• kitaptan alıntılar:

    "belki, diye geçirdi içinden, tüm sanatın, tüm us'un kökeni ölümden duyulan korkudur. bizler ölümden korkarız, gelip geçiciliğimiz tüylerimizi diken diken eder, boyuna çiçeklerin sararıp solduğunu, yaprakların döküldüğünü görüp hüzünlenir, bizim de ölümlü olduğumuz ve çok geçmeden sararıp solacağımz bilincini yüreğimizde yaşarız. sanatçıyız da resimler heykeller mi yaratıyoruz, ya da düşünür kişileriz de belli yasaları araştırıyor, düşünceleri belli kalıplara mı dökmek istiyoruz, bunu o büyük ölüm dansından bir şeyler kurtarabilmek, bizden daha uzun süre ayakta kalacak bir şeyler ortaya koyabilmek için yaparız."

    "hiçbir yerde nefes almak ve nefes vermek, erkek ve kadın olmak, özgürlük ve düzen, içgüdü ve us bir arada var olmuyordu, birini kazanmak için ötekini elden çıkarmak gerekiyordu ister istemez."

    "bir insanı başkalarından ayıran özellikleri belirlemek, o insanı tanımaktır."

    "sevginin sözleri gerektirmemesi bir mutluluktu, yoksa yanlış anlaşılmalarla dolu sersemce bir şey olup çıkardı."

    edit: güncelleme
  • arkasına bakmadan kapıyı çarpıp çıkabileceklerle, kapıyı çarpıp içeride kalanların mücadelesinin öyküsü. kendini bile tanımayan, sadece narziss’in söylediklerine maruz kalan goldumund’un hem kendini bulmasında, hem de hayatı anlamaya çalışmasındaki itici güç günah-kadın ikilemindeki tercihi ve beraberinde getirdikleri özgürlük, vahşilik, barbarlık; aslında insanlığa yerleşik-göçebe, yaban-uygar ikilemlerinde de dolaşmayı düşündürtmüştür okuyucunun zihninde.

    ‘kötü yola sapmış’ goldmund ile usun yolunu seçmiş narziss’in oluşturdukları zıtlık; yaşayışları, düşünce yapıları ve kavramları anlamlandırma şekilleri hesse’nin parmağıyla yavaş yavaş okuyucuyu bir güzel ısıtıp servise hazır hale getirmiş ve neticesinde dengeleyicinin varolmadığı bir dünyada dengeden bahsedilemeyeceğini göstermiştir. dengeyi yaratan ise oluklu kenarları, gedikli yüzeyleriyle birbirlerine iyi yedirilmiş narziss ve goldmund’dur.
  • bu sabah yeniden okuyup bitirdiğim son sayfalarından sonra, varoluş üzerine, sevmek üzerine, insan olmanın türlü zorlukları, türlü keyifleri üzerine bir kez daha düşündürüp hüngür hüngür ağlatan herman hesse kitabı. içine dönüp bakabilen herkesin kendinden bir çok şey bulabileceği kuyu gibi bir kitap; satırlardaki kimi zaman gizli hüzünlerinden fışkıran farkındalıkla buluştuğunda insan, bedeninden taşmaya başlıyor; bazen mecburen göz yaşı olarak.
  • iki farkli yasami secmis yakin dostlarin, daha cok goldmund uzerinde donen hikayesi. yasam bize cok seyler verir ve herkesin gitmesi gereken yol ayni degildir. hermann hesse'nin huzur ya da buyuk uzuntu vermeyen ama cok sey anlatan romani, bazen kendi yasaminizi anlatan daha da urkutucu olani gittigi yeri gosteren romani..
  • okuduğum süreçte ve bitirdikten sonra uzun süre düşüncelere dalıp gittiğim kitaptır. yazar bu kitapta sanatçı (goldmund) ve bilgin (narziss) yanlarını birbiriyle konuşturup sanatçı yanını galip getirmiştir, çünkü son sözü sanatçı söyler. sanatçı ölüme huzurla giderken ardında kalan bilgin karmaşalar içindedir ve bilgin olmasına rağmen cevaplayamadığı sorular vardır kafasında.

