• birkaçı hariç hiçbir akp milletvekilinin yapmayacağı bir hareket yaparak kendisine tanılan ayrıcalığı kötü niyetle kullanmamış olan chp zonguldak milletvekili. nedense aklıma yumruklu, milletvekili bloklamalı 4+4+4 yasasının geçirilişi geldi.. evet, mehmet haberal gibi onurlu milletvekillerimiz de var, ama hapse atıyoruz onları.

    --- spoiler ---
    chp tunceli milletvekili kamer genç, "izin dilekçende yer belirtilmemişse ankara'ya götürüp yemin ettirelim sana. böylece dokunamazlar artık" deyince ilginç bir tartışma başladı. haberal net tavır koyarak "ben şu anda özel izinle burada olan tutuklu biriyim. bunu yapmak uygun düşmez" dedi ve türkiye'yi belki de yeni bir krizin eşiğinden döndürdü.

    taziye sohbetinde haberal'ın en çok üstünde durduğu konu türk tıp ve akademi hayatına verdiği hizmetlere ve milletvekili seçilmiş olmasına rağmen özgürlüğünden mahrum bırakılmasıydı:

    "ameliyat yapmam, üniversiteler kurmam gerekirken üç yıldır tutukluyum. on aydır da zonguldak milletvekiliyim. benim tutuklu olmam türkiye'nin utancıdır. meselenin çözüleceği yer parlamentodur ve bu noktada chp'ye çok büyük sorumluluk düşmektedir."
    --- spoiler ---

    http://siyaset.milliyet.com.tr/…1526856/default.htm

    not: buraya gelip "ergenekkzçdfz" diye sıçmaya başlabilir cemaatçiler; tek bir kanıt göstermeden 3 yıl bir akademisyeni hapiste tutmayı açıklayamayınca genelde başvurdukları yöntem bu oluyor.
  • rize ili, pazar (atina) ilçesi, haçapit köyündendir. 1944 doğumludur. cumhurbaşkanlığına getirilmesi gündeme gelince mesut yılmaz, bülent ecevit ve devlet bahçeli tarafından ismi üstünde tartışılmış, daha sonra ise ahmet necdet sezer üzerinde anlaşmaya varılmıştır.

    şimdi bu adam 65 yaşında. tutuklanma kararını öğrenince ani bir ruh hali değişikliği yaşaması, yoğun endişe duyması ve peşinden rahatsızlanmasından daha doğal ne olabilir? bunu 20'li yaşlardaki gerzek bir bedevi bilmeyebilir ama eğitimli her insan bunu sorup öğrenebilir.

    hem biraz saygılı olmak, ötesinde türkiye gibi gündemin çok hızlı değiştiği bir ülkede erkenden ötmemek ve sabretmek gerekir. daha dur. yarın, belki yarından da yakın bir zamanda, bedevi operasyonu başladığında, memleketi soyan ve cumhuriyetin dibine dinamit koyan malum yağmacılar gözaltına alındığında elbet onlar da aynı korkuyu yaşayacak ve mutlak rahatsızlanacaklardır. biz o zaman, sizin şimdi yaptığınız gibi -henüz hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı olmayan- yaşlı başlı insanların rahatsızlıklarından sadistçe bir zevk duyacak, dalga geçen yorumlarda bulunacak ya da başkalarının acılarıyla mutlu olacak kadar erdemsiz değiliz.

    biz kervan soyguncusu abazanlara ve yağmacı ilkellere iman etmeyiz. hastalıklı sapık katillere kulluk etmeyiz. kula kul değiliz, tutsak değiliz. bizler aklın ışığında soluklanır ve bilimin nurunda çiçek açarız, ki mustafa kemal atatürk'ün evlatlarıyız. nihayetinde biz insanız.

