316 entry daha
  • türkiye kadınlarının geleceğidir...
    kendisi susarsa, türk kadını da gelecekte susacaktır, kendisi konuşursa türk kadını gelecekte konuşabilen bireylerden oluşacaktır.

    amerika tabiriyle first lady olan hayrünnisa gülgibi 15 yaşındayken 30 yaşında ki bir akademisyenle (çok sevdiğimiz canımız cumhurbaşkanımız abdullah gül o dönem akademisyendi ve liseli bir kızla -çocuk diyebiliriz sanırım gg olmaz- evlenmişti) evlenmemiştir...
    (bkz: 15 yaşında çocukla evlenen cumhurbaşkanı)
    23 yaşındayken yaptığı evliliğin bilinçli bir evlilik olduğunu varsayabiliriz...

    başbakanın eşidir.
    türkiye'nin ikinci kadınıdır.
    türk kadının haklarını savunan, yeri gelirse eşine bile karşı duran, türkiye'de gerçekleşen tecavüz, kadına şiddet, çocuk gelinler, ensest ilişkiler, tecavüzcülerin ceza almadan bile kurtulması vs gibi konularda öncülük yapması gereken, cahil kalmış türk kadınını bilinçlendirme eylemi içinde olması gereken bir insandır.
    kadına şiddet %1500 artmışken, tüm eylemlerin, karşı duruş sergileyen kadınların yanında olması gereken bir bireydir.

    çünkü öncelikle bir insandır.
    ardından bir kadın.
    bir ve en önemlisi bir anne.
    türkiye şartlarında büyümüş yetişmiş ve türkiye'de kadın olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilen bir insandır.
    ezilmişliği, baskıyı, kadına şiddeti, kadın cinselliğinin erkekler tarafından nasıl sömürü olarak kullanıldığını maddi ve manevi olarak yaşamış, gözlemlemiş olmasını var saymamız sanırım abesle iştigal değildir...
    kendisini türkiye'nin ikinci kadını olması dolayısıyla aydın, okumuş, bilim ve psikolojiye hakim, her görüşe açık, toplumun her kesiminden insanın (cinsiyet ayırmadan) haklarını kendi hakları elinden alınmışcasına savunan, inanan ve inanmayan diye ayırmayan, seçimlere ve yaşam biçimlerine saygılı bir insan olduğunu var saymamız yine abesle iştigal olmayacaktır.
    zaten böyle olmadığını var saymak bir hakaret olmaz mıydı?

    bu bilgi, gözlem ve şartlar dahilinde de türk kadınının haklarını hayrünnisa gül ile koruması kollaması gerektiği savını da ortaya atmak yine aptallık değil, olması gerekeni söylemektir.

    başbakanın eşi olarak, "`kadınların kendi bedenleri hakkındaki kararları kendilerinin vermesi`" gerektiğini erkekler bile söylerken, kendisinin bunu haykırıyor olması gerekirdi.
    `kadın bedeni hakkında konuşması gereken en son kişi`, o beden üzerinde en ufak bir hakkı olamayan bir erkektir.

    eşinin, kürtaj ve sezaryan hakkında konuşmaları gerçekleşmeden, evlerinde, "sevgili eşim, sen neler diyorsun" demesi ve böyle bir düşünce varsa bile bunu kendi aralarında konuşup, halka bile söylenmemesi gerekmez miydi?
    "kürtaj, sezaryan bizim meselemiz sevgili eşim, bırak insanlar/kadınlar karar versin bu duruma, sen insanları bu konuda eğit bilinçlendir, çünkü türkiye de cinsellik tü kaka, ayıp, olmaması gereken bir şey olarak lanse ediliyor. kadınlar üzerinden siyaset yapma sevgili eşim"

    ne demiştik, kendisi türkiye'nin ikinci kadını olarak, türkiye'nin aydınlık yüzüydü. bilimsel düşünebilen, psikoloji bilen, her görüşe açık, hakları savunan, kişinin kendi bedeni hakkındaki kararları kendisinin alması gerektiğini savunan ve daha pek bizim aklımıza gelmeyen erdemin sahibi...

    sanırım yakında türk kadınının yanında yer alacaktır. şimdi sabretmektedir gibi hissediyorum. sakin atın tekmesi pek olur, misali bir gün bir konuşacak, türkiye'de kadınlar bırak ellerinde olan hakları alma gayreti içinde olanların çalışmalarını bertaraf etmeyi, hali hazırda olması gereken hak ve özgürlüklerin verilip, yüksek standartlı bir kadın hareketinin de öncülüğünü yapacaktır. eğitecek ve öğretecektir hem de en gür sesiyle, eşini ezme pahasına...
    çünkü kendisi bir kadındır, annedir ve en önemlisi bir insandır...

    yapacak...
    ben eminim...
    siz değil misiniz yoksa?
    (bkz: türkiye'de kadın hakları/#28765532)
    (bkz: hayrünnisa gül/#28791899)
602 entry daha
hesabın var mı? giriş yap