• tellioğullarıyla seferoğulları duymasın, onlar da yeşil vadiyi ister mazallah.
  • -şahsen hoşgörmesem de- bir hukuk devletinde hukukunu aramaktır. hukuk hepimize lazımdır. arasın hukukunu, adli süreç sonrası varsa hakkı eğer, hukukuna da kavuşsun. eyvallah.

    lakin böylesine yalın bir konuda bile gerçeği kendi çarpık zihniyeti doğrultusunda eğip bükenler, sündürüp yalana doğru çekenler yok mu, bayılıyorum yeminlen. neymiş: sahte bir kurtuluş savaşı uydurulmuş. koskoca haşmetli osmanlı devleti'nin toprakları çük kadar bırakılmış ve bu hezimet başarı sayılmış" vb.

    şimdi burada söylenen şu. "osmanlı devleti üç kıtada koskocaman bir imparatorluktu. sonra birgün mustafa kemal atatürk, silah arkadaşları ile anadolu ve trakya yurtseverleri tarih sahnesine çıktılar, durup dururken gerçek olup olmadığı bile belli olmayan bir savaş çıkardılar ve milyonlarca kilometrekare toprağa sahip imparatorluğu yıktılar, sonra da yerine şimdiki küçücük türkiye cumhuriyeti'ni kurdular. portakalı soydum, duma duma dum, dedemi evden kovdurdum."

    yahu bu nasıl bir tarih anlayışıdır, bu nasıl bir bakış açısıdır?
    ışık evleri'nde mi, liboş meclislerinde mi öğrendiniz, dışkısını kavanozda biriktirip nişan alıp hanımına atan kinbaz palavralacılardan mı ezber ettiniz bu iğrenç yalanları?

    osmanlı devleti'ni tasfiye eden antlaşma tarihin normal akışının sonucu olarak sevr antlaşması'dır. bu doğal akışı bozan lozan antlaşması ise mağlup edilmiş, işgal edilmiş, neredeyse yok edilmiş felçli bir osmanlı'nın külleri üstünde tam bağımsız bir devleti, türkiye cumhuriyeti'ni kuran bir antlaşmadır. bir toprak karşılaştırılması yapılacaksa eğer, şimdiki türkiye topraklarının üç kıtaya yayılmış osmanlı toprakları ile değil, sevr sonrası osmanlılara lütfen bırakılan ankara ve çevresi (iç anadolu'nun bir kısmı + orta karadeniz) ile karşılaştırılması gerekir. osmanlıdan bize kalan son toprak parçası buralarıdır çünkü.

    lütfen fikir beyan ederken tarihi çarpıtmayalım, doğruları değiştirmeye çalışmayalım. doğru olalım, omurgayı gerçeğin üstüne oturtalım, ki nihayetinde dik duralım.
  • o gayrimenkulleri alacak serveti başka ülkelerin hazinesine el koyarak yapan bir imparatorluğun varisleri olduğu düşünülürse, zamanında işgal edilip ganimetlerine çökülenler bugün bu varislere dava açmakta aynı hakka sahiptirler. içine osmanlı'nın borçlarıda eklenirse hayli zararlı çıkabilirler.
    bu gayrimenkuller sizinse bu halk sizin borcunuzu ödemiştir, ve halka borçlusunuz.
    hadi bizde dava açalım.
  • sonuna kadar haklı mücadeledir. davayı kazanırlarsa ben de kızılsakaloğulları olarak bir dava açacağım hemen, üç beş ne düşürürsek kar, borçlar şişti hacı neresinden tutturursak artık. olmadı sözlüğü dava edicem, o da olmazsa seni. ne o şaşırdın, bakma öyle, evet seni. o da mı olmadı? o zaman "bi lira versene".
  • aslında deden davayı 1924'de açsaydı diyerek destekliyorum .
    madem alacaklıydın ve alacağına inandın neden bunca yıl bekledin hanedan olarak ?
    padişahın kendisi normal kabul etmiş durumu, torununun torunu etmiyor ilginç
    haaaa,olabiliyorsa dedelerinin işlediği mesela kardeş katli gibi suçlardan kamu davası açılsın mı şimdi ?
  • osmanlı hanedanının sürgün edilmesi ile ingiltere kraliyet ailesini karşılaştırabilen fazla-bilglii-olmayan insanların pek bir savundukları ailenin açtığı davaymış bu.