    (bkz: sabah ola hayrola)
  • beyinsizlere sormak gerekir;

    dokunulmazliklarin kaldirilmasini engelleyen bu adam midir, yoksa dokunulmazliklar kalkinca gemicikler, yumurtalar sebebiyle hapisten cikamayacak olanlar mi ?
  • "3 kasım 1975' te, 12 yaşında bir çocuğa annesinin böbreğini naklederek akrabalar arası ilk böbrek naklini başardı. bu ülkemizde ilk organ nakli idi.
    10 ekim 1978 avrupa transplantasyon birliği'nden getirttiği böbrekle türkiye' de ilk kadavradan böbrek naklini gerçekleştirdi.
    27 temmuz 1979 tarihinde trafik kazasında ölen bir kişinin böbreğini alarak kendi kaynaklarımızla ilk kadavra böbrek naklini gerçekleştirdi.
    8 aralık 1988 kuzey afrika, ortadoğu ve ülkemizin ilk kadavra karaciğer nakli,
    15 mart 1990 avrupa, ortadoğu ve kuzey afrika' da ilk kez çocuklarda, canlıdan kısmi karaciğer nakli,
    24 nisan 1990 dünyada ilk kez yetişkinlerde canlıdan kısmi karaciğer nakli,
    16 mayıs 1992 dünyada ilk kez aynı vericiden aynı anda hem kısmi karaciğer, hem de böbrek nakli,
    20.05.1998 hasta karaciğeri çıkarmadan akrabalar arası kısmi karaciğer nakli,
    25.06.1998 kadavra karaciğeri ikiye bölerek iki kişiye, hasta karaciğeri çıkarmadan yapılan nakil,
    prof. dr. haberal, temmuz 2000 tarihine kadar 1298 böbrek (310' u kadavra), 61 karaciğer (30 'u kadavra) nakli gerçekleştirdi"

    hakkaten ben de merak ettim baktım, nerden geliyor bu organlar, görüldüğü gibi çalınmış, çırpılmış, küvette kesilmiş falan. tam tahmin ettiğim gibiymiş. yuh!

    (bkz: mehmet haberal/@the last mimzy)
  • zalim adam. düşük faizle hazineden kredi alıp bu ülkeye üniversite kurmuş. keşke kulaklarım duymayaydı, gözlerim görmeyeydi bu adamı. keşke sümeyyeye 20-25 gibi gönderseydi de başarılarını yenişafaktan takip etseydik. aaahh ah..
  • sitesinin giriş sayfasını görünce "bismillah... noluyo lan..." tepkisini gayrı ihtiyari gösterdiğim şahıs. yanlışlıkla papanın sayfasını açtım filan zannettim. (bkz: http://www.mehmethaberal.com.tr/)

    edit: şimdi baktım da bana bismillah çektiren girişi değiştirmişler. çok da iyi yapmışlar. bu entriyi girdiğimde haberal cübbesiyle önde duruyor arkasından da bir güneş ortalığı şavkıtıyordu. isa mesih temsili resimleri gibi.
  • bazilarinin "suc isledigi"ni veya "darbeci" oldugunu one surerken ne suc isledigini soylemeyi unuttugu kisi. iddialar super ama:

    - bulent ecevitin supheli hastanede kalis sureci: rahmetli bulent bey, ki kendisi o zamanlar pek muhterem rte tarafından bunak, titrek, hasta adam diye anilirdi o gunlerde; herkesin bildigi gibi 32 yasinda turp gibiyken, ne var ne yok diye sormak icin baskent hastanesine ugramis ama icerde alikonulup sonra bi daha kendine gelememistir... iste mehmet haberal bunun sorumlusudur. ayni bulent ecevitin gatada öldüğü dusunulurse, komplonun ne kadar derin oldugunu, askerlerin isin icinde oldugunu anlayabilir miyiz acaba?

    - baskent universitesi hastanesi binasi 4 kat imar izinli yerde 8 kat yapılmıstır. iste bu darbe dedigimiz seyde boyle birsey olmali. halbuki memlekette ne bileyim kadir topbasin cardaklarindan tut da, gokkafese, acarkentten tut da, yapilmasi muhtemel leventteki zorlu centera sagcisindan solcusuna kadar kimse imar iznini hice sayarak is yapmamisti. imarda usulsuzluk yapan ilk ve tek kisi mehmet haberal, buyuk ihtimalle kacak yaptirdigi 4 kati darbe sonrasi gizli komuta merkezi olarak dizayn ettirip biz anlamayalim diye hastane susu vermis olmali.

    - suleyman demirel ile ahbapti... suleyman demirel bu ulkede secimle is basina en fazla gelen siyasi degildir (keske gelmeseydi secmeselerdi, o ayri), cumhurbaskani degildir. kendisi yillarca bolivya daglarinda turkiyedeki duzeni degistirmek icin calismis bir orgutun lideridir, fideldir, castrodur ya. onunla yakın iliskisi bulunan herkes de onun gibi darbeci olmali...

    - bir de 78 yilinda ekibindeki doktorlarin hastalarına yedirdigi seftaliler ve icirdigi sutler varmis; onu da ogrendik. agac yasken egilir, demek ki daha o zamanlar dusunuyordu darbe yapmayi ama marmarisli boyaci kendisinden once davraninca "tuh" demis, "bi 29 yıl bekliycem artik darbe yapmak icin"

    mehmet haberali ticari kazanca gereginden cok onem veren bir insan olarak gorebilirsiniz; populist diyebilir, politikaya cok ilgili bir doktor olarak, politik iliskileri sayesinde bir takim cikarlar saglamistir diye dusunebilirsiniz; gereginden fazla reklamini yapan aslinda "sıradan" bir tip kariyeri vardır da diyebilirsiniz. gordugunuzde selam vermez, telefon ettiginde mesgule alırsınız.

    ama bir insani darbeci, teror orgutu uyesi diye yaftalamadan once biraz daha somut biseyler demek gerekmez mi? ama dogru ama yanlis kendinize gore belirlediginiz etik degerlerinize uymayan her insan, olsa olsa terorist midir?
  • hakkında 1978'lerden kalma, necdet bulut'un ölümü süreci içindeki rolüyle ilgili ciddi iddialar olan hekim. mesele dergisi mart 2010 sayısında yer alan, o zamanki eşi neşe erdilek bulut'la söyleşiden, direkt alıntılıyorum;

    ===

    (...)
    25 kasım 1978'de, saat 11 buçukta henüz lojman verilmediği için kaldıkları ktü sahil tesislerindeki odalarına dönmek üzere arabalarıyla yola çıktılar. tesislere ayrılan yol ayrımında yedi-sekiz kişi onları bekliyordu (...) ilk kurşun necdet'in tarafından geldi, necdet ağır yaralandı, neşe kalçasından, [oğulları] yiğit ise topuğundan vuruldu. necdet hemen ameliyata alındı, neşe polislerle birlikte olay yerine gitti.

    pol-bir'li polisler neşe'nin işaret etiği yönün tersinde araştırma yaptılar, üzerinde parmak izleri bulunabişlecek olan yerdeki izmaritleri, "bunlardan bir şey çıkmaz," diye parçaladılar, neşe'nin topladığı ve polislere verdiği mermi çekirdekleri de deliller arasından yok edildi. (...)
    necdet bulut'un sol böbreği parçalanmıştı, başarılı bir ameliyatla alındı, ancak 24 saat sonra ateşi yükselince, tip*'in ve odtü rektörlüğü'nün devreye girmesiyle ankara'ya, hacettepe hastanesi'ne nakledildi. vuruluşunun 12. gününde de hayatını kaybetti.