    ayrıca cinsellik ve yaşlanma temalarının doğal anlatımı hayli etkileyicidir bu kitabın. her şeyi bırakıp gidebilmek ne demek bu kitapla daha güzel anlaşılır, ya da hep aynı yerde kalmanın, güvenli hayat sürmenin sıkıcılığı.
  • "mariabronn manastırının girişindeki zarif çift sütunların sırtında taşıdığı yarım daire biçimindeki kemerin önünde, yolun hemen üstünde bir kestane ağacı vardı; kardeşlerinden ayrı düşmüş güney'in bir çocuğu; çok zaman önce roma'ya yaptığı hac ziyaretinden dönen bir hacı tarafından alınıp getirilmiş buraya, koca gövdesiyle soylu bir kestane."

    yukarıdaki ilk cümlesinden de anlaşılacağı üzere, sıkıcı olmayan, kokuya, renge, dokuya bürünen tasvirlerle dolu olan bir hesse romanı.
  • ''şu kadınlara ve sevgilerine akıl sır ermiyor diye düşündü;gerçekte uzun boylu konuşmak gereksizdi, ağzından çıkan bir tek sözle kadın ona buluşacakları yeri tarif etmiş, geri kalan şeyler için sözcüklerden başka yollara başvurmuştu. neydi bu yollar? gözleriyle anlatmıştı örneğin, evet, biraz kısık bir sesle, bir başka şeyle sonra, bir kokuyla belki, insanın cildinden kopup gelerek erkeğin kadını, kadının erkeği arzuladığını hemen karşısındakine gösteren o nazenin hafif kokuyla...tuhaftı doğrusu,görkemli ve çarpıcı bir dil gibiydi ve kısa zamanda goldmund bellemişti bu dili!''(syf.102)
    .....
    '''kadınların sevgisi, cinsellik oyunu onun için her şeyden değerli, herşeyden üstündü, içinde sık sık hisettiği hüzün ve bıkkınlığın çekirdeği de haz denilen şeyin gelip geçiciliğinden ve ölümsüzlüğünden kaynaklanmaktaydı. sevi hazzının birden ve kısa süre için insanı mest eden parlayışına, kısa süre özlemle insanı yakıp kavuruşuna, bir anda yine sönüp gidişine, tüm yaşantıların özü diye bakıyordu, bu onun için yaşamdaki tüm haz ve elemin simgesi olmuştu. hüznün ve ölülüğün yüzleri diken diken eden korkusuna tıpkı sevgideki gibi aynı teslimeyetle bırakabilirdi kendini, bu hüzün de bir çeşit sevgiydi, o da hazdan başka birşey değildi. nasıl sevginin büyük hazzzı kendini o en yüce, en mutlu gerilim anında kesinlikle açığa vurur, bir sonraki nefeste yine erir ve uçup giderse, en derin yalnızlıklara ve hüzne kendini kaptırışlar da bakarsın bir süre için vardır yalnız, ansızın içte duyulan şiddetli bir isteğin ve yaşamın aydınlık tarafına yeniden yönelişin pençesinde can verir .ölüm ve şehvet aynı şeydi.yaşamın anası sevgi ya da haz diye gösterilebileceği gibi, mezar ve çürüyüp kokuşma diye de nitelenebilirdi.'(syf.174)
  • ortacag da gecmis gibi gorunsede hikaye, ozunde iki savas arasinin dehsetli gunlerinden cok tatlar barindirir(hesse nin hep bu donemin bunalimlarinin yazari oldugu gercegini unutmadan).kanimca bir bozkirkurdu hele hele demian olamayacak kadar felsefe ve imgeleme acisindan yetersiz kalmis yapit. narziss in konusmalarina saklamis kendisini sadece hesse kanimca,ama sonuna diyecek yok;'' evet sen narziss, bir gun annen olmadan olmeyi nasil dusunebiliyorsun''.
  • hermann hesse'in bozkırkurdu ve sidarta'dan sonra belki de en başarılı romanı
    kişilik ve dünya görüşü farklı iki insanın nasıl dost olabildikleri hesse gözünden yaşam,ölüm ve akıl harmanlanarak çok güzel anlatılmış
  • okurken kendimi goldmund karakteri ile özleştirdiğim herman hesse romanı.
    goldmun içinde bir yerde toplum dışılık ve sanatkarlığı barındırır. yargılaması yoktur. bir yanı çocuktur. bir yanı şehvetlidir.
hesabın var mı? giriş yap