• türkiye cumhuriyeti tarihindeki en maharetli ve yüksek idealli yöneticilerden biri idi.

    ruhu şad olsun .

    erzincan'a raftingi ve rüzgar sörfünü getiren adam.

    'polisten vali olmaz' dediği için kızağa çekilen adam.

    deprem yardım fonu ankara'ya hödüklerin cebine değil belediyelere aktarılsın diyen adam.

    insan gibi insan.
  • 1968 maiyet memuru sıfatıyla kaymakamlık stajı - aydın
    1971-1984 kaymakam - kalkandere, bahçe, hamur, ayvacık, kırıkhan, alaca, akçakoca
    1984 vali - tokat
    1989 vali - aydın
    1991 vali - erzincan
    1999 merkez valisi
    2003 vali - denizli

    türk halkının yakından tanıdığı ve çok sevdiği bir insandır. 1948 yılında trabzon'un sürmene ilçesine bağlı köprübaşı yılmazlar köyünde doğmuştur. ailesinin sonradan aydın iline yerleşmesi sonucu, 1964 yılında aydın lisesi, 1968 yılında ankara üniversitesi hukuk fakültesi'ni bitirmiş, aynı yıl aydın maiyet memuru olarak kaymakamlık stajına başlamış, devamında 16 yıl kaymakamlık, 5 yıl tokat, 2 yıl aydın, 8 yıl erzincan, 1 yıla yakın da denizli valiliği yapmış, topluma önemli hizmetlerde bulunmuş, özgün, nevi şahsına münhasır, eşsiz bir devlet; devletten daha ziyade bir millet adamı'dır. evli, üç çocuk ve bir torun sahibidir. kız çocuklarına rüveyda ve necla, oğluna ise mehmet kemal adını vermiş bir babadır.

    "bürokratik, elitist, merkeziyetçi sistemi" eleştirmiş, idari sistemde adem i merkeziyeti savunmuş, bu yönde devlet - halk işbirliği ve toplum kalkınması metodu ile çok sayıda projeye öncülük etmiştir. doğa sporları ile doğu anadolu'nun imajını değiştirmeye, bölgeyi tanıtmaya çalışmış, böyle yaparak bu süreçte klasik terörle mücadele metodlarının yanında bir de terörle psikolojik mücadele yöntemini uygulamaya koymuştur. "bu sistem değişmeli", "sil baştan" isimli iki kitabın yazarıdır. kendisi hakkında da "aykırı vali yazıcıoğlu", "vali yazıcıoğlu" adlı iki kitap yayınlanmıştır. tokat toplum kalkınması projesi iki doktora tezine, erzincan kemaliye başpınar köprüsünün yapımına ilişkin çalışmaları da, ayşe kulin'in köprü romanına konu olmuştur. sağlıklı yaşamla ilgili bir dizi uygulamalar yaparak "kolalı içeceklere, sigaraya, alkole hayır; süt, ayran içelim, kepekli ekmek yiyelim" kampanyalarını başlatmıştır.

    sistemin içinde olmasına rağmen sistemi sürekli eleştiren, sistemle barışmayan, devletin değil halkın valisi olmayı amaçlayan ve bunu da başaran birisidir. aydın oligarşisine ve bürokrasi despotizmine savaş açtığından zaman zaman eleştiri oklarına da hedef olmuştur ki, 28 şubat sonrası merkeze alınarak bir ara valilik görevinden el çektirilmiştir.

    millet ile yatırımcı arasında bir köprü olması gereken bürokratik yapılanma ve merkezi zihniyetinin, köprü değil ama duvar işlevi gördüğünü her dem vurgulamıştır. merkezi idarenin hali hazırdaki bir temsilcisi olarak, devlet sistemimizin ağır işlediğini, yıldıran bir bürokrasiye sahip olduğunu, bu bürokrasinin demokrasiye diz çöktürdüğünü, merkezi idarenin yetkilerini bir an önce yerel yönetimlere aktarılması gerektiğini, türkiye'nin düze çıkması için mutlak surette hizmetlerin halkın ayağına götürülmesini defalarca söylemiş ve medyanın bu konulara dikkatini çekmek ve bu söylemini ülke gündemine sokabilmek için de sörf, kayak, yamaç paraşütü, rafting yapmış, kendisine yönelen ilginin içini de bu sert söylemle doldurmuş özgün bir kişidir. devlet hizmetindeki bilgi, görgü ve deneyimlerini bu yolla içinde yaşadığı topluma ve hizmet ettiği milletine anlatmaya çalışmıştır.

