• eğer günün birinde bedenim şeytan tarafından ele geçirilirse rahip çağırmaya, adamcağıza "exorcizamus te, omnis immundus spiritus, omnis satanica potestas, omnis incursio infernalis adversarii, omnis legio, omnis congregatio et secta diabolica" filan dedirtmeye uğraşmayın, şeytanın ve hatta komple ruhumun bedenimi terk etmesi için 3 sözcük yeter:

    "annen misafir çağırmış."

    kadın yine sevdanın son vuruşu misali, tatilimin son günü misafir çağırmış, giderayak bana bu kazığı atmış yani.
    misafire, hiç ilgilenmediğim veletlerine, "kapeseye girmiyor musun?", "ne zaman evleniyorsun?" sorularına maruz kalacağıma inşaatlarda amelelik, tornacıda çıraklık yapmaya razıyım (çok ciddiyim). yemin ediyorum dünyaya meteor çarpacak haberi gelse ilk değil belki ama ikinci düşüneceğim şey "oh bee artık misafirliğe gelebilecek kimse kalmaz" olur. sonra "neden kadıköy'e taşınmak istiyorsun?" diye bir ton tantanalar bilmemneler.

    yalan yasaklanırsa yaşanabilecek diyaloglara bakarken kendimi hep ve sadece misafirlerle diyalog halinde buluyorum mesela, şöyle ki;

    - "yok mu hayatında birileri, düğününe gelelim artık :)"
    + "hayatımda kimin olduğunu bilseniz multiple kalp krizi geçirirsiniz teyze asdfgf neyse gerisini getirmek istemiyorum, ay bana bi gülme geldi dur"

    - "o zaman bir sofra duası edelim"
    + "olur eşlik ederim de ben ateistim bilin yani."

    - "senin kitabını da alıp okumak istiyoruz"
    + "bence ona hiç kalkışmayın, aman diyim siz canan tan okumaya devam edin, içindekiler kaldırabileceğiniz gibi değil."

    - "isolde çok iyi kız valla hiçbir kötü alışkanlığı yok çok hanım"
    + "mentollü sigarayı seni sevdiğimin bi 30 katı filan seviyorum teyze, offf daha neleri neleri".

    - "benim oğlum da afganistan'dan dönüyor yakında."
    + "valla gerçekte nasıl biri olduğumu bilsen benimle tanışmasın diye oğlunu ışid'e yollardın."

    merak üzerine edit: çok çılgın ya da korkunç bir insan degilim, sadece bu kadincagizlarin "gelinimle umreye gitmek en büyük hayalim", "memur olmak kadin için en rahat hemen memur ol da oglusuma alayim" gibi planlarina zerre kadar uygun degilim kardeşler. benim o sandığınız deli hayati yaşamaya vaktim bile yok anlıyor musunuz :(
  • evi temizledim, çamaşırları yıkadım, asılacak tabloları bu vesileyle astım, yıllardır yapmadığım pastalardan birini yaptım, portakal kabuklarını rendeledim pastanın üzerine ince ince serpiştirdim, tam bu esnada portakalın ömrümün sonuna kadar en sevdiğim meyve olmaya devam edip etmeyeceğini merak ettim, sonra kapağını kapattım, kremayı çırptığım mikseri temizlemek için arkamı döndüm ve gelemeyeceklerine dair attıkları mesajı gördüm. elimde kremalı mikser çubukları, dolabımda bin yıldır yapmadığım bir pasta, önümde de bulaşıklar duruyor.

    ne yalan söyleyeyim, hiç bir şey hissetmedim. aa peki dedim. masanın başına geçtim. uyurum birazdan.

    sevdiklerimiz çağırdığımızda gelemezler, beklediğimizde nadiren gelirler, biz hazır olmadığımızdaysa genelde çıkıp gelmek isterler. bu böyle bir döngüdür. ama bazen de hiç çabalamadan denk geliriz. kaçırmadan ve kovalamadan. o bazenler çoğalsın ama büyüsü de bozulmasın. yani bir nevi, "artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin"
  • bazılarını alıp çok fena dövesim geliyor. kendilerinde , misafir oldukları evin düzenini değiştirmeyi bir hak biliyorlar.. 'onu çek' , 'bunu buraya koy' , 'ben orada yatamam', iyi de burası benim evim.. dolayısıyla benim düzenim..

