• orhan veli'nin sesi de öksüz kaldı şimdi, alf de kayıplara karıştı.
    bir kez daha çocukluğumun bittiği yüzüme vurdu.
    nur içinde yat hocam..
  • dün gece yıldız kenter anısına yapilan caniko belgeselini izledim, yıldız kenter'in oyunculuğu beni oldum olası yorar, müthiş bir tiyatro izleyicisi değilim ama ben daha çok dormen ekolünü seviyorum galiba fakat yıldız kenter'in her zaman duruşu, ışığı, havasi ve daha sonra sonra hayatını okudukça, hep saygı duyarim.

    belgeselde doğal olarak musfik kenter de geçiyor hemen hemen her aşamasında malum çok çocuklu bir aileden gelip, kucağına verilen ve o gunden beri ona abla/anne olmuş bir kadin ve adam var.

    bir defa inanılmaz yakışıklı bir adam, bir kaç defa vapurda denk geldi, hani bak bak bitmez bir adamdi.

    ben, musfik kenter'in ışığına tiyatro sahnesinde yakalanmadim, trt1'in cnbc-e olduğu zamanlar, geçmiş bahar mimozalari diye bir dizi var, şampiyonlar ligi adeta ve dizinin ilk bölümünün kapanış sahnesinde ki hâlâ aklımda müşfik kenter bir yılbaşı sabahı olan sahnesi içkiyi bıraktım ben

    ufagim daha ama dedimki ne biçim bir adam, değişik bir aura.

    sonra belgeselde hakkında şöyle bir yorum yapildi; çalışmadan, texte bir bakip oyunu çıkaracak milyonda bir adam çıkar işte o musfik kenter'dir derler.

    yillarca ablasının kanatlari altindadir ve belki de babadan miras kalan alkol sorunu ile uğraşır, debelenir ve belki de korumaciliktan kurtulmak içindir içkiye kaçışı, bilemeyiz ama bu bile onu büyük usta olmaktan geri kaldiramaz.

    sonraları ise alf'e ses vermiştir ki hâlâ kulaklarimizda sesi vardir ama tv'de benim en çok güldüren avrupa yakası'da oynadığı bölümlerdir.

    çok klasik olarak, amerika'da doğsa falan filan ama doğduğu topraklarda da bence aynı değeri görmüştür.

    nurlar içinde yatmasını dilerim.
  • alf'ı onun sesinden dinlemek. huzur içinde uyu üstat. ses tonuna hayran olunan, büyük oyuncu. ne diyor kendileri;

    ''üzülüyorsun, takma diyorlar.
    kızıyorsun, değmez diyorlar.
    boş veriyorsun; gamsız diyorlar.
    susuyorsun, iki çift laf et diyorlar.
    konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar.

    çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar.
    alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.
    bağırıyorsun, sakin ol diyorlar.

    aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar.
    dikine gidiyorsun, yaşına başına yakışmaz diyorlar.

    ölünce ne diyecekler?
    muhtemelen; ölüm sana yakışmadı.
    normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler..."
  • devlet konservatuvari bitirme sinavindan 10 uzerinden 10 almis iki kisiden biri.*

    sinav sorusu olarak mum taklidi yapmasi istenmis musfik kenter'den. o da ellerini iki yaninda birlestirip dimdik durmus bir sure. derken alnindan, sakaklarindan sipir sipir terlemeye baslamis. hani aglamak degil, gulmek degil... mum gibi erimis adam.

    *
  • "üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımızda o kişiye yüreğimizi kapatmak." demiş sanatçı...
  • türkiyenin hiç bir zaman hak etmediği büyük eğitimci.. tiyatrocu.. herşeyden önemlisi hayatımın en önemli seslerinden ve baş aktörlerinden biri. insan oğlu insan!

    geçen hafta, yılllardır büyük bir özveriyle hayatta tutmaya çalıştığı kenterler tiyatrosunun sahnesinde gözyaşlarını tutamayıp çocuklar gibi ağlamıştır bu büyük insan. kenterler sahnesi artık zemininde bu büyük ustanın hayata isyanını dile getiren gözyaşlarını da barındırmaktadır.

    ağlamıştır, çünkü oyununu izlemeye biletli toplam 6 seyirci gelmiştir. evet toplam 6 seyirci.

