• gerçek kimliğiyle önce sabahta şimdi de vatanda yazdığı halde fark edilemeyen, gerçek adının altına sözlükte hepsi tek satırlık 10 madde bile bulunmayan, yarattığı tuğçe baran adlı sanal yazar sayesinde para kazanabilen, transfer teklifleri alan, oysa gerçek kimliği çok daha özenli ve güzel olan bayan yazar. bir s1m0ne ve "mr ceykil ms hide" vakası.
    sanal olanın gerçek olana zaferi!
  • vatan gazetesi yazarı mutlu tönbekici'nin yıllarca büründüğü içi dışı bir, inceden seksi, saf sarışın karakterdir. bence o haliyle okuması daha keyifliydi.
  • yazdığı son yazıya karşı şu şekilde bir cevap e-mail i dolasıp duran yazar şeysi..

    ekli yazınız bir şekilde elime ulaştı ve size bir iki satır yazmadan edemedim.
    32 yaşında ve 8 yıllık bir bankacıyım, son 5 senedir de yönetici
    olarak çalışıyorum. yazınızda takıldığım bölümlerin üzerinden bir bir
    gecmek isterdim ancak size ayıracak çok zamanım yok, ama öncelikle
    yazınızı cok aşağılayıcı ve saygısızca bulduğumu belirtmek
    istiyorum.
    evet doğru maaşımızı primlerimizi zamanında alıyoruz ancak tatil ve
    sıkıntı kısmına gelirsek pekte işler tahmin ettiğiniz gibi
    gitmiyor.şubelerinin kapılarını saat 17:00 da kapatan bankalarda daha
    sonra biz calışanlar genelde gec saatlere kadar işyerlerimizde kalmak
    ve siz müşterilerin gün içerisindeki işlemlerinin operasyonel
    taraflarını tamamlamak durumunda kalıyoruz. yine sizlere yenilikler
    sunmak, evinizde internet ve telefonla, sokakta atm ler ile vs.daha
    rahat hizmet alabilmeniz için çalışıyoruz.yada zamanında bizlere
    binbir sevimlilikle gelerek aldığınız kredi ile sahip olduğunuz evin
    ya da arabanın daha sonra taksitlerini ödeyemediğinizde arkanızı
    toplamaya çalışıyoruz, ve bunu için hafta sonlarımızı harcamamız
    gerekebiliyor. yada siz müşterilerimiz gece atm den para çekebilsin
    diye nöbetçi bankacı arkadaşlarımız gecenin saat 03:00 de para biten
    atm lere para doldurmak için bütün ülkede cirit atıyor, yazı işleri
    müdürünüz ödemeyi unuttuğu elektrik faturasını telefon bankacılığı
    ile sabahın 05:00 de ödemek için aradığında yine bu sıkıcı bankacılar
    telefonu açıyor.bu gectiğimiz bayram birçok kişi 9 gün tatil yaparken
    ben ve ekibim malesef 10/02 tarihinde işlerimizin başında sizlere
    hizmet sunmaya çalışıyorduk, yani sizlerden pek farkımız yoktu. eğer
    bunların bizim için sıkıntı olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz,
    biz de mesleğimizi zevkle yapıyoruz.

    bankacıları sıkıcı olarak tanıtmışsınız,
    size kendimle ilgili bir iki şey geçmek istiyorum, bir bankacı örneği
    olsun diye,
    liseyi özel bir kolejde, üniversiteyi yurt dışında okudum, eski bir
    milli yüzücü ve sutopçuyum, windsurf ve snowboardu profesyonel olarak
    yapıyor ve yarışlara katılıyorum ancak bu arada yarışmasamda 20
    yıllık kayakçı ve 8 yıllık wakeboardcuyum da, 25 yıldır piyano
    çalabiliyor, 25 yıldır ata binebiliyorum, bu yıl kaçırdığım bir film
    bile yok, 2003 yılında şu iki ay içerisinde 5 tiyatro oyununa, gecen
    yıl 2 bale 2 opera ya gittim, 2 yabancı dil biliyorum ve
    sandığınızın aksine eşim bir bankacı değil ünlü bir model ve
    tiyatrocu , ve müsade ederseniz döllenme zamanımız yada bunu kiminle
    ne zaman yaptığımız da sizi hic ilgilendirmiyor.( yazınız da
    bankacılar genelde erkek gibi algılanıyor, bu da ben ce
    hemcinslerinize yapmış olduğunuz bir ayıp), gecen yıl 7 adet kitap
    okudum, offroad ve motor sporları da haftasonları hobilerim arasında,
    bir yamaha r6 yarış motorsikletim var ve yazları takım elbisemle
    işime gelmek bana çok zevk veriyor ve cevremde benim gibi yüzlerce
    bankacı var, kısacası yazınızın aksine biz bankacılar bircok
    meslekteki insanlara göre gayet sosyal ve eğlenceli insanlardır.

