• türkçeye kağıthane olarak çevrilmesi gereken kitap/film.
  • film boyunca bu film nereye gidiyor diyorsunuz. film bi yere gitmiyor. oldukca bayik anlamsiz bir ergen filmi gibi. john green'e cok aci sozler hazirlardim eger the fault in our stars'i izlememis olsaydim.
  • bir noktasini anlayamadigim film. simdi margo'nun q ile son konusma sahnesinde kiz guzel bir noktaya deginiyor. benim kendimi bulmam lazim insanlarin gozunde gordugu insan olmak istemiyorum diyor. aptal bir kiz olmadigi kesin.

    ama peki bu margo kizimiz neden kaciyor niye kaciyor kendini bulmak icin. burasi iyi diyor kitap okuyorum, dusunuyorum falan. e iyi de bunun icin illa kacicak miyiz? baska turlu insan kendini bulamiyor mu?
  • yan karakteri ile izlenebilir hale gelen film. tamam sıkılmıyorsunuz akıyor da filmde bir şeyler eksik. ne anlatmaya çalıştı, nereye vardı belirsiz. kıza da sinir oldum ayrıca, annesine katılıyorum biraz ilgi peşinde gibi. bir de maşallah benden yakışıklı kız.
  • "paper towns" ismi verilen ve haritalar için belirteç görevi gören şehirlerden bizde hiç olup olmadığına dair meraka kapılmama neden olan film.
  • burada yapılan yorumlar oldukça olumsuz.kitabı okumadım ,beklentim de yoktu hatta konuyu dahi bilmiyodum.öylesine gittim gayette güldüm.hele şu pokemon şarkısının olduğu kısımda salon kahkaya boğuldu.beklentisiz gidin arkadaşlar işe yarıyor.
  • beğenmediğim film. aşırı klişe geldi. izlerken artık yaşlandık heralde teen filmleri artık bana göre değil sanırım diye düşünüyordum ama film genel olarak kötüymüş zaten. sorun tam bende değilmiş buradaki yorumlardan anladığım.
  • film anlamında oldukça başarısız olduğunu söyleyebiliriz. cara delevingnein varlığı bile filmi kurtarmaya yetmemiş. hikaye zaten çok zorlama ve çok klişe. inek bir öğrencinin hayatının bir gün öteden beri platonik aşık olduğu asi kız tarafından değiştirilmesi, bilindik ama insan biraz daha yaratıcılık bekliyor. maalesef film boyunca tekdüzelikten ve hikayenin gidişatını tahmin etmekten kurtulamıyorsunuz. biraz the perks of being a wallflower havası yaratılmaya çalışılsa da yanından bile geçilememiş. o yüzden zaman kaybı bir film olmuş. kısaca gitmeye değecek bir film değil, zamanınıza yazık.
  • sanırım hem film hem de kitap kötü.

    zira iyi bir kitaptan bu denli berbat bir film çıkarılamaz. dolayısıyla referans alınmış kitabın kötü bir konusu olmalı. the fault in our stars'ın hem kitap hem film başarısından sonra, biraz da biz ekmek yiyelim kafasıyla yapımcılar john green'e dadanmış olacaklar ki bu film çıkmış ortaya. işte her kitabınh ekmeği hep yenmiyor.
    bu produksiyoncuların, izleyici kesimi aptal yerine koymasına fitil oluyorum. piçlere bak. mal mıyız yani biz?
  • uzun metraj olmasına rağmen aslında sadece 30 dakikalık bir filmdir. ilk yarım saatini izleyip filmi kapatmanız taktirde hiç bir şey kaybetmeyeceğinizi garanti ederim.

    cara delevingne'ın baş rolde olmasından mütevellit uzun zamandır malum ortamlara düşmesini beklediğim bir filmdi paper towns, bugün de güzel bir film izleyeceğime garanti gözüyle bakarak başlamıştım filme, nitekim o uğurda da başladı film, ama ne zaman margo kayıplara karıştı, film de kendini kaybetti, bunun cara'yı daha fazla görmek istemekle de alakası yok, dürüst olayım, ilk başta öyle hissederim sandım ama film anlatımıyla beni baydı, o ilk otuz dakikanın dışında hoşuma giden sadece "pokemon theme song" muhabbeti oldu. kitabında nasıl bir anlatım söz konusu bilemiyorum ama bana izlerken daha çok bir "road trip" filmi olmalıymış gibi geldi. bunun dışında margo'yu biraz daha "hayal sekansı" ayağına filme sıkıştırabilirlerdi, sen gel filmde baş rol ol ama en az da sen görül, bu da cara'ya yeterince doyamamış olmanın serzenişiydi, açıkçası tüm bu girdiye sebep olan da cara'ydı, yoksa bu kadar yazmamı bile hak etmeyecek kadar kötü film, gerçekten. sadece ilk otuz dakikayı izle ve bırak, güven bana.
hesabın var mı? giriş yap