• genellikle çin’de görülen, asiadodis yunnanensi adıyla bilenen bir peygamber devesi : görsel
  • bugün yolda yemyeşil bir peygamber devesine rast geldim. kaldırımın ortasında kıpırdamadan bekliyordu. ya kedilere yem olacak veya dikkatsiz birinin ayakları altında ezilecekti muhtemelen. ben de onu yakaladım ve çimlerin arasına korunaklı bir bölgeye naklettim.

    sonra peygamber devesinin sembolizmini ve manalarını araştırmak aklıma geldi. şu bilgilere ulaştım şimdilik:

    "asur kralı asurbanipal’ın hazırlatıp ninova kütüphanesinde depolattığı çiviyazılı tabletler arasında m.ö. 2300 civarında yazılmış sümerce-akadça bir sözlük (urra=hubulla) vardır. tabletlerden üçü zoonimiye ayrılmıştır; düzkanatlı böcekler listesinde peygamberdevesi, buru.en.me.lı adıyla kaydedilmiştir.sözcük kelimesi kelimesine “ölülerle iletişim kurabilen sihirbaz; kahin” karşılığındadır. başının tam altındaki kıskaç olarak kullandığı ön bacaklarının meditasyon yaparcasına, hatta dua edercesine bir pozisyonda durması, avını bu şekilde zen-budist veya bir derviş sabrıyla beklemesi, gelecek saldırılardan korunabilmek için üzerinde bulunduğu yaprağın, çiçeğin, hatta taşın rengini alabilecek kamuflaj yeteneği, kafasını 180 derece döndürebilmesi, peygamberdevesinin ilk çağlardan bu yana doğaüstü güçlere sahip bir canlı muamelesi görmesini ve kültürel sembolizmlerle donatılmasını sağlar.

    o tüm dünyada mitolojik ve dini bir sarmal içindedir. eski mısır ölüler kitabı’nda (m.ö. 1555-1350), ölmüşlerin ruhuna yeraltında kılavuzluk eden ve onları büyük tanrı osiris’le buluşturan “minör bir tanrı”dır[1]. bu motifi fransız folklorunda daha yaşamsal bir boyutta görürürüz: kaybolan çocuklara parmağıyla gidecekleri istikameti peygamberdevesi gösterir. güney afrika khoi kabilelerinde peygamberdevesinin, dünyaya gelen ilk canlı, diğer canlıların yaratıcısı ve büyük tanrı kaggen’in yeryüzündeki tecessüm etmiş biçimi olduğuna inanılır ve “khoi’ların tanrısı” anlamını taşıyan hottentotsgot sözcüğüyle adlandırılır[2].

    o, yeryüzündeki en karizmatik ve grotesk böceklerdendir. görüldüğü hemen her bölgede mitolojik ve dinsel metaforlarla adlandırılır. pastoral şiirin öncüsü grek şair theocritus, m. ö. 3. yüzyılda 10 numaralı idil’inde ona “dua eden kahin, müneccim” anlamına gelen mantis religiosa demiş[3]. ve bu ad, taksonominin babası isveçli zoolog c. linnaeus tarafından 1758’de benimsenip avrupa dillerine ya doğrudan geçmiş ya da tercüme edilmiş: ingilizcesi praying mantis, italyancası mantoidei, fransızcası mantodea vd. dil milliyetçiliği hayli yüksek olan almanlar grekçe sözcüğü alıntılamamış, tercüme etmişler: gottesanbeterin “tanrıya dua eden”. rusça ve ukraynacası bogomol “tanrı’ya dua eden” anlamında. diğer slav dillerinde (bulgarca, makedonca, sırpça, hırvatça), aynı sözcüğe küçültme eki getirilmiş ve “dua eden ufaklık” anlamlı bogomolka denmiş.

    mutasavvıf çekirge

    hayvanlar dünyasında bu denli “tanrı’ya adanmışlığın” eşine benzerine zor rastlanır. dış görünüşünün çekirgeyi andırmasından dolayı kimi kültürlerde çekirge anlamlı sözcüklerle birleştirilip adı konmuş: ural dil ailesine mensup macarların imádkozó sáska, finlilerin rukoilijasirkka dedikleri bu “mübarek” mahlukun ismi, mezkur dillerde “dua eden çekirge” demek. kanatlarıyla birlikte ön bacaklarını iki yana açtığında, zat-ı şahanesinde sema eden bir mevlevi dervişi misali “mutasaavıf” özellikler de saptanmış. bu sebeple kazan tatarları ona sufi çikértke, başkurtlar sufıy siertke yani “mutasavvıf çekirge” demişler.

