• yönetmeni, filmin konusunu, oyunculuk kabiliyetini, 68 kuşağını ve filmin mesajını bir kenara bırakarak bu filmin beni bambaşka bir açıdan sarstığını itiraf etmek isterim.
    bir kere filmin çekildiği o ev, bana kendi evimi kişiliksiz bir katalog evi gibi hissettirdi. evde önemli olan temizlik, hijyen değilmiş meğerse, mobilyaların rengi de değilmiş. evde önemli olan o eve kişiliğinin yansımış olmasıymış. kalıplara bağlı olmadan koyu yeşil bir duvar, kadife perdeler, kırık fayanslı bir mutfakta bantla yapıştırılmış posterler çok daha fazla -evim- duygusu hissettiriyor insana.

    --- spoiler ---
    sonra salona tüllerden çadır kurmak....
    çocukken en sevdiğim şeydi, şimdi niye engeller olsun ki? ev benim tül benim.
    küvette uyuyunca ölünmüyormuş mesela..
    hayatta bir müzeyi koşarak geçme gibi ütopik hayallerim niye olmadı? oldu da sallamadım mı yoksa?
    üçü sevişmiş sevişmemiş derdim bu değil. o kadar özgürdüler ki dört duvar içinde. yoz bir ortam sayılsa bile huzurlu ve fazlasıyla özgür hissettim onları çöpten yemek ararken, donsuz merdivenlerden koşarken gördüğümde. en kıymetli şeyden, zamandan limitsizce vardı ellerinde.
    --- spoiler ---

    yogaymış, spa masajıymış, bunlar hikaye..
    kafam en az onların ki kadar dumanlanmış çıktım filmden. bin kez psikologa terapiye gitmişcesine bir rahatlama tüm bünyemde.

    bu film bana dört dev boy cerceveye, evi cart sarıya boyamaya, boyarken heryeri batırmama, kırmızı kovalar alıp eve saçmama, kitapları sepetlere doldurmama mal oldu.
    ama iyi oldu, dört duvarla birlikte ben de nefes aldım. salonda yerde yattım,çeşmeden su içtim. evde saçıma çiçekler taktım. çeyizlerden sabahlığımı çıkardım, tezgahta karpuz kırıp yedim, balkona yatıp yıldızları seyrettim ama mesaj olayını abartıp lavaboya da işemedim.
  • bugune kadar gordugum en anlamli kizginligi gosteren filmdir.

    filmin sonlarina dogru kardesler amerikali misafirlerine "we love you very much!" derler, biraz da merhametli bir ses tonuyla. amerikali bagirir: "i don't want you to love me very much, i just want you to love me!"

    o gun bugundur "seni cok seviyorum" dememeye calisirim kimseye, o "cok" kelimesi butun anlami basitlestiriyor cunku. miktari yukseltmeye yarayan sey aslinda ufaltiyor. filme saygim, hersey bir yana, bu yuzdendir iste.
  • "ensest nerede var. ikizler arasinda ensestten bahsetmek tuhaf degil mi?dokuz ay ayni rahmi paylasiyorlar. o da bayagi ciddi bir ensest. en dogal ve masum sey olan ciplakligin hala boyle puriten tepkilerle karsilasmasi sasirtici. filanca sahnede illa da vucutlari ciplak gostermek gerekli miydi diye sordular. acaba ayni soruyu yuzlerce nü yapan picasso'ya sorarlar miydi? ya da rubens'e, michael pitt'in vucudunda mustehcen olan ne?"
    bernardo bertolucci
  • ikizlerin tuhaf ilişkisinin ensesten ziyade matthew karakterinin gözlemlediği gibi hala çocuk olmalarından kaynaklandığını, çıplaklığı ve cinselliği bir oyun olarak algıladıklarını sanıyorum. eva yaptıklarının yanlışlığının bilincinde, ailesi öğrenirse intihar edeceğini söylüyor, ama bunu sanki, mastürbasyonu keşfedip yaptıktan sonra pişman olan ve her defasında suçluluk duyan bir çocuk edasıyla dile getiriyor.
  • doğru tespitler içieren bir de izleyen herkesi öyle ya da böyle kendine çekip bağlayan filmdir.

    spoiler ama tek cümlelik.

    filmde benim için en vurucu nokta matthew'un "seni seviyorum" ile ilgili yaptığı tespittir. matthew der ki ben de seni seviyorum ile seni seviyorum aynı değildir. hayatımda duyduğum en doğru ve anlamlı tespit olabilir.