    osmanlı hanedanının sürgün edilmesi cumhuriyet'e geçiş döneminin bir devrim ile gerçekleştirilmiş olması ve hanedanın yönetim şeklinin tamamen iflas etmiş olmasından kaynaklanmaktadır. o kıçı yalanan hanedanın kullarına(evet, kullarna) en ufak bir eğitim sistemini dahi çok gördüğünden halkın okuma yazma oranı %5'lerde sürünürken(yüzde beş!) karşılaştırdığın batı imparatorluklarında 50'lere dayanmıştı. zorla öğretilen latin alfabesinin, o inkilapların değerini şimdi anlayabiliyor musun? %5'ten %35'lere sıçradı okuma yazma oranı onların sayesinde.

    batı imparatorlukların ağına düşmüş ve her fırsatta rusya tarafından taciz edilen bir hanedanı eleştirmek yerine atatürk'ün belki de biraz tepeden inme şekilde gerçekleştirdiği inkilaplara laf sokmaya çalışıyorsan ya bol keseden atıyorsun ya da padişahın sol taşşağı olmak isteyenlerden birisin demektir. şapka zorla giydirilmiş olabilir, ama kime zorla giydirildi? okuma yazma bilmeyen ve artık çağın çok gerisinde kalmış bir halka. cumhuriyet öncesi osmanlı öylesine bir batağa saplanmıştı ki artık olması gerektiği gibi bir devrimden söz etmek saçmalık olurdu. o tren taaa 18. yüzyılda kaçtı gitti.

    devrimler durumlara göre farklı şekillerde gerçekleşirler. elinizde uzun bir zaman ve değişimin köklerini yayabileceğiniz bir ortam varsa, yap istediğin gibi değişimini. yok okuma yazma oranı yüzde beşlerde sürünen ve cehaletten ve fakirlikten kıvranan bir milletin varsa elinde, işte o zaman yapılan devrim sertlik ve süret konsuunda ister istemez mükemmel bir durumda olmayacaktır.

    "olmasaydı"'ları hiç sevmem, ama mustafa kemal atatürk o laf ettiğin devrimleri tepeden inme bir şekilde gerçekleştirmeseydi, ve hanedan üyeleri sürgüne gönderilmeselerdi o okuma yazma bilmeyen osmanlı kulları tarafından tekrar hak etmedikleri yerlere getirileceklerdi.

    işte, bazı devrimler öyle yada böyle sert olmak zorundadır. cumhuriyet devrimi de bunların ne ilkidir nede sonuncusu olacaktır. yapılmasaydı, bilerek cahil bırakılan halkın ülkeyi getireceği noktayı görmek için biraz doğuya, o iğrenç monarşilere bakman yeterli olacaktır.
  • diğer ülkelere emsal olması gereken olaydır.

    halbüsü 650 yıl yönettiler diye hepimiz birer kere vermeliydik.
  • sonuç alınırsa diğer hanedanlara da ekmek kapısı olabilecek olaylar zincirinin başlangıcıdır. misal ben de karamanoğlu şehzadesi olduğum için osmanoğullarını mahkemeye vermeyi düşünüyorum. karamanoğlu beyliğindeki şahsi mallarımı versinler yeter. tek aklıma takılan selçuklular beni mahkemeye verir mi sorusu.
  • küçük olsun büyük olsun, bu soylu, monarşik, hanedan filan takımı hep almaya, hiç vermemeye çok niyetlidir. misal, seferoğulları da yeşil vadiyi istiyorlardı. demek ki bir aileden -oğulları son ekiyle bahsediliyorsa oradan hemen kaçacaksın.

    osmanlı arşivi'nde de bir ara böyle büyük dedelerinin arazilerini geri almak isteyen, bunun için osmanlıca bile öğrenmiş tipler vardı. orada onlarca insan ilim irfan peşinde koştururken bunlar da kolay yoldan zengin olma derdindelerdi. eh, koskoca osmanoğulları... daha en dibe kadar düşmemişsiniz demek ki.

