67 entry daha
  • hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki. gecenin sonuna, yaşamın ucuna, hep yolculuk. yolculuklar bitmiyor be bardamu. insan, aynı insan. hala aynı kana susamışlık.

    "sonuçta savaş dediğiniz şey, anlamadığınız ne varsa odur."
    anlamıyorum be bardamu. insanların bu kadar şuursuzca ölmek istemelerini anlayamıyorum. o zaman diyeceksin ki,
    "insan şehvet bakiri olduğu gibi, dehşet bakiri de olabiliyor."
    olabiliyor değil, oluyor aslında. sokak köpeğini hunharca tekmeleyen adam da, ağzından anlamlı bir ses öbeği çıkmamış çocuğa tecavüz eden de, taşınan bir ölünün kafasını tekmeleyen de, çocuklarını defalarca bıçaklayıp camdan atan anne de, herkes dehşet bakiri oluyor be bardamu. evrimin hangi basamağında, hangi atalarımızdan miras kaldığı belli olmayan genler kan istiyor be bardamu. tanrıların kurban istemesinden daha kutsal insanoğlunun şiddet istemesi. güya şiddete meyyalimiz vallahi dertten, peh. aslında yine çok güzel söylemişsin,
    "insanda düş gücü yoksa, ölmek fazla dert değildir, ama varsa da o zaman ölüm fazlasıyla derttir."
    diye. onların hayalleri yok ki. onların ne oblomovka'ları var, ne de olric'leri. insan merak ediyor, turgut ölünce olric'e ne olacak diye. kendi başına devam edebilecek mi, yoksa bat dünya bat mı diyecek. ah, canım selimler. olric'ler ölmesin be bardamu, şeker de yiyebilsinler. çocukları çoktan yitirdik, bari onları kurtaralım. ha bir de,
    "keşke hepsi birden, yani tüm o hasımlar, kendi köşelerinde kalıp bizi rahat bırakabilselerdi burda!"
    değil mi olric? bizler, tüm vicdanen reddedenler, tüm o reddi vicdancılardan kurtulabilsek keşke. onlar bir köşede istedikleri gibi öldürsünler birbirlerini, saçları tutuşsa önce, gözleri yanıp kavrulsa, bir avuç kül oluverseler. korkuyorum olric, ölü çocuklar büyümez diye korkuyorum. o zaman ne yapmalı,
    "eğer bu dünyanın içindeyseniz, yapılacak en iyi şey, öyle değil mi, buradan çekip gitmektir? deli olsanız da olmasanız da, korksanız da korkmasanız da."
    çözüm mü bu bardamu? gitmek, nereye? büyük bir birlik kursak, canavarı sustursak? hem biliyorsun henüz doymadı, yeni kurbanlar arıyor, neticede
    "(...) bu dünyanın kodamanları sizi sevmeye başladıklarında, bilin ki sizi savaş salamına çevireceklerdir..."
    o zaman gitmeyelim olric. kan isteyen tüm çarklara inat, tüm sistemlere inat kalalım. atalarımızdan bize genlerden başka şeyler de kalmış olmalı. bir hafızamız olmalı, hatırlamalıyız, çünkü,
    "her alanda, asıl yenilgi, unutmaktır, özellikle de sizi neyin gebertmiş olduğunu unutmak, insanların ne derece hırt olduklarını asla anlayamadan gebermektir."
    arbeit macht frei! olric! anlamak yetmez, hesaplaşmalıyız, zira,
    "hayatta esas olan hesaplaşabilmektir. bunu tek başına yapmaktansa, iki kişi yaparsanız daha başarılı olur."
    ama nasıl olacak?
    "(...) insanların aslında birbirlerine söyleyecekleri hiçbir şey yoktur, karşılıklı olarak yalnızca kendi acılarını anlatırlar, (...)"
    diyen sen değil misin bardamu? karşılıklı oturduğumuzda kimin daha çok acı çektiğini anlatmaya başlamayacak mıyız, kim ne kadar kan döktü, kim ne kadar öldü, yusuflar ölmez be bardamu. yine de ben inanıyorum, i hava a dream, gün gelecek,
    "(...)sıkılan kurşun, sıkılan elden daha çabuk ulaşıyordu insana."
    diye aniden uyanacak insanlar. acelemiz yok diyecekler, belki de var, neticede,
    "hepimiz için söz konusu olan, özünde bir saat daha yaşamaktı, üstelik, her şeyin cinayete indirgendiği bir dünyada, tek bir saat bile başlı başına bir olguydu."
    başka olgular da var, mesela kadınlar var. inanıyorum gün gelecek,
    "(...) başkaları adına cesur olma modası gelir gelmez tüm kadınların yaptığı gibi (...)"
    evlatlarını, eşlerini, sevgililerini, kardeşlerini ölüme göndermekten vazgeçecekler. kimse kimsenin adına cesur da olmayacak, kahraman da, hem
    "aslına bakılırsa kuşku uyandıran biricik şey kahramanlıktır. kendi bedeniyle kahramanlık? oldu olacak yem olarak oltanın ucuna takılan solucandan da kahramanlık yapmasını talep edin, (...)"
    etmesinler olric. sonra da çıkıp 'where have all the good men gone' demesinler, öldüler, göze görünmez ölüler. boşuna 'i need a hero' demesinler. kahramanları herkes sever, ben sıradan bir adamım be anne. hem senin yüreğin nasıl dayanacak, nerden baksan,
    "giyotine giderken bile atkımı unuttum diye azarlamaya kalkabilirdi annem beni."
    diye düşünüyorum. ben ölmek istemiyorum anne. baba olamayacağım mesela, ölmek ne garip şey anne. az kaldı, yakında duvarlar konuşacak anne. o zaman bana delirdi diyecekler,
    "(...) kimin deli olup kimin olmadığına karar veren de çoğunluktur."
    çoğunluk.
    "vatan tehlikedeyken savaşı reddetmek için ya deli ya da korkak olmak gerek…"
    diyeceksen eğer anne,
    "o zaman da yaşasın deliler ve korkaklar!"
    sonuçta,
    "savaş kimilerini yakmış kimilerinin içini ısıtmıştı, nasıl ki ateş bazen işkence eder bazen de ihya, bu içinde mi önünde mi olduğunuza göre değişir."
    ben ateşe su taşıyacan karıncalardan olmayı seçtim. hiç olmazsa hangi taraftan olduğumuz anlaşılır.

    bardamu, adamsın.
149 entry daha
hesabın var mı? giriş yap