    hepimizin ben de seni seviyorum diyip seni seviyorum diyemediği partnerleri ve hepimize ben de seni seviyorum diyip seni seviyorum diyemeyen partnerleri vardır. hep sinir olursunuz siz seni seviyorum dedikten sonra onun sadece ben de seni seviyorum demesine çünkü bilirsiniz sadece cevap vermek için vermiştir.

    siz onu o an seversiniz ama o sizi sevmez.
  • bir muzun üç kişiye nasıl eşit paylaştırılacağını öğreten,hiç de dandik olmayan bertolucci filmi
  • ikiz kız kardeşe sahip birisi olarak izlediğimde dağıldığım film. napıyorsunuz olum, ne ayaksınız siz lan?

    20 yaşına bastığında bile evde çıplak gezmek normal midir, enseste mi girer? kardeşin olmak kaydıyla bir kızın her yerini ömür boyunca görme hakkına sahip olunur mu?

    20 yaşına girdiğinizde elbette artık çocuk değilsiniz. iki taraf da ergenliğin son dönemlerine gelen iki bireydir ve buna rağmen çok doğal bir şekilde çıplak dolaşmak bence anormaldir. benim bakış açıma göre normal olan utancından yerin dibine girmektir.

    çünkü bebeklikte ve çocukluk döneminde, 90'ların ortalarına kadar bilgisayar ve internet henüz avama inmediği için bazı şeylerden birhaberdik. cinsel organ nedir, hangisidir, işlevi nelerdir gibi soruları cevaplamayı bırakın haberimiz bile yoktu. 3-4 yaşında kadar annem küveti doldurunca iki iş olmasın diye bizi birlikte yıkardı çamaşır gibi... o zamanlar çocuktuk ve cinsellik gibi bir başlık kafada açılmamıştı. denizden geldiğimizde hurraa duş alırdık... annem bizi yıkarken babamın magazin muhabiri gibi çektiği o fotoğraflara şimdi bakınca gülüyoruz elbette. çünkü benim saçlarım uzun onunkiler kısaydı falan. ama...

    ortaokul başladığında işin içine ergenlik girince bazı şeyler bir daha değişmemek üzere tarihe karıştı. en basiti artık birlikte yıkanmıyorduk... porno dergileri ve filmleri ondan saklıyordum. elbette görmesini istemiyordum. o da doğal olarak kendi kız arkadaşlarıyla konuştuğu özel şeyleri bana anlatmıyordu. bunlar büyüme sürecinin getirisi olan çok doğal şeyler. bunun aynı rahimi paylaşmakla hiçbir ilgisi yok kusura bakmayın.

    şöyle de bir gerçek var, 20'lere basıp ergenliği tamamlayınca ortaokul ve lise dönemindeki çeşitli tripler de tarihe karışıyor. mesela ben duştayken bir şey almak için vs tuvalete girmek istediğinde duşu kapatan mekanizma dışarıya çok boğuk görüntü verdiği için "dolu, ama götümü görmeye çok meraklıysan girebilirsin" derim, güleriz ve girer. beni elbette anadan doğma net olarak göremez. fakat o an bekleyecek vakti olmadığı için bunu önemsemeyip benim onayımı aldıktan sonra girebilir. çok da doğaldır. sonuçta ikimiz de birbirimiz için herhangi biri değiliz.

    bu ayrıntılı detayı biraz etraflıca anlattım belki. fakat ne demek istediğimi aktarabilmek için bunu yaptım. dolayısıyla filmde ensest ilişki mevcuttur kusura bakmayın. o yaşa gelen iki kardeş birbirinin vücudunu bu şekilde görmek istemez.

    kız seks yaparken orada durup izlemek nedir lan sıçtırmayın sanatınıza. daaayt! höt!
  • --- spoiler ---

    öncelikle bu filmi izleyip de ensestten bahsediyorsanız filmi anlamamışsınızdır. filmin ensest ile bir alakası yok.

    filmin adından başlayalım. " the dreamers " direk filmin adı bize gerçeklikten kopmuş karakterler izleyeceğimizin sinyalini veriyor. siyasi konuşmalar, çocukların sürekli film izlemeleri de yine gerçek dünyadan, diğer insanların normal hayatlarından kopuk bir hayat yaşadıklarını gösteriyor.

    bu çocuklar toplumun değer yargılarına göre yaşamıyorlar. toplumdan kopmuşlar.

