• 23 yıl önce bugün yapılanlardır.

    misal ben ateri salonundaydım; folyodan yaptığım jetonu, salon sahibi erol abi'ye çaktırmadan makinaya atıp bir can daha almaya çalışıyordum. oyun da ya mustafa'ydı ya da street fighter. bi an ortalık karıştı özal ölmüş falan lafları; özal'dan falan pek anladığım yok ama cumhurbaşkanı olduğunu bilecek bilinç seviyesindeyim. eve gidip anneme pazartesi tatil olur mu diye sormuştum.

    tek derdim okula gitmemekmiş; keşke öyle kalsaymış.
  • abimin 80 kusur yasindaki ninemin yanina gelip -ki bu ikisi super iyi anlasirlardi, kankalardi yani- "ozal'i da gomdun hadi iyisin" demesi.
  • orta 3' te, kotu karnenin peder uzerinde biraktigi olumsuz intibah yahut ali bey' in serguzesti uzerine dersaneye yazdirildim. hicbir sinava falan da girmeyecektim, haliyle orta 3 gibi abes bir sinifta dersaneye yazdirilmaya da icerlemistim ama umrumda miydi? umrumdaydi anasını satayim. besiktas maclari oynaniyor, takim sampiyonluga kosuyor, bense kos kos dersane yolu tutuyordum. ama engelleyebilirler miydi be! sinifta cok konusmayayim diye essek kadar boyuma ragmen beni on siraya oturtan hocalara en guzel cevabi, mac dinlemek icin olusturdugum duzenekle vermistim. siranin altina koydugum volkmenin kulakligini, kazagin sol kolundan gecirip tek kulakligi avucuma aliyor, elimi kafama dayayarak ders dinler gibi yapiyordum. hocalar "baska deslerde paso konusup gülen bu lavuk neden sustu hic konusmuyor" diye meraklaniyorlar miydi bilemem ama ben o esnada izmit ismet pasa stadyumuna baglaniyorum, kulaklikta tansu polatkan' in adami ihtiyarlatan sesi. arada gol olunca boyle garip kıpırdanlamalar icerisine giriyor, hele onemli bi macta attıysak sekilden sekile giriyordum. neyse.

    yine rutin bir dersane gunu, turkce dersinde edat medat anlatıyor hoca, dersin sonlarına geliyoruz. bursaspor - besiktas maci baslamak uzere. bursa' nın cezası nedeniyle mac ankaraya alinmis. bursaspor' un ersel' ler, ali nail' lerle costugu sezonlardan. santra olucak ya, baglandık ankara' ya klasik. pat herifler haber bülteni girdi, hic unutmam aynen soyle demisti spiker : "turkiye cumhuriyeti 8. cumhurbaskani turgut ozal, sabah evinde gecirdigi kalp krizi sonucu hayatını kaybetti".

    - hocam !
    - efendim cocugum?
    - turgut ozal olmus!
    - nerde, nasıl, nerden duydun?
    - eeeee, camın onunden gecenler konusuyordu sanırım oyle bir sey (gonul gozuyle gordum anasını satiyim)
    - hmm ben bi gidip bakayim.

    hoca dersi birakip gitmis, butun arkadaslar bana sorular soruyordu ama cevaplayamıyordum. zira ben yine ankara' ya baglanmistim. ama baglan baglan mac oynanmadı. oyuncular soyunma odalarına geri donduler. hoca da sınıfa geri dondu derse devam ettik. ulan koskoca reisicumhur olmus, bjk maci birakmis biz dersi birakamadik. iste o gun and ictim baglac olan -ki ekini, dahi anlamindaki -de ekini, soru eki olan -mi ekini ayrı yazmaya.

    mac bir sure sonra tekrarlandı, 3-0 kazandık.
  • yaşım altıydı galiba (üşendim şimdi bakmaya tarihinden). televizyondan okumuştum haberde, "tuuurrguuutt özaalll öööllldüüü" diye... aynı gün hügo yayınlanmamıştı, ölüm haberlerine ayrıldığı için yayın akışı. oturup ağlamışlığım var, hügo yayınlanmadı diye.
  • besiktas bursaspor macina gitmistim. hayatimda gittigim ilk futbol musabakasiydi ve tatil edilmisti.
  • hugo'nun başlamasını bekliyordum. o günkü yayın akışı bu olaydan ötürü değiştiğinden hugo'yu izleyemeyince ölmesine çok üzülmüştüm. muhtemelen hugo ölse daha çok üzülürdüm. hugo'nun ve tolga abi'nin .mına konmadığı zamanlardı...
  • hayatımdaki en absürd hatıraya sahip olduğum gün heralde. sabah turgut özal öldü diye akşamki düğünde nikahtan sonra 7'den 77'e herkes 1 dakikalık saygı duruşuna geçmiş, ardından hayde hop diyerek göbek atmaya devam etmişti.
  • pirinç pilavı yiyordum televizyon başında ve tam kaşık ağzımdayken show tv'nin şu sikik haber jeneriğiyle hafızama kazınmıştır. her şey bir yana, istisnasız her pirinç pilavı yediğimde turgut özal geliyor aklıma, bu sebeple az yemeye çalışıyorum. yapacağın habere, jeneriğine sıçayım show tv; çocukluğumun içine ettin resmen. gördüğüm tüm nohut pilavcılar bana özal'ı hatırlatıyor lan.

    düzeltme: bağlantı güncellemesi
  • turbo sakız çiğneyip içinden çıkan araba resmini inceliyordum.
  • 17 nisan 1993, cumartesi.

    annem, babam ve ben arabayla seyir halindeyiz. babam cumartesi kalabalığına girmemek, kestirmeden gitmek adına bir yerlere sapıyor. sapmasıyla 4-5 saatlik araba esaretimiz başlıyor. hipodromun bulunduğu geniş caddenin başındayız. cadde geniş ama arabalar ilerlemiyor, bırakın ileri gitmeyi geri de dönemiyoruz, arada derede sıkışıp kalıyoruz. ne olduğunu anlayamadan geçen saatler... babamın aklına geliyor sonunda, at yarışlarında bir problem var herhalde diyor. bomba geliyor bizlerin aklına. milim milim ilerlerken insanların akın halinde hipodromdan çıktığını görüyoruz. saatler sonra evimize vardığımızda özal'ın öldüğü ve at yarışlarının yastan iptal edildiğini öğreniyoruz. benim hayatıma etkisiyse masumca pazartesi günü olacak olan matematik sınavımın da özal yası nedeniyle ertelenmesi beklentisi... ama matematik konusunun yas tutmadığını hemen akabinde, 2 gün içinde öğrenmiş oluyorum.
hesabın var mı? giriş yap