• salaş lokanta fetişinden ekmek yiyen. ne asansörmüş hey allahım.
  • bugün kapılarını 2 aylığına kapattığı için bedava tatlı ikramı yapmış ve her nedense sözlükte abuk subuk eleştiriler almış harika mekandır.
    yemek fiyatları verdikleri hizmete (ki bu hizmet servis değil, temiz ve kaliteli malzeme ile yapılmış yemeklerdir) göre son derece uygundur. karşılaştırma açısından ücretler balkan gibi öğrenci lokantalarına göre ortalama 1, 1.5 lira daha pahalı ama hesap ödemeye alt kata indiğinizde mutfağın ne kadar temiz olduğunu görürsünüz ve o andan sonra bu sadece gereksiz bir detay olarak kalır.

    mekanda garson bulunmuyor ama aslında mekan sahipleri isteseler servis için asgari ücretle iki garson tutacak kadar da para kazanıyorlar. tabi bunu yapmayışlarının esas sebebi cimrilik değil tam tersine müşterilerinin mekanla sıcak bir ilişki kurup, bazen diğer müşterilerle de tanışıp kaynaşıp orayı yaşayan bir yer haline getirmenizi istemelerinden kaynaklanıyor ki zaten kendinize ekmek ya da bardak almak için kalktığınızda yan masadan biri bir bardak da bana verir misin gibi bir diyalog kurduğunda tepki vermeden bir bardak da ona uzatmanız daha makbuldür.
    çoğu zaman yemek yiyen iki ayrı grup kendini bir an da ortak bir sohbetin içinde bulabilir ve mekanın hiç müdavimi bu durumu garipsemez.

    sahiplerinden ferda 40-45 yaşlarında anarşist bir kadın. resim çizer, müzik yapar, her yaz dükkanı 2 aylığına kapatıp alternatif tarımla uğraşır ve kendi yetiştirdiği organik sebzeleri yine kendi dükkanında kullanır.

    yine mekanın kendine ait bir kültürü vardır. beğenseniz de beğenmeseniz de siparişlerinizi orada bulunan küçük kağıtlara yazmalı, üşenmeden alt kata indirmeli, önce mutfağın temizliğini görmeli ve ardından da ipli asansörle yukarı yollanan yemeği üşenmeden kalkıp kendinizin alması beklenir ki çatal, kaşık bardak da bunlara dahildir. tabi korkmayın sofrayı toplamanız beklenmez ama pek çok müşterisi kendi masasını kendi toplayıp yine aynı asansöre yerleştirir. hiç kimse masanıza hesabı getirmez ve hesabı ödemek için de mutlaka alt kata inmeniz gerekir. mekan sahipleri bu durumu parası olmayan kimseye gözükmeden rahatça gidebilmeliler diye açıklar ki bu düşünceleri bile hem işletmecilerine hem de mekana büyük bir saygı duymaya neden olur.

    kısacası kesinlikle gidilmesi ve görülmesi gereken bir mekandır. yemekleri zaten taksimde yiyebileceğiniz en temiz ve lezzetli yemeklerdir ama eğer ilk kez gidiyorsanız meksika usulü patatesten şaşmayın.

