• fütursuzca küfür etmek istiyorum sözlük, bugün fütursuzca sövmek istiyorum...

    tarihe bugünü ve sonrasında olacakları not düşmek istiyorum, zira eğer bu adamlara birileri dur demezse kelimenin tam anlamıyla istanbul'u sikip atacak olmalarından korkuyorum.

    bu köprü orada kesinlikle olmamalıdır! trafik sorununu rahatlatmakmış, transit geçişi buradan sağlamakmış**, orman arazilerine en az zararı vermekmiş, ranta ortam hazırlamamakmış, bulgaristan ile karadenizi bağlamakmış... yaaanii genel olarak bu köprünün gerekliliğini savunan tüm argümanların dayandığı temel, ''muhafazakar'' görünenlerin tamamen parayı muhafaza etme çabaları ve akabinde kendilerine bunu gerçekleştirebilecek oyun arkadaşları (sivil toplum örgütleri, şirketler vs.) bulmalarıdır.

    başta türk milleti olarak en büyük gerizekalılığımızdan biri olan ''yol = trafik sorununun çözümü'' sanrısından evvela bi kurtulmamız gerekiyor. şaşırdın mı? dur, şaşırma hemen. bak canım kardeşim, bunun hiç öyle senin sandığın gibi olmadığına dair birkaç madde yazayım:

    *yollar, yani ulaşım aksları, iletimi sağlar, kır ile kent arasındaki en büyük iletici güçtür. bir memleketin yol ağı ne kadar kuvvetliyse, mobilitesi, yani kırdan kente ya da tam tersi şekilde geçirgenliği artar. (bkz: marshall yardimlari) (bkz: 1950 sonrasında türkiye'de yaşanan göç dalgaları)

    *dolayısıyla şehir içi olsun, şehirler arası olsun yeni ''karayolu'' açmak, hali hazırda göçü çektiği gibi insanları, bireysel araç sahipliğine ve taşıt kullanımına da yönlendirir. bir nevi toplu taşıma ikinci plana atılır yani. bu da orta veya uzun vadede hayvan trafik sorunlarını doğurur.* kaldı ki bunun örneklerini yaşadı istanbul bedrettin dalanlarla, adnan mendereslerle. düşün, vatan caddesi ilk açıldığında araçsızlıktan cadde saha olarak kullanılıyodu, top falan oynuyolardı bildiğin. deden hayattaysa sor, anlatacaktır muhtemelen. peki şimdi noldu vatan caddesi? trafik ne alemde orada? anladın sen onu, tamam. birinci köprü için çözümdür rahatlıktır dediler, ikinci köprü için 'na şimdi rahatlıyoz' dediler... sonuç? ama bi an sen de bi rahatladın şimdi, itiraf et?

    *gel gelelim zurnanın zort dediği yere, karayolu yatırımları göçü çeker dedik. doğrudur çeker. fakat nereye çekeceği önemlidir. sen şimdi gidip de istanbul'un kuzeyine, nefes aldığı yere, endemik bitki türlerinin olduğu, su havzalarının bulunduğu yere üçüncü bir köprü dikersen, köprüyü yaparken doğaya verdiğin tahribat, köprünün ve bağlantı yollarının kurulmasından sonra oluşacak olan tahribatın yanında devede kulak pozisyonunda kalır. kentsel rant kavgası, kaçak yapılar, yalıtılan, kopuk, lüks mekanlar, sırf oy uğruna katliama göz yuman, görmezlikten gelen siyasetçiler falan filan ortaya çıkacaktır ki bu, istanbul'un çok çok yakından bildiği/yaşadığı bir senaryodur 80 ve 90larda. olan, canım istanbul'un doğal çehresine olacaktır ve bunun geri dönüşü de mümkün olmayacaktır.

    kısacası, arkadaşım, yeni yol/köprü açmak, hiç bir şeyi çözmeyeceği gibi, ileride işlerin daha da boka sarmasına sebep olacaktır. bunun örneklerini, 12 küsür milyon nüfuslu bir şehirde yaşayarak bolca görüyoruz zaten.
    ha, şunu diyebilirsin: '' ama sen de geçiyon o köprülerden'', ''ne yani? köprü hiç mi olmasın, hiç mi gerekli değil? '' öncelikle o kemçik ağzına iki çarptıktan sonra adamakıllı cevabımı veririm: ''arkadaşım olsun, köprü olsun. fakat buna gelesiye kadar şehrin kendi dinamikleriyle çözülebilecekse eğer ulaşım sorunu öyle çözebilelim. kaldı ki istanbul'dan bahsediyoruz amına koyayım. deniz var en başta hayvan gibi. ve büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen kullanım oranı yerlerde geziyo. deniz taşımacılığı geliştirilebilir (taşıt, insan) pek tabii metrolar yapılabilir. hala çük kadar istanbul metrosu mesela. (gerçi anadoluraydır marmaraydır bunlar güzel ve yerinde projelerdir ama onlarda da var fesat işler sanırım. genel olarak bunca sene karayolu yatırımının küçük bir kısmı bunlara aktarılsaydı belki ikinci köprüye bile gerek kalmayacaktı. ) haa yok arkadaş biz şehri öyle bi siktik ki artık bi köprü şart deniyorsa da kurulsun abicim köprü. ama bi tane olsun. geliştirdiğin raylı sistemle entegre olsun, çift katlı olsun, bi katı karayolu olsun falan feşmekan.

    daha bir dolu şey anlatacaığdım sözlük, garipçeyi, poyrazköyü anlatacaığdım... fakat yoruldum yahu, yıprandım resmen. neyse onlar da başka entry konusu olsun. bir de istanbul'un kah düşünsel kah tarihsel kah gerçekçi ''köprü'' fetişizmini, istanbul ansiklopedisi cilt 2 sayfa 288 dolaylarından bir alıntıyla aktarayım sizlere yazılı kaynak olarak durmuş olsun bir kenarda. belki lazım olur.

    ''istanbul boğazı'nın iki kıyısını bir köprü ile birleştirmek, antik çağdan beri üstünde durulan bir düşünce olageldi. biraz da efsane ile karışan bilgilere göre, böyle bir köprüyü ilk gerçekleştiren, mö 522-486 arasında hüküm süren pers kralı ı. dareios olmuştu. dareios, iskitlere karşı yaptığı seferde, askerlerini asya'dan avrupa'ya, mimar mandrokles'in, gemileri ve salları yan yana dizip birbirine bağlayarak oluşturduğu köprüden geçirdi.

    bundan sonra boğaz'ın üstüne bir köprü kurulması ancak 16. yy'da söz konusu oldu. ünlü sanatçı ve mühendis leonardo da vinci 1503'te dönemin osmanlı padişahı ıı. bayezid'e bir mektupla başvurarak haliç üzerinde bir köprü yapmayı, eğer istenirse bu köprüyü (boğaz üzerinden) anadolu'ya da uzatmayı önerdi.

    1900'de arnaudin adında bir fransız, bir boğaz köprüsü projesi hazırladı. demiryolunun geçmesi için düşünülen ve biri sarayburnu-üsküdar, biri de rumelihisarı-kandilli arasında olmak üzere, iki ayrı yer önerilen bu köprü projesi onay görmedi.
    yine aynı yıl bosphorus railroad company adlı bir şirket, boğaz'da hisarlar arasında bir köprü yapmak için başvurdu. başvuruyla birlikte sunulan projeye göre köprüyle geçilecek açıklık üç tane büyük kâgir ayakla dörde bölünüyor, "çelik tellerle askıya alınmış havai bir demir örgü"den oluşan köprü bu ayaklara taşıtılıyordu. ayakların her birinin üstüne, dört minareyle çevrili bir kubbeden oluşan bir süs elemanı oturtulmuştu ve sunuş yazısında bu elemanların kuzeybatı afrika mimarlığından esinlenerek biçimlendirildiği söyleniyordu. "gayet heybetli bir manzara alacak olan" köprüye "hamidiye" adı uygun görülmüştü, ama dönemin padişahı ıı. abdülhamid bu projeyi kabul etmedi.

    bundan sonraki girişim cumhuriyet döneminde, bir inşaat müteahhidi ve işadamı olan nuri demirağ'dan geldi. 1931'de bethlehem steel company adlı bir amerikan firması ile anlaşan demirağ, ahırkapı-salacak arasında kurulmak üzere san francisco'daki oakland bay asma köprüsünün örnek alındığı bir köprü projesi hazırlatarak atatürk'e sundu. toplam uzunluğu 2. 560 m olan bu köprünün 960 metresi kara, 1. 600 metresi deniz üzerinden geçecekti. bu ikinci bölüm, denizde 16 ayağa oturacak, en ortada 701 m uzunluğunda bir asma köprü yer ala-caktı. genişliği 20, 73 m denizden yüksekliği 53, 34 m olacaktı. köprüden demiryolundan başka tramvay ve otobüs yollarının geçmesi de öngörülmüştü. demirağ'ın, kabul ettirmek için 1950'ye kadar uğraştığı bu proje de gerçekleşmedi. boğaz köprüsüyle almanlar da ilgilendi. krupp firması, 1946-1954 arasında itü mimarlık fakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalışan alman mimar prof. paul bonatz'a 1951'de böyle bir köprüyle ilgili bir inceleme ve araştırma yapmasını önerdi. bonatz'ın yardımcıları için en uygun yer olarak ortaköy-beylerbeyi arası saptandı ve krupp buna göre bir proje önerisi hazırladı. ama bu girişim de bir sonuca ulaşmadı.

    1953'te hükümetin isteğiyle boğaz köprüsü konusunun incelenmesi için istanbul belediyesi'nin, karayolları genel müdürlüğü'nün ve itü'nün ilgililerinden oluşan bir komite kuruldu. bu komite konunun, önemi dolayısıyla iyi incelenmesi gerektiği sonucuna vararak incelemenin uzman bir firmaya yaptırılmasını kararlaştırdı. karayolları genel müdürlüğü inceleme işini 1955'te de leuw, cather and company adlı abd firmasına verdi. firmanın saptadığı yer olan ortaköy-beylerbeyi arasında bir asma köprü projesinin hazırlanması ve kontrol hizmetleri işi için 1958'de uluslararası bir ilanla teklif istendi. başvurular arasından seçilen steinman, boynton, granquist and london firmasına bir proje hazırlatıldı. ama ardından ortaya çıkan mali ve yönetsel güçlükler, bu projenin uygulanmasını engelledi.

    aynı yıl almanlar da boğaz köprüsü için bir atak yaptılar. dyckerhof und widmann firması, köprü konusunda deneyimli bir mimar olan gerd lohmer'e hazırlattığı bir proje önerisiyle hükümete başvurdu. bu öneriye göre köprünün tahliyesi sadece 60 cm kalınlığında bir banttan oluşuyor, bu bant öngerilimli betondan yapılıyordu. yani köprü asma değil, germe bir köprü oluyordu. tahliyesi, denizin içinde yer alan iki ayağa oturuyordu. karadan 300'er m açıktaki ayakların arası 600 m idi. her ayak iki yana doğru yelpaze gibi açılan, 150 m uzunluğunda ikişer konsol oluşturuyordu. ayaklar da köprü gibi sadece 60 m yüksekliğindeydi; bu nedenle, aynı açıklığı geçen bir asma köprünün yaklaşık üç kez daha yüksek olması gerekecek kuleleri gibi, boğaziçi'nin siluetini bozmayacakları ileri sürülüyordu. konuyu incelemek için kent planlama, mimarlık ve estetik uzmanlarından oluşturulan bir kurul, yine de boğaziçi'ne bir asma köprünün daha çok yakışacağına karar verince, öneri geri çevrildi.

    aradan geçen zamanda teknolojinin değişmesi ve ilerlemesi nedeniyle steinman, boynton, granquist and london'a hazırlatılan proje eksik ve yetersiz duruma düşmüştü. 1967'de konuda uzmanlaşmış dört yabancı mühendislik firmasından yeni bir proje hazırlamaları istendi ve en uygun öneriyi yapan freeman, fox and partners adlı ingiliz firmasıyla 1968'de anlaşma imzalandı. inşaatı gerçekleştirecek firmayı seçmek için açılan ihaleyi de hochtief ag adlı alman ve cleveland bridge and engineering company adlı ingiliz firmalarının oluşturduğu konsorsiyum kazandı.

    köprünün inşaatına 1970'te başlanmıştır. anlaşmaya göre inşaatın maliyeti 21. 774. 283, 49 dolardır. inşaat üç yılda tamamlanmış ve boğaziçi köprüsü 29 ekim 1973'te, cumhuriyet'in kuruluşunun 50. yıldönümünde açılmıştır. boğaziçi köprüsü'nün açılışından 15 sene sonra ise kavacık-hisarüstü arasında fatih sultan mehmet köprüsü 2 temmuz 1988'de açılmıştır.''