    döllemek, pörtletmek gibi deyimleri kullanarak ta kendinize televole,
    yada benzeri bir magazin programı ile daha iyi bir kariyer
    çizebileceğinizi düşünüyorum.

    yazınızda kısmen katıldığım bir bölüm olduğunu açık yüreklilikle
    söylemek istiyorum

    genelleme yapmak doğru olmayacaktır ama siz şöyle demişsiniz
    "memlekette ne kadar hergele varsa hepsi de gazeteci olmuş anasını
    seveyim",

    memleketimizde çok iyi gazetecilerimiz var doğru ama malesef
    aralarında sizinde belirttiğiniz gibi bazı çürükler çıkıyor.

    saygılarımla.

    sarp akkartal
    bankaci
  • yazı cevabına da şu şekilde kontra-cevap verdiği yönünde e-mail ler de dolaşıyor bu kalemşörün..

    öyle tahmin ediyorum ki bankacılar beni buldukları ilk yerde çiğ çiğ yiyecekler... böyle üzerime biraz zeytinyağı limon döküp...
    tamam arkadaşlar. bütün sözlerimi geri alıyorum.
    bankacılar sıkıcı insanlar değil!
    ben, tanıdığım 20- 25 bankacıdan yola çıkarak yazmıştım o yazıyı... sıkıcı bankacıların hepsi tesadüfen beni bulmuş demek ki.. yazımda da bunu belirtmiştim aslında ama atlamışsınız.. üstelik etrafımda en az bu kadar da sıkıcı gazeteci, öğretmen, grafiker var.
    yoksa ben biliyorum büyük bir çoğunluğunuz dünya tatlısı, sempatik, neşeli, kültürlü, aktif dinamik, uygar, cici insanlarsınız. sizden gelen 1109 son derece "kibar" e-postadan görebildiğim kadarıyla aynı zamanda mizah anlayışınız da son derece gelişkin. özeleştiri yeteneğiniz hele müthiş, müthiş!
    kısacası ben büyük bir hata yapmışım. meğer sizler de bayram ve hafta sonu tatilinde çalışıyormuşsunuz. meğer sizler de bizler gibi geç saatlere kadar çalışıyormuşsunuz. meğer sizlerin de üzerinde büyyyük bir stres varmış.
    hepinizden özür dilerim.
    kibar e-mektuplarınızı göndermeyi artık kesebilirsiniz. beni mahkemeye de vermenize gerek yok. benim cezamı verdiler buradan hiç merak etmeyin.. genel yayın yönetmenimiz tayfun devecioğlu yarım saat boyunca beni azarladı... sonraki yarım saatte de bana öğüt verdi. kendimi en yakın kalorifer borusuna asmamak için zor tuttum.
    esasında sizleri gayet iyi anlıyorum. işinizi büyük bir titizlikle yapmak zorundasınız. tek bir kuruş açık verdiğiniz zaman hesaplarda başınıza dünya kadar iş açılıyor. bütün gün müşteri kaprisi çekmek zorundasınız. türkiye ekonomisi sizlerin başarınıza bağlı. eyvallah anlıyorum. ben zaten "bankacılık kadar rahat başka iş de görmedim" demedim.. bana bunları tek tek saymanıza gerek yok. her işin zorlukları var, sizin işiniz daha zor.. kabul.
    fakat niye bu kadar gerginsiniz ki..
    beni niye ciddiye alıyorsunuz ki... sizlerin mektuplarınızda belirttiğiniz gibi ben cahil, cühela, edepsiz, kötü, tembel, ne dediği belli olmayan gazeteci müsveddesinin tekiyim... bu kadar aşağıladığınız bir insanın laflarından neden bu kadar alınıyorsunuz anlamış değilim.
    üstelik ne dolandırıcı dedim, ne ahlaksız dedim, ne yalancı dedim sizler için...
    bankacılık mesleğine tek bir kelime etmemişken ben, sizler gazetecilik mesleğine bol bol vurmuşsunuz bu arada bunu da belirteyim.. "o...'lar bir araya gelmiş gazete çıkartıyor" lafı "sıkıcı" lafından daha büyük bir hakarettir. okuduğunuz "bizınız edmistireyşınlarda" bu okutulmamış olabilir ama ben size hatırlatayım.
    sarp beyciğim. sizin de gözlerinizden öperim. e-mail zinciri oluşturma yeteneğinize hayran kalmamak mümkün değil. bankacı ayaklandırma ödülünüzü bir ara gelin de vereyim. aktif, dinamik spor hayatınızda da başarılar. bravo valla... parti kursanız tek başına iktidar olursunuz...
  • maalesef kendisinin gerçek bir kişilik olmadığını yapmış olduğum yuksek teknolojik araştırmalar sayesinde öğrenmiş bulunmaktayım. yerinizden kalkmadan "tuğçe baran gerçek mi?" sorusunun yanıtı için:
    (bkz: osym.gov.tr) --> osys numarasi arat : tuğçe baran --> sonuç: oyle bir insan yok!!
    (bkz: osym.gov.tr) --> osys numarasi arat : mutlu tonbekici --> sonuç: oyle bir insan var!!

