• resimlerinden ve özellikle fotoğraflarından ciddi etkilendiğim gerçek bir sanatçı. "sonunda kendimi boyanın yapışkan ortamından kurtardım ve doğrudan ışığın kendisiyle çalışıyorum." kamerasız fotoğrafçılıkla ilgili ilk deneylerinden kısa bir süre sonra man ray bu açıklamayı yapacaktı. ''fotogram'' olarak adlandırılan, ancak kendi adı ve "fotoğraf" kelimesinin cüretkar bir kombinasyonuyla rayograf olarak adlandırdığı bu görüntülerle sanatsal anlamda gerçekten çığır açmıştır.

    endüstriyel tüketim mallarından (fotoğraf kağıdı ve üzerlerine yerleştirilen çeşitli eşyalar) insan elinin doğrudan müdahalesiyle biçimlendirilen bir soyutlama biçimi olan rayograflar, endüstriyel ve tüketim toplumunun malzemelerinin ev yapımı yeniden işlenmesine yönelik önemli bir dadaist sanat anlayışıdır ki man ray bunu mükemmel bir şekilde gerçekleştirir.

    baktığımızda dadaist hareketin liderlerinden tristan tzara dahi ray'in fotogramlarını “saf dada kreasyonları” olarak tanımlar. makas, yay ve film şeritleri gibi birbirine bağlı olmayan nesnelerin rastgele koleksiyonları olan montajları, gerçekliğin gelişigüzel ve parçalanmış olduğu modernist bir duyarlılığa hitap eder.

    zihni gerçekten enteresan çalışıyordu ki yaratıcılığının da verdiği yetenekleriyle fotoğrafçılıkla ilgili deneyleri onu paris'te ortaya çıkan sürrealist hareketin merkezine taşıdı diyebiliriz.

    ve tabii ki man ray'den hayata dair:

    ''sevişmede olduğu gibi sanatta da ilerleme yoktur. bunu gerçekleştirmenin sadece farklı yolları vardır.''

    ''hayallerimi kaydetmek hiçbir zaman amacım olmadı, sadece onları gerçekleştirme kararlılığım vardı.''

    ''fotoğraflanamayan, hayal gücünden, rüyalardan ya da bilinçsiz bir dürtüden gelenleri resmediyorum. resim yapmak istemediğim, zaten var olan şeyleri fotoğraflıyorum.''

    ''doğayı fotoğraflamıyorum. gördüklerimi fotoğraflıyorum.''

    ''elbette her zaman sadece tekniğe bakanlar, 'nasıl' diye soranlar olacak, daha meraklı bir yapıya sahip olanlar ise 'neden' diye soracaklar. şahsen ben her zaman ilhamı bilgiye tercih etmişimdir.''
  • jean cocteau tarafından yapılan "karanlık odaların şairi" yakıştırmasıyla ünlenen 20. yüzyılın en önemli fotoğraf sanatçılarından biri

    (bkz: rayographs)
  • "mükemmel ile orijinal arasında bir seçim yapmak zorunda kalsam, orijinali seçerdim." demiş ve sanat anlayışını özetlemiştir kanımca..
  • le retour a la raison, emak bakia, l'etoile de mer , les mysteres du chateau du de önemli filmleri arasında sayılabilir. le retour a la raison ