• amerikan uçak gemisi saratoga, 2 ekim 1992 tarihinde ege denizi’nde “kararlılık gösterisi-92” adlı tatbikatta muavenet muhribi’ne ateş açtı. komutan kurmay yarbay levent kudret güngör, uçaksavar yardımcı subayı teğmen alper tunga akan, tesis astsubayı serkan haktepe, ikmal çavuşu mustafa kılıç ve er recep atak “fiili atış bölümü” olmayan bir tatbikatta şehit oldu. 18 asker de yaralandı. muhrip komutanı kurmay yarbay güngör, arkadaşlarının ve öğretmenlerinin deyişiyle “pırıl pırıl bir subaydı.” alper tunga akan, teğmen rütbesini takalı bir ay olmuştu. 10 günlük evliydi.
    tatbikat sırasında saratoga’da birdenbire hareketlilik yaşandı. kendi deyimleriyle “yeşil grup”a, en üst düzeyde alarma, savaş haline geçtiler. saratoga’nın, muavenet zırhlısı’na attığı ilk sea sparrow füzesi kaptan köşküne isabet etti. iki saniye sonra ikinci füze geldi. muavenet’in köprüüstü, savaş harekat merkezi, telsiz kamaraları paramparça oldu. sea sparrow füzeleri için 6 ayrı karar gerekiyor. saratoga mürettebatının iki atışı da tam isabet kaydetti. “kaza” olması imkânsızdı.
    amerika, türk kamuoyunda ve türk silahlı kuvvetleri’nde büyük tepki olunca, türkiye’ye 3 fırkateyni hibe ettiğini açıkladı, ancak daha sonra fırkateynlerin kiralık olduğu ortaya çıktı.
    şehit yakınlarına amerikan deniz kuvvetleri’nden bir form gönderildi. formda, “kaç dolar istedikleri” sorusu vardı! saratoga’nın komutanı albay james m. drager ile saldırıdan sorumlu 7 amerikalı subay sadece “disiplin cezası” aldılar.
    türk hükümeti’nin değerlendirmesine göre, “muavenet, milliyeti bilinmeden hedef olarak seçilmişti.” saratoga uçak gemisindeki personelin eğitimsizliği ve disiplinsizliği nedeniyle olayın meydana geldiği iddia edildi. iddia, kimseyi ikna etmedi. çünkü daha bir yıl önce, saratoga’nın operasyon bölümü, amerikan donanmasının en iyi yedi gemisi arasında yer almış ve bu yüzden ödüllendirilmişti! böylece saldırının üzeri örtüldü.
    sadece ip genel başkanı doğu perinçek, dönemin başbakan yardımcısı erdal inönü’ye siyah zarf içinde bir mektup göndererek, olayı protesto etti.
  • polat alemdar o zamanlar daha ergenlik çağında olduğu için intikamını alamadığımız hazin olay.
  • olayin genel gidi$hatina baktigimizda "ye$il periyod" olarak tanimlanan zaman dilimi iki senaryo arasindaki koordinasyon arasi geci$ ve konumlandirma\mevkilenme icin birakilan "dinlenme\konumlanma suresi". bu sure icerisinde herhangi bir tatbikat cali$masi yapilmiyor, herhangi bir senaryo uygulanmiyor. ati$ "simulasyonu" da dahil olmak uzre herhangi bir tatbikat cali$masi yurutulmuyor. sadece mevkilere intikal gercekle$tiriliyor. gemiler bir sonraki emirleri almak\safha icin yeni konumlarina hareket ediyorlar veyahut bulunduklari konumda yeni emirleri bekliyorlar.

    muavenet'in silah astsubay'inin yaptigi "amerikali binba$ilar gelerek sparrow'larin parcalarini ve patlama izlerini yoketmeye yonelik cali$ma yurutme cabalari"na dair deklerasyon turk hukumeti tarafindan hic bir $ekilde duyurulmami$tir\i$lem yapilmami$tir. olay tamamen turk silah astsubayi recep kayaci ve yanindaki astsubay arkada$i sayesinde engellenmi$ saratoga'dan gelen silah binba$i elleri bo$ bir $ekilde geri donmek zorunda birakilmi$tir.

