• bilinen ilk örneğini çarmıha geldiler, ve hâlâ proje çocuk ısrarı sürüyor
  • bir tanesiyle ve annesiyle dün tanıştım.

    özel eğitim okulunda çocuğunun dersinin bitmesini bekleyen veliler arasında ister istemez bir sohbet oluyor. biz de bir proje çocuğun annesiyle sohbete başladık.

    proje çocuğumuz şu an 15 aylık. hala konuşamaması annesinin çok canını sıkmış ve üç ay önce dil eğitimine başlamışlar. şu anda haftada 3 gün özel eğitim okulunda dil eğitimi, 4 gün de tıp fakültesi hastanesinde dil terapisi alıyor. ayrıca 1 aydır da haftada 3 gün yüzme dersi alıyor.

    anne kendisini herkesten daha bilinçli bir anne addetmiş. bana bunları anlatırken ben 3-4 yaşında bir çocuktan bahsettiğini düşünerek biraz erken olduğunu söyleyecektim ki, 15 aylık olduğunu öğrendim.

    ben: biz de genetikten takipliyiz, genetikçi olsun psikiyatrist olsun normal çocuklarda bile 2,5-3 yaşına kadar konuşma için özel bir adım atılmasını gerekli görmüyor, doğalında gelişmesini bekleyebiliriz diyor...
    anne: olur mu hiç, kendini ifade edebilecek ki gereksiz hırçınlık ve öfkesi kalmayacak.

    evet, çocuk hırçınlık ettikçe basacaksın dil terapisini, durup dururken bir oyuncağını kırmışsa koşacaksın yüzme dersine. neyse, ben allah kocana sabır versin diye düşünürken sohbet ilerledi, bu kadının ikinci projesiymiş. ilk projesi olan yankı şu an dört yaşında. adı geçergeçmez "ay pardon ya, unutmuştum benim bi eşimi aramam gerekiyor müsaadenizle" deyip telefon açtı. projelerin babasıyla ilk projeleri hakkında konuşmaya başladı:

    - ya şimdi yankı öğretmeniyle bi anlaşmazlık yaşamış ya, ne yapabiliriz o konuda, benim bugün onu da halletmem gerek...

    (yahu 4 yaşındaki yankı öğretmeniyle nasıl bir anlaşmazlık yaşar? yankı bitişik öğrenme kuramı savunurken öğretmeni davranışsal öğrenimci mi? 4 yaşında çocuğun öğretmeniyle yaşayacağı anlaşmazlık en fazla çocuğun şımarması, öğretmenin azarlaması öğrencinin de anneye şikayet etmesidir işte)

    büyük ihtimalle karşıdan "nebileyim bak işte, olmadı başka bi okula yollarız" gibi 15-20 saniyeye sığan bir cevap alınca bende taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başladı. büyük ihtimalle kadın çocuklara kendi hiçbir şey vermek için emek harcamak istemiyor, zira bana anlattığı gündelik yaşamda da hiç anne-çocuk veya çocuk ve diğer çocuklar zamanı yoktu, aklına esen kursları buluyor, para sıkıntısı olmayan kocası da "ya tamam gitsin işte, neyse öderiz" diyor. o da kendisine akşamları yemekten sonra uyuyana kadar çocuklarıyla oynama misyonu biçmiş, sürekli internetten bulduğu "başarı hikayelerini" kendisine anlatan karısını başından savmanın yolunu böyle bulmuş.

    kocasına değil çocukçağıza allah'tan sabır dilemeye başladım. hatta o an çocuğu alıp kaçırsam kurtarsam mı diye düşündüm ama kesin çip falan da taktırmıştır uzaklaşınca patlıyodur diye yapmadım.

    bu arada bu çocukla alakasız, ben bir de tamamlanmasına çok az kalmış bir proje çocuk tanıdım. annesinin belirlediği bir aile dostlarının oğluyla evlenince proje tamamlanacaktı, geriye bir tek o adım kalmıştı.

