• "1970'lerde doğmuş biri olarak, birçok hükümet gördüm. şu anki hükümet, ülkeye gelmiş en iyi hükümet. yaptıkları, yapacakları ve vaad ettikleri her şeyi, ayrıca izledikleri yolu beğeniyorum. akil insanlar heyeti, son derece doğru bir girişim. bundan önceki bütün hatalarımız için herkesten özür dilememiz lazım. yaralarımızın sarılması, bütün olduğumuzu hatırlamamız önemli; böyle düşünüyorum." diyerek kumarı, alkolü bırakıp, akp seçim mitinglerinde sahne almaya başlamak istediğinin sinyallerini vermiş.

    ahmet kaya'ya çatal fırlatmasına gönderme yaparak "gençlik hatalarımın farkına bile bu hükümet sayesinde vardım" diyebilecek kadar olmuş artık. valla bence toy serdar ortaç gitmiş yerine nihat doğan kırması yeni bir oğlan gelmiş.

    her zaman söylüyorum kraldan çok peşindeki soytarılardan korkacaksın.
  • simdi kendisinin cikip özür dilemesi filan cidden güzel bir davranis da, bence hicbir degeri yok. neden? cünkü serdar ortac o zaman da konjonktüre ayak uyduran bi insanmis, simdi de öyle. herkes kürt acilimi, kimlikler kardesligi derken buna karsi bir söz söylemesi beklenemez heralde. yine duruma ayak uydurur, rüzgar ne yöne esiyorsa o yönde hareket eder.

    ayrica kendisi 90larin ikinci yarisi sonrasinda türk gencliginin zeka gerilemesinden birinci dereceden sorumlu tutulmali bence. bir düsündüm de etiler eglence kültürünün yayginlasmasi (eller havaya?) -ki röportajda bu serdar ortac'a dayandiriliyor- ve televolelerin, magazinlerin patlamasi da es zamanli hadiseler.
  • kendisi zamanında ahmet kaya' ya çatal kaşık fırlatırken, geçen gece ibo show'da kürtçe şarkılarda halay çekip kendinden geçmekteydi..

    (bkz: binlerce dansöz var)
  • ibrahim olsa üzülmez.
  • torununa yetecek kadar anormal paralar kazanmış ve bir anlık yanlış kararla değil yıllar süren kumar alışkanlığı yüzünden azar azar hepsini kaybetmiş.

    20’lerde 30’larda popstarlığın yaşam tarzını (ne demekse artık) yaşaması tamam ama 40’larda güçlü bir aile kurup manevi tatmin yaşayabileceği kadınlar yerine 18-20 yaşında apayrı kültürlerden kızlarla vakit kaybetmiş sonucunda 50 yaşında hala yalnız kovboy. alişan bile becerdi bu işi.

    akp’nin yükseliş ve en güçlü dönemlerinde apolitik takılmış, 2012-2020 arası rüzgarın değiştiği, bugün en sıkı reisçinin bile ekonomik isyanda olduğu, herkesin 2023’te kuvvetle muhtemel değişecek iktidara gözlerini diktiği dönem erdoğan’cı söylemlerde bulunuyor.

    serdar gerçekten kayıp bir insansın ya. bir insan hayatını maddi manevi kariyer politik, bu kadar mı yönetemez. hep mi yanlış ata oynar. kumarda her şeyini kaybetmene şaşmamalı koçum.
  • kendisine şu şekilde bir mektup yazmayı istedigim sanatçı.

    "sevgili serdar,

    dün işten çıktım, minibüse atlayıp arkadaşlarımla buluşmak üzere yola koyuldum. minibüs tıka basa doluydu. arka beşlinin en sağına oturdum. sonra önüme, minibüse elinde bir çuvalla binmiş bir amca geldi. kan ter içinde, çuval devrilmesin diye uğraşıyor, bir yandan da son sürat giden minibüste ayakta kalmaya uğraşıyordu. onun bu çabasını izlerken, stresten beni de ter bastı. gerçi onu izlemesem de ter basardı zira minibüs mikrodalga fırın sıcaklığındaydı. paralar elden ele uzatıldı, sırası gelen minibüsten indi, çuvallı amca da indi, pazar filesindeki domatesler raflardaki yerlerine giderken tedirginlik içerisindeydiler. minibüsün boktan amortisörleri sağolsun, her çukurda kafamız tavana vuracakmıçasına zıplıyorduk. aklıma macerayı seven adamın trampleni geldi. içimden güldüm.

    bunları bana niye anlatıyorsun diyeceksin, anlatayım serdarcığım. minibüste tüm bunlar olurken jane fonda senin şarkılarından biri çalıyordu. hani şu mesajlarını sileceğini beyan eden eski sevgilin midir artık her kimse, ona yazdığın. kimse farkında mıydı bilmiyorum ama tüm o işkence içerisinde senin gönül mevzularınla da içiçeydik.

    sonra gözlerimi kapayıp düşündüm bir an. hayır gözlerimi hakkaten kapamadım tabii ki, minibüste bu tür avrupa bağımsız sinemasından fırlamış sahneler hoş karşılanmayabilirdi. neyse, düşündüm ki isveç' teyim. düşündüm ki az önce ayrıldığım iş yerine sevdiğim bambaşka bir işte çalışıyorum, arabam var minibüs kullanmıyorum. arabanın klimasını geçtim, isveç ekvatordan çok uzak be serdar, orası böle sıcak da yapmaz, terlemeden eve varırım. isveç' te elinde çuvalla gezinen bi amca düşünebiliyor musun serdar? ben düşünemiyorum. ama ne yapalım be serdarcığım bizim de habitatımız bu, minibüsteki ter kokularıyla, tavandan sarkan garip yaratıklarla, minibüsün arkasındaki "gecelerin yargıcı" yazısıyla, bozuk amortisörlerle varız biz. sözlerimi sakın zügürt tesellisi olarak değerlendirmeyesin ha. bak değerlendiriyorsun demiyorum, değerlendirebilirsin diyorum.

