• bir dunya devi hikayesi daha azim/israr/orospu cocuklugu üçlemesi ile sonuçlandı.
    ulan bir sirketi de dualarla, alkışlarla, hamdusenalarla büyütün bee!
    yazık. vallahi sinirimden filmi beğendim bile diyemiyorum...
    demek oluyor ki; açgözlülük etmedikçe, kaliteden ödün vermedikçe, ekip arkadaşlarını sikmedikçe bi halt başaramıyor insanoğlu...
    ulan mc! madem bu terbiyesizlikleri yaptın, paraları gömdün! en azından hamburger diye amonyaklı tendon, doku, yag kütlesi yedirmeseydin yıllarca bize ! pissss!
  • amerika'nın fırsatlar ülkesi tarafını gösteren filmdir. ancak film bu düzeni kutsuyor mu yoksa eleştirel bir yerde mi duruyor onu anlayamadım.
    roy kroc'un bu iş için nasıl çalıştığını ve adeta hayatını buna adadığını izlerken bir yandan da yaptıkları işe ve müşteriye daha saygılı, gerekirse büyüyüp zenginleşmeyelim ama öz saygımızı kaybetmeden bu işi yapalım diyen daha içten mcdonald kardeşlerin kroc tarafından nasıl aşağılandığını ve mcdonald's'ın ellerinden gittiğini görüyoruz.
    iş dünyasının vahşiliği ile ilgili filmden akılda kalan en çarpıcı cümle roy kroc'un mac mcdonald'a dediği '' yanımda iş yapan birisi boğuluyor olsa ağzında bi de ben hortum sokarım, sen bunu diyebilir misin?'' sözü.
    filmi izleyince aklıma steinbeck'in ''sosyalizm köklerini amerika'da bulamaz; çünkü fakirler burada kendilerini sömürülen bir sınıf olarak değil, geçici olarak sıkıntı yaşayan milyonerler olarak görmektedir.'' sözü aklıma geldi.

    bunların haricinde filmi sinematografik açıdan genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. o dönemin havasını vermekte de oldukça başarılı olmuş.
  • kaliteden ödün vermemek için daha az kazanmaya razı olan adamların restoranının nasıl hayvansal yağ hamuru ve amonyaktan mamul bulamaçları köfte diye iteleyen bir yere dönüşmesinin hazin öyküsü. olm michael keaton'ın yardım teklifi kabul edilir mi lan? hiç mi beetlejuice izlemediniz? burada detaylı bir incelemesi mevcut.
  • --- spoiler ---

    the social network tadi aldigim film olmustur kendisi. dick ve mac kardeslerin ray kroc tarafindan nasil alt edildigini anlatiyor. filmde basarinin anahtari olarak "persistence", yani israrcilik/azim gosteriliyor. ancak bu tarz filmleri izledikce sanirim biraz da kotu insan olmak gerekiyor diye dusunuyor insan. steve jobs'in ordan burdan gordugu teknolojileri araklamasi, apple'in ilk haline gerekli payeyi vermemesi; zuckerberg'in facebook'un fikir babalarini ve ilk baslarda parayi saglayan arkadasini satisi; simdi de ray kroc'un mc donald's ismini bulan ve hamburgerciyi ilk acan dick ve maurice mcdonald kardesleri kaziklamasi. hayir yani adamlari o kadar kazikladin ettin, isim haklarini bile ellerinden mcdonald's icin uc kurus sayilabilecek bi paraya aldin tamam da, gidip adamlarin tam karsisina dukkan acmak da neyin nesi? dick ve maurice kardesler kendileri genisletselerdi isleri belki bu kadar basarili olamazlardi ama, muhtemelen kalite de bu kadar yerlerde olmazdi.

    --- spoiler ---
  • "bizim büyük dedenin şimdiki maslak'ta bostan tarlaları varmış da, buradan bir bok olmaz diyerek satıp yerine iki inek almışlar" konulu yazıklanmalarda çıtayı epey yükseltmiş film. siz bir de dick ve mac mcdonald'ın torunlarını düşünün. haftada bir dedelerin mezarlarına işemiyorlarsa ne olayım.
  • ray kroc'un nasıl orospu çocuğu olduğunu anlatan film. para kazanıyor. kazandığı kaba pisliyor. para kazandıktan sonra karısını aldatıp, aldattığı kişiyle evleniyor.
  • --- spoiler ---

    filmi ilk izlerken ray kroc'u tutuyordum. ulan adam o kadar fikir getiriyor ama bu herifler her boka hayır diyor diye. ama sonra gördüm ki ray kroc tam bir orospu çocuğuymuş. bırak o adamlar da kendi kurdukları şubeyi işletsin ve mutlu mesut yaşayıp gitsinler. ama yok illa küçük esnafı batıracak oç. yüzlerce şubeye ulaşmıssın ama sana rakip olamayacak iki adamın ortak işlettiği büfeyle uğraşıyorsun aq. çok doldum bu adama karşı. daha da mcdonalds'a gitmem.*
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    ray ne ara karısına, bir kuruş vermektense ölmeyi tercih edecek kadar öfke doldu anlaşılmamış. anladığım kadarıyla biraz açıklamak isterim.

    ray, elindekiyle yetinmeyen, her zaman daha fazlasını isteyen ve en önemlisi bunu düşleyen biri. hayata bakışı fırsatlar yakalamak ve değerlendirmek üzerine kurulu. karısı ise tam tersi. güvenliğine düşkün, sakin, elindekiyle yetinmek isteyen, küçük lokal dünyasında davetlere gitmek, eşi ve arkadaşlarıyla vakit geçirmek gibi meşgalelerle mutlu olan biri. kocasına, bu güzel ev bile yetmiyor sana, hiç durmayacak mısın daha fazlasını istemekten diye yakınıyor. çift arasında tam bi iki ayrı dünya durumu var yani. hayatı algılayış ve hayattan beklentiler böylesine farklı ise ortak bi yaşamdan bahsedilemez.

    ray bunun farkında esasen, eşiyle birlikte işe aldığı yahudi incil satıcısından karısına müthiş bi hayranlıkla bahsediyor. ne güzel tam bi takım gibiydiler diyor, hem de defalarca. yani aslında keşke biz de öyle olsak senle diyor. çünkü ortada ona göre onu zorla bazı ortamlara sokan, girişimlerini ve mücadelesini takdir etmeyen, yapmak istediklerini eleştirerek başka talepleri olan, onun olası ilerlemesini durduran biri eşi. çünkü kadın ve adam hayatta aynı yerde durmuyorlar, aynı manzaraya bakmıyorlar, aynı şeylerden zevk almıyorlar.

    ray, lokantada karşılaştığı diğer kadınla tanışınca, o kadının kendisi gibi girişimci halleri, fikir üretme hevesi onu büyülüyor. hele kadın da kendisinden hoşlanıp, onun bugüne kadar belki de hiç övülmemiş hırslı haline övgüler yağdırınca çat diye elektrikler yanıyor. ray daha iyi anlıyor ne istediğini veya istemediğini. aslında eşinin onu durduran biri olduğu düşüncesine daha da kapılıyor. evinde hep kendini ispat etmek, yalanlar söylemek(çünkü hırsı uğruna evini bile harcayacak oluşuna ortak olan bi partneri yok) ve güvenilir olmak için mutlaka önce voleyi vurmak zorunda.

    işte boşanma kararı ve baştan var ettiği mcdonalds rüyasından da tek kuruş vermeme isteği bu anlama geliyor aslında. bu öfke de değil. yani evi ve diğer her şeyi bırakıyor zaten karısına. amacı eziyet etmek, beş kurussuz bırakmak da değil. sadece onu bu yolda hiç desteklemeyen eşini, tek başına bunca yol kattettirdiği şirketten pay vermeye değer görmemesi.

    aslında bu markanın, konseptin yaratıcısı kardeşleri de nasıl içi yanmadan ezip gectiğine dair bi ipucu bize. adam her şeyin kendisinin başarısı olduğunu düşünüyor çünkü. ona göre ismin büyüsünü o fark etti, o başardı, o büyüttü. adam fikir sahiplerine rağmen işi büyüttüğünü düşünecek kadar fikre değil sonrasındaki azim ve her şeyi göze alacak kararlılığa değer veriyor.

    elbette ben aynı fikirde değilim ve küfürlerle izledim o ayrı. * ben sadece adamın ve filmin bakış açısını göstermek istedim. yoksa izledikten sonra donalds kardeşler anısına mcdonalds a gidip bi menü mü gömsem, yoksa ray'e öfkemden markayı boykot edip, türk usulü tavşan dağa küsmüs dağın dötünde değil prensibiyle fırında hamburger mi yaksam bilemedim akdjala.

    --- spoiler ---
  • bu akşam izlediğim, beni değişik duygulara sürüklemiş film.
    ben bu filmden şunu çıkardım. para kazanmak istiyorsan öncelikle aybaşında maaşım yatsın kafasından kurtulup ipleri eline alacaksın. memur kafasıyla kimse servet yapamaz.
  • michael keaton'ın oyunculuğuna hayran kalmamak elde değil. bir orospu çocuğunu bundan daha iyi oynayamazdı.
hesabın var mı? giriş yap