    bu ailenin yapısı daha farklı, bürokrat ve aristokrat bir ailenin 26 yaşındaki kızı. çocukluğundan beri onlarca ülke gezmiş, anime çiziyor, dans ediyor, şan eğitimli bir psikiyatrist. çocukluğu evinin bahçesinde mürebbiyeyle geçmiş. ve şu anda annesi ayda bir falan hayatına müdahale edip "projesine uygun olmayan" kıyafetleri, internet sitelerini, arkadaşlarını hayatından çıkarttırıyor, yenilerini alıyor...du.

    bu projenin ablası, projelikten kurtulmak için 4 yıl evvel unicef gönüllüsü olarak kamboçya'ya gitmiş, geri gelmiyordu. ikinci proje de ablasının yanına kaçtı, dönmeye niyeti yok. proje yetiştirmeye çalışan annenin ise şu anda birini 4 diğerini de 1 yıldır bizzat görmediği, kendisinden kaçmış iki kızı var.
  • bu cocuk bilincli oldugunu iddia eden ve bu iddia ile dogurup onu büyüten ebeveynlerin cocugudur. proje isim ile baslar. e malum önce isim vardi. hangi idea'yi ideal kabul etti ise anne baba ismi ona göre koyar cocuga. bazen taylan olur ismi, bazen mahir, bazen kürsat, bazen furkan. ama genelde cift isimli olurlar. ya da ben geneliyorum.

    dogduklarindan itibaren bu projeye okuma yazma yillarina kadar biraz ara verilir. ondan sonra tüm hizi ile gelisir. anne babalarin istedikleri kitaplari okurlar, sevdikleri hikayeleri dinlerler bu cocuklar. ailelerinden ögrenirler memleketin ahvalini. dünya görüslerini öyle sekillendirirler.

    kücücük yasta abuk subuk kitaplar tutusturulur cogunun eline. ya igreti durur o kitaplar onlarda ömürleri boyunca "ben su kitabi su yasimda iken okudum derler" ya da sindirip o ideanin insani olarak yer yutar ve o kitaplara göre yasar.

    hayat tarzini secme hakki hic bir zaman o cocuga birakilmaz. format atsa hayatina isletim sistemi ariza yapar cünkü kendisi projeye uygun yetistirilmistir. proje ona uyarlanmamistir.
  • john stuart mill'e proje cocuk demek cok yanlis olmaz. cok kucuk yastan itibaren babasi james mill tarafindan ozel bir egitime tabi tutulmustur. uc yasinda grekce, sekiz yasinda latince ogrenmeye baslamis platon, heredotus, eukleides ve cicero'yu aslindan kucuk yasta okumustur. mill'in yasitlari okulda grekce ve latinceyi kendisine gore oldukca gec ogrenecektir. mill'in mill olmasinda bu egitim rolu elbette buyuktur. yalniz james mill oglunun dusunsel gelisimini yonlendirirken duygusal gelisimini pek dikkate almamistir. mill otobiyografisinde cocukken yasitlariyla pek zaman gecirmedigini, oyun oynamadigini soyler. babasi tarafindan surekli yonlendirildigi ve yasitlariyla icten, dogal bir iliski kurmadigi icin gencliginde bu agirligin altinda ezilmis ve agir bir bunalim gecirmistir.
  • üstüne gereksiz yükler bindirilen çocuklardır. bu çocuklara iyi bir gelecek için fırsat verilmez, bu çocuklara parlak bir kariyer aile tarafından dayatılır.

    peki ya çocuk sadece marangoz, bahçevan, fırıncı, tamirci, postacı falan olmak istiyorsa? bunu kimse düşünmemiştir.

    bu çocuklar ekseriyetle başarılı olacaklardır ama mutlu olacaklar mı hayatlarında bu büyük bir soru işareti. çünkü doğdukları andan itibaren büyük beklentilerle büyütülüyorlar. peki ya gerçekten de o büyük beklentileri karşılayacak durumu yoksa o çocukların? ya sade bir hayat yaşamak istiyorlarsa sadece? herkes piyano çalacak, 3 dil bilip, 8 yaşında program kodlayacak diye bir şey yok.

