• turkiye'de bugunlerde konusulmasi ve gundeme gelmesi son derece onem kazanan bir konu bu. cumhuriyetin ilk yillarinda yapilan devrimlerin belki en olumlu tarafi kadinlarla ilgiliydi. kadinlar secme hakkini 1930'da, secilme hakkini 1934'te kazandi, ki bu dunyanin geneline gore oldukca erken bir tarih. genc turkiye cumhuriyeti kadina secme ve secilme hakkini fransa (1944), italya (1945), belcika (1948), avustralya (1962) gibi ulkelerden cok daha once vererek dunyaya ve bolgesine onculuk etti.
    http://www.ipu.org/wmn-e/suffrage.htm

    ancak kadinin bugun toplumdaki durumuna baktigimizda, ayni gelismislikteki ulkelerin cok cok altinda kaldigini goruyoruz. kadinin ekonomideki yerine bakildiginda turkiye 128 oecd ulkesi arasinda 120. sirada (bkz: #11902894). ustelik siralamada da gittikce geriliyor. cunku diger ulkeler ileri gidiyorlar, gelisiyorlar bu konuda, ama maalesef turkiye geriliyor.

    turkiye'de calisabilir isgucunun sadece yuzde 49.8'i calisiyor. bu oran avrupa ulkelerinde yuzde 75-80 civarinda. calisabilir nufusunun yarisinin calismasi issizlik oranlarina yansimiyor. cunku issizlik oranlarinda aktif olarak is arayanlar istatistige giriyor. bu dusuk calisma oraninin tek nedeni kadinlarin calismamasi. calisabilir erkek nufusun yuzde 72'si calisiyor, kadinlarda bu oran yuzde 27. sehir nufusunda kadinin calisma orani yuzde 20'nin de altina dusuyor. calisabilir nufusun bu kadar az bir kesimi calisiyorken issizligin yuzde 5 ya da 10 olmasi pek bir seyi degistirmiyor. toplumda calisan nufusun azligi saglikli bir toplum yapisini engelliyor. koyden kente goc bu sorunu daha da buyutuyor. koyde tarlada calisan kadinlar sehirde calismiyorlar ve eve kapaniyorlar.

    turkiye'nin buyumesinin, gelismesinin onundeki en buyuk engel kadinin ekonomik ve sosyal hayatta yer bulamamasi. bircok kadin evlenince calismayi birakiyor. sokak, isyerleri, lokantalar tamamen erkek egemen halde. calisan kadinlara uygulanan cinsel taciz asiri boyutta (calisan her yuz kadindan ondordu cinsel tacize ugruyor) ve kadinlarin is hayatindaki orani dusuyor.
    http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=96740

    bir de isin sosyal kismina bakalim. toplum kadina ekonomik olarak ozgurluk alani birakmadigi gibi sosyal anlamda da bunu yapmiyor. kadinlarin tek gezmesi zorlasiyor.

    kadinlar sokakta istedikleri gibi gezemiyor, taciz ediliyor. ornegin otobuse metroye bir askili kiyafetle giren kiza bile herkesin bir anda donup bakmasi toplumsal bir hayvanlik. toplumun serbestlige olan tahammulu cok dusuk ve devlet de bu konuda kadini koruma yonunde hicbir politika gelistirmiyor. tacize ugrayan kadinlar sikayet ettiklerinde kendileri magdur duruma dustuklerinden sadece yuzde 8'i adli mercilere sikayette bulunuyor.
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=91023

    taciz ve tecavuz toplumda cok dehsetli boyutlarda. ankara'da yapilan bir arastirma kadinlarin yuzde 45'inin fiziksel siddete yuzde 40'inin da cinsel tacize ugradigini gosteriyor. ustelik arastirmayi yapanlar dahi gercek durumun bu orandan da vahim oldugunu dusunuyorlar. bunlarin buyuk cogunlugunu aile ici siddet olusturuyor ve bu konuda en ufak bir politika degisikligi yurutulmuyor.
    http://www.anneyiz.biz/haber/haberdtl.php?hid=3685

    neresinden bakilirsa bakilsin, turkiye kadinin toplumdaki yeri konusunda berbat durumda. ama ulkeyi yoneten adalet ve kalkinma partisi zihniyeti bunu gormezden geliyor. kendilerine turban sorununu bayrak yapmislar, "kizlarimiz magdur oluyor" diyerek gundeme tasiyorlar. turban konusu cok cetrefilli bir konu. genis capli bir ozgurluk hareketinin bir parcasi olarak ozellikle 18 yasini gecen kadinlarin takabilecegini ve bu sekilde universitelere girebileceklerini dusunuyorum.

    ama kadinlar calisamazken, kadinlar gezemezken, cinsel siddete maruz kalirken parmagini kipirdatmayan, bu kadar acik haksizliktan rahatsiz olmayan bir zihniyetin ozgurlugun adini dahi agzina almaya hakki olmadigini dusunuyorum. yapilan turkiye'deki gundelik yasami daha islamilestirmekten baska bir sey degildir. bu zihniyetin yonetimi altinda turkiye kadin haklari konusunda ilerleyecegine gerilemektedir. 30 yasindayken 15 yasindaki biriyle gorucu usulu evlenen bir cumhurbaskani, son 10-15 yila kadar kadin eli sikmayan bakanlar ve basbakan, cogunun esi calismayan humuket uyeleri ve milletvekilleriyle akp turkiye'de gericiligin, kadina olan haksizliklarin temsilcisidir.

    bu gidisle cagdas yasayan, calisan kadinlar uzerindeki toplum ve devlet baskisi daha da artacak, kadinlar icin yasami annelik ve ev isine indirgeye zihniyet daha da domine edecektir.

    turkiye'de kadinlar ve cagdas erkekler el ele vermeli, ulkedeki esas haksizliklarin ve magduriyetin ne noktada oldugunu topluma anlatmali. turkiye kalkinmak istiyorsa oncelikli hedefinin kadin hayati uzerindeki baskilari yok etmesi oldugunu anlatmali.

    gundemi islamcilar belirleyince bu dar alana sikismis turban tartismasi arasinda esas sorunlarimizi goremiyoruz. cunku onlar kadinlara yapilan haksizliklari sorun olarak gormuyorlar. dinsel ve milliyetci hareketin cagdas hayati her anlamda tehdit ediyor. bugun cagdas yasama, kadin erkek esitligine inanan turkiye gencliginin en buyuk sinavlarindan biri kadin haklari konusunu tum yonleriyle gundeme tasimak olmali.
  • (bkz: akp ve kadın)
  • bu konuda en umutsuzluk verici olan, haksızlığa uğradığı halde bunu doğal karşılayan ve yaşadıklarının layığı olduğunu savunan kadınların varlığıdır. devlete çok görev düşmektedir ancak kız çocuklarının serbest bırakılmaması gerektiğini, bırakıldığı takdirde davulcuya ya da zurnacıya kaptırılacağını söyleyen başbakanımız, bu konudaki görüşünü açıkça ortaya koymaktadır. kadınların en temel hakları başlarını kapatmak ve en az üç çocuk yapıp onlara bakmaktır(!).
    toplumumuzun bugünkü halinden dolayı umutsuzluğa kapılıp durumu kabullenmiş bilinçli kadınlarımız da oldukça çoktur. ancak umutsuzluğa yer verilmemeli. kadınlar toplumda hak ettiği yeri elde etmeli.
  • bu konuyla ilgili duyduğum en anlamlı yaklaşım şudur:

    "türkiye'de kadın hakları konusunda farkındalık yaratmak istiyorsan, işe yarayacak tek şey "senin de anan bacın var" muhabbeti."
  • türkiye'de var olan haklardır. ama kullanmak çok zordur. çünkü önemli mevkilerde genellikle erkekler vardır ve maalesef gizli bir dayanışma içerisindedirler. bunun için kadınların haklarını öğrenmeleri, kendilerini yıldırmak için öne sürülen safsataları dinlememeleri ve diğer kadınlarla dayanışma içinde olmaları esastır. bu hakların korunması ve ilerlemeside yine kadınların çabalarıyla olacaktır.
  • nasıl tanımlanır bilemiyorum, şöyle denilebilir mi?
    "erkeklerin canı isterse verdiği haklardır"
    ya da daha doğrusunu kuralım;
    "ezik, egosantrik, kadınlardan korkan, cinsiyetçi erkeklerin verir gibi yaptığı haklar"
    belki şöyle de diyebiliriz,
    "nasıl olsa haklarımızı erkekler verdi/veriyor diye ses çıkartmayan azınlıkta kalan güya aydın kadınların, diğer kadınları umursamamasından da kaynaklanan, aslında hiç bir kadında olmayan haklar"

    ne yazık ki, bu yazıyı da bir erkek yazıyor.
    oysa şu ana gelinceye kadar, değil bu başlıkta bir şeylerin yazılmış olmamasını, sağ framenin inim inim inlemesi gerekiyordu kadınların isyanı yüzünden ki, haklarınızı elinden almak isteyen erkeklerin bir kaşları havaya kalksın, "lan feci tepki aldık, bunun sokaklara dökülmüş halini düşünmek istemiyorum" diye...
    ama nerdeeee...
    kadınlar, haklarını savunmayı bile erkeklere devretmiş.

    haklar twitter'da ayşe arman'ın yazısını paylaşarak, korunmaz...
    ya da facebook sayfanızda, duvarınıza yazdığınız iki isyan cümlesiyle.

    türkiye öyle bir noktaya geldi ki, kusura bakmayın ama artık hakkınızı kendiniz savunacaksınız.
    çünkü erkekler muhafazakarlaştı ve zaten biz erkekler hiç bir zaman sizin haklarınızı tam savunmadık, savunurmuş gibi yaptık o kadar.

    herkes kendi çıkarını düşünürken, biz erkeklerden haklarınızı savunmanızı bekliyorsanız, yine kusura bakmayın ama ezilmeye mahkumsunuz demektir. rahat evlerinizden çıkmaya korkup, bilgisayar başında hak savunulucuğu yaptığınız sürece haklarınız daha da eriyecek. sokaklara dökülüp, dayak, hapis ve ölümü, göze almayanların sonudur ezilmek. her koyun kendi bacağından asılır mantığı ile kendinizden ve çevrenizdeki bir kaç kişiden sorumlu değilsiniz sevgili kadınlar, türkiye'de yaşayan her kadının haklarından sorumlusunuz.

    etiler'de yaşayan sosyetik güzelin de, van'da yaşayan kimliği bile olmayan kadının da hakları bu ülkede aynıdır ve bunun için savaşmadığınız sürece, bir erkek çıkar, "kürtaj hakkınızı elinizden alıyoruz" der...
    ve bakarsınız sadece.
    hiç bir işe yaramaz attığınız twitler sokaklara dökülmedikçe...

    bu ülkede eğer haklarınız varsa, bunu size bir erkek hediye etti, koruyacağınızı düşünerek, ama 50-60 yıl sonra siz kadınlar hiç isyan bile etmediniz. o yüzden çocuk gelinler var, o yüzden gazetelerde günde iki tane tecavüz haberi okuyoruz, o yüzden bu ülkede tecavüzcülere bir şey olmuyor. twit ve facebook duvarında isyan etmekten başkaca ne yaptınız bu ülkede?
    sonra, erkekler öküz...
    öküz müyüz gerçekten yoksa bizleri yetiştiren sizler yüzünden mi böyle olduk?
    kadınlar, iyi sorgulayın kendinizi, çok iyi...

    ancak kendi başınıza bir şey geldiğinde isyan eden siz kadınlar yüzünden, sizin bedenleriniz hakkında karar mekanizması erkekler oldu.
    suçlu biz değiliz, sizlersiniz.
    sizler "yeter" demedikçe, bu ülkede kapanacaksınız da, tecavüze de uğrayacaksınız, çocuk yaşta gelin de olacaksınız, töre cinayetlerinin de kurbanı siz olacaksınız.
    kadına şiddet %1500 artan bu ülkede eğer buna dair tek bir kadın hareketlenmesi yoksa, bu sebep yüzünden tek bir kadın hapiste değilse bu biz erkeklerin suçu değildir. aynaya bakın...

