• tek başınalıktan dolayı zamanla donanım kazanır.

    sigorta sarmak(eskiden vardı böyle bir şey), musluk contası tamiri, anten ayarlama, ay sonlarında mutfaktaki üç alakasız şeyle yenebilecek lezzette yemek yapma gibi konularda kendine yetecek denli bilgi sahibidir.

    kriz anlarını daha kolay savuşturur, sakinliği ve evinin huzurunu sever. dağınık ya da toplu kendine ait bir düzeni vardır. kendi kaosuna hakimdir. bu kaos içinde tuzluğun yeri değişse sinirlenebilir, normaldir.

    bulaşık makinası kullanıyorsa ilk bardak rafı dolar. tencere yemeği yapınca iki günden sonra kalan yemek sürünür. arada gaza gelip kiloyla meyve alır, ilkinden sonrası buzdolabında unutulur.

    pijamalarını, sünmüş ve yıkanmaktan incelmiş giysilerini sever. rahatına düşkündür. büyük temizliği de idareten olanı da bilir. evinin huyunu suyunu, çıkardığı sesleri bilir. en ufak bir yabancılıkta kulakları diker. yabancı sesini bilir ve hoşlanmaz.

    kendi kendini oyalamayı, idare etmeyi ve bir yalnızlık level'ı üstünde de sevmeyi bilir.
  • yalnızlık onun için işkence ya da külfet olmadığı için ve hatta değerli bile sayılabildiği için aman çift olayım gibi bi derdi de yoktur. çünkü ihtiyacı yoktur. onu bir level üste taşıyamadıktan sonra, yaşayışına bir katkıda bulunmadıktan sonra, hatta yalnızkenki rahatını, huzurunu bozduktan sonra, sırf yalnız olmamak adına hayatına kimsecikleri sokmak istemez.
    her zaman birlikten kuvvet doğmuyor ne yazık ki.
  • yalnızlıktan sıkılır; ama misafirden de nefret eder.
  • gürültüden patırtıdan rahatsız olur, misafir gelince "ulan ne zaman gidecekler" diye hesap yapar. sadece kendi evinde yatabilir.
  • banyo kapısını kapatmak zorunda olmadan klozete gitme özgürlüğü diyorum başka bir şey demiyorum!
  • yalnızlığa alışmak zordur ama insan bir kez alışınca da bırakamaz. kimi zaman asosyal olmakla suçlanırlar, kimi zaman hayatı ıskaladıkları düşünülür. gel gör ki olay bu kadar basit değil. bir kere yalnız kalınca etrafındaki insanların senden beklentisi olmaz. sadece senin kendine karşı sorumlulukların, beklentilerin olur. kendini kimseye ispatlaman gerekmez, seni yargılayan insanlardan izole olmuş bir şekilde yaşarsın.

    zaman zaman yalnızlıktan bunalırsan, yine bundan kurtulmak senin elinde. artık teknoloji çağındayız, herkes bir telefon uzağında. yeter ki seni olduğun gibi kabul eden, yalnızlığı sevmeni yadırgamayan dostların olsun etrafında. bir 'alo' kadar uzaktalar.

    yalnızlık tarif edildiği kadar kötü bir şey değil. sadece onunla yaşamayı öğrenmek gerek. dır dırı bitmeyen ama sizi bir o kadar seven bir eş gibi yalnızlık. neyse sözün özü, charles bukowski'nin de dediği gibi 'isolation is the gift.' yaşasın tam bağımsız yalnızlık!
  • galiba bu benim, şaka maka 5 yılı aşkın süredir yalnız yaşıyorum. yaş da artık ortalarda.

    diyordum bu yıl bitecek bu yalnızlık ama olmadı, olamadı.

    galiba zorunluluk, seviyorum yalnızlığı ama sonsuza kadar da yalnız kalma ihtimali olabilir.

    yaşlanır huzur evinde ölürüm, ya da benden yaşça büyük ailem de teker teker yok olur, sonrasında ben de yalnız ölen, günler sonra kokusu ile öldüğü fark edilen biri olurum.

    her şey olası.

    hayat bu işte, herkes ölüp gidiyor.
    yalnız yaşamak, yalnız gitmek,
    en azından hayal kırıklığı olmadan.
  • tek başına mutluluğu 2 kişilik mutsuzluğa tercih eden insandır.
    sanılanın aksine tek başınalık yalnızlık demek değildir kendisiyle barışık insan için.
  • birkaç gün başkalarıyla yaşadığında diğer insanların ne kadar rahatsız edici olduğunu anlayan insandır.
  • "sevdiği insanlarla tekrar bir araya geleceği günleri beklediğinden, yalnızlığı takmayan insandır.

    habire hayatına alakasız birileri girip çıkarken onlarla yalandan eğleneceğine, bir şeyler paylaşacağına, evinde yalnız zaman geçirip bir yığın yalanla, saçma gösterişle uğraşmamayı tercih edendir.

    asosyal değildir. hobileri vardır kendine yetçek kadar. yeri geldiğinde de bu hobileri gayet tabi başkalarıyla müşterek yapabilir. ama akşam eve gelir ve o en rahat ettiği yastığına koyar başını yine.

    gücünü, sevdiği, değer verdiği insanlardan alandır. onlarla birlikte olduğuna, kaplan kesilir. onun dışında, hayatını devam ettirecek ve yapılması zorunluğu olduğu şeyleri yürütecek kadar diğer insanlarla haşırneşir olur. onlara göre sevimsiz görünebilir bu yüzden.

    başka insanlar sevmeye de çalışabilir tabi ki. dener, dünyasına dahil eder onu, aynı şekilde onunda dünyasına da dahil olmaya çalışır. olmasa da olur, olursa da tadından yemez.

    her istediğinde o önemli kişilerle görüşemediğinden, bunu internet veya telefon aracılığıyla yapar. sonra canı orda burda atıp tutmak* istediğinde ekşi sözlüğe sarılır.

    kahve, çay, sigara yoldaşı olabilir. yeni çıkan abur cuburlar hakkında da bilgiye sahip olabilir. karnı istediğiyle doyar yani, kimseye "bu akşam ne yiyeceğiz?" diye sormak zorunda değildir.

    en tatlı 3 adet akşam birasını içme ihtimali en yüksek olan kişi bu kişidir. sevdiği müziği açar öyle içer. anılarını gözden geçirir, biraz hüzünlenir biraz mutlu olur.

    elbette, bu yalnız yaşayan insan, toplum içinde, her türlü şeyini, daha dün tanıdığı insanla paylaşabilen insanlarca, asosyal, takıntılı, hastalıklı olarak nitelendirilebilir. hiç bir zaman anlamaya çalışmazlar, bu yalnız yaşayan kişinin, sevdiği şeyleri sadece sevdiği kişilerle yapmaktan zevk aldığını.

    yalnız yaşayan kişi bu yaşama tapıyor anlamına gelmez tabi ki tüm bunlar. arkasına yatan mantıklar bunlardır. istemezmi, devamlı anasının dizinin dibinde olsun, sevdikleriyle akşam çıksın iki el okey oynasın, ya da bir bara gidip dağıtsın.. ama bu insan, yalnızlıktan kaçıp, onun varlığını kabul etmeyip, yalandan yalandan oraya buraya saldıran değildir işte."

    alıntı:
    yalnızlar derneği haftalık mecmuası.
    sayı 31-moral bozukluğu
hesabın var mı? giriş yap