.
  • verilen izin tutulan tutanağın sonuçlarına kadardır. türban ya da baş örtüsü serbestisi değildir yani.
  • bir şeyi "yapmamanın" özgürlük olduğunu iddia edebilenleri telaşlandırmış karardır. baş örtüsü "takmamak" özgürlüktür diyebilenlerin olduğu bir ortamda, özgürlükten bahsetmek ayıptır. birine bir şeyi "yapamazsın!" demekten söz ediyoruz yahu!

    yök'ün gösterip vermeyen tutumunu eleştireceğimize, hala tartışılması gereken bir dünya kavram var.
  • malesef ki hocaların bir tarafına patlıycak olan karar. normal şartlarda kolaylıkla çözülebilicek olan bu mesele yüzünden öğrencileriyle karşı karşıya gelicek birçoğu. nedense bana üniversitelerde yaşanan başka bir kutuplaşmayı hatırlattı bu gidişat.

    (bkz: sağ)
    (bkz: sol)
hesabın var mı? giriş yap