284 entry daha
  • geçen hafta patronla yaptığımız 45 dakikalık bir görüşmeden sonra göğsümde garip sızı başlamıştı.yutkunmakla geçmeyen kocaman bir düğüm boğazıma gelip oturmuştu.
    o gün patron durduk yerde beni odasına çağırınca işkillendim.kıl adamdır benim patron.sinsidir, sinamekidir, entrikaların en alasını çevirir.*
    yaşlı kurt havadan sudan konuşarak asıl mevzu için girizgah yaparken, benim kafamdan şunlar geçiyordu.
    "bayram değil seyran değil lavuk beni neden odasına çağırdı.kesin bi bokluk var ama dur bakalım"

    yarım saat boyunca iç bunaltıcı sohbetine ve götümle bile gülmeyeceğim tuhaf esprilerine maruz kaldıktan sonra, çıkardı dilinin altındaki baklayı;

    "coolier yönetim kurulu olarak aldığımız karar neticesinde, x hanımla artık çalışmayı düşünmüyoruz.aynı departmanda çalıştığın ve yakın arkadaşın olduğu için durumu önce sana aktarmak istedik.x hanımın yerine başka bir personel almayı düşünmüyoruz.kabul edersen tüm işleri sen devralacaksın.maaşında da iyi derecede bir artış öngörüyoruz.ne diyorsun?"

    afallamıştım.reddetsem ben de işimden olabilirdim. zaten son zamanlarda iyice açılmıştım, kabul etmeme gibi bir lüksüm yoktu.ama bunca zaman birlikte çalıştığım arkadaşımın işine son veriliyordu.hem de geçen ay krediyle yeni bir araba satın almışken.kredi taksitlerini nasıl ödeyecekti? ne kadar işsiz kalacaktı? evlilik planları suya mı düşecekti? off amına koyayım şu iş dünyası ne kadar acımasızdı!

    ay ortasına kadar kendisine bir şey söylemememi, herşeyi rutin akışına bırakmamı, kritik müşteriyle ilgili tüm detayları öğrenmemi istedi.ayın onbeşi demek daha on gün var demekti.on gün boyunca yüzyüze bakmak, arkadaşıma hiç birşey söylememek ve bu süre zarfında onun kuyusunu kazmak demekti.

    on günlük süre dün akşam doldu ve arkadaşımın işine son verildi. benden istenilen herşeyi harfiyen uygulamış kimseye de tek kelime söylememiştim. benim dışında herkes şaşkındı.herkesin yüzünden düşen bin parçaydı.biz teselli etmeye çalıştıkça o sessiz sessiz ağlıyordu. çekmecelerini boşaltırken gözgöze geldik. hıçkırarak boynuma sarıldı "ben şimdi ne yapacağım coolier, bunca borcu nasıl ödeyeceğim" dedi. sustum. sarılıp teselli bile edemedim. kazık gibi dikildim karşısında. "sıkma canını.sana iş mi yok" gibi sikindirik laflar ederek sığ sularda gezinen vicdanımı susturmaya çabaladım.

    bugün daha iyiyim. en azından artık kendime itiraf edebiliyorum.
    "ben, işini kaybetme korkusuyla arkadaşını bir çırpıda harcayabilen korkak bir adamım. ben, maaşına yapılacak okkalı bir zam karşısında gözlerinde "`$`" işareti beliren paragöz bir adamım. ben, kapitalist düzenin esiri olmuş zavallı bir adamım"
  • küçüktüm, çok küçük hemde. ilkokula yeni başladığım yıllardı. mahallenin delisi vardı. çok büyüktü bizden. hem yaş olarak hem boyut olarak. yirmisine yakındı heralde. kafamda tuğla parçalamıştı bir kere. başka çocuklarında kafasını patlattığı olmuştu. plan kurdum. mahallenin çocuklarını topladım. deli osmanı sinirlendirip inşaatın ikinci katına çektik. tamamlanmamış balkonun yanına gelince üzerine koşturup ittik. aşağıya düştü. gerçi ölmedi allahın delisi, bir kırıkla kurtardı. deli osman inşaattan düşmüş diye muhtara haber verdik. kimseye söylemedik, kimse bilmedi. neden çocuk gibi kısa cümlelerle anlattım bilmiyorum. olur öyle şeyler. evet bu kadar.
  • zaman zaman (her zaman değil canım) entrylere yazanın nickine göre de oy veriyorum. yani durum net anlaşılsın; beğenmediğim bi entry için sırf nickini sevdim diye şükela vermem ama hiç oylayasım olmayan bi entry söz konusu ise ve de suserin nicki çok sevdiğim bi grubun çok sevdiğim bi şarkısıysa mesela, dayanamıyorum ben, şükela veriyorum ona. evet ben böyleyim
  • orta ikideyken bir gece tuvalete kalkmıştım. torbası yeni değiştirilen tertemiz çöpte kabak gibi bir kutu prezervatif görünce hiç iğrenmedim aldım cebe. tekrar yatağa dönüp içinde yazanları ışığı yakmadan, lazer pointer tutarak okudum. he bir de bunu o zamanki en samimi arkadaşlara falan da anlattım tabi. anneciğim babacığım üzg.
  • pes oynamaktan insanları messi olarak görüyorum, depar attırmaya çalışıyorum bazen.
  • bak bitane daha geldi, telefonumda ki opeth logosunu, '' ben opethçiyim, ya sen?'' manasına gelsin diye, otobüste kestiğim kıza göstermek için, telefonumun ışığını yakıp, yan tutup, burnumu kaşır gibi yaptım.evet, yaptım bunu.
  • amı götü dağıttım, toparlayamıyorum.
  • ağladım.. uzun zaman sonra, hissettiklerim, hissettirdiklerin yüzünden ağladım.
    sokağın ortasında, "bana yazık değil miydi" "benim günahım neydi" diye diye ağladım.
    geçti sonra.
  • seneler sonra ilk defa bugun hungur hungur agladim. sebebi ise bir dizideki karakterin olmesiydi. onca boktan giden seye ragmen bir sekilde hayata tutunabilirken, siktigiminin dizisindeki olum icin aglamami neye yorumlayacagimi bilmiyorum. ozellikle geceleri gelen karabasanlarda ve bunun gibi anlamsiz hareketlerimden sonra ciddi ciddi delirmeye basladigimi dusunuyorum.
    gunun birinde beni penceresi bile olmayan bir delige tikacaklar ve iste o zaman rahata erecegim herhalde. o olmazsa da bir sekilde kimsenin fark etmeyecegi bir sekilde olur giderim diye dusunuyorum. daha once denedim, o yuzden intihar etmeyi denemeyecegime eminim. cok sacma olmasinin disinda kendimi isteyerek oldurebilecek kadar cesaretim yok. olmek benim acimdan sanildigi kadar kolay degil.
    hangisine daha cok uzulmem gerektigini bile bilmiyorum. oyle ya da boyle kestirme yollari dusundugum icin mi, yoksa delirdigimi sandigim icin mi? daha bir suru sey daha var, dusundukce delirmenin esigine geldigimi hissettigim.
    bunlari dert etmeli miyim, onu bile bilmiyorum.
    hay sikeyim. mesaj atmayi dusunenleri ayri sikeyim. atmayin.
  • dun aksam bir kilo et*, yarim kilo da baklava* yedim.
273400 entry daha
hesabın var mı? giriş yap