• aradım bugün, çok güzel haberler verdi bana, çok güzel şeyler oluyor hayatında. hakettiğinden çok daha geç ama nihayet. telefonu kapattım ve onu hiç tanımayan iki insana tüm gelişmeleri anlattım, anlamadılar ama gülümsediler.
    tek söyleyeceğim şu, umarım sizin de bir gün gıyabında mutluluğuna bu kadar sevinebileceğiniz, derdinize sizden fazla üzüleceğini bildiğiniz bir dostunuz olsun, amin.
  • doğum gününü, sevgililer gününü, mevlit kandilini birlikte kutlamak adına kendisine dev bir hediye paketi içinde mevlit isimli taş gibi bir biscolata erkeği gönderdim kargoyla. daha ne yapayım lan.
  • en asil rezervasyonların insanı badim. geçen gün bana diyor ki; "ya kızıl, çok hatırlı bir müşterim var, izmir'de bildiğin iyi bir otel var mı, muhiti falan iyi olan? ". ben otelleri pek bilmediğimi ama genelinin basmane, çankaya civarlarında olduğunu söyledim. birkaç dakika sonra mesaj geldi, "ok, buldum. x otel, rezervasyonu yaptırdım" minvalinde. benim içim rahat etmedi, teknik servise gittim "arkadaşlar x otel varmış, yerini bilen var mı?" diye sordum, hep birlikte cevap verdiler, "evet abi, kerhanenin karşısı". bir gün bilmediğim bir şehre gidersem rezervasyonumu ona yaptırmaya karar verdim.
  • bir gün bir gün bir çocuk
    eve de gelmiş kimse yok
    açmış bakmış dolabı
    şeker de sanmış ilacı
    yemiş yemiş bitirmiş
    akşama sancı başlamış
    kıvrım kıvrım kıvranmış
    yaptığından utanmış....

    beyler o çocuklar büyüdü. yetişkinlik değil, yetişmek 30 yıldır bizim işimiz değil, giderken sağda, dönerken yine sağdayız, duruşumuz var gibi oldu değil mi? oysa şey, siz dönene kadar hop karşı adadan çıkıveriyoruz.

    büyüdüler neticede, fakat ilk dizeler hep aynı, bir gün bir gün bir etrafımıza bakıyoruz, aha diyoruz oldu, tüm şartlar olgun, biz de insan olabiliriz, severiz, sevişiriz, ikametgah alırız, fatura öderiz, takside girer ev bile alırız lan diye gaza gelip açıyoruz dolapları, ne varsa indiriyoruz mideye. öyle şekeri kenarından ısırıp bırakmak değil bizimki, kusana kadar yiyoruz, telli duvaklı rüyalar görüyoruz, çocuğumuza isim düşünüyoruz belki lan, o derece seviyoruz, o kadar karışıyoruz içinize. yiyip yiyip bitiriyoruz hep hayat adına.

    sonra akşam oluyor. akşam hep oluyor, engel olamıyoruz. başlıyor bir sancı. ''giden gitti, kalan kaldı, aşk içimde yarım kaldı'' kıvrım kıvrım kıvranıyoruz acıdan, kapının önüne konduğumuz hayata eşikten falan bakmaya çalışıyoruz bir süre, zıplıyor öyle görmeye çalışıyoruz falan, olmuyor.

    yılların geçmesi sadece son dizenin manasızlığını anlattı bize. biz hiç utanmıyoruz yaptıklarımızdan, yine olsa yine yeriz koduumun şekerlerini kusana kadar.

    lan çocuk, şey var bak, dolabı açınca kapağa bak bi, sağa alta doğru, bir sürü şişe var içi buz gibi sularla dolu, yan yana dizilmişler, ister bir ay önce içi kola dolu olan şişeyi al dik kafana, ister annene aldığın vişne suyunun cam şişesini al dik, çok sevip atamadığın şarap şişesinden evrilmiş şişeyi al ya da. hepsinin içinde su var. bildiğin su.
    hah, biz de onlarız işte, ister aban şekere gel dik, ister can sıkıntısından dolabı açıp mal mal bakıp bir şey bulamayınca al iç. hepimiz birbirimiz için öyleyiz.

    yaptıklarımızdan utanmayız,
    su içeriz, geçer.
  • hatun geçen bir şarkı söyledi, on kişi kilitlendik kaldık orda. ya gerçekten muhteşem bir sesi var ya da hepimizin kafası çok muhteşemdi. aslında sabah ayık kafayla konuşunca herkes ikinci ihtimalde karar kıldı.
  • 10 tane hatunu aynı tatile toplayıp, içlerinden hiçbirinin reglini o tatile denk getirmemeyi başardığını gördüğüm günden beri ona inandım, ona sığındım. şimdi artık "şavşat, şöyle bir bakıp hemen dönücez zirvesi" de düzenlese, üşenmeden, düşünmeden basıp giderim.
  • gusül abdesti almayı bilmiyor yeminle. sonra nerde bi musibet var geliyo buluyo bu kızceğizi.
    arada banyo yap panpa diyorum, daha sabah yaptım olm diye cevap veriyor. nası aldın abdesti diyorum;

    -üç kere ağza üç kere omza alınmıyo muydu?
    diyor.

    töbe yarebbim, şekli olarak sıkıntılar var ama içi temiz biliyorum, aşılmayacak şeyler değil bunlar allahım sen konuyu biliyosun bak.
  • sekiz yıldır mahrum kaldığım, görmeyi çok özlediğim ''aşık kadın yüzü''nü dün bunda gördüm ben. sadece yüzü olsa? o bakışını, o mimiklerinı, o içinde kopan fırtınaların heyecanını, yıllardır yanında olan ve nereye koyması gerektiğini çok iyi bildiğine emin olduğum ellerini nereye koyacağını bilmemesini... amatör ama yetenekli bir ressamın heyecanı ile çizdiği bir tabloya bakıyormuş gibi onu ve aşkını kendi kendine yaşayışını izledim tüm gece. aşkta amatörlük makbuldür abi. her şeye rağmen kaşarlanmamasına hayranlıkla şahit oldum. çok pembe kadın yanağı gördüm ama o tonu bu kadar güzel tutturanı henüz görmedim! ve böylesine bir kadına güvendiğim ve her şeyimi anlatmakta ne kadar haklı olduğum konusunda da kendimi taktir etmedim değil hani. bu vesile ile aramızda geçen bir diyaloğu paylaşmaktan da imtina etmiyciim:

    tanrı siva: ...aaa o beni çok sever be
    murat: seni sevmeyenin amına koyim.
    tanrı siva: ehehe herkes seviyo beni
    murat: o yüzden kimsenin amına koyamıyom ya!

    (esas oğlan ben değilim lan)
  • benim için sevgililer gününün tek anlamı kendisinin bu günde doğmuş olmasıdır. evet, öküzüm ama arkadaş bende.

    "...
    ne merhamet dileniriz ne de
    mucize;
    yaşayacağız,
    öleceğiz, sinek
    öldüreceğiz, boks maçlarına
    ve hipodromlara gideceğiz, hayatımızı
    sırf talih ve yetenekle sürdüreceğiz." *
  • bu kıza seksi diyen ağır abazadır. erkek gibi düşünen, kadınsılıktan uzak, güzel olmayan bir kızdır.
hesabın var mı? giriş yap