    araştırın. yurt dışında kaç kadın hakları için canlarını feda etmiş. haklar için canlar feda edildiği için, tek bir kadının kılına zarar geldiğinde avrupalı kadın isyan ediyor. peki ya siz, atatürk'ün sizlere verdiği tek bir can bile kaybetmeden elde ettiğiniz çoğu haklarınızı ne kadar savundunuz? ne kadar değerini bildiniz.
    alın işte şimdi sizin bedenleriniz haklarında karar veren bir erkek başbakanınız var.

    sakın, ne bana, ne kimseye (bkz: bok atma)yın, "türkiye şartları" diye ya da "türkiye'de cahilleştirme politikası var biz ne yapalım" diye ya da her hangi bir başka argümanla gelmeyin sakın ve kullanmayın. eğer ki, bu ve buna benzer cümleleri kurma yetisi varsa, isyan etme yetiniz de var demektir, düşünebiliyorsunuz demektir. o zaman bunun işin savaşabilirsiniz demektir. "türkiye'de ki cahilleştirme politikasının önüne geçeceğim" demeniz gerekir, "türkiye şartları bu ama ben aydın bir kadın olarak eylem hakkımı kullanacağım" demektir.
    ama çok kolay değil mi, türkiye şartlarına bok atıp işten yırtmak, nasılsa tüm erkekler öküz.
    ne kolay unutuyorsunuz, bizleri yetiştiren sizlersiniz.
    ne kolay unutuyorsunuz, başbakanın da bir eşi var ve bu bir kadın ve o kadın kocasına "sen ne diyorsun, bizlerin bedeni hakkında karar veremezsin sen" demiyor, diyemiyor, dedirtilmiyor.

    sadece erkekler mi kendiniz bilmez. erkekler mi sizleri eziyor.
    gülerim buna...
    siz ne yaptıysanız kendi kendinize yapıyorsunuz. bir erkek "kürtaj" hakkında toplumların önünde, konuşup, bu hakkınızı elinizden gözünüzün içine baka baka alıyor ve onun eşi ses çıkartmıyorsa, burada suç sadece erkeklerin değildir.

    ve artık erkekler yok.
    haklarınızı kendinizin arayacağı bir döneme girdiniz.
    rahatınızı bozmak zorunda olduğunuz, evinizden çıkma dönemlerindesiniz. gerekirse kendi hayatınızı mahvedip gelecek hayatları kurtarmak zorunda olduğunuz bir dönem...
    eğer ki bunu yapmazsanız, yarın türbanınızla evde oturmuş, kucağınızda 3 bebek, erkeklerin yaptığı zulümlere isyan twitleri atan yaratıklara dönüşeceksiniz (birey bile demiyorum) ve bunun suçlusu inanın biz erkekler değil, isyan bile etmeyen sizler olacaksınız.

    "o kadar da facebook duvarına yazdım"
    "twitter da isyan ettim ama dinlemediler" diye oturup düşünürsünüz biz nerede hata yaptık keşke iki twit daha fazla atsaydım diye...

    haklar verilmez; hak alınır...
    elde olan haklar da, geri verilmez...

    edit: bakınız eklemesi
    (bkz: emine erdoğan/#28779957)
    (bkz: hayrünnisa gül/#28791899)
  • babası, onun yerine karar verir kiminle evleneceğine.
    kocası sövüp sayar, şiddete başvurur ama suçlanmaz. sonuçta beyidir.
    iş hayatında kendilerini yönetenlerin, herşeylerini yönettiklerini sanmasından müzdariptir.
    türbanlısını cahil diye okutmayan devlet baba, şimdilerde kimin ne doğuracağına karışıyor..

    yani anlayacağınız kadın haklarında bir tek kadınların sözü yok bu ülkede. onun dışında herkes müdahildir bu konuya.
hesabın var mı? giriş yap