    sparrow'lara yonelik ufak bir info vermemiz gerekirse fuze olarak degil fuze sistemi olarak anilmalidir.

    gemiye yonelik olarak yapilan fuze saldirilarini durdurmak veyahut ucaklara yonelik saldiri gercekle$tirmek agirlikli kullanilir. bir diger kullanim alani ise gemiden gemiyedir. sparrow'larin kullanilabilmesi icin ati$ kontrol radari tarafindan hedefin belirlenmesi ve i$aretlenmesi gerekir. daha sonrasinda 5 subay ve son olarak gemi komutaninin emrini gerektiren bir emir komuta trafigi ba$lar, tum onaylar alindiktan sonra sparrow ate$lenir.

    fuzelerden ilkinin kaptan ko$kunu, 1 saniye sonra gelen 2. fuze ise sava$ harekat merkezi\muharebe odasini vurdu. askeriye ile icli di$li olmayan birisi bile okuduklarini yorumlayarak vurulan iki noktanin da "stratejik hedef" kapsaminda oldugunu gorecektir.

    i$in daha da ilginci tatbikata katilan tum gemiler iff sistemi bulundurmaktalar ve aktif olarak cali$tirmaktalar. iff sistemi neyi saglar; uluslararasi sularda gezinmekte iken radar marifeti ile dost gemilerin belirlenebilmesini saglar. iddialar saratoga tarafindan muavenet'in "du$man" $eklinde belirlendigi ve bu sebepten oturu ate$ acildigi, olayin tamamen kaza oldugu yonunde.

    standart prosedure baktigimizda "du$man" olarak belirlenen hedefin ilk once teyidi yapilmakta, "du$man hedef" teyidi alindiktan sonra telsiz irtibati kurulmaya cali$ilmakta, cabalar sonuc vermez ise saldiri talimati gelmekte. muavenet ile herhangi bir telsiz goru$mesi\irtibat cabasi mevcut degil.

    ayrica 6 ya$inda cocuk zekasi ile bakalim olaya;

    nasil gerizekali bir du$man "muttefik ulkelerin bir araya gelerek yuruttugu bir tatbikat"in ortasina girerek saldirmayi du$unebilir, nasil bir bahanedir bilinemiyor tabii.

    olaydan zarar goren muavenet personeli sonrasinda amerika'da bir dava aciyorlar; amerikan mahkemesi'nden cikan karar "dava konusu olan olayin yargilanamaz bir olay" oldugu vurgulaniyor. olayin "siyasi mesele" oldugu belirtiliyor. dolayisi ile "amerikan askerlerinin ve di$ politika yurutuculerinin ilgi alanina girer, bu davayi biz goremeyiz" $eklinde bir karar aliyorlar. amerikan temyiz mahkemesi bu karari onayliyor.(1997)

    olayin hemen sonrasinda amerika buyukelcimize yonelik olarak yapilan deklerasyon "$ahis davasi" oldugu ve $ahislarin kendilerinin dava acarak olayi cozume ula$tirmalari yonunde iken mahkemeden cikan kararin "siyasi mesele\askeri platform" $eklinde olmasi, turk hukumetinin\milli savunma bakanliginin "muavenet firkateyn'imi vurdunuz, personelimi $ehit ettiniz, hasarlarimizi\yaralarimizi tazmin edin" $eklinde bir tutum sergilemek bir yana olayi sadece seyretmi$ olmasi ba$li ba$ina ulkesel rezalettir.

    onceden kaza oldugu soylenen bir olayin mahkeme tarafindan "siyasi mesele" olarak tanimlanmasi ayri bir tarti$ma konusu..
  • sea sparrow gibi güdümlü mermilerin atış kontrol sistemlerinde eğitim, bakım, atış vb. için ayrı ayrı çalıştırma prosedürleri bulunduğu ve, yine sea sparrow'un yarı-homing özellikte olduğu -yani, hedefin aydınlatıldığı ve merminin güdüm sisteminin hedeften dönen aydınlatılmış koridoru izleyerek çalıştığı güdüm tipi- düşünülünce, bu kazaysa, bahtsız bedevi cidden şanslı adammış dedirten rezalet olay.

    buna göre:

    1. uss saratoga, önce tcg muavenet'i aydınlatmıştır. (koca akdeniz'de rotasını, yerini bildiğiniz bir gemiyi aydınlatabilirsiniz. bunun da ötesinde, aynı görev grubunda bulundukları için saratoga, aydınlattığı geminin muavenet olduğunu zaten biliyordu.)

