• ilk defa 1996'da guru, eskisehir'deki evinde kasetten dinletmisti "bak bu adam iyi rainbow diye grubu var bi de dio diye grubu var" diye. o zaman baya begenmistim, simdi hatirlamadigim bir sarkisini. daglar mi gemilerle bi yere sail mi ediyordu. guzeldi yani. (hah buldum: all the fools sailed away)

    sonra abd'deyken bir roportajinda devil horns isaretini babannesinden ogrendigini bizdeki tahtaya vurmanin benzeri oldugunu duyunca acayip sempati besledim. zira turkiye'de "civciv ezen, seytana tapan" diye damgalanmis bir guruhun yaptigi isaret alt tarafi "tu tu tu allah muhafaza"nin bir cesidinden fazlasi degilmis. metal camiasinin ozune bu kadar nufuz edip, mutevazi roportajlar verip, gectigimiz haftalarda sonisphere'a katilamayacagi icin bin kere ozur dileyen adamin yitip gitmesine uzuldum. zira yasadigi 68 yilin son haftalarina kadar "nasil dogru duzgun insan olunur" dersi vermeye devam ediyordu. sonsuza kadar yasasa da kendisinden istifade ederdik gibiydi.

    neyse yolun buradan sonrasina sarkilariyla devam edecegiz.
  • gelmiş geçmiş en iyi rock müzisyeni.
  • kamerayla rezonansa girebilen müthiş solisttir.

    ürettiğiniz frekansla, ilgili cismin frekansının üst üste binmesi ve titreşim yaratmasına
    rezonans denir. çok mu teorik oldu?

    örneğin camın doğal frekansını yakalarsanız kırabilirsiniz. hatta ronnie james dio gibi doğru frekansları üretirseniz canlı kayıtta kameranın lensiyle bile rezonansa girebilirsiniz.

    nasıl mı? ahanda tam olarak şöyle:
    rainbow - man on the silver mountain

    maaan!

    sanırım anlaşılmıştır.
    (tam anlayamayanlar için görüntüye dikkat edin yayının dalgalandığını göreceksiniz.)

    (bkz: hard rock/@karanlikruya)

    debe edit.
  • kulaga abartili gelebilir ancak bugun 500 senelik greensleeves'i dinliyorsak belki de dio'nun yazdigi-soyledigi temple of the king insanligin sonuna dek hatirlanacak, bilinecek. müslüm gürses bile cover'ladi, daha ne olsun?

    $arki sozlerinde bahsettigi efsanelerdeki adamlar gibi oldu dio. milyonlarca insana, dune, bugune ve yarina yuksek duygularla hatirlanacak i$ler birakti ve cekti gitti i$te.

    biz cocukken birileri ölürdü ve bu onlarin sorunuydu, nasil olsa bizler ölmeyecektik. o gunun ula$ilmaz adamlari once gozumuzun onunde ya$li kurtlara donu$tuler, sonra da birer iki$er cekip gitmeye ba$ladilar. gidi$at iyi degil, arkadan gelen genc muzisyenler zirva i$ler yapiyorlar, ne dinleyecegiz ulan biz?

    alice cooper, ritchie blackmore falan iyi baksalar kendilerine bari.
  • yeni hayatında, kendisi ile ilgili şöyle bir efsane varmış;

    in 1945, hitler died and went to hell. satan asked "why are you? here". hitler replied " i killed millions" . satan then said "good, sit beside me". in 1953 stalin died and went to hell. satan asked again " why are you here". stalin said he killed millions to stay in power. satan then said " good, sit beside me". in 2010 dio died and went to hell. satan asked " why are you here ". dio replied " bitch, get the fuck off my throne"
  • diğer bütün sıradan sabahlar gibi sıradan bir 17 mayıs sabahıydı, ev arkadaşımın odama gelip bilgisayarı açtığını uykulu olduğum için hayal meyal hatırlıyorum.

    benimle biraz muhabbet ettikten sonra açtığı internet sayfasındaki bir şeye takılıp kaldığını fark ettim, "ne lan o okuduğun" dedim. diyen ağzıma sıçayım, nerden dediysem. bana dönüp "abi, ...... abi dio ölmüş" dedi. yatağım yatarken sanki aynı anda kaynar suyla duş alıyordum. "ne diyorsun oğlum, nasıl ölür lan?" dediğimi hatırlıyorum, sonrasında ise arkadaşımın gözlerinden süzülen iki damla yaşı. ne kara bir sabahtı o sabah, öncesindeki gün akşam 9 gibi şehirde elektrikler kesilmiş geldikten sonra da sabah 5'te geri gelecek olan internet kesilmişti. belki internet kesilmeseydi daha evvel haberini alabilirdik metalin tanrısının ölümünün.