    mekke’yi gösteren rehber

    bacaklarının bir böceğe göre olağanüstü uzun, ince ve çevik olmasından dolayı arap ve ibrani kültürlerinde deve ve at anlamlı sözcüklere iliştirilip adlandırılmış. bir rivayete göre hac yoluna çıkan müslümanlara, mekke istikametini gösteren bir rehberdir[4]. araplar, bu hayvana feres-ün-nebiyyi “peygamber atı” derler. xvı-xıx. yüzyıl osmanlı sözlüklerinde tanrı deveciği adıyla kayıtlıdır; “tanrı”nın yerini “peygamber”in alması ise muhtemel bir arapça etkisidir. ibranicede “süleyman’ın devesi” anlamına gelen gamal şlomo söz öbeği kullanılır. “mübarek”in kazakçada süleyman peygamberin babası davut peygamberin adıyla anılması ve devit denmesi, türk lehçeleri içindeki en ilgi çekici adlandırmayla karşı karşıya getirir bizi. kazak çocuklarına sıkça anlatılan karlıgaş pen devit (kırlangıç ve peygamberdevesi) adlı masalda, kırlangıç yavrularını yemeye çalışan yılanın gözlerini ön bacaklarıyla çıkaran peygamberdevesi, cesaret ve yardımın alegorik bir yansımasıdır. burdalık bölgesi türkmenlerinin peygamberdevesini yılangözçıkarıcı olarak anmaları, yumurta için kuş yuvalarına dadanan yılanların gözlerini, bıçkı dişli ön ayaklarıyla vurup çıkardığı efsanesinin orta asya türklerindeki yaygınlığı yüzündendir. türkmencedeki yaygın adı ise “allah’ın atı” anlamlı hudayatı’dır. türkmencenin diyalektlerinde hüdaydüye “hüda devesi” ve bişikçi “beşikçi” de denir[5]. son sözcük, ön bacaklarını birbirine kavuşturup avını beklerken kimi zaman beşik gibi sallanmasından ötürüdür. özbekler de bu özelliğine vurulmuş olmalı ki, ona “beşik depreten” anlamlı bir söz öbeği olan beşiktervatar demişler.

    farslar medrese hocalarına ve mollaların başı olan büyük din bilginlerine ahund derler. peygamberdevesine de antromorf biçiminden, “mütedeyyin” hasletinden ve “takva ehli” olmasından dolayı ahundek adını vermişler. ahundek, “molla” anlamlı ahund sözcüğünün küçültme ekli biçimidir.

    kung fu’ya ilham veren peygamberdevesi

    dağ, tepe, ırmak gibi engelleri yiyecek uğruna aşabilmesi, çiftleşme esnasında erkeğin kafasının dişi tarafından yenmesi, yiyecek bulamadıklarında kendi türünü bile mideye indirmesi, çin kültüründe “hırs” ve “tamah” sembolü olarak görülmesine neden olur. t’ang hanedanlığı dönemi şairlerinden lo hung-hsien, “insan doğası gereği asla tatmin olmaz, bir fili yutmaya çalışan yılana ve bir ağustosböceğine hücum eden peygamberdevesine benzer.” der[6]. çilehaneye çekilmiş bir derviş misali sakince avlarını beklemeleriyle tezat oluşturan ani ve şedid avlanmaları, kendisinden büyük canlılarla kıyasıya mücadeleleri, çin ve japon kültürlerinde güç, cesaret ve gözükaralığı da simgelerken, çin savaş sanatı kung fu tekniklerine ilham olmuştur. bir çin atasözünde “bir kağnıyı durdurmaya gücü yetmese de, bunu deneyecek acarlığı vardır.” şeklinde tanımlanan peygamberdevesi; çincede ??imleriyle gösterilir. ilk im (táng) “ağustosböceği”, ikincisi láng “yusufçuk”) anlamındadır. 10. yüzyıldan itibaren çinliler bambu kafeslerde peygamberdevesi besleyip birbirleriyla dövüştürür ve galip gelenin mağlubu yemesini izlerlerdi[7].