    ***
    berat günçıkan: siz darbenin yarattığı baskı nedeniyle davayı takip edebilen az sayıdaki kişiden birisiniz. katili teşhis eden de sizsiniz. bu dava nasıl sonuçlandı?
    neşe erdilek bulut: faillerin bir kismi yakalandı ancak avukatları, mahkemeye necdet'in doktor hatası nedeniyle öldüğüne dair raporlar sundular. bu yüzden , sanıklar adam öldürmeye tam teşebbüsten değil, yaralama suçundan yargılandılar ve idam cezasından kurtuldukları gibi, birkaç yıl hapiste yatıp çıktılar. aranan failler de vardı ama onlar hiç bulunamadı.

    bg: bu doktor raporunu kim hazırladı, gerçekten böyle bir hata var mıydı?
    neb: ben size yaşananları baştan anlatayım. necdet saldırıya uğradıktan hemen sonra ameliyata alındı. ertesi gün gayet iyiydi, bağırsakları çalışıyordu, tek böbreği kaldığı halde idrar yapmıştı, her şey yolundaydı. fakat akşam ateşi yükselmeye başladı.

    ben cerrah kızı olduğum için bilirim. böyle durumlarda en kritik konu peritonittir. karın, bağırsak yaralanmalarında görülen karın zarı iltihabıdır ki ölümcül sonuçları vardır. ankara'yla, partiyle (tip) konuştum, durumu bildirdim. kötü bir şey mi, diye sordular, hemen müdahale edilmesi gerektiğini söyledim. yattığı hastanede bu müdahele yapılabilirdi fakat daha iyisi olsun diye düşündük.

    parti gerekli bağlantıları kurmuştu. thy'nın öğle uçağıyla genel cerrah prof. dr. nevzat bilgin., prof. dr. mehmet haberal ve şimdi adını hatırlayamadığım bir anestezi uzmanı profesör geldi. ekip hallinde gelmelerinin nedeni de hastaya müdahale edebilmekti.

    biz ameliyat yapılmasını beklerken, "burada koşullar iyi değil," dediler. thy'nin uçağını bekletiyorlardı, bu arada bir askeri nakliye uçağı, herkül de geldi. sonunda necdet'in hacettepe hastanesi'ne nakledilmesine karar verdiler, herkül'le ankara'ya doğru yola çıktı.

    pilotlar doktorlara sütlü neskafe ikram ettiler, bana da teklif ettiler necdet'in canı çeker diye, "yok," dedim. "o da içebilir," diye istiraz ettiler. "nasıl olur?" diye sordum; cerrah kızı olarak karın ameliyatlarında, hele de bağırsak delinmesi şüphesi olan hastalarda ağızdan sıvı verilmeyeceğini de biliyordum. yok deyip itirazlarını sürdürdüler, "içsin bir şey olmaz."

    necdet de "izin ver hadi" diye gözümün içine bakıyordu. 'herhalde gidince hemen müdahale edecekler, moral vermek istiyorlar' diye düşündüm ve daha fazla itiraz etmedim. sütlü kahvelerimizi içe içe, saat altı gibi ankara'ya ulaştık. ben hemen ameliyat edilmesini beklerken necdet yoğun bakıma alındı. sorunca da tansiyonuna bakıyoruz, tahliller yapılıyor, sonuçlarıı bekliyoruz, diye yanıtladılar.
    yirmi dört saat sonra necdet ameliyata alındı. ameliyathane başhemşiresi arkadaşımızdı, karın açıldığında ortalığı kesif bir koukunun sardığını, ihtihabın tamamen yayıldığını görünce arkadaşlarımıza ağlayarak, "necdet'i kaybettik," demiş.

    bg: ameliyattan sonra da yaşadı diye biliyordum...

    neb: evet, ameliyatta ölmedi, o perioniti görünce, bilgisiyle zaten sonu görmüştü. öyle de oldu, mide kanaması başladı, ciğerleri iflas etti, solunum durdu, suni ciğere bağlandı, öbür böbreği de işlevini yitirdi, hemodialize bağlandı. morardı, sarardı. bilinci hep açıktı, acı çeke çeke, gözümüzün önünde gitti.