    2. uss saratoga güdümlü mermi personeli atış modunda olduklarını, bir gemiyi hedef olarak aydınlattıklarını, bu geminin tcg muavenet olduğunu, atış modunda basılması gereken bir çok düğmeye gerekli sırası ile bastıklarını ve nihayet güdümlü mermilerin uss saratoga'dan ateşlenmesini sağlayan düğmeye -bütün bu saydıklarımı bilerek- bastıklarını biliyorlardı.

    öte yandan tdk kaza ve kazara kelimeleri için şu tanımları kullanmıştır:

    kaza : can veya mal kaybına, zararına neden olan kötü olay: "tren kazası."- .

    kazara : kaza sonucu, yanlışlıkla, bilmeden, kazaen, ezkaza: "kazara çarptım herifçioğluna, koyduğu şeytan minarelerinin üstüne kıçüstü düşüverdi."- s. f. abasıyanık.

    takdir edersiniz ki -empati yapalım azcık-, siz bir gemiyi aydınlatmış, atış kontrol sistemini atış moduna alarak gerekli tüm düğmelere gerekli sırası ile bastıktan sonra ateşleme düğmesine de basmışsanız, mutlaka ve mutlaka biliyorsunuzdur ki -eğer sea sparrow'ların üzerinde kendi kendini imha sistemi yoksa- aydınlattığınız gemiyi vuracaksınızdır. bu durumun kaza olarak tanımlanması, en basit deyimiyle, adam kandırmaya çalışmaktır. ateşleme için son düğmeye basılmış olması, hedefin vurulacağının bilinmesini gerektirir ki, böylesi bir davranışa da yanlışlıkla ya da bilmeden değil, kasti denir.

    bir müttefiğe kesinlikle yakışmayan bu düşmanca olay karşısında ülkemiz gereken karşılığı maalesef verememiştir; onur kırıcıdır.

    dip itiraf: bu entryi ilk girdiğimde gg olabilir, yazarsam başıma iş alırım gibi nedenlerle bu olayın neden olmuş olabileceğini yazmamıştım. açıkçası, başka yerlerde yazdığımdan burada da yazabileceğimi düşünüyorum. saratoga'nın muavenet'i vurmasının en güçlü muhtemel nedeni o yıl deniz kuvvetleri komutanı olan amiralimizin donanma komutanı iken "personelimi ikinci el gemiye bindirmeyeceğim" demesidir. * bu cümle aslında abd'ye açık bir uyarıdır, zira almanlarla meko projeleri sayesinde fırkateyn inşasında çok ciddi yol alan türkiye abd'den sıfır gemi alamamış, onun yerine konserve gemileri kakalaya durmuştur. bu vahim olay neticesinde abd bir nevi had bildirmiştir. muavenet'in vurulmasından sonra türk deniz kuvvetleri'ne verilen knox tipi fırkateynler ise apayrı bir mevzudur.
  • 25.11.1998(6 yil sonra) tbmm ic yazi$malarinda kayda alinan donemin kocaeli milletvekili onur kumbaraciba$i ve donemin di$ i$leri bakani ismail cem arasinda gecen yazi$ma;

    "kocaeli milletvekili onur kumbaracıbaşı’nın, abd’ye ait uçak gemisi tarafından batırılan muavenet muhribinde ölen ve yaralananlara yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve dışişleri bakanı ismail cem’in yazılı cevabı (7/6337)

    türkiye büyük millet meclisi başkanlığına

    aşağıdaki sorularımın dışişleri bakanı sayın ismail cem tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

    saygılarımla.