    ayrıca bu osym fasilitesiyle arkadaşlarınızın doğumgünlerini öğrenebilirsiniz de...
  • sanal bi karakter olduğunu az önce öğrendiğimde "nası yaa" tepkisi verip hafiften hayalkırıklığına uğradığım yazar. oysa ne hayallerim vardı.
    (bkz: kızımız olacaktı)
  • sanal ya da gercek olmasinin bir yerden sonra hicbir oneminin olmadigini dusundurten yazar, hayalet, kizcagiz, kadin, bridget, ayse, veya selahattin..
    satirlar kimin elinden cikarsa ciksin, ciddi olsun olmasin 16 ekim 2004 tarihli yazisinda "akupunkturcu soyun dedi icimde g-string vardi hayallah!" temasina poposunu koklayan dobermanlari ve balkabagi tatlisi ironisini sokusturmus olmasi artik okura neden "iyk", "öğh", "yeter", bu ne be , dedirtmesin ki..
    ayse arman in seks hayatindan, tugce baran in poposundan bir pazar sabahi ne kadar keyif alinmalidir?
    nur cintayin bilmemnerde yedigi yagli kebaplarin tadi bizim de damagimizda kalmalı mıdır?
    bu kadinlarin beyinlere yaptigi umarsiz saldiri nasil engellenir?
    bittim ben.
  • vakti zamanında müziksiz kafe ile ilgili muazzam bir yazı yazmış olan yazar. şu adresten ulaşılabilir: http://haber.gazetevatan.com/0/124539/4/haber
    kaybolma ihtimaline karşı şuraya da copy paste yapıyorum:

    -----
    söke milas arasındaki bafa gölü’nün kuzey tarafında, yani tatilcilerimizin geçip gittiği yönün tam tersi tarafında, “kapkırı” köyündeyiz. kimisi “kapıkırı” da diyor. kısmetimize her gün başka bir şey düşüyor. bir şehir, bir köy, bir şehir bir köy dolanıp duruyoruz.. memleket büyük, memleket geniş, memleket güzel.

    kapkırı, öz hakiki bir köy. etraftaki tarihi kalıntılar sebebiyle bir takım pansiyonlar açılmış açılmasına ama köy çok şükür köylüğünden bir şey yitirmemiş. eşeğiyle, horozuyla, guguklayıp duran kumrularıyla (onların da mevsimi fena açıldı.. bir flört bir flört..) ağaç altında yemeni satan ve gelen geçen çocuklara nedendir bilinmez ha bire bağıran yaşlı teyzesiyle tam bir köy..