    bg: anlattıklarınız bir ihmalden de öte bir sorumsuzluğu, hatta kasti bir davranışı düşündürüyor.

    neb: tüm tıp insanları, tıp öğrencileri de dahil en çok mikrop üreten gıdalardan birinin süt olduğunu, karındaki operasyonlarda bırakın sütü, hiçbir şekilde sıvı verilemeyeceğini, perionit süphesi olduğunda müdahale için dakikaların bile değerli olduğunu ve o dakikarların kaybedilemeyeceğini bilirler.

    sonradan, o sırada mehmet haberal'ın sekreterininn, mehmet ali ağca'nın kız kardeşi olduğunu öğrendik. bu da bizim şüphelerimizi arttırdı.

    o yıllarda hacettepe, sağcı öğrencileri gözetliyor, solcu öğrencilere saldıranların üzeri örtülüyordu diye hatırlıyorum. rektör de ihsan doğramacı'ydı. benzer bir olay 1975'in ocak ayında yaşanıyor. faşistlerin odtü otobüslerine saldırılarından birinde iki öğrenci ağır yaralanıyor. boyunlarından yaralanan semih berbek'e ilk müdahale hacettepe acil servisi'nde yapılıyor ve hayata döndürülüyor. bağırsak, kasık ve kolundan yuraralanan diğer öğrenciyle birlikte yoğun bakıma alınıyor. yan yana yatıyyorlar. semit'te mide kanaması başlıyor, ateşi yükseliyor. şeftali yemek istiyor. arkadaşlarının ve genç doktorların karşı çıkmasına rağmen, sorumlu doktoru mehmet haberal'ın talimatlarıyla konserve şeftali yediriliyor. o günden sonra da semih düzelemiyor. üst üste geçirdiği ameliyatlara rağmen ölüyor. ailenin davacı olup olmaduğunu bilmiyorum.

    bg: ama sizin davanızda sonucu etkileyecek duruma gelmiş, doktor hatası cezayı belirlemiş, dava açmnayı hiç düşünmediniz mi?

    neb: mahkeme, necdet'in doktor hatası sonucu öldüğünü belirtti, ancak hangi müdahale olduğu önemliydi. trabzon'da necdet'in hayatını kurtaran doktor mu, hacettepe'dekiler mi hatalıydı? bunu istpat etmenin pek mümkün olmadığı söylendi ve ben de elim kolum bağlı kaldım.
    (mesele mart 2010 sf.10-12)

    ===
  • kendisi hakkında sağlam raporu veren "koskoca adli tıp" ın hüseyin üzmez'in cinsel istismarına maruz kalan küçük kıza "ruh ve beden sağlığı yerindedir" diye rapor verdiğini bir takım yazarlara unutturmuş kişidir.

    söz konusu "koskoca adli tıp" için buyrun buradan;
    http://www.internethaber.com/…alerisi-10274-p11.htm

    sıradan bakınız "koskoca adli tıp"ın skandal raporlarına.
  • hastaneden alınıp hak ettiği yere gönderilemiyormuş... 600 gündür hakkında bir delil bulunamadı da şimdi mi bir aydınlanma olup delil bulacaklar. babasi öldü cenazesine gitmesine izin vermediler. ölüm kalım savaşında olan küçücük hastasına seneler sonra donör çıktı, ameliyat yapmasına izin vermediler - ki bu ameliyatı yurtdışındaki meslektaşları bile sabırsızlıkla bekliyordu, literatüre geçecek olan bir ameliyattı.
    600 gündür tutuklanması için bir gerekçe bulundu mu ki hak ettiği yere gitmesi gerekiyor.
    masumiyet karinesi, sadece yandaşlar için geçerli olan bir ilke mi oldu artık bu ülkede...
hesabın var mı? giriş yap