    münasebetsiz olanları ise en fena;

    'ayyy ne soğukmuş sizin eviniz yaaa.... dondum dondum.. uff' sürekli kollarını avuşturmalar, titreme haraketleri yapmalar.. manyak mısın, yoksa bana mı işkence yapmaya çalışıyosun? sence ben soğuk iklim sevdiğim için mi soğuk evim? yakamadık lan işte yakamadık- yakamıyoruz.. milletin 5 günlük yakıt parasını ben 30 gün yetiştirmeye çalıştım, biliyorum soğuk evim, ben de yapmak isterdim hamam gibi ama olmuyor işte..

    bunun üzerine gidip, 'ay çok soğuk, ay ne soğuk, donduk' deyince noluyor acaba, beni orada rencide ettiğinin farkında değilmisin? beni öyle mahçup görmek mi hoşuna gidiyor? sen üşüdüm dedikçe ısrarla 'hırka istermisin?' diye sordum, belli ki yakamıyoruz işte şu lanet giresice gazı..

    bunu yapan bir değil 3 değil... ben de sıcak iklim severim, sevgili eve gelen misafirlerim! ben de evim hamam gibi olsun, sere serpe dolaşayım isterim.. lahana modeli giyinip duruyorum evde, 3 beden büyük gösteriyorum üzerimdeki hırka-yelek-kazak katları yüzünden...

    neyse eğer 21 aralıkta kıyamet kopacak gibi olursa, 20 aralıkta kökliycem gazı.. bir güney havası estiricem evin içinde.. şifon elbise giyip , samba yapıcam amk! ... hiçbir misafir de çağırmayacağım..
  • türk misafirperverliğinden midir nedir, kimse ölçüsünü bilmiyor. evi kendi evi gibi göreni mi dersin, senden habersiz odalara dalanları mı..

    ''yatak odanı nereden aldın?'' diye sormuştu birisi.. bende saf saf anlattım.

    o gidince fark ettim.. gece gece bu kadın benim yatak odamı nasıl gördü lan ?? ışıklar kapalı, evin taa bir ucunda olan bir oda. gitmiş açmış ışığı, incelemiş..

    insanlar çok rahat..
  • "çok eski bir dostuyum"
    diyen bir adam
    gün gelir, kapım çalarsa
    benim için "öldü" deyin

    güzel yüzlü
    sert bakışlı
    zor bir kadın
    derse "geldim anılarla"
    "seni çoktan gömdü" deyin

    eskiden büyük bir kapı vardı
    şimdi duvar olan yerde
    artık ben insana
    dost değilim

    gelse son misafir
    misafirim azrail

    can dolaştı, döndü geldiği yere
    bir durakta indi, vardı evine
    anladı o an hayat bir gezidir
    can emanet, ruh misafir
  • on dakika izleyerek izlemekten vazgeçtirecek doneler: türk dizilerindeki kusturan intihar sahnesi (en ihtiyacımız olmayan şey)

    üç tane küçücük çocuğunun olduğu eve denize şuursuzca atlamış ruh sağlığı bozuk, agresif yabancı kızı getirmek.

    kız hastaneden çıktı, intihara meyilli, yokluk içinde perişan gidecek yeri yok ama saçlar ekstra ultra düzgün fönlü ve boyalı.
  • hazal kaya ekranlara ve dizilere veda etmemiş miydi? madem döndü neden yetişkin (bkz: chucky) kılığında döndü anlamadım. kızıl saç bir insana bu kadar yakışmaz. o tavırlar, bakışlar falan çaki'nin büyümüş hali. sağlı sollu tokatlama isteği uyandıran tipleme.