    onur kumbaracıbaşı kocaeli

    bilindiği üzere tcg muavenet muhribimiz 1.10.1992 tarihinde abd’ye ait uçak gemisi uss saratoga tarafından vurulmuştu.

    yetkililerce “kaza” olarak açıklanmış olan bu olayda, gemi komutanı da dahil olmak üzere 5 gemi personeli yaşamını kaybetmiş, 26’sı da yaralanmıştı.

    bir nato görevi sırasında meydana gelen olaydan sonra, içinde türk yetkililerin de bulunduğu bir soruşturma heyeti kurulmuş ve olayın, “ihmalden kaynaklanan bir kaza olduğu” sonucuna varılmıştı.

    basınımızda da ağırlıklı olarak yer alan bu olaydan sonra, yaşamını kaybeden ve sakat kalanlara abd tarafından bir yardım yapılmadığı gibi, türk makamlarınca da yeterli destek olunmadığı ifade edilmektedir.

    bu itibarla;

    1. o tarihte hükümetin başlattığı girişimlerden bugüne kadar bir sonuç alınmış mıdır?

    2. yaşamını kaybeden ve sakat kalanlara abd makamlarınca herhangi bir yardım veya tazminat niteliğinde bir ödeme yapılması sağlanabilmiş midir?

    3. yaşamını kaybedenlere ve sakat kalanlara hükümetimizce (veya herhangi bir resmî kuruluş tarafından) maddî yardım yapılmış mıdır?

    4. yaşamını yitirmiş olanlara “şehitlik” sakat kalanlara “gazilik” unvanları verilmiş midir?

    5. şehit ve gazi ailelerinin kendi girişimleri ile başlattıkları dava 12.1.1998’de davalıların aleyhine sonuçlanmıştır. ailelere dava süreci ile ilgili olarak bir destekleme sözkonusu olmuş mudur? böyle bir yardım yeni bir dava açılması halinde düşünülecek midir?

    t.c. dışişleri bakanlığı 24.11.1998 amerika genel müdür yardımcılığı sayı : algy-i/98-1929-5976 konu : soru önergesi

    türkiye büyük millet meclisi

    genel sekreterliğine

    ilgi : 5.11.1998 tarih ve a.01.0.gns.0.10.00.02-7/6337-15642/36221 sayılı yazıları

    ilgi yazıları ekindeki yazılı soru önergesinde yanıtlanması istenilen soruların cevapları ilişikte sunulmuştur.

    ismail cem dışişleri bakanı

    kocaeli milletvekili sayın onur kumbaracıbaşı tarafından verilen, abd’ye ait uçak gemisi tarafından batırılan muavenet muhribinde ölen ve yaralananlara yapılan yardımlara ilişkin yazılı soru önergesi için hazırlanan yanıt

    1 ekim 1992 tarihinde ege denizinin uluslararası sularında uss saratoga (cv-40) tarafından tcg muavenet’e atılan “sea sparrow” güdümlü mermilerinin isabeti sonucu meydana gelen olayda beş personelimiz şehit olmuş, 31 personel yaralanmıştır. hadiseyi müteakip şehit olanların varisleri ile yaralanan ve gemide bulunduğu için manevî olarak zarar gördüğünü iddia eden personel tarafından abd makamlarından tazminat talep edilmiştir.

    abd yetkilileri ile tazminat talep eden personel/ yakınları arasındaki görüşmeler hitamında; dört personel önerilen tazminatı kabul etmiştir. müteakiben abd mahkemeleri nezdinde dava açmayı tercih ederek avukatlık firmasına yetki veren personelden dördü daha anlaşma yaparak önerilen tazminatı almışlardır. abd’de açılan dava 12 ocak 1998 tarihinde sonuçlanmış ve “sorunun diplomatik kanallardan çözülmesi” kararı alınmıştır.