    bana kalırsa siz çocuğunuza olmak istediği şeyler için fırsat verin. bir yol arıyorsa ona yolu gösterin. ama yolda yürüyecek olan kendisi olmalı. bebe belki bakkal açıp kapının önünde tavla atarak mutlu olacak ya da belki stanford'da fizik phd'si yapacak gidip nobel falan alacak. ama o yapacak tüm bunları, siz de ana babası olarak arka planda öylece unutulup gideceksiniz. kasmayın bu kadar.
  • şu hayatta insanın ne eğitimin, ne donanımın, ne hobilerinin ne de kariyerinin, onu "mutsuzluk" denen mengeneden kurtarmaya muktedir olmadığını idrak ettiğimden beri benim için hepten anlamsız kavramdır...

    belli başlı erdemlere sahip*** , kendine ve dünyaya saygılı, mutlu ve huzurlu bir insandan daha "zengin" bir insan olmadığını düşünürsek; hakkaten anlamsız.

    proje çocuklar; daha çok, ailelerin kendi olamadıklaırnı çocuk üzerinden varetme çabasının ürünü gibi geliyor bana bu minvalde...

    evet bir çocuğun "gerçekten" kendi yetenek-beceri ve ilgisi o yöndeyse ve bunu talep ediyorsa, piyano başında veya bale stüdyosunda saatler geçirmesinin hiçbir mahzuru yok.

    fakat sadece "onu da öğrensin, bunu da alsın" diye o kurstan bu etüde sürüklenen çocukların aileleri ciddi olarak hata yapıyorlar bence.

    oyun yahu, oyun. hepimiz oyunla öğrendik dünyayı.. oyundan daha güzel öğretmen olabilir mi hayatta?
    -imkan varsa- açık havadan, doğadan, hayvanlardan, şahit olacağı güzel insan ilişkilerinden daha güzel öğretmen mi var?
  • çocuklarının potansiyel yeteneklerini geliştirmek adı altında gizliden kendi ukdelerini gerçekleştirme amacı güden, “ben yapamadım, bari o yapsın, ben göremedim o görsün" gibi söylemlerle fedakarlıklarının gösterişini sunarken olan biteni farkında olmadan kendi başarıları olarak övmenin peşinde koşan ebeveynlerin hayatlarını kararttıkları çocuklardır. yazık ki, proje çocuk olarak yetiştirildiğinin farkında olmadan büyüverirler ancak iş işten geçmiştir. pek azı cesaret gösterip, çekeceğini düşündüğü vicdan azabının saçma olduğunun ayrımına varıp projeden kopabilir. hani hiçbir sebep yokken boşanma kararı alan veya birdenbire yaşadığı şehri, ülkeyi değiştiren, en yüksek pozisyondayken istifayı basan kısaca ferrari'sini satan bilgeler vardır ya, bunlar onlardır...genelde tamamı hep mutsuzdur. hata yapma lüksleri hiç olmamıştır. beraberliklerinde aşırı tatminsiz, aşırı mükemmeliyetçi, hırslı olmakla eleştirilirken görülürler...kendileri istediği için değil, doğmadan biçilmiş yazgıyı başkalarını tatmin ederek yaşama telaşından yorgun bitap düşmüştürler...

    yazıktır...
    günahtır...

    http://www.hurriyet.com.tr/pazar/8409749.asp
  • bunların anne ve babalarının dünyanın her yerinde önce toplumdan soyutlanması, sonra uygun bir hastanede, budaklı meşe odunu yardımı ile düzenli olarak rehabilite edilmesi, ondan sonra doktor uygun görürse tekrar sokağa salınması gerekmektedir.
  • enteresan bir örneği şuradan görülebilir:

    https://www.facebook.com/…o.php?v=10152524613827418
hesabın var mı? giriş yap