    1984 yılında 36 yaşındayken türkiyenin en genç valisi olarak tokatvaliliği'ne atandıktan sonra; ihale açmaksızın müteahhitleri devreden çıkararak, kamu özel idaresi ve halk işbirliği ile tokat ve köylerinde tüm cumhuriyet tarihinde yapılan dersliklerden çok daha fazla derslik yapımını sadece dört yıla sığdırmıştır. özellikle bu tokat valiliğindeki hizmetlerinin duyulması ve akabinde yılın bürokratı seçilmesi sonrasında, tüm idealist kaymakamların örnek aldığı mülki amir konumuna geçmiştir. bu idarecilik yeteneklerini takdir eden mümtaz soysal da, yazıcıoğlu'ndan zıpkın gibi biri diye övgüyle bahsetmiştir. sürekli söylediği sözlerden biri "kurtarıcı yoktur, halkın kendisi önce kendini kurtarmayı, kurtarıcılardan medet ummamayı öğrenmelidir", diğeri ise şerefu l mekan bi l mekin'dir.

    içinde bulunduğu düzeni alabildiğine eleştirmiş, bir çok politikacının doymaz iştahı ve paylaşım isteklerine tek başına karşı koymaya çalışarak türk insanının gönlünde taht kurmuş olan bir diğer sıra dışı devlet adamı ve yine kendisi gibi trabzon sürmene doğumlu adnan kahveci ile aynı kaderi paylaşmış bir bürokrattır. sistemi değiştirme söylemi üzerine kurulu ciddi eleştirileriyle tanınan recep yazıcıoğlu, vali olduktan sonraki süreçte geçirdiği üçüncü trafik kazası sonrası maalesef ki kurtarılamamıştır.

    son görevi denizli valiliği sırasında, ankara'nın temelli beldesi yakınlarında 2 eylül'de geçirdiği trafik kazası sonrası tedavi altında bulundurulduğu ankara üniversitesi tıp fakültesi ibni sina hastanesi'nde 4 eylül perşembe günü beyin ölümü gerçekleşmiş, yaşam destek ünitesine bağlı olarak diğer organları yaşatılmasına rağmen 8 eylül 2003'de vefat etmiştir. vefatı sonrası aydın - söke asri mezarlığında toprağa verilmiştir. mezarına bir dönem görev yaptığı erzincan'dan getirilen fırat nehri suyu dökülmüş, erzincan toprağı serpilmiştir. yine erzincan'da gıyabi cenaze namazı kılınmış, erzincanlı kadınlar da cenaze namazında saf tutmuştur.

    "insana değil de devlete kutsallık atfeden zihniyet" ile ilgili düşüncelerini de yazayım tam olsun:

    "kim kutsal devlet diyorsa, kutsal değerlere küfür ediyordur. devletin kutsalı olmaz. kutsal olan insandır, millettir, duygudur. üç - beş kişinin biraraya gelip kurduğu yönetim organizasyonunun adı olan devletin nesi kutsal... bizde demokrasi talebi yok; bu yüzden de antidemokrat adamlar istedikleri gibi at koşturuyorlar.
    atçalı kel mehmet 1826'da hademe olarak çalıştığı valiliği basar ve kendini vali ilan eder. buna ilk demokrasi girişimi deniliyor. işte ilk demokrasi girişimi böyle olursa, bugünün demokrasisi de böyle olur... kendi çıkarlarını korumak isteyenler önce "sistem elden gidiyor, rejim tehlikede" derler. ülkenin dirliği hep, menfaatlere çalışıyor. kim bu ülkenin dirliğini savunanlar, bir düşünmek gerekiyor... sistem ya da rejim halkı içine çekerek güçlendirilir. askerdeki kürt çavuşlara bir bakın bakalım nasıl da çakı gibi askerlik yapıyorlar. doğu halkı sistemin içine çekilip sorumluluk verilseydi bugün doğu sorunu olmazdı."