    fragmanları sinir bozucu olduğu için izlemeye yeltenmeyeceğim dizi.
  • kaka yaparken lavabonun musluğunu açan insan.
  • çat kapı gelmemesi, gelmeden önce en azından bir alo demesi, "aaa, sen niye gelmiyorsun yanımıza bakayım? çık da yüzünü görelim" diyerek her odaya dalmaması gereken kimseler. az oturanı ve eli boş gelmeyeni makbuldür.

    bilinmesi gereken bir başka şey ise; annenin arkadaşı sadece annenin arkadaşıdır, ablanın arkadaşı ablanın, babanın arkadaşı babanın. tüm ev ahalisi "hoş geldiniz" dedikten sonra illa yanlarında olacak, yüzlerini gösterecek diye bir kaide yok. insanları "bi otur da yüzünü görelim şekercim" şeklinde alıkoymamak gerekir. hele ki bu sözleri her gün gördüğünüz birinden duymanın verdiği acıyı anlatamam. yüzümü görsen ne olacak, görmesen ne olacak be ışıl ablacım?

    şayet yanlarında çocuk getirdilerse, ki çocuk getirilmemesi rica olunur, onlara sahip çıkmayı da bilmeliler. ben annemle misafirliğe gidip de azdığım, yaramazlık yaptığım vakitler annem mutlaka söz ya da göz işaretleri ile kendime çekidüzen vermemi sağlar, beni rahat bırakmazdı. şimdiki neslin anneleri saldım çayıra mevlam kayıra rahatlığındalar. oh ne ala memleket! insan çocuğuna sahip çıkmaz mı ya? aaa!

    herneyse. başkalarının aynı hatalara düşmemesi için tekrarlamak gerekirse; haberli geleni, az oturanı, her odaya dalmayanı, çocuğuna sahip çıkanı ve eli boş gelmeyeni makbuldür. anlaştık mı?

    çok kızgınım, çok.
  • yaklasik bes saattir, "acaba ben cok kotu bir insan miyim aslinda, yoksa insanlar okuz mu" diye dusunmeme neden olandir. uc yil icinde iki kere gorustugumuz bir versiyonu, gidecegi ulkede grev oldugundan ucagi son dakikada iptal edildigi icin arar ve "misafir" olup olamayacagini sorar. aradiginda 24 saatlik bir uykusuzluktan sonra az once uyumus olmama karsin tabi ki eve cagiririm, sokakta kalacak degil neticede. amma velakin ev dedigim yer 10.5 metrekarelik bir odadan ibaret, ve icinde bir tane tek kisilik yatak var. ucuncu gorusmemizde birlikte uyuyacagiz yani, ama durum acil, ustelik "ayakli basli" denilen muessese de bu gibi durumlar icin var sanirim. neyse konusur bakariz nasil yatacagimiza derim icimden. misafir gelir, ben yemek hazirlarken ustunu degistirip yatagin kosesinde yerini yapar, msn'den sevgilisiyle konusmaya baslar, arada bana da bazi sorular sormakta ama cevaplari dinlemeden ilgisini ceken baska seylere atlamaktadir. neyse, yemek yenir, "misafir" hoopp diye kalkar yine yataga, bilgisayarin basina gecer. biraz oyalanir, sonra "ben yatiyorum" artik der, evdeki tek yatakta, tek yastik ve tek yorganla mutlu mesut uyumaya gecer. simdi, "ayakli basli" yapmaya calissam, ayaklarimi burnuna sokmam gerekecek, paralel yatis stilini denesem yorgana pek sarip sarmalandigi icin kendisini sarsmadan boyle bir sey yapmam imkansiz.

    velhasil, yatmadan once : "nasil yatariz, ben su tarafa dogru uzanayim, sen de soyle gelirsin, baska yastik var mi, sen ne kullanacaksin uyurken" vb sorular bekledigim icin ben mi dunyanin en dusuncesiz insani oluyorum, yoksa "misafir" gercekten durumu hafiften abartmis durumda mi emin olamiyorum.
hesabın var mı? giriş yap