    çocuklar özgürdür. toplumun değer yargılarını umursamazlar. bu insanlar da çocukça yaşıyorlar. toplumun değer yargılarından kopuklar. elbette toplumun değer yargılarını biliyorlar. anne ve babaları onların nasıl yaşadığını bilse bunu anlayamayacaklarını düşünüyorlar kız bu nedenle böyle bir şey olursa intihar ederim diyor.

    ama kendisi yanlış bir şey yaptığı görüşünde değil. kardeş oldukları için aralarında cinsel bir çekim yok. aralarında cinsel bir ilişki de yok. bu nedenle ensestten bahsedemeyiz. aralarında cinsel bir ilişki olmadığını kızın bakire olmasıyla yönetmen gözümüze sokuyor. ve yönetmenin cinsel organlar dahil hiçbir şeyi göstermekten çekinmeyen özgür doğası eğer oral bir ilişkileri olsaydı bunu da bize gösterirdi. aralarında hiçbir şekilde cinsel bir ilişki yok. cinsellik içermeyen sonsuz bir sevgi ve bağlılık var.

    kardeşler birbirlerinden utanmıyorlar. tabuları yok. " farklı bedenlerde yaşayan tek bir kişisiniz " diyor amerikalı olan genç bunlara. gerçekten de öyle. bir insan kendi bedeninden nasıl utanmıyorsa onlar da birbirlerinin bedenlerinden utanmıyorlar.

    filmde ensestlik değil, olsa olsa nüdizm var.

    film hakkında ilginç karşıladığım bir nokta, anne babasının 3'ünü çıplak görüp uyandırmadan oradan çıkmaları. buradan anlıyoruz ki anne ve babaları aslında çocuklarının arasındaki bu ilişkinin farkındalar. zaten anne babaları evde olduğu akşam birlikte aynı yatakta yatmışlardı çıplak olarak hatırlarsanız. anne babaları bunu büyük ihtimalle zaten çok zaman önce fark etmiş. bununla yüzleşmelerinin yıkıcı olacağını düşünmüşler ki salağa yatıyorlar. ancak yine de rezil durumda olduklarından ve paraları bittiğinden çek bırakıyorlar. artık yüzleşeceklerini biliyorlar belki ama böyle bir başlangıç yaparak çok da umursamadıklarını gösteriyorlar.

    kız da anlık bir duygu patlaması ve büyük bir korkuyla intihar gibi bir yola giriyor. odaya giren taş kızı gerçek dünyaya bağlayan bir tokat oluyor. saçmaladığını fark ediyor.

    yaşadıkları toplumdan soyut dünyadan çıkmaya karar veriyorlar. sokak olaylarına katılıyorlar.

    burada sürekli " ı am againts violence" diyen birinin nasıl eline kolayca molotof alabildiğini görüyoruz. bu sahne de, kızın intihar girişimi sahnesi de bizlere anlık duyguların, korkunun, nefretin bizi ne kadar beklenmedik hareketlere itebildiğini gösteriyor. ya da burayı aynı zamanda şöyle yorumlamak lazım, bir odanın içinde düşünerek, hayal kurarak ı am againts violence demek kolay. gerçek dünyaya, sokağa çıkınca karakterlerin nasıl değişebildiğini görüyoruz.

    hatta bu konu hakkında eleştiriyor amerikalı olan maocuyu. madem böyle düşünüyorsun niye sokakta değilsin diyor? bunun sebebi düşündüklerine inanmaması değil, zaten hayatını o toplumdan kopuk yaşaması.

    toplamak gerekirse,

    bence bu film bize dışarıdaki dünyadan ve o dünyanın değer yargılarından kendini soyutlamış, özgürlüğün, sevginin ve bağlılığın yoğun bir şekilde işlendiği karakterleri izletti. ancak ensest bunun parçası değildi. film orada sınırlarını çizmiş.

    içimizdeki çocuk içimizde kalsaydı, toplum tarafından büyütülmeseydik de hep aynı kalsaydık nasıl olurduk bunu işlemiş.

    ve filmin finalinde karakterleri çadırından çıkartıp gerçek dünyaya bağlamış.
    --- spoiler ---
  • eva green kişisinin kapı eşiğinde venüs heykeli edasıyla yarıçıplak dikildiği nefis bi sahnesi de vardır bu filmin ki genel görüntü güzelliğini ikiye katlamıştır.
  • ayrıca ikizlerin arasındaki ilişkiyi aydınlatacak bir detay da, omuzlarındaki izlerdir. biz bir zamanlar yapışıktık?
hesabın var mı? giriş yap