• geçtiğimiz yıl boyunca amerikalı bir yapımcıya mesajlar atıp durdum, bu mesajların hiçbiri ulaşmadı. ben de dayanamadım ve bu abiyi aradım, telefonu açan puslu, uykudan yeni uyanmış bir kadının sesiydi. bundan sonrasını diyalog olarak yazıyorum.
    kalemdefter:merhaba ben (buraya yapımcının adı gelecek) ile görüşecektim.
    kadın: bilemiyorum, doğru aradığınıza emin misiniz?
    kalemdefter: elbette doğru aradım. eyalette sizin stüdyonun numarasını doğrulamak güç değil.
    kadın: haklısınız (bunu söylerken bir kurşunkalemle saçlarını topluyormuş gibi hissettim, kısa bir sessizlik oldu) ben, afedersiniz, algım dağıldı, ne için aradım demiştiniz?
    kalemdefter: bir şey demedim, jazz tarihi hakkında yapılmış kapsamlı bir araştırmanın kültürel kısmıyla ilgili bir röportaj sözü vermişti bana, fakat her şey aksayınca epey bir zaman erteledik, sonra da ben ulaşamadım. ülkemde işler karışmıştı.
    kadın: sahi siz nereden arıyordunuz?
    kalemdefter: türkiye!
    kadın: ah, orayı biliyorum, yaşadım bile orada.
    kalemdefter: sahi mi, ne kadar yaşadınız ve nerede?
    kadın: bodrum. eh, yeterince yaşadım işte. izninizle (bir şey yudumluyor ve yutkunma sesi duyuyorum)
    kalemdefter: eğer uygun değilse başka bir vakitte gene arayabirim.
    kadın: aslında, uygun denemez, ama uygun olmadığı anlamına da gelmiyor. (gülüyor)
    kalemdefter: siz iyi misiniz? (ben de ağzımı ayırarak sırıtıyorum)
    kadın: şu kitap, orada neler var?
    kalemdefter: aslında müzikle değil de daha çok onu nasıl duyduğumuzla ilgilenen bir şey bu, içinde yaşadığımız dünya müziği keşfetmemize ne kadar malzeme sağlıyor, mitoloji gibi şeyler ve müzik ne kadar ilişkili vs.
    kadın: anladım. şimdi kapamam gerekiyor, aradığınızı söyleyeceğim.

    birkaç gün sonra
    kalemdefter: merhaba
    kadın: kalemdefter! evet, sesinizden tanıdım.
    kalemdefter: ben de anımsadım ama sesiniz daha güzel şimdi.
    kadın: teşekkür ederim
    kalemdefter: sahi tanışmadık ben kiminle görüştüm
    kadın: ben norah!
    kalemdefter: norah?
    kadın: norah jones.
    kalemdefter: telefona bakan bir norah jones, hemen piyango bileti almalıyım.
    kadın: talihli biri misiniz?
    kalemdefter: her zaman değil, eğer talihliysem michael jackson kablolardan akarak şimdi diyaloğumuza karışır.
    kadın: telefonda oldukça garip olurdu.
    kalemdefter: bilemiyorum, zaten garip. baksanıza, ben neden prodüktöre ulaşamıyorum.
    kadın: çünkü birkaç haftalığına alaska'ya gitti.
    kalemdefter: kendimi modern bir amerikan oyununda hissettim.
    kadın: öyle mi, tiyatro seviyorsunuz herhalde?
    kalemdefter: tam olarak seviyorum denemez, ama bir şekilde yokuşu tırmanıyoruz. (kısa sessizlik) baksanıza, bana neden prodüktörün cep telefonu numarasını vermiyorsunuz?
    kadın: bunun uygun olup olmadığını öğrenip size dönerim, siz bana numaranızı verin.
    kalemdefter: tabi, kağıt kaleminiz var mı? numaram xxxxx xx....

    birkaç gün sonra whatsapptan bir mesaj geldi.
    kadın: merhaba, rahatsız etmiyorum değil mi?
    kalemdefter: (profil fotoğrafına baktım ve norah jones'un fotoğrafını gördüm) merhaba
    kadın: size numarasını veriyorum. xxxxx....
    kalemdefter: teşekkürler

    birkaç gün sonra
    kadın: merhaba, konuştunuz mu merak ettim.
    kalemdefter: konuştuk ama bana yardım edemeyecekmiş, satürnün halkası gibi büyülü duran şeyler yaklaşınca nasıl toza dönüyorsa benim fikirlerim de toza döndü.
    kadın: üzüldüm, dinle, eğer seni mutlu edecekse sana şarkı söyleyebilirim
    kalemdefter: söyle tabi
    kadın: arıyorum, aç.