    [dipnot]
    **ki bu fikir çok komiktir. şu an boğazda kurulu köprülerin transit geçişler için kullanımı, genel köprü yoğunluğunun sadece %2.5'ini oluşturmaktadır. yani transit geçişin aktarılacağı yeni bir köprünün inşası, (hadi diğer tüm olumsuzluklarını geçtim) en başta ilk iki köprünün trafiğine çözüm olmayacaktır. zaten böyle küçücük bir değer için köprü kurulmayacağını görmek için de müneccim boku yemiş olmaya da gerek yoktur. bu bağlamda, all about the money isimli şarkıyı siz sevgili okurlara armağan ediyorum.
  • ben olsam mevcut iki köprüyü tam ortadan birleştiren boğaza paralel bir köprü olarak yapradım. hem böylece köprü trafiğine girdikten sonra tüh mına koyim diğer köprüde trafik yoktu keşke ordan giteydik gibi pişmanlık dolu serzenişler son bulabilirdi.
  • zamanında taksici bir dayıyla bu üçüncü köprü mevzusunu tartışıyoruz;

    - üçüncü köprüyü yapıyorlarmış dayı, trafik rahatlar belki.?
    - valla, koskoca boğazın üstünü tamamen asfaltla kaplasalar bu istanbul'un trafiği yine düzelmez yeğen.
    - haklısın, dayı...
  • 2015 yılına kadar biteceği söylenmiş. yap işlet devret modeliyle 7 yıl (garanti paralı) ihaleyi alan firma işletecekmiş... tahmin edilen araç geçişinin altında bir sayı olursa devletimiz bu şirkete parasını ödeyecekmiş... geçiş ücreti ise; 3 $ + kdv... evet dolar...

    şimdi devlet bui işten zarar eder mi? etmez tabi ki... ama nasıl... misal yıllık 135 bin araç geçmesi planlanan köprüde yıl sonu sallıyorum 90 bin araç geçmiş... yani 45 bin aracın parasını devlet ödeyecek(!), öder mi?
    hemen diğer köprüler bakıma alınır ya da yol tamir çalışması yapılır. sen mecburen 3 dalır + kdv toslarsın köprüye...

    devlet o köprüden afedersiniz sike sikee 135 bin aracı geçirir. anladın mı?

    devlet her zaman her koşulda geçirir...
  • yapımı için 2.5 milyon ağacın kesileceği söylenen köprü. ahşap yapacaklar sanırım.
  • "guzergahtaki alanlarin %75'i kamuya ait bu yuzden rant olmaz" diyen binali yildirim'in bagli oldugu hukumetin etraftaki alanin %75'ine sahip olmasi nedeniyle yandaslarinin paranin %75'ini rahatca goturmesi beklenen proje
  • "üçüncü boğaz köprsünü bilemem ama dördüncü boğaz köprüsü taş ve sopalardan yapılacaktır."

    - börni ekılsıtone, otodrom
  • umarım işe yarar. mesela ikinci köprü benim için o kadar faydalı ki yıllardır birinciyi en fazla 3-4 kere kullanmışımdır. (derken yazarın burada jetonu düşer) bir saniye, ikinci köprü yapılmasaydı bırakın oturduğum semti, yaşadığım ilçe varolmayacaktı.

    bana öyle geliyor ki istanbul trafiğini çözmek için ek köprü yapmak, ateşi söndürmek için alkol dökmek gibidir. ateşi söndürmek için gereken şey köprünün altında. denizi kullanın şaşkınlar.
  • boğaziçi köprüsü ve fatih sultan mehmet köprüsü gibi iki direk, iki kirişten oluşan iki ayak arasına gerilmiş iki çelik halatın taşıdığı tasarım özürlü asma köprülerimizden daha estetik ve mimari kalitesi daha yüksek bir köprü olması ve yine ilk iki köprüde kullanılan pavyon tabelası zamanlamalı renkli ledler bulaştırılmadan, mimarisinin gece de en iyi şekilde sunulabileceği tekniklerle aydınlatılması gerekiyor.

