• kitabin basinda anlatildigi gibi morrie als hastaligina tutulan yani dusunme kapasitesinde bir gerileme olmadan sinir sistemindeki bozulmalardan dolayi kaslarini oynatamayacak duruma gelecek ve ardindan lokmalari dahi cignemeyi basaramayacak olan birinin **gercek** hikayesi.

    hikaye ilk olarak ted koppelin dateline isimli, bizde eskiden ugur dundar'in yaptigina benzer, alelade insanlari ve yasamlarini anlatan belgesel nitelikli programda yer alir. dateline'da aralikli olarak morrie'nin hastaliginin degisik evrelerini ve diyeceklerini gostermek icin 3 kez yer alir. ucuncusu olumunden iki hafta oncedir. abd morrie'nin yasamdan ogrendiklerini ve ogretmek istediklerini gitgide zayiflayan sesi esliginde takip eder.

    kitabin yazari mitch albom edebiyat yazari degil, bir gazetenin spor muhabiri veya yazaridir. egitimli bir muhabirdir. sosyoloji hocasi olan morrie'i dateline'da gorur ve en azindan vicdanini rahatlatmak icin hocasina bir telefon etmesi gerektigini hisseder. telefon edince hocasinin gosterdigi yakinliktan etkilenip kendisini gormeye gitmeye karar verir ve tuesdays with morrie kitabi dogar.

    olum uzerinde dusunulmesi gereken ciddi bir sey. insanlar olumu yasamlarindan oteledikce yani hic olmeyecekmis gibi yasadikca yani bencilce, kabaca, cevrelerindeki canlilara ve cevrelerindeki diger insanlara sanki hepimizin sonu malum degilmiscesine, bu oyunun en sonunda en oldugunu bilmiyorcasina, kendi hirslarina, evrimimizden kalma surungen yonlerine, korkakliklarina, komplekslerine maglup sekilde davrandikca yasam hepimiz icin kotulesiyor. ayni insanlar olumu bildikce yasami cevrelerine guzellestiriyorlar. olum onlari aydinlatan ve dunyayi guzellestiren bir isik oluyor.

    olumun en aci tarafi erken veya gec de olsa aydinlanmis bu insanlari bizden ayirmasi ve geride gelismesini tamamlayacak olan veya tamamlayamayacak olan bir grup insanla bizi basbasa birakmasi.

    yas ilerledikce ve tecrubemiz de gun ve gun arttikca beklentiler ve istekler rafine oluyor, eskiden herseyi yutan bunye icin salatadaki sosun ve yagin onem kazanmasina benzer sekilde insanlardan da beklentisi detaylaniyor. belli bir noktaya belli bir sure icinde gelemeyenlerle beraber yasamak zor. ister istemez anlayan-goren ve kiymet bilenler ile digerlerini ayirmak zorunlu oluyor.

    bu hikayeler yasamdaki guzel insanlarin varligina isaret ettiginden onemli, cevremizde bulamasak da bir gun kapimizi mitch gibi koppel gibi morrie gibi calan adamlar olabilir. hic beklenmedik sekilde. hikayelerin bu kadar cok ilgiyle karsilanmasi da arayista pek de yalniz olmadigimizi gosteriyor.

    morrie ile yapilan dateline programindan bir bolum icin
    http://www.youtube.com/…dcnl2o385gw&feature=related
  • her izlediğimde öğretmen olmaya karar verdiğim film..
    eğer mitch gibiyseniz film sizi tam onikiden vurur..insan duygularını saklarken,kendinden,insanlardan kaçarken kaybolduğunu farkettiği an kendini,ruhunu nereye koyduğu unutur ve hayatın o hızlı temposunda aramaya zamanı bile olmaz..işte böyle bir anda karşınıza morrie gibi biri çıkıyorsa evet kesinlikle şanslı bir insansınız demektir..

    herkes bu filmi izlemeli bence;hatta size olumlu sonucunu somut olarak vaad ediyorum:
    film sonunda aynaya,gözlerinize bakın;gözyaşı varsa morrie'nin iyi bir öğrencisi oldunuz demektir!!
  • ''nasıl ölüneceğini biliyorsan,nasıl yaşanacağını da biliyorsun demektir..''
  • halka açık yerlerde okunmaması daha sağlıklı olabilecek kitap. *
    http://video.google.com/…docid=3863455317235235085#

    kitapta bahsedilen şarkı: (bkz: the very thought of you)
  • orta kalınlıkta bir kitabı bile 3 ayda okuyan ben, bu kitabı 2 günde bitiriverdim. her ne kadar edebi olarak zayıf olsa da, gerçekten etkileyici bir kitap. başucunda durup, ara sıra okunması gerekenlerden...
    bu kitabı okuduktan sonra "neden benim de bir morrie'm yok" diye düşündüm..