    konu ile ilgili olarak abd savunma bakanlığı yetkilileriyle yapılan bir görüşme sırasında, muhataplarımız, abd aleyhine açılan davanın kendileri lehine sonuçlandığını, dolayısıyla tazminat talebi için herhangi bir yasal dayanak kalmadığını ve bu durumda, davacıların iki seçenekle karşı karşıya bulunduklarını belirterek, is’afını zor olarak nitelendirdikleri bu seçenekleri, abd dışişleri bakanı tarafından “yabancı ülkelerle dostane ilişkilerin muhafazası” amacıyla kullanılabilecek azamî 15 bin dolarlık ödemeden yararlanma veya kongreden sözkonusu tazminata dönük özel bir yasa çıkartılmasına çalışma şeklinde özetlemişler ve avrupa’daki abd deniz kuvvetleri komutanı oramiral joseph lopez’in sayın deniz kuvvetleri komutanımıza gönderdiği 15 eylül 1998 tarihli mektupta bu hususların esasen vurgulanmış bulunduğunu ifade etmişlerdir.

    diğer taraftan t.c. hükümeti olarak; millî savunma bakanlığı nakdî tazminat komisyonu kanalıyla olayda şehit olan personelin varisleri ile sakat kalan/yaralanan personele yasal tazminatları ödenmiştir.

    bu meyanda, yaşamını yitirmiş olan beş personele “şehit”, sakat kalan dört personele “gazilik” unvanı verilerek t.c. emekli sandığı genel müdürlüğünce maaşları bağlanmıştır."
  • dün akşam iztv de savaş karakaş sayesinde ayıntılarını öğrendiğim olay. şehit olan teğmen alpertunga'nın anne ve babasını dinledikçe gözlerim yaşardı ve elimden gelmeyecek olsa da intikam almak isteği oluştu fazlasıyla. allah belalarını versin hepsinin.
  • 9/11 üzerine üretilen deli saçması teorilerin peşinde coşkuyla koşan vatandaşlarımızın nasıl olup da umursamadıklarını merak ettiğim olay.
  • son yıllarda tavan yapmış olan, türk silahlı kuvvetlerinin pasifize edilmesi çabalarının başlama noktalarından biridir. ancak nedense milliyetçi ve sözde milliyetçi kesimin bile hafızasında yer etmemektedir. orduya bilfiil saldırı olmasına ragmen gereken direnç gösterilmemiş karşılık verilmedigi gibi neredeyse özür dileyecek kadar korkak hükümet politikaları ile geçiştirilmiştir. benzerlerini 2002 den sonra süleymaniye baskınında da gördük.
  • suikastler yılı 1993'ün habercisi.
  • o zaman gölcük - değirmendere'de donanma ilkokulu'ndayım. üçüncü sınıfa gidiyorum. sınıftakilerin neredeyse tamamı asker çocuğu. ders sırasında biri girdi sınıfa, öğretmene bi şeyler söyledi. öğretmen de sınıfa bakıp "çocuklar bir kaza olmuş, babası muavenet'te olanlar var mı?" diye sordu. çocuksun tabii, kaza derken, babanın da içinde bulunduğu geminin bombalandığını kastettiklerini anlamıyorsun.

    sonrasında yetkililerin olayın üstünü kapatmak için nasıl taklalar attığını hatırlıyorum. demirel başbakandı, doğan güreş de genelkurmay başkanı. o zaman anlamıştım bu ülkenin aslında nasıl bi ülke olduğunu.

    şimdi (bkz: 8 ekim 2017 abd'nin vize başvurularını durdurması) başlığı altında abd'ye giydirip "şimdi devletimizin, hükümetimizin yanında olma zamanı" diyenlere bakıyorum da, hiç merak etmesinler. abd 1992 yılındaki abd. bizim devletin zihniyeti de aynı, değişen bi şey yok. ne için ölmeyi, öldürmeyi göze aldığınızı bilin diye söylüyorum.

    devletin varlık sebebi benim, biziz, vatandaşlar. senin/benim çıkarımı her şeyin üstünde tutmuyorsa görevini yapmıyordur o her ne olursa olsun arkasında durduğunuz devlet.

    tanım: kaza değil, cinayettir.
hesabın var mı? giriş yap