    dünyanın her tarafında köprü diyince dakikalarca incelenebilecek örnekler var.

    istanbul'un en güzel manzaralarındaki köprülerin şekli ortada. hepsi çirkin.

    topografik ve görsel olarak:

    · boğaziçi köprüsü benzeri howrah bridge - hindistan
    · fatih sultan mehmet köprüsü benzeri harbour bridge - avusturalya
    · üçüncü boğaz köprüsü benzeri böyle olabilir: golden gate - san fransisco
    · haliç köprüsü benzeri millau bridge - fransa
    · galata köprüsü benzeri tower bridge - londra bundan 200 küsur sene önce yapmışlar.
    · unkapanı atatürk köprüsü benzeri ljburg bridge - amsterdam veya arch bridge - dubai

    gönül ister bizim köprü mühendislerimiz de belgesellerde konuşsun, bizim yapacağımız köprüler de birkaç yüz sene sonra bile insanların imrenerek bakacağı kadar ihtişamlı olsun. köprülerin tek misyonu sadece iki yakayı birbirine bağlamak olmasın. onbinlerce kare fotografa değecek değerler ortaya çıksın.

    gönül ister ki kendi marka değerlerimizi kendimiz oluşturalım.

    büyük büyük gemilerle dünyanın en güzel boğazlarından birinden geçen turistler "bu boğaz bizim ülkemizde olsa böyle mi olurdu" demesin, vizyonumuz çarpık şehirleşme, kirli çatılar, yıkık binalardan ibaret olmasın. gönül ister ki turistleri ülkemize çağırmaya gerek kalmasın, tıpış tıpış kendileri gelsinler.

    istanbul'un hal-i hazırdaki köprülerini değerlendirememişiz, turistik ve sanatsal değerler kazandıramamışız. bundan sonra yapılacaklara özen gösterilsin. örneğin 3. köprü 3 katlı olsun.

    bir katı toplu taşıma araçlarına ayrılsın. treniydi, otobüsüydü hep bu kattan gitsin. işe giden insanlar kamyon trafiğine takılmasın. kamyonlar da trafiğe takılmasın. iş beklemesin.

    3. köprünün yapılacağı yer karadeniz'in boğaza bağlandığı yeri görüyor. bu, aynı zamanda mükemmel manzara, mükemmel hava demek. bu yüzden bir katında yürüme yolu olsun. ortasından bir nostaljik tramvay geçsin. ki maratonlarda hayvan gibi saldırmasın insanlar köprülere. koca boğazda köprü cahili olmayalım. parklar olsun, çay bahçeleri, lokantalar olsun. 3. köprü ritüellerimiz olsun.

    istanbul fethedileli böyle bir köprü yapacak kadar güçlenememişsek boşuna fethedilmiş bu şehir.
  • hayatınızda bir kerecik olsun istanbul'un karşı yakasına bakıp ''uleen bu muhteşem şehrin ağaçlıklı tertemiz halini görebilmiş olsaydım keşke'' dediyseniz eğer. dünya'nın en güzel şehri zamanlarının fotoğraflarına baktıysanız siz de o siyah beyaz istanbul'un.. hadi alın sevgilinizi, sehrin kuzeyine çıkın bu hafta sonu. seyredin şimdiden geçmişin istanbulu'nu bol bol dünya gözüyle, oraları da katledilmeden önce. gidin, fotoğraf çekin renkli renki, mavili yeşilli.. bugün bizim beşiktaş'daki iç çekişlerimizi, yarın çocuklarımız oralarda sizin çektiğiniz fotoğraflara bakarak yaşayacaklar çünkü.

    tiyatroların yıkıldığı, heykellerin kırıldığı, parkların alışveriş merkezi yapıldığı, nereye baksan her metrekaresinin arabalarla kaplandığı şehrin çocukları!! yapın bunu.. neyi katlettiklerini görmek, ne kadar kolay katlettiklerini bilmek için yapın bunu. çocuklar meraklıdır. onlara verebilecek bir hesabımız kalmadı bu saatten sonra, en azından söyleyecek iki çift lafımız olsun..
hesabın var mı? giriş yap