    (bkz: yitik bahar)
    (bkz: o güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler)
  • aydın valiliği'ne atandığında, henüz üç dört günlük vali iken nazilli ssk hastanesi ile ilgili bir şikayet kulağına çalınır... hiç vakit kaybetmeden hastaneye gider. tebdil-i kıyafet gelir. acil bölümünden girer. oradaki görevli bir hemşireye der ki "başhekimin odası nerede?"
    hemşire şöyle bir bakar yazıcıoğlu'na. tanıyamaz tabi. küçümseyici bir ses tonuyla " üst kata çık, koridorun sonundan sağa dön, sondaki oda" der. yazıcıoğlu üst kata çıkar. başhekimin odasını bulur. kapısı açıktır ama başhekim odasında yoktur. içeri girer. tam o sırada başhekim gelir. "buyrun ne istiyorsunuz ?" diye sorar. yazıcıoğlu, rahatsız olduğunu, tedavi olmak istediğini ama parası olmadığını söyler. başhekim kendisine "burası hayır kurumu değil, paran yoksa tedavi olamazsın" der. yazıcıoğlu, "devletin görevi vatandaşına bakmak değil mi doktor bey ?" der. başhekim sinirlenir ve yazıcıoğlu'nu odasından kovar. sessizce aşağı iner, hastanenin iki sokak arkasında bekleyen makam aracına biner, arabada onu bekleyen yardımcısına "gerekli yazışmalar hemen bugün yapılsın yarın görevden alınma yazısını kendisine bizzat ben vereceğim" der...
    ertesi gün bu sefer resmi giyimli, kıravatlı, takım elbiseli olarak gider hastaneye...
    elinde rulo halinde bir kağıt...
    bu sefer makam aracı hastane girişine kadar gelir...
    herkes şaşkındır...
    dün gördükleri yamalı pantolonlu, kasketli, yırtık gömlekli adam meğerse yeni atanan aydın valisiymiş...
    vay be ! der görevliler...
    hiç vakit kaybetmeden başhekimin odasına çıkar...
    içeri girer...
    başhekim dona kalır...
    siz ? ama siz ? der...
    bugün itibariyle başhekimlik ünvanından azledilmiş bulunmaktasınız der, elindeki görev azli belgesini uzatır ve ayrılır hastaneden...
  • kendisiyle yamac parasutu yapmisligimiz vardir. halktan birisidir. erzincan valisi iken kocaman bir yamac parasutu senligi duzenleyerek, dogudaki bir sehre 3 gunlugune de olsa universitelileri getirebilmis, dogu-bati farkini yerle bir ederek insanlari kaynastirmistir. o zaman anlamistik ki, kalp guzelse, bedenin yapacaklarinda mekan sinirlayici olamaz.

    politik kimliginden once sporcu kimligiyle kalbimde yer etmis bir sahsiyettir. umarim riskli mucadelesini hayat yonunde kazanir.
  • bu ülkede tanınmış en iyi recep'tir. diğer recepler hakkında yorum yapmak istemiyorum.
  • yukaridaki entrynin devami olarak recep yazicioglu'nun asagidaki konusmalarini seyredin. usenmeyin.
    memlekette (en azindan devlette) isler neden rayinda yurumuyor diye merak edenlere hap gibi sahane ozetler sunuyor. allah rahmet eylesin.

    1) teror konulu http://www.youtube.com/…xgglksksqm8&feature=related
    2) sivil toplum orgutleri, universiteler, sendikalarin genel durumu+bayram meral'e, suleyman demirel'e ayar verme, itaat ve biat kulturune gonderme, guzel espriler http://www.youtube.com/…quxnt_vxdag&feature=related
    3) burokrasinin durumu, halkin tutumu, icraatin onundeki genel malliklar, halkina "gozunu ac be kardesim bokunu yiyim" serzenisi http://www.youtube.com/…ytc-ab_4iyc&feature=related
    4) yerel yonetimler reformu, siyasetciler, burokrasideki aptalliklara guzel ornekler http://www.youtube.com/…ure=endscreen&v=ebp8_b8dpno
    5) sivil toplum ve universitelerle ilgili fikirleri, yapilan/yapilamayan isler, yatirim planlamalarindaki gerizekaliliklar, carpici ornekler http://www.youtube.com/…b8ehhjwjws0&feature=related

    usenen beyinlere ve bunlari muhtemelen isyerinde okuyacagi icin videolari izleyemeyecek olan esime kisa ozet:

    -su kayagi gibi fuzuli islerle de ugrasiyoruz biliyorsunuz. erzincan'da doga sporlari dernegine para verdigim icin yargilaniyorum.
    -sen doguda yuz tane bes yuz tane askerle gezersen, deligine girersen, orada yasamin devam ettigini insanlara nasil gostereceksin? sokaga oyle cikarsan adam der ki "eyvah memleket elden gitti". risk alacaksin kardesim baska caresi yok. sansin varsa postu deldirmezsin.
    -ankara'da zil calip para isteyen sendikalar neden duzeni tartismaz, duzen degisikligi istemez. turkiye'nin en buyuk sendikasi "ne degisecekmis turkiye'de, ben siyasi parti miyim? der mi? harika".
    -itaati, biati iman haline, kultur haline getirmeyin.
    -aydin'in dibinde yatan milli serveti cikarmamanin vebali ve gunahi hepimizin. oradaki milli servet aydin halkini, politikacisini, odasini, sendikasini vs, bekliyor.
    -memur tayin ederek, katip surerek yoneticilik olmaz. bunlar fasaryadir. proje yaratmak zorundasin.
    -yillarca coban sulu (suleyman demirel) diye dalga gectiniz de o cobansa biz de suru degil miyiz kardesim. ama bunu sekiz sefer soylediniz.
    -boyuna politikaci karsiliyoruz, politikacilar karsilanmayi, ugurlanmayi cok sever, o yuzden bakan olurlar. ulan ben neymisim der ya. beni yeni kesfettiler heralde der. bakanlarin mercedese binmesi gerekiyor kuranda ayet var biliyorsunuz.
    -halkin gucunun farkina varin. kayserideki universitenin her bir binasini bir isadami yapmistir. hukumet "hangi il altyapiyi yaparsa o ile universiteyi veriyorum" derse cikacak sonucu gorun.
    -bir milyonluk kusadasinda hastane yok, saglik ocaginda hizmet veriliyor. soke'nin nufusu 50 bin, hastane olarak bilinen bir saglik ocagi ve 55 uzman doktoru var. erzincan'in nufusu 100 bin, 15 uzman doktor var ama toplam 1000 yatakli dort tane hastanesi var.(zamanin kosullarina gore) para bol.
    -erzincan'da her on kisiye bir hastane yatagi dusuyor, biz de tasarruf tedbiri olarak; kagidin arkasini yaziyor, musluk tamir ediyor, arabalara binmiyor, iki lambadan birini sonduruyor, asansor kullanmiyoruz.
  • "recep ayında doğan biri...
    recep ayında vefat eden biri..
    ismi recep olan biri..."
  • 2001 krizi zamanları, ktü'de bir konferansa gelmiş, kurduğu cümle ile salon dalgalanmıştı: "kemal derviş sosyal demokratsa ben de maocuyum"
    ama kendisinin hafızamdan silinmeyecek görüntüsü, bir ramazan akşamı teravih vaktinde trabzon'un ortahisar fatih büyük camii'nin kütüphane olarak kullanılan muvakkithanesinde üşümüş ayaklarını elektrikli soba karşısında ısıtma çabasıydı.
    rabbi'nin cenneti ve cemali ile müşerreftir inşallah.
  • neresinden bakılırsa bakılsın sıradışı ve rahat bir adamdı. yanılmıyorsam denizli valiliği yaptığı dönemde gazetecilerin istanbul valiliği için adı geçtiği yünündeki ısrarlı sorularına " bana orayı yedirmezler " cevabını vermesi unutulmazdır.
  • denizli'deki bütün "cafe"lerin tabeladaki ismini "kafe" yaptırmasıyla dikkatimi çekmişti. allah rahmet eylesin
hesabın var mı? giriş yap