• tam adı "diana yalnız avlanan tanrıça" olan, carlos fuentes'in jean seberg ile yaşadığı aşkı anlattığı roman.
  • fuentes'in jean seberg ile yaşadığı aşkı her şeyiyle ve herkesle -büyük bir aymazlık ve saygısızlıkla (benim fikrim)- paylaştığı kitap. bırakın bitmiş bir aşkı, ölmüş bir kadın arkasından bu kadar çok konuşmak "çok çok ünlü" bir yazar yapmış olsa dahi anlamsız ve ucuz. ben bu kitapla, jean seberg'in tüm aşk oyunlarını, vücudunun türlü bölgelerine sürdüğü envai çeşit kremi, siyasi ilgisinin yazara göre tuhaflığını ve yine bunu sekse dayandırmasını öğrendim. daha önce serseri aşıklar dışında çok ilgilenmediğim seberg'i bu kitapla tanıdım ve her satırda onun için daha çok üzüldüm. okurken ve yıllar sonra bu kitap aklıma geldiğinde -yani şimdi-, tek bir şey düşünüyorum; bilmesem de olurdu.

    kitapta sevdiğim tek paragraf, diana'nın (jean seberg) sevmediği bir işi yapışının yatakta bıraktığı adam tarafından tarif edilişiydi. şöyle;

    "...ben arkamı döner bir saat daha uyurdum o gidince. sonra uyandığımda diana'yla geçirdiğim geceyi büyük bir keyifle hatırlardım. duşumu alıp traşımı olurken ne yazacağımı düşünürdüm. (...) sevgilimin, hiç inanmadığı, içinde kimliğini bulamadığı, geleceğini uzaktan bile göremediği bir meslek uğruna kendisini zora sokuşunu, feda edişini seyrediyordum, bense yerime yerleşip günün geri kalanında bu aynı zamanda hem koskocaman hem de minicik bilmeceyle uğraştım: yaptığı iş yapmak istemediği bir iş ise, diana soren aslında ne istiyor?"
  • --- spoiler ---

    “başlangıçta nasıl yalnızsak, sonda da yalnızız, dünyanın derin gizilgücünden koparıp aldığımız mutlu anları anımsarız, mutluluğun tutsaklığını isteriz ille de ve kulak verdiğimiz bir tek ses vardır; o maskeli esrarın sesi, o gözle görülmeyen kalp atışı ki, sonunda kendini gösterdiğinde en korkunç gerçeği dillendirir, geriye dönüşü olmayan cezayı açıklar:
    sen sevmeyi bilmedin. sende sevme yeteneği yok.
    o korkunç kehanetin ne kadar doğru olduğunu itiraf etmek için anlatacağım bu öyküyü. ben sevmeyi bilmedim. bende sevme yeteneği yoktu.”
    --- spoiler ---
  • carlos fuentes' in, döneminin popüler oyuncusu* tarafından nasıl alt üst edildiğinin öyküsü. içinde nasıl bir yara bıraktıysa, kaleme almazsa içinde patlayacak-mışcasına bir ayrıntıyla yazmış. hoş mu? değil.
  • kitabın konusu olan bu 2 aylık ilişkinin komik özelliği, jean seberg'in biyografilerinde fuentes'in adının geçmemesi. seberg meksika'dan bahseder, ama fuentes'ten değil de carlos ortiz'den. fuentes ise jean seberg'in tek cümle etmeye değer bulmadığı bu ilişki hakkında bir kitap yazıyor.

    kitap karakterlerinden birinin fuentes olması ve hikaye içinde onun da kurulması kitabı ilginçleştiriyor. mesela hikayeye sevmeyi hiç bilmediğinden bahsederek başlıyor fuentes. asıl tutkusunun edebiyat olduğundan bahsediyor. bir anda, seberg'le ya da kadınlarla kurduğu sıradanlaşıyor; kadınlara o tutkuyla bağlanmadığı için asla terk edilemeyecek, en başından itibaren terk etmiş bir konuma yerleşiyor. seberg ise yalnız, özgüvensiz, işine tutkuyla bağlı olmadığı için hayatı eksik olan, garip insanlarla beraber olarak hayatındaki bu eksikliği doldurmaya çalışan bir kadın olarak resmediliyor.

    bütün bunlarla söylemek istediğim şey basitçe fuentes'in kendini iyi, jean seberg'i kötü gösterdiği değil. sadece kitapta gördüğümüz şey jean seberg değil, fuentes'in jean seberg anlatısı. ilişkiden 20 yıl sonra kurulan bir hikaye; asıl soru da bu hikayenin nasıl kurulmuş olduğu.
hesabın var mı? giriş yap