    bugün, kalktığımda ronnie james diosuz bir güne uyanmanın ilginçliği, sıradışılığı ve burukluğu tüm kasvetiyle üzerime çökmüştü. yatağımdan kalkıp penceremden dışarı baktım, dünya üç gün önceki dünyaya hiç benzemiyordu. ağlamamak için kendini sıkan, şekilden şekile giren gri bulutlu gökyüzü ile göz göze geldiğimde "nasıl ölür dio lan, nasıl?" dedi içimdeki ses. belki de içimdeki ses değildi bunu diyen, gri bulutlu ve ağlamamak için kendini sıkan gökyüzünün sessiz çığlığıydı.

    toparlanıp yüzümü yıkamak için lavabonun önündeyken aynaya baktım, ayna olduğumdan daha mı yaşlı gösteriyordu ne? musluktan akan suyun, pazartesi sabahında işe gidecek insan isteksizliğinde akması dünyadan bir ilahın daha ayrıldığını söylemek ister gibiydi. "biliyorum" dedim akan suya ve aynaya, "biliyorum, dünya artık diosuz dönmek zorunda. çocuklar diosuz doğmak ve güneş her gün diosuz batmak zorunda. yabancılar da artık daha rahat, insanlara zarar vermek konusunda."

    sensiz hiçbir yabancıyla konuşmayacağız, çünkü bize sadece zarar vermek için orada olduklarını biliyoruz. bu kirli dünyayı ve en değerli hazineni, yani müziğini bize emanet edip gittin metalin tanrısı. gittiğin yerde sonsuza kadar ışıklar içinde yat.

    seni çok özleyeceğiz, sahnede devleşen ilah.
  • ileride diktatör olursam uğruna dream on cover'ini beğenmeyeni kutsala hakaret suçundan içeriye attiracagim büyük efsane.
  • hastaydı en son. öğrenince akmar'dan arkadaşlar toplandık upstate new york'taki bar/grill'ine gittik, ellerimizde çiçekler ve biralarla kapısını çaldık. bizi türkiye'de verdiği 2003 konserinden hemen tanıdı, gözleri doldu. ''nasılsın babako, iyileşeceksin, taş gibi olacaksın'' dedik, ''seni tekrardan o kuru götüne yapışan taytlar içinde sahnede görmek istiyoruz yaşlı kurt'' dedik, gülüştük eğleştik. ayrılma vakti geldiğinde bizi bir kenara çekt, tek tek gözlerimizin içine bakarak ''istiklal marşı''nı okudu (bana bakıp da ''celal sana!'' demesi gerçekten de çok hoştu). duygu dolu anlar yaşadık. sonra görüşemedik, araya iş güç girdi ama bu yakında bir daha gidip kapısını çalacağız üstadın.
  • metal shock ekim 1995 sayısı

    "my dream would be to be able to give life to a group that played classical heavy metal with ronnie james dio doing the vocals." - chuck schuldiner.

    al işte chuck. hayalin gerçek oldu. bizi de bekleyin. bir gün mutlaka oradayız.
  • italyan asıllıdır. katolik eğitimi aldığı halde pek sevmemiş bu durumu. ronald padovana asıl adı. daha küçük yaşta müziğe özel bir ilgi, sıra dışı bir yeteneği olduğu anlaşılmış. trompet çalarak başlamış. new york aşığı bir adam. lisede bas gitara geçiyor, gruplar kuruyor çeşitli isimlerle. en sonunda the elves’e dönüşüyor isimleri, elf denen hayali yaratığı, hayallerinin nesneleştiren bir sembol olarak görüyor. grubu ve ismi yavaşça duyulmaya başlıyor.

    1968 yılında büyük bir trafik kazası geçiriyorlar. sarhoş bir sürücü grubun vanına çarpıyor. ronnie’nin en yakın arkadaşı gitarist nicky pantas ölüyor. ronnie dio kafasından, kafa derisinden ağır yaralanıyor. 100den fazla dikişle toparlanmaya çalışıyor.david feinstein da kazada bileğini kırıyor. hepsi hastanede uyanıyor. dio’nun yüzünde büyük bir yara izi var. grubun cortland’da geçirdiği zamanın ardından, yıllar sonra bir soka dio adı verilecektir. dio da ilk eşiyle cortalnd’da tanışmıştır, şu an abd’de meteroloji uzmanlığı yapan evlat edindiği oğlu da vardır.

    daha sonra elf kuruluyor, rainbow öncesi benzer bir müzikte kafaları. dio’nun ortaçağ söylenceleri, kahramanlık hikayeleri ve düşlere uzanan şarkı formatının ilk örnekleri çıkıyor bu dönemde: nevermore. elf, deep purple açılış grubu olunca ve dikkat çekince, ronnie james dio ve iki elemanla birlikte rainbow’a katılması için teklif alıyorlar.

