• 'kimdi yahu bu?' diyerek adına tıkladım ve kim olduğunu hatırlamamamın tamamen vücudumun savunma mekanizmasından kaynaklandığı kanaatine vardım. bu entry'yi yazar yazmaz tekrar unutmayı planlıyorum bu kişiyi.
    kendisi burnu düşse eğilip almayan insanlar şeklinde tanımladığımız bir gruba aitmiş bu yazıdan bu sonucu çıkarttım ben. bu gruptaki canlılarda görülen, insanları 'parası olan ve yaşamayı hakeden' ve 'parası olmayan ve kafası dalış tüpü olmadan suya gömülesiceler' olarak ikiye ayırma hastalığına yakalanmış. kocasını ve çocuğunu özleyen, kendi maddi şartlarıyla böyle bir tatile birlikte çıkmaları mümkün olamayacağından ailesinin de yanında olmasının ne de güzel olacağını dile getiren, böyle mekanları ailesinden ayrı gezdiği için bir yanı buruk kalmış bir insanı anlayamayacak kadar sadece kendi dünyasıyla ilgilenen biriymiş demek ki. ya da denize girmek istemek için illaki yüzme bilmek gerekmediğini düşünebilecek kadar.
    gerçi o kadar haksızlık etmemek lazım sibel hanım da bir an farketmiş ve belirtmiş zaten 'neden? nedeni basit. o da insan' diyerek. ama derinlerde bir yerde kendisini o insandan ne kadar yukarılarda gördüğü de çok belli. acaba hanife hanım'a gün içinde dinlenmesi, ihtiyaçlarını gidermesi, bir nefes alması için ayrılmış bir zaman var mıydı onu da çok merak ettim ben. gerçi gerek yok fakirler yorulmaz, çişleri gelmez, başları ağrımaz, bi şeyler içmek 'bir kahve / sigara molası vermek' gibi aktiviteler onlar için değildir. kim için üzüleceğimi bilemedim.
  • 34 metrelik, 8 kameralık(-kamera ne ki kamara olmasın) yatta işvereniyle tatile çıkan hanife hanımdan "hanımlık" üzerine birşeyler kapabileceğini düşündüğüm yazar.
  • sahip olduklarını, gittiği tatilleri herkese duyurma meraklılarından.aslında bu gazete eklerinde yazanların tek marifeti..giydiği,yediği,içtiği gezdiği yerleri yazmak. madem olayınız bu.. böyle basit bir şeyi bile yaparken elinize yüzünüze bulaştırmadan yapın da karnınız ağrımasın.
  • senelerdir hafta sonları hürriyet gazetesi alınır evimize, bir kere okumamışım bu kadını.
    hafta sonu ekleri için hürriyet alınan evimizde bile bu kadın okunmuyorsa kim tarafından okunuyor nasıl hala orda köşecilik (yazarlık mı? şaka yapıyor olmalısınız) yapmaya devam ediyor çok merak ediyorum ve bu kadını okumama konusundaki isabetli kararımdan ötürü kendi kendimi tebrik ediyorum.
  • "nedeni basit. o da insan." diye buyurmuş zat-ı muhterem.
    hadi yaa, ciddi misin? ne büyük keşif bu. aferin valla. yanında çalışan, çocuğunu emanet ettiğin insanı tatildeyken biraz farklı davrandığı için ulusal gazetede millete şikayet et, saçma sapan bir yazı yaz, başka bir dadı hakkında "büyük konuşmayayım ama ben o kadının kafasını dalış tüpü olmadan suya gömerim!" diye saygısızca ve terbiyesizce bir cümle kur, hatta yazının spotlarından biri "biz mi tatile çıkıyoruz dadılar mı?" olsun, sonra insanlıktan bahset...

    e tabi senin de işin zor. ta kaf dağından aşağı ineceksin, biz zavallı fani insanlarla filan muhattap olacaksın, zor iş.

    git kal o sırça köşkünde, sen bize uzak ol, biz de sana. yoksa insanlıktan bahsetme sırası başkalarına gelecek...
  • son yazısının ana teması: "dadıları neden öldürmeliyiz?"

    (bkz: köle sahibi olmak da bir haktır)
  • dadısına bakış açısındaki çirkinliği bir kenara bırakıyorum, ayrıca çocuğunu da biraz fazla kasıyor belli ki. günde iki kez yumurta vermiyorlarmış çocuğa. aman ne kitabi, ne gereksiz bir kural. çocuğu doğal gelişimine bırakmayıp, ezbere formüllerle, esasında kendi tipinde abartılı annelerin samimiyetsiz formülleriyle yetiştirmeye fazla kanalize olmuş belli ki. çocuğu huzursuz eder, bu kadarını söyleyeyim, daha da susayım.
  • zengin bir kişi.
    tanım kısmını geçelim, şahsına yönelik eleştirilere gelelim.
    15 aylık bir çocuk babası olarak fena hırslandım kendisine.

    şimdi güzel kardeşim, bakıcılık, dadılık diye bir kurum var. bu kurum neden vardır, sana çocuğuna bakarken yardımcı olsun, daha da önemlisi sen işindeyken gücündeyken çocuğunla ilgilensin diye vardır.

    şimdi işin yok, gücün yok o anda. tatildesin. çocuğunla dilediğince beraber zaman geçirme fırsatın var. zaten çocuklu ailelerde tatil de bu işe yarar. kaçırdığın şeylere yeniden kavuş, çocuğunla daha bir zaman geçir diye.

    neyse, benim yazıdan anladığım hanife teyze çocuğunun çorbasını pişiriyor, hanife teyze çocuğunla geziyor, hanife teyze çocuğunla (tam süreyi dolduramasa da) saatlerce oyun oynuyor, sen de bikiniyle güneşleniyorsun. e neden yaptın o çocuğu o zaman? tatilde bile onunla vakit geçirmeyeceksen, onu hanife teyzeye "satacaksan", üstüne hanife teyzeyi de bunun için millete ilan ediyorsan, sen neden o çocuğun annesiyim diye dolaşıyorsun?

    bir de milleti "şekerim doğuruyor, doğuruyor bakmıyorlar. saldım bayıra mevlam kayıra diyorlar" diye eleştirirsin. senin bunu yapanlardan banka hesabın dışında neyin eksik? o çocukla tatilde bile hanife teyze ilgileniyorsa sen kimsin?
  • oha sorun çocuğun sadece günde iki kere yumurta yemesiymiş. yani inanılmaz. varlığından daha öne benim de haberim yoktu. yanda görünce ya yine okan'a beyaz'a çıkan biri ya da ölen biri falan sandım ama bunu okuyunca ilk kez sözlükten birisini tanımam bana artı getirmedi.
hesabın var mı? giriş yap