    neyse kafan karışmasın serdar, sana açıkça bi şeyi söyliyim ki isveçlileri tek kıskandığım nokta tamamının senden bihaber olarak hayatlarına devam etmeleri. ne o çok yakışıklı sandığın, tripten tribe sokarken insanı en az çuval taşıyan amca kadar strese sokan yüzünü görüyorlar, ne de ekolayzır göstergesinin bile işleyişini aksatabilecek sesini duyuyorlar. sağa sola sallanan kameralarla, sularda çektiğin, yılanlar gibi kıvrıldığın kliplerini de ancak uydu antenleri çok bozulduğunda, kanal yanlışlıkla kral tv yi çektiğinde, kumanda uzaktaysa seyretme ihtimalleri var ki sen kafanı yorma serdar ben sana söyliyim o ihtimal sıfıra yakın. şu isveçliler ne şanslı insanlar değil mi be serdar...

    serdarcığım mektubuma burada son verirken sana sanat yaşamında başarılar dilemiyorum çünkü zaten çok başarılısın. güzel ülkemizin ekonomisine teşekkürler, bu işsizlik oranında senin gibi, çelik gibi, doğuş gibi, avni küpeli gibi, ismail er gibi değerli insanları harcamıyor, bulup istihdam ediyor ceplerine para koyuyor. sen olmasan biz ne yapardık be serdar?

    bir gün özür dilersem belki huzur bulacakmış
    aman hiç bir şey bulma canıma minnet..."
  • hürriyet gazetesindeki bir röportajında şöyle konuşmuştur:
    "biz italyan bir şirkete serdar ortaç analizi yaptırdık... serdar ortaç adına ne çıkarırsak çıkaralım, 500binin altına inme ihtimali 3% çıktı. 500binin üstüne çıkma ihtimalimiz de 40%."
    ilahi serdar, senin matematiğin kaçtı ilkokulda? 43 alınca 100 almış gibi seviniyordun heralde?
  • en son erkin koray başlığında yazmıştım, benden önceki entryler “hırsız” vs. saldırgancaydı; bakın yapmayın, yarın gittiğinde gelip günah çıkaracaksınız diye. bulun o entryi, oradan aşağı doğru okuyun sonra ne olmuş.

    şimdi bir kez de burada söylemek istiyorum, yapmayın. otuz sene gözünüzün önünde nahoş bir hayat yaşamıştır, sevmezsiniz anlarım fakat gün sonunda tüm cümleleriniz artık defans kuramayan bir kaleye gol oluyor. çünkü adam da artık ölmek istiyor.

    yarın badem gözlü ilan edeceksiniz, onu da yapmayın yaşarken hakaret etmeyin yeter. bu kadar hakaret, aşağılama, taş olsa taşı çatlatır.

    serdar hakkında son bir senedir birçok entry girdim çünkü geçen sene bu sıralar basına konu olan serdar ortaç filmi projesinin ilk senaristi bendim. siz burada linç ederken de çaktırmadan izleyendim. hâlâ fikrime sadığım, zirvede dipte bir hollywood hikâyesidir hayatı, kimine ilham kimine ders. fakat bu başka bir entrynin konusu.

    bugün hayatımda ilk defa ona dair bu kadar endişeli ve çaresiz hissediyorum. lütfen daha fazla düşene tekme vuran olmayın, cümleleriniz nereye temas ediyor kestiremeyebilirsiniz.

    bu insana gelene kadar toplumda kitlesel nefreti hak eden çok isim var. gün sonunda bu insan kendi kazandı, kendi harcadı, kendi evlendi, kendi boşandı. bir hatanın affını bin yıl diledi, düşünceleriyse en fazla “seninle aynı fikirde değilim” denilip geçilecek kadarlıktı.

    hayatımda ilk defa bu kadar sade, dürüst bir entry girdim yalvarırım daha fazla linç edip zaten çok ağır hasta olan bir insana alttan alta “hadi yap” demeyin. neyi yapma ihtimali olduğunu anladığınıza eminim.

    ek: siz sanıyorsunuz ki yayın açıp hüngür hüngür ağlaması giden eş, servet yüzünden. siz hiç çaresizliği tatmamışsınız, dilerim hayat yaşatmasın. zıpır zıpır geçen bir ömürden sonra yürüyemeyecek hale gelmek ve şuanki halinin hâlâ iyi zamanların olduğunu bilmek, çözümsüz ilerleyen bir hastalıkla sınanmak ne demek. o gözyaşları artık tutmayan bacaklara, geri gelmeyecek sağlığa...

    debe editi: yıllardır hep debe'ye girer yazdıklarım, en sevindiğim bu oldu diyebilirim çünkü insan olmanın derinliğini hissetmeye şimdilerde daha bir ihtiyacım var. kim ne yapmış olursa olsun insan olabilmek bizde başlayıp bizde biten bir süreç. güzel düşünebilen herkese bin teşekkür.
  • "serdar ortaç'ın bile para kazandığı bir ülkede sen kazanamıyorsan kusuru kendinde arayacaksın."

    (bkz: yaran kişisel iletiler)
  • haiti'dekilerin kendisinden bihaber olmasinin haiti icin ne derece buyuk bir sans oldugunun farkinda degil. deprem neyse de, bu onlari tamamen yikabilirdi.
hesabın var mı? giriş yap