    rainbow’un ilk albümü, bugün hala 70’li yılların en iyi rock albümleri arasında sayılıyor. dio’nun şarkı sözleri çok ilgi görüyor. ritchie, ronnie james dio hariç diğer elf elemanlarını gruptan atıyor. ikinci albüm daha kısa, 35 dakika. yine mükemmel şarkılar var. dio, kafasındaki müziğe iyice yaklaşıyor. özellikle son albüm long live rock’n’roll ile ayrılık başlıyor. dio, ejderhalardan, rüyalardan, meleklerden ve iblislerden bahsetmek isterken, ritchie blackmore, radyolarda ilgi görecek kısa ve pop şarkılar yapmak istiyor. yolları ayrılıyor. (ilginç olan, ritchie blackmore yıllar sonra tamamen fantezi ve hayali ortaçağ konsepti oluşturmaya çalışmıştır.)

    black sabbath yıllarında, özellikle heaven and hell’de dio şarkı yazım aşamasını neredeyse tamamen kontrol etmiştir. black sabbath ile geçen başarılı yılların ardından, dio olarak kurduğu kendi grubunun ilk albümüyle, kendi kariyerininiz zirvesine ulaşmıştır. holy diver konserleri kapalı gişe olmuştur. heavy metal en güzel yıllarını yaşamaya başlamıştır.

    albümün kapağında murray isimli maskot ilk kez görülmüştür. randy berrett vegene hunter çizimi murray, mutasyona uğramış bir malacovya deviydi. efsaneye göre, dünyayı bir zamanlar yöneten iki kabile malakovya ve sykloplardan, iyiliği temsil eden malokovyalıydı. albümün kapağında bir rahibi boğuyordu, rahip, çocuk tacizcilerini temsil ediyordu. naif bir söylemi olmasına rağmen dio din düşmanlığuyla suçlandı. “iyilik ya da kötülüğün, birinin diğeri olmadan varolmayacağına inanıyorum” diye cevapladı ve düşlerinden bahsetmeyi sürdürdü.

    dio yıllarında, black sabbath’a yeniden dönüşünde, çeşitli organizasyonlarda, ortak çalışmalarında ve son dönemde heaven and hell ile gösterdi ki, yeryüzünün mesleğine saygısı en yüksek insanlarındandı. zaten kendisi de, aşk şarkılarına değil, ahlak şarkılarına inandığını söylerdi. bu anlamıyla, tıpkı hiç tanımadığı ece ayhan gibi bir etikçiydi.

    şarkı sözlerine çok önem verirdi ve hayranlarından da bunu beklerdi. şarkılarını basılı birer şiir gibi düşünürdü. ejderhalardan, kılıçlardan ve kahramanlık destanlarından sıkılmadın mı diye soranlara, hayal etmekten sıkılmayacağım diye cevap verirdi. düşlerin gerçekliğine inanırdı.

    magica isimli kitabını bitirmeye ve söylenceyi sürdürmeye çalışıyordu, umarız yazdıkları gün ışığına çıkar.

    dio’nun bir poetikası da vardı. sözlerdeki kafiyeleri kelime kullanımı ve sesli okunduğunda farkedilen uyumla, yarattığı şarkılar tesadüfi değil, üzerinde çalışılmış, kendi kariyerinin ilk günlerine de gönderme yapan, birleşik ve eklektik bir yapıdaydı.

    daha sonra, istanbul'un sıcak bir yaz akşamında, kendisini sahnenin önünden izlemeye doyamayan bir fanıyla kurduğu göz temasında anlattı ve anladı, müzik ve müzisyenlere duyulan derin sevgide, karşıkılkı fedakarlıkların önemi büyüktür. fedakarlıkla o müziği yapanlar, fedakarlıkla o müziğe ulaşanlar, değerini daha çok bilir. 1987 albümü dream evil ile, yaşamının yönünü bulmasında, beğenilerinin oluşmasında büyük bir etkisi olan sahneyi ve dio’yu pür dikkat izleyen o çocuk da, dio’nun şarkının neresinde “kem göz” işaretini yapacağını bildiğinden, karşılıklı gülümsüyorlar.

    o çocuk, sonsuz hüzünlü bir kadıköy gecesinde panzerler, biber gazı, havada uçan taşlar ve meşaleler arasında “bundan daha kötüsü olamaz" diye düşünüp ilerlemeye çalışırken, dio ona bir ders daha verdi son nefesiyle: her şeyin daha kötüsü olabilir, kuyruğu her zaman dik tut! ejderhalara karşı savaşmaktan yorulma!

    dio haklıydı, dünya, beyaza siyah diyen krallar ve kraliçelerle dolu ve haklıydı ki her şeye rağmen, sayıları az da olsa, kılıcı alıp yürümeye devam edenler var.

    gittiğin yerde ruhun huzur bulsun, adın ve sesin son nefesimize kadar aklımızda ve kalbimizde olacak,

    magic.
hesabın var mı? giriş yap