    (ps: mekan her yaz olduğu gibi şu an yine eylüle kadar kapalı.)
  • sadece 5 masası ve 20 sandalyesi olan (her masaya dört sandalye, yani hesaplayabiliyorum :), siparişinizi ortalıkta dolaşan ufak kağıtlardan birinin üzerine yazarak aşağıya götürdüğünüz, yemeklerin size sevimli bir asansörle gönderildiği, kendi servisinizi kendiniz yaptığınız, ki kaşık çataldan peçeteye kadar herşeyi siz ayarlamalısınız (zaten sloganları da "tembellik yok"muş diyolar, bilemem) farklı bir mekan.
    (ağa camii'nin yanından girince sağdan ikinci sokakta bulunan lokantanın herhangi bir tabelası mevcut değil)
  • yüzyil kadar önce büyük parmakkapi'da hizmet veren, yemek salanonun arka cenahindaki mağarada yaşayan 3 huysuz cadi tarafindan yemek tabaklarinin masalara firlatilmasi süretiyle işletilen ve yemek taleplerinin "başka ne istiyorsun be?" sorulariyla karşilandiği bir müesseseydi bu üçüncü mevki. yeni yerinde mağara aşağıya taşinmiş, bir takim enerji tasarrufu sağlayan makara mekanizmalariyla üst katla temas sağlanmiş, işletmeciler hafiften değişmiş lakin "hüooop çorba söyleyen çorbani alsana kardeşim" tarzi sosyal ilişki tarzi değişmemiş. kendimi iyi hissettiğim zamanlarda gidiyorum, normale dönmeme yardimci oluyorlar.. buradan teşekkür ederim. ayrica aysun kayaci.
  • cok fazla yemek isteyip, bitirmedigim icin fircalandigim tek restoran. karsimda para kazanmaya calisan patron degil, ¨yemeklere yazik oluyor israf etme¨ diyen annem vardi sanki. bu olaydan sonra saygim bir kat daha artmistir kendilerine...
  • nedense bana hiç samimi gelmeyen mekan. siparişi kağıda yazma işi örnekleri olan bir durum da makara menü falan masanı kendi kur asansörle boşları yolla falan değişik bi şekil şemal yakalanmış tabi.
    aslında kenar köşe ufak yerleri severim denemek de isterim ama burası bana daha cok paranızı bayılıp ay ben çok salaşım tribinde takılma mekanı gibi geldi. bu da bana kelebekler vadisini hatırlattı parayı domalıp ilkel yaşama halleri işte neyse konuyu dağıtmadan gereksiz samimiyetsiz bulduğum kafalar bunlar.
    yemekleri de bana göre çok ahım şahım değil, köfte özellikle hoşuma gitmedi. ama ben köfte deyince bildiğin köfte isterim değişiklik istemem o nedenle bu benim sorunum mekana laf edemem.
    overrated da diyerek bu bahsi kapatıyorum. saygılar.
  • buraya gitmek icin yillarca aga cami araligindan gecip haci abdullah'in onunden gecerdik. gecerken de -ogrenci psikolojisi iste- ulan buraya ugrasak mi bi numunelik, bes katini verelim ama bir kere de havamiz olsun derdik. sevmesine cok severdik ucuncu mevkii ama pahali ya iste, nedense bir imrenme olurdu.
    simdi daha iyi anliyor insan ucuncu mevkii'nin kıymetini. abdullah'a girecek para olsa bile o eskinin kafasi yok artik. simdi ikisine de gitsek ayni tadi bulmak imkansiz. onun icin de gitmiyorum istanbul'a ugradigimda. anilarda guzel kalsin, boyle iyi.
  • bir defa arkadaşla gelip şaşırılıp, bir defa da arkadaş getirip şaşırtmanın kafi olacağı mekandır. içtendir orijinaldir gelenekseldir falan ama porsiyonu küçüktür ve ucuz değildir, lezzet olarak da ortalamanın üstünde değildir ( meksika usulü patatesi tenzih ederim). ayrıca yufkalı kebap dedikleri şey üzerine yoğurt dökülmüş kuşbaşılı sigara böreğidir, gelmesini beklerken hülyalara dalıp asansördeki yemeği bekletmeyin, gidip alın bi zahmet sigara böreklerini, kebapmış gibi yiyin artık gelen gelmiş.
  • yemekleri çok lezzetli olan garip mekan. yalnız yemekler gerçekten çok güzel olmakla beraber pek doyurucu değiller. o yüzden ana yemekten önce çorba alıp, bol ekmekle karnı doyurmanızı tavsiye ederim. tavuk suyu çorba şahane bu arada. mekan garip yalnız.*
  • daha çok evinden uzaktaki üniversite öğrencilerine hitap eden, sadece ev yemekleriyle değil çalışan teyzenin anne tavrıyla da ev ortamını yaşatan mekan. -bardak verir misin, -kalk kendin al tavrı da bu duruma örnektir. ilk gittiğimizde epey fırça yemiştik 'çatallar şurda', 'bardağı şurdan al', 'yemeğini niye bitirmiyorsun' gibi. en son çıkarken teyze 'öğrendiniz mi' diye gönderdi bizi. yemekleri pek de güzel değildi.
hesabın var mı? giriş yap