    beni çok etkileyen, son sayfadan bir paragrafı da yazayım, (kitabı okumayı düşünenler için spoiler olabilir) :
    "hiç gerçekten bir öğretmeniniz oldu mu? sizi saf ve yontulmamış bir mücevhermiş gibi görüp, bilgelikle onurlu bir ışıltıya dönüştürmek isteyen? eğer böylesi öğretmenlere ulaşan yolu bulacak kadar talihiniz olursa, dönüş yolunu bulacak kadar da talihiniz olacaktır. bu bazen sadece zihninizde cereyen eder. bazen de onların yatak ucunda."

    son olarak, morrie'yi mori, chicago'yu şikago olarak çeviren çevirmene sevgilerimi(!) sunuyorum.
  • nasıl bu kadar az entry girildiğine inanamadığım kitap. tek açıklaması inceliğine gore fiyatının pahali olması olabilir. *

    gerçek olaydan yola çıkmış ve ölmek üzere olan bilge bir insandan harikulade hayat dersleri içeren bir kitap. mutlaka okuyun.
  • uzun zaman önce kitabını okuduğum, bu gecenin 4’ünde filmini izlediğim, gözlerimi içinde barındırdığı duygu suyuyla yıkayan harika bir eser. daha ne diyebilirim bilmiyorum. kelimelerimin olmamışlığıyla sahip olduğu değeri lekelemek istemiyorum. kalbime dokunan o nükteleri tüm berraklığıyla buraya bırakıyorum.

    --- spoiler ---

    *not letting ourselves be loved because we're too afraid of giving ourselves to someone we might lose.

    *love is the only rational act.

    *love each other or die.

    *yes, the tension of opposites. we learn from what hurts us, as much as what loves us, you know?

    *death ends a life, not a relationship.
    --- spoiler ---
  • "birbirimizi sevmeli ya da ölmeliyiz." mısrası ile vefa kavramını birleştiren film. kitabı da varmış ama okumadım.
    *görsel
    birçoğumuzun vefa borcu vardır ya da vefa beklediğimiz birileri. görüşmeyeli uzun zaman olmuşsa bunca zaman aramadığın sormadığın için utanırsın aramak istesen de arayamazsın çoğu zaman.
    vefanın sadece bir semt adı olmadığını anlatan film sevmek, sevilmek, yaşlılık üzerine.
    "sevmekten korkuyoruz. kaybedeceğimiz birine kalbimizi vermekten korkuyoruz. " morrie bunları söylerken babasından göremediği sevgiyi dillendiriyor. kimi anne babasından kimi eşinden, sevdiğinden, arkadaşından sevgi yoksunluğu çekiyor. herkesin ağzına pelesenk olmuş bir sözcük sevgi, çoğu zaman adı var kendi yok.

    "aşk her zaman kazanır. "
    "sevgi tek mantıklı eylemdir. içeri girmesine izin ver. "
    izin verdik ama neden kazanamıyoruz diyorsanız ona da cevabı var morrie'nin: "henüz vakti gelmemiştir." diyor.

    morrie kadar sevilen, iz bırakan, hayranlık uyandıran biri olmayı istemek gayet doğal.
  • "birgün herkes ölecek. sen bile!"
  • universite vize ödevi icin okuduğum kitaplardan biriydi.

    hayat ile ilgili aslında hepimizin bildiği fakat anlamaktan, uygulamaktan kacindigimiz şeyleri basit bir dil ile size tekrar anlatan bir kitap; okuması keyifli ama hayatımda hiç unutmadığım kitaplardan biri desem yalan söylemiş olurum. yine de üzerinde düşünerek okumak gerekli.

    sevdiginiz biri konuşurken onu can kulağı ile dinlemenin önemi, kendimizi doğanın bir parçası olarak görürsek ölümden daha az korkacagimiz gerçeği, mükemmel bir günün aslında gayet basit bir şekilde yaşanabileceğibi unutmamak, ailenin ve sevgi vermenin önemi gibi kısımları hala aklimdadir.
hesabın var mı? giriş yap