    hukuki mesele elbette çok karmaşık. 1858 arazi kanunnamesi'nden yola çıkılır, imparatorluktan cumhuriyete geçiş meselesine saplanılır, işin içinden çok zor çıkılır. velakin işin bir de ahlaki boyutu var. her imparatorluk gibi, büyük bir coğrafyada farklı dinlerden, farklı diller konuşan milyonlarca insanın emeğiyle geçinen bir yönetici sınıf, ve o yönetici sınıfın tepesinde bir hanedan... yüzlerce yılda lübnan'dan romanya'ya, anadolu'dan bosna'ya çalışan üreten, buğday yetiştiren, ayakkabı yapan, hamallık yapan, gemilerde çalışan, üzüm yetiştirip şarap yapan, çeltik eken sayısız insan... bunların emeklerini nasıl ödeyeceksiniz? burjuva hukuku da hanedanlardan yana, onu anladık da, el konulan bunca emeği aklı alacak avukatları, hakimleri nereden bulacaksınız?
  • resmi goruslere, dayatmacalara, tahammulsuzluklere, tepeden indirmecelere, otorite ve siddet kullanimina, "sunu basbayaa kabul edeceksiniz"lere karsi koyanlarin, demokrasi soylemleri atanlarin bir kisminin cogulculuktan, demokrasiden, postmodernizmden aslinda nasil da zerre nasip alamadiklari, dillerinden dokulen baska resmi gorusler, dayatmacalar, tahammulsuzlukler, tepeden indirmeceler, otorite ve siddet kullanimlari, "sunu basbayaa kabul edeceksiniz"lerle doldurmalarindan kolayca anlasiliyor. bu insanlarin da agizlarindan cikan "tarih size yutturuldugunun aksine..." diye baslayan argumanlarin gecerliligi o "aksine" kelimesinin e harfinde biter, cunku ayni olaya sonsuz pencereden bakilabilir. yutturulan perspektif mesru degilse senin gibi birisi tepemden bana "sen degil ben biliyorum" dedigi icin mesru degildir, icerigi yuzunden degil.

    "zat-i muhterem" gazi mustafa kemal (gazidir ama soyadi yoktur bazi insanlara gore, bu da perspektif) kandirmis kelek atmis vahdettin'e... istiklal savasi'nin esas mimari kahraman vahdettin ise mallari elinden alinmis magdur (nedense bu magduriyetin ucu bucagi gelmez)... zaten dunya tarihi devlet adamlarinin, komutanlarin birbirlerine verdikleri sozleri nasil da namus ve seref bilip onlara sadik kaldiklarini aktaran hikayeleriyle doludur. ataturk bu dunya tarihinde yuzkarasidir... ihanet, entrika, yalan! iste turkiye cumhuriyeti!

    ortaya cikarken kullandigin arguman ispatlanamayacak boyle dayanaksiz manipulatif bir yorumsa, bir de ustune kullandigin dil buysa, bana ancak cekilebilirsin rifki demek duser.

    osmanogullari ailesi bu topraklari kilicla aldiysa, kilicla kaybetti. ayni topraklarda baska bir devlet kuruldu; game over. osmanogullari uzerinden birseylerin pesinde olan insanlar da tarihi geri ceviremeyeceklerini kabul etmeli. eger tarihi geri sarmaya baslarlarsa 1299'da durduramayacaklarinin da farkinda olmalilar. bu kadar basit.

    osmanli gunumuzde anadolu'da yasayan ve yasamayan insanlarin dedelerinin balkanlar'daki, kirim'daki, kafkasya'daki, kuzey afrika'daki, arap yarimadasindaki insanlarin topraklarini ve mallarini geri verebilecekse, gelsin kendi malvarligini turkiye'den alsin. topkapi sarayi'ndaki, suradaki buradaki dini hazineleri, halifeligi araplara geri verecekse, gelsin sonra hak iddia etsin.

    hepsini gectim, esas aidiyetini ve bagliligini bir ulkeye, bir lidere, bir dine, bir politik akima degil de bu topraklara ve uzerindeki insanlara karsi hissedenlere, anadolu'yu anadolu yapan medeniyetlerin -kisisel mallariymiscasina- peskes cektikleri kulturlerini avrupa'daki muzelerden alip bu topraklara iade edebiliyorlarsa, istedikleri tapuyu alsinlar.

    becerebiliyorsa balkanlardaki malvarligini yunanistan'dan bir alsin, gelsin turkiye'den de istesin.
hesabın var mı? giriş yap