    şeytanın atı mı?

    peygamberdevesine kırım tatarları şeytanatı der. arapçanın (feres iblis) ve fransızcanın (cheval du diable) bazı diyalektlerinde de aynı anlamı taşıyan sözcükler kullanılır. şeytanla özdeşleştirilmesi, kırgızcadaki caaçı (“yay ustası savaşçı”) ve japoncadaki kamakiri (“orak kesiği”) adları, peygamberdevesinin karşıtını kendi içinde barındıran iki zıt (tanrısal ve demonik ) kutbuyla, “yin yang”, hatta “diyalektik” felsefeyi haiz olduğunu gösterir.

    peygamberdevesi, yüzyıllar boyunca sanat ve edebiyata da konu olmuştur. salvador dali, jean-françois millet’in louvre’de sergilenen l’angélus (1857-59) adlı tablosundaki kadını, duruşundan dolayı peygamberdevesi ile özdeşleştirmiş; bu tablodan esinlenerek 1934’te atavism at twilight (kunstmuseum, bern) adlı resmi çizmiştir. dali’nin tablosundaki erkekte baş yerine bir kafatası, göğüskafesinde ise kalbin bulunduğu yerde bir delik vardır ki bu boşluk, sanat eleştirmenlerince dişi tarafından ısırılarak koparılmış olarak yorumlanır.

    lanetlenmiş cassandra mı?

    türk edebiyatında da zaman zaman konu edilen peygamberdevesi, adalet ağaoğlu’nun öykülerinden birinde, hem kutsanmış hem de lanetlenmiş bir varlık olarak kadınla özdeşleştirilmişti:

    “yavaş yavaş anımsıyorum: bir zamanlar mükemmel bir peygamberdevesi olmayı düşlemiştim. güneye, akdeniz’e sık indiğim zamanlarda, bir seferinde taraçada otururken şişe ağzına tünemiş bir peygamberdevesi görmüştüm. ipincecik, uzun, kol gibi bir çift ön ayak, yine çok ince uzun arka ayaklar. ön ayaklar, insan gibi dua edercesine birbirine çapraz bitişmişti. mantis religiosa? arka ayaklar üçgenin dik açısı kadar kıvrılabiliyordu. üçgen bir baş, dışa fırlak bir çift göz. hayvanın büyüsüne kapıldım. dakikalarca gözledim onu. tepesinde görülür görülmez tellere benzer bir çift duyarga. bunlar acaba taraçada esintiden mi böyle titreşip duruyor, yoksa ses alıcısı gibi duyarlı, dikkat kesilmiş, durmadan bir şeyleri kayıt mı ediyordu? yoksa hayvan, türünün lanetlenmiş cassandra’sı mıydı?”[8]

    üçgen kafasıyla, gagamsı burnuyla, pörtlek gözleriyle dünya dışı yaratıklara esin kaynağı olmuş; sinema ve çizgi filmlerde gördüğümüz pek çok “uzaylı”onun sayesinde tecessüm edebilmiştir. kısacası peygamberdevesi insanoğlu tarafından hem takdis hem de tel’in edilerek adlandırılmış nadide canlılardan biridir."
    -alıntıdır-
  • eksisozluk aracılığıyla tanıdığım muhabbet adamı, güzel insan, nba uzmanı. şaka lan şaka 10 yıldır tanırım düz adam sami'nin gerçeği, dünyanın en rahat adamı. dostum doğum günün kutlu olsun, tekel vodka ile köpek öldüreni eşsiz oranda karıştırdım yolladım sana doğum gününde doya doya zıkkımlan.

    ayrıca aşırı üşengeç yazar. kendisiyle tek tartışmamız ekmek almaya giderken evin anahtarını almamamdan dolayı kapıyı açmak zorunda kalmasından çıkmıştır haha.
  • nba ile ilgili entrylerini severek takip ettiğim yazar.
  • peygamber devesi hakkında kısa bir bilgi notu: dünya'daki canlı yaşamının hayret verici ölçüde çeşitli olmasının hayret verici nedenidir. milyonlarca yıl önce yaşanan bir kırılma anında dünya üzerindeki canlıların tamamına yakını yok olmuş ve geriye çok az tür kalmıştır.