    neden ağlamasın ki?
    tiyatrosuz bir nesil yetişiyor, tiyatro izlemeden hatta tiyatronun tam olarak anlamını bilmeyen çocuklar büyüyor, büyütülüyor.

    neden ağlamasın ki?
    türk tiyatrosu git gide iflas ediyor, bitiyor, yok oluyor.

    neden ağlamasın ki?
    tiyatro oyuncusu olmak için başvuran binlerce genç artık kısa yoldan şöhret olmak adına cast ajanslarının önünde kuyruklar oluşturuyor.

    neden ağlamasın ki?
    muhsin ertuğrulun kemikleri sızlıyor.

    ama ben.. ben çok mutluyum çünkü ekşi sözlükte varolduğuna inandığım yüzlerce kültürlü insan buna kayıtsız kalmayacak ve doğru zamanda bu konu için kolları sıvayıp birşeyler yapacak. en kısa zamanda kenterler tiyatrosunda düzenlenecek bir zirvede mavi gözlü dev adamla buluşmak ümidiyle..
  • yılmaz gruda'nın rüstem abisi gibi gireyim hikayeye; sene 88 .o zamanlar ilkokul bitmek üzere. ortaokula hazırlıyorum kendimi. çelimsizim zayıf biraz. dersler ilkokul ama kötü işte. yapacak birşey yok. dersler hep kötü. bir akşam annem ,beşiktaş'ta otobüs beklerken bir film çekimine denk geldiğini söylüyor. bende çıktım galiba çocuklar diyor. televizyonda hele bir sinema filminde görünmek o zamanlar doğallığından ötürü daha mümkün ama şimdiki gibi denk gelebilmek kolay iş değil. en iyi yardımcı kadın oskarı bizim eve gelmiş gibi heyecanlanıyoruz. kim diyoruz, kimin filmiydi diyoruz. kapı çalacak ve coppola ödülümüzü getirecekmiş gibi meraklıyım ben. yıldız kenter'in filmiydi diyor. annem öncesinde de çok seviyor yıldız kenter'i. ben muhtemel ilk kez duyuyorum adını. önümüze gelen herkese muhabbet arasında sıkıştırıyoruz olayı. gala haftaya bizde gelin izleyelim tadında yaşıyoruz.
    daha sonra filmi artık kasetten falan izledik diye hatırlıyorum. annem sadece 2 saniye kadar görünüyor. 2 saniye falan ama durum o değil. profesyonel yaklaşıyoruz. rolün büyüğü küçüğü olmaz diyoruz. aileden ilk kez böyle büyük çaplı bir ünlü çıkıyor (92-93 sezonundaki olaylı 8-0 biten ankaragücü maçı sonrası havaalanı karşılamalarına giden, orada cebindeki çek dahil bütün parasını kaptıran, buna rağmen kalli'nin arkasında sevinçten kalli'nin boğazına sarılan ve ertesi gün büyük bir kaç gazetede kocaman fotolarla " boğan sevgi" manşetleri altında parıldayan babamın ve 2000'lerin başında dünya sigarayı bırakma günü gibi bir saçmalığın olduğu gün taksimde konu ile ilgili çekim yapan atv ana haber'in kameralarına doğru dolu bir nefes sigara üfleyen ve akşam ana haberde şöhreti yakalayan abimin ünü daha patlamamışken) ve biz bunun gururunu yaşıyorduk.
    sonrasında müşfik kenter aklımda yer ediyor ve denk geldiğim her süreçte takip ediyorum. ancak gerçekten oynarken konuşurken çok değişik bir adam. bunu anlıyorsunuz hemen. herkes kenterleri saygısından dolayı sanırım hep huzur verici karakterler olarak gördüler. aslında tam tersi hem yıldız hem de müşfik hep bir kenarda duran o tedirginliği o endişeyi hatırlatırdı bana. ama müşfik kenter basit tabiriyle (ki sadece tabir basitleşebilir o kadar) klas adamdı. muhtemelen herşeyiyle klas adamdı hem de.
    yıllar geçti derken (geçer yıllar zaten) 2000'lerin başında işsiz güçsüz evde takılırken bir gün tv'de şapkadan babam çıktı diye bir diziye denk geliyorum. erken kalkmaktan nefret eden ben sabahları sırf bu dizi için uyanıyorum. öyle ilginç ve izlenesi geliyor ki bana gerçekten izlemeden duramıyorum. ve müşfik kentere orada müthiş bir öğretici gibi bakıyorum. ama nasıl. birlikte oynadığı sahnelerde yanında oynayan yeni yetme çömez denecek oyuncularla müthiş paslaşabiliyor yer yer kendisinin üzerine çıkmalarına izin veriyor. iyi oyuncu oynarken yanındakini yükselttikçe aslında kendisi yükselir demişler. ( kim demiş tabi ki kimse kendim uydurdum bunu ama olur bence bir fikir olarak içi dolu sanırım) o günden bugüne müşfik kenteri denk geldiğim tüm mecralarda mutlaka izledim dinledim. kızkardeşimin bir yarışma programına çıkması ile ailede bir şekilde şöhreti yakalayamayan sadece ben kaldım.
    ölümünü dün gece öğrendim. bir sigara yaktım.karanlıktı. yanımda ateşim vardı. gene de karanlıktı.
  • babam oldugunde 45 yasindaydi. o kadar benzerdi ki musfik kenter'e, onun kadar yasasaydi muhtemelen ikizi kadar benzeyecekti ona onun yaslarindayken. bu vesileyle allah rahmet eylesin ikisine de.
  • bir beyefendiydi.
    sahnede izleme imkanım oldu.
    kıştı, yağmur yağıyordu, bildiğiniz sel...
    kadıköye'de oyunu var. orhan veli...
    gittik, sahneyi oğuz ağar tasarlamış.
    sahneye çıktı. süs yok, şaşa yok, alkış alma derdi yok...
    masasına oturdu şiirleri okudu.
    okuyordu. bir sesle bir dünya kurulabilir mi, kuruyordu.
    ciğercinin kedisini, melahat'ı, süleyman efendiyi hepsini görüyordum.
    yine aynı sadelikte selamladı ve sahneden çıktı.
    şükür ki gitmişim, izlemişim.
    orhan veli erken öldü, o orhan'ı yıllarca yaşattı.
    inşallah onu da yıllarca bir yaşatan olur.
  • sevgi adına:

    "dönmeyecek birini hala bekleyenlere;

    hayatın en hüzünlü anı, deli gibi sevdiğin insanın buna hiç değmediğini gördüğün andır ve en büyük kaybın onun için harcadığın yıllardır. senin aşkını şu gün hak etmeyen, bil ki 10 sene sonra yine hak etmeyecektir.
    bırak, gitsin...

    yalnız olanlara;

    aşk bir kelebek gibidir,peşinden koştukça hep senden kaçar. en iyisi bırak uçsun, inan ki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna dokunuverir. aşk mutlu eder, bazen de üzer ama aşk özeldir, aşkını hak eden birine sunarsan eğer..

    sevgilisi olanlara;

    aşkın amacı birileri için "mükemmel insan" olmak değildir, seni mükemmelliğe en çok yaklaştıracak insanı bulmaktır.

    çapkınlara;

    sevmediğin birine asla "seni seviyorum" deme. içinde olmayan duygulardan varmış gibi söz etme. kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme. sevgi dolu bakan gözlere asla yalan söyleme,çünkü birine verebileceğin en büyük acı, aşık olmadığın birini kendine aşık etmektir.

    evli olanlara;

    seven insan "senin hatan" yerine "özür dilerim" diyendir. "neredesin" yerine "ben buradayım" diyendir. "nasıl yaparsın" yerine "niye yaptığını anlıyorum" diyendir. ve aşk "keşke" yerine daima "iyi ki" diyendir.

    kalbi kırık olanlara;

    kalp yarası siz kanatmaktan vazgeçinceye kadar sürer ve ilacı bu acıya alışmak değil, ondan ders çıkarabilmektir.

    aşık olmaktan korkanlara;

    aşka düş ama tökezleme, anla ama bekleme, paylaş ama isteme, yaralan ama asla acıyı içinde büyütme.

    sevdiğini fazla sahiplenenlere;

    sevdiğinin bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten daha acı bir şey varsa, o da sevdiğinin seninle mutsuz olduğunu görmektir.

    aşkını itiraf etmeye çekinenlere;

    sevdiğinden ayrılınca aşk acı verir, sevdiğin seni terk edince daha da çok acı verir ama en acısı, onu ne kadar sevdiğini bilmesine hiç fırsat vermemektir."

    büyük üstad..
hesabın var mı? giriş yap