    telefonu açtım, norah jones bana bir şarkı söyledi ve artık üzülmüyorum, jazz tarihi de kültürel antropoloji de umurumda değil. kendimi ömür boyu apartman aidatından muafmışım gibi hafif hissediyorum.
    not: beni tanıyanlar bunun tamamen yaşanmış bir olay olduğunu bilir. tanımayanlar kusura bakmasınlar, gaza gelip norah'nın numarasını size veremem.
  • tanrıya sordum, 'pazar gününü bu kadın şarkı söylesin diye yaptım' dedi.
  • ravi shankar'ın kerimesi, bir kere bu cepte.. yetenek, babadan kıza geçen bir saltanatsa şayet, hadiseyi buraya bağlayabiliriz elbet, lakin değilse bağlamayalım, kalsın havada canım, n'olcak yani.. ne diyor idim, hah norah hanım piyanocu ve caz solisti işte, böyle puslu, gri ve su gibi lıkır lıkır..

    norah hanım, iyi sayılabilecek bir ilk albüm olan "first session"dan önce, wax poetic'le de çalışmıştır bir süre vokalci olarak.. şimdilerde de, çıtası çatılara çıkmış, latif ikinci albümü "come away with me"yi yapıp oturmuştur koltuğuna.. rolling stone'a göre de, yeni kuşağın en iyi caz solistinden biri olan jones, kimilerince alicia keys'le karşılaştırılsa da daha yeğdir kuşkusuz, en azından kuru ve pürüzlü bir progresif hale bürünmediği içün.. ya da işte öyle bir şey..
  • erimiş bir çikolatanın yumuşaklığında sesi olan kadın.
  • gündoğumunu sevgilinin portresine benzetmek isteğine kapıldığında sunrise, kayıp bir eylülü anımsadığında september in the rain, onu yeniden görmek istediğinde i've got to see you again, yağmur yağarken sevgiline sarılıp uyandığında come away with me, yoluna çıkan birine şarkı söylemek arzusuyla dolu olduğunda seven years, ılık şarabın kanında dolaştığı o hafif uyuşuk anlarda ve sevişmek için son birkaç adımı da geride bıraktığında be here to love me, aşk nesnesinin hüznüne tutulduğunda what am i to you dinle(melisin).

    çünkü norah jones aşk gibidir, melankolidir, yaşamın kendisidir.
  • ana haber sunsun istiyorum. pazarda ıspanak satsın istiyorum bağırarak. aradığım kişiye ulaşamadığımı o söylesin. film ve dizilerdeki bütün kadınları seslendirsin istiyorum.
    huzur versin istiyorum. fena mı ediyorum?
  • kurabiye sesli sanatçı.
  • chasing pirates ile en iyi kadın vokal dalında 3. kez grammy ödülüne aday gösterilmiş. toplamda 16 olmuş böylece bu hoş sedalı bayanın grammy'e adaylığı. daha nice grammy'lere diyoruz kendisine. umarız kazanarak yoluna devam eder.
  • bir söyleşide okan bayülgen kendisine ayar vermeye çabalayan ve onu popülist olmakla nitelendiren bir kıza "sen neler dinliyorsun bizi aydınlat hadi" demişti kız da "ben popüler müzik sevmem jazz dinlerim" demişti bunun üzerine "mesela?" diyen okan bayülgen'e kız bir solukta "norah jones dinlerim" cevabını vermişti. okan bayülgen bir müddet durdu ve "norah jones tam anlamıyla jazz'ın içine eden kadındır" deyip geçiştirdi. kadın da beynimde böyle yer etti, yazık..
  • alakasız bir kış sabahı uyanıp yüzünüzü yıkamak için kalktığınızda camdan içeri giren kış güneşinin size uyandırdığı şarkıyı söyleyen kadın..

    (bkz: don t know why)

    yüzünüzü yıkamadan gider o şarkıyı çalarsınız ve içinize ılık ılık bir hüzün çöker ama ezeninden değil, sahip olduğunuza sevindireninden..
hesabın var mı? giriş yap