    peygamber devesi de bu canlılardan biridir. ancak bu canlının çok önemli bir özelliği vardır. yok olan canlıların önemli bir bölümünün yakın arkadaşı olan peygamber devesi, o canlıların tek tek özenle topladığı yapı taşlarına ve anılarına sahiptir.

    kolleksiyon merakı sayesinde edindiği bu gen havuzu, kıyamet sonrasında yaşamın yeniden çeşitlenmesini sağlamıştır. her ne kadar son yıllarda yapılan araştırmalar bazı genlerin birbirine karıştığını ve hatta anıların da yanlış bedenlerle eşleştiğini gösterse de, peygamber devesinin dünya yaşamına katkısını küçümsemek mümkün değildir.
    görsel
  • avını, denk geldiği yerden minik minik yemeye başlaması ile doğanın korkunç halinin örneklerindendir.
  • yakın bi tarihte bizim evin yakınındaki koruda bunlardan biri kediye kafa tutuyor, onla cebelleşiyordu. o sırada ani bir refleksle böceği elime alıp kediden kurtarmıştım. kurtarmıştım kurtarmasına ama bu ilginç yaratık avuçlarımın içinde üçgen kafasını çevirmiş bana bakıyordu. ilk defa bir böcek türü tarafından bu kadar farkedildiğimi, varlığımın kafasını çevirip bakacak kadar dikkat çekici olduğunu farkettim. aynı zamanda hakkımda ne tür bir algısı olduğunu da merak ettim. mesela bakışları, "ters bir hareket yaparsan gözünü oyarım bak" ile "kahramanım oldun ama çok da şımarma" arasında gidip geliyordu ve biz birlikte yürümeye devam ediyorduk. aramızda garip bir bağ oluşmuştu böcekle. derken onu bir ağacın dalına bırakmaya karar verdim. vedalaştık, ayrıldık. daha sonra da birçok defalar peygamber devesiyle yollarımız kesişti ama o günkü cesareti kendimde bulup elime alamadım. doğal olarak böceklerle temas pek adetim değildir.

    asıl değinmek istediğim, başını çevirip bakmak eylemindeki "varlığından haberdarım" mesajının bu böcekte bu kadar belirgin olması. bu eylem aslında karşındaki varlığa insan olsun, böcek olsun farketmeksizin insani bir vasıf yüklemiş oluyor. mesela peygamber efendimiz (sav.) muhatap olacağı kişiye bütün gövdesiyle döner öyle iletişime geçermiş.

    günümüzde ise herkes en az bir kez görmemezlikten gelinmiştir. hiç yokmuşsunuz gibi başını çevirmeden yanınızdan geçip gidilmiştir. bu tarz davranışlar bana artık pek komik geliyor. önceden ben yok muyım acaba yoksa hayalet miyim diye tribe girerdim. şimdi aman çok da fifi. velhasıl böcek diyip geçmeyelim. böcek bile olamıyoruz kimi zaman.
  • istanbul’da ilk defa gördüğüm yamyam.

    şehir tropik ormana döndü mubarek. 12. katta falan takılıyor elim kadar deve.

    pure karizma yav bu. görsel
  • bugün açık havada toplantımız sırasında müthiş bir hızla bacağıma tırmanan canlı.

    bilmiyorum kedi vs. bir şeyden mi kaçıyordu. ama sürati inanılmazdı.

    ilk anda nedir bu tırmanan diye irkilip savunma pozisyonuna geçsem de peygamber devesi olduğunu görünce hamle yapmadan kendime hakim oldum.

    bir miktar daha üzerime tırmandıktan sonra bu güzelliği oturduğum sandalyenin sırtlığına, oradan da arkadaki çalıların üzerine aktarmayı, kendisinin de son hamleyi başarılı bir sıçrama ile tamamlaması sonucu becerdim.

    görsel

    canlısı cansızı ile dünya çok güzel bir yer, ama özellikle bu kadar müthiş bir canlı ile karşılaşınca yaratan'ın yaratışına hayran olmamak mümkün değil.
hesabın var mı? giriş yap