    şu an saat 17.09 ve hayatımda duyduğum en acayip ezanı dinlemekteyim. hoca efendinin az sonra uyuya kalacak gibi bir hali var. bizim istanbul’daki her geçen gün daha bir nağmelenen, daha bir -kimse kızmasın ama- “gazinolaşan” (bütün müezzinler birer mahsun kırmızıgül olma sevdasında..) ezanlara kıyasla iddiasız, sakin ve sempatik. (bu yaptığım yorumdan rica ederim din düşmanlığı mesajı çıkmasın. ezana karşı değilim, yeri geldiğinde beni çok da etkiler ama camilerin hoparlörlerinden her geçen gün daha çok açıldığı ve ezan okunurken tek kelime etmenin mümkün olmadığı ve müezzinlerin birbirleriyle tuhaf bir rekabet içinde olduğu da başka bir gerçek.. çocukluğumun davudi sesli ve mütevazı müezzinlerini özlüyorum.)

    şunu anladım ki gönlüm köyden yana.. bir saatir bir inek bağırıp duruyor, neredeyse kafamı şişirdi diyeceğim ama inek mö’lemesini, eşek anırmasını bin kere, yüz bin kere cıstak, otomobil, kamyonet, çöp arabası, seçim anonsu, cep telefonu seslerine tercih ederim.

    yüz tane horoz aynı anda ötsün ama lütfen müzik adı altında bir takım detone kadınların bögürmesine, bir takım cırlak sesli erkeklerin inlemesine maruz kalmayayım. bu ülke beni müzikten de bu kadar tiksindirdi yani. (ülkenin de çok umuruydu..) bazen düşünüyorum genel bir sağırlık söz konusu olabilir mi? yani bu kadar gürültüye nasıl tahammül ediyoruz milletçek anlamakta güçlük çekiyorum. kulakları duyan bir tek ben varmışım gibi geliyor bazen. beni yerimden hoplatan bir takım sesler bakıyorum kimsenin keyfini kaçırmıyor. sokaklar cayır cayır, arabalar gümbür gümbür, evler cozur cozur.. sonra gidiliyor bir takım kafelere, bir takım lokantalara, bir takım sosyete kulübü adı altında pazarlanan boğaz kenarındaki aksaray düğün sarayı tadındaki “gazinolara” ve aynı gürültü yedi kat daha yüksek bir şekilde dinleniliyor, üstelik bir araba dolusu da para veriliyor..

    çok bilmiş bir arkadaşım şu yorumu yapmıştı: “senin gürültü dediğin o müzikler konuşmayı engelliyor. bu sayede insanların aptallığı daha geç anlaşılıyor. bu da bir sürü tahammül edilmez zeka seviyesinde olan insanın o zekalarına ve kültürsüzlüklerine rağmen kendilerine birilerini bulmasına yarıyor.”

    pek ekşi bir yorum ama katılmamak mümkün değil.. yine de kulak denilen bir şey benden başka kimsede yok mudur? müziksiz lokanta, müziksiz kafe, hatta müziksiz bar açmayı düşünen kimse çıkmayacak mı? köy filozofu da olduk çıktık...
    -----
  • logo(?)sundaki surat internet sitelerinden birinde beğenilip seçilmiş bir fotoğraf olmanın dışında hiçbir anlam ifade etmeyen bir grafik olan sanal yazar
  • sabah'in günaydin ekinde tugce baranin günlüğü isimli köşeyi yazan kişi... zaten başkasi yazsa ayip olurdu... ferhat'la da yatmışlar, başarılaroının devamını diliyor, spor salonundan sponsorluk geleceği günleri umutla bekliyoruz...
hesabın var mı? giriş yap