• post apocalyptic temayı sevmeyenlerin izlemesi, sevenlerin ise izlememesi gereken film. 2 saat boyunca post apocalyptic'le ilgili bir şey görmedim amına koyim.

    --- spoiler ---

    post apocalyptic dediğimiz şeyin ilgi çekici olmasının sebebi hasbelkader yaşadığımız, yaz aylarında daha güzel gözüken bu dünyanın büyük ülkeler arasındaki savaş sonrası mahvolmasını görmektir. yaşamın zorluğu, savaşın neden çıktığını merak etmek gibi gibi bir sürü neden var. eeeee yarram siz naptınız? 2 saat boyunca sikiş gösterdiniz. o zaman afişlere kıyamet falan yazmayacaksınız.

    hadi bunları geçtim! o beyazlı adamlar kimdi? neden çocuğu aldılar? ne deneyi yapıyorlar? sikiş göstereceğinize bunları kıyıdan köşeden açıklasaydınız keşke.

    * bu filme değmez ama imdb'de bir teori okudum şöyle ki: büyük bir salgın oluyor, amerikan hükümeti de kendini vurmak durumunda kalıyor. insanlık yok olunca insanlğı tekrar başlatmak için çocukları alıyor. hatırlarsanız beyazlı adamlar filmin esas kızını da almaya çalışmışlardı. o kız da hamileymiş. onun hamile olduğunu düşündüren olay ise filmin başlarında esas kızın nişanlısının biz iyi bir ebeveyn oluruz demesi.

    --- spoiler ---
  • cok kisa bir sure icinde - bunu da nereden anliyoruz, dunyanin en duz adami olarak heriflerin sacinin sakalinin birbirine karismamasindan, kizlarin kasinin biyiginin cikmamasindan anlıyoruz sayın juri üyeleri- kendini bozan insanlarin anlatildigi film. anladik ki bu abiler zort diye sapik/ katil/ sadist olabiliyorlarsa zaten kiyamet kopmasa da bu yola gireceklermis, eli kulagındaymış. potansiyel saglammis. haaa derseniz ki 'ayol varolussal bir deliryum icindeler', ben de o zaman derim ki aman ne hissettik ne hissetttik dunyanin yok oldugunu! iki beyaz pofuduk kiyafet giymis adam gormek beni o kafaya tasimadi acikcasi. ezcumle siddet pornosundan baska bir sey degil bu film. zira insanin en feci en boktan halini anlatmak icin de insancil olmak gerekir ve insancil olmak cicek bocek demek degildir. bu filmde yasadiklari tramva ile akillarini kaybeden felaket madurlari degil bir takim amsalak tipler gordum ben, sizi bilmem.
  • garip bir film, sevdim mi sevmedim mi bilemiyorum. seyrettiğime göre buraya yazdığıma göre...
    senaryoda birkaç yerde boşluk var gibi, tekrar bakamadım filme sıkıntıdan, belki sonra bakar yanılmışım derim;

    --- spoiler ---

    o kızın kaçtığı wc ortak alanda değil miydi yahu, niye adamlar giremediler oraya,
    hani wc yi her kullandıklarında kireç dökmeleri gerekiyordu, hani lağımdı orası, metro gibiymiş,
    o kapalı mekanda, havasız, besinsiz, vitaminsiz ortamda nasıl oluyo öyle vahşi tavşanlar gibi ....
    o kadın masum anne pozlarından nasıl dönüverdi 180 derece, ne 180i 180bin derece...

    sanki ziyan edilmiş bir konu gibi, halbuki dışardaki olayları, o adamların kimliğini ne kadar da merak etmiş ama olgun bir bekleyişle elbet anlatacak deyip sabrın tadına varacakken birden bıraktı ortada

    filmin bodrum dışında geçen toplam süresi bir iki dakikadır herhalde.

    --- spoiler ---
  • oyunculuklar falan baya ii, çekimler de güzeldi insanı oldukça rahatsız ediyo ama senaryoyu tutmadım ben.

    --- spoiler ---

    nükleer saldırı oluyo, 5-6 kişi kapıcının dairesinde mahsur kalıyo. bu 5 kişi ilk içeri girdiklerinde gayet normal insanlarken, 3-4 gün sonra sapıklığın dibine vurmuş, sadist, katil tiplere dönüşüyolar bi anda. böle saçma salak bişi görmedim ben. insanoğlundan bu kadar ümidimi kesmedim ben açıkcası. eğer yabancı bi grup insan 1 hafta aynı kapalı mekanda düzgün bi şekilde yaşayamıyosa direk ölelim zaten yaw! ne bu böle??

    --- spoiler ---
  • izledikten sonra iyi mi yoksa kötü mü olduğuna bir türlü karar veremediğiniz sizi psikolojik edip bünyede ellllleeeeeehhh diye dışarı kapağı atma hissiyatı uyandıran tuhaf film. iyi kötü demiyorum karar veremedim. ama dünyanın gerçekten böyle bir filme ihtiyacı yok.

    --- spoiler ---

    bi nükleer saldırıyla açılıyo film. siz filmi izlerken konu hakkında hiç spoiler yok, yani niye koca şehri yok ettiler, herkesi mi yok ettiler, birazını mı, niye birileri kızı kaçırdı diğerleri ölsün istedi. herkes mi kötü adam... filan neyse bunları geçin. bunları zaten film izlerken merak etmiyosunuz, bitince aklınıza geliyo.

    özetle, bi avuç insanın umutsuzluktan ve mutsuzluktan ve korkudan psikolojik olup birbirini zitişine tanıklık ediyosunuz. ama etmez olaydınız, o nasıl bi umutsuzluktur o nasıl... lan amerika diye bi şey varken bu dünyada bu dünyanın böyle filmlere ihtiyacı mı var? siktirin gidin çiçek çocuklarının belgeselini yapın. film aklıma geldikçe bunalıma giriyorum.

    --- spoiler ---

    edit: bu arada bin kişiye sorduk, bini de aynı cevabı verdi "sevdim mi sevmedim bilemiyorum" - sevdik çünkü gerildik. ama sevmedik yüz kere filan söylediğim gibi "ne gerek vardı? canım kardeşim?"
  • ömrümde böyle bir eziyet görmedim, dedirten film.

    --- spoiler ---
    küçük kıza ne oldu şimdi. niye aldılar,saçlarını kesip nasıl bir deneye alet ettiler. sanırım; senaryo sapıtacak birazdan, bu kızın burada işi yok, psikolojisini bozmayalım, diye incelik gösterip kızı çıkarmışlar.

    şifrenin de 9 11 01 olması pek bir manidardı.

    --- spoiler ---
    bir odaya sıkışıp kalan ve değişen insanları konu alan filmler defalarca yapılmış. bu filmlerden farkı; daha fazla kan, daha fazla cinsellik.

    izlemeyin, zamanınıza yazık olur efendim.
  • sevdim mi sevmedim mi anlayamadığım film. açıkçası ben nükleer saldırı sonucu dünyanın sonunun gemesi gibi bir konuyu görünce gitmeye karar vermiştim ama çok farklı bir şey çıktı. daha iyisini arayanlar için; (bkz: das experiment)
  • türkiye'deki vizyon ismiyle mahşer günü 2011 yılı mahsulü xavier gens tarafından yönetilmiş olan almanya / abd / kanada ortak yapımı bir film.

    yönetmenin önceki işleri gibi hareketli ya da bol kanlı bir şiddet gösterisi değil. hatta öyle bildik post apokaliptiklere de pek benzemiyor. ağır ağır ilerleyen, gerektiğinde şiddetin dozunu arttıran bir yapısı var. devamlı farklı gruplara bölünen, bölündükçe diğer grubu yok etmeye şartlanan ve nihayetinde kontrolden çıkan insanoğlunun umutsuz geleceğine yakılmış bir ağıt da denebilir.

    dahası için...
  • blindness ile the mist karışımı, dünyanın geldiği halden çok, stres altındaki insanların değişimini konu alan sıkıcı film. nükleer bomba yerine, deprem ya da tsunami falan koysalar da olurmuş. bilim kurgu açısından pek bir olayı yok; olan kısımlar da geçiştiriliyor zaten.
  • tok karnına izlenmemesi gerekiyormuş. insanın midesini kaldıran sahnelerle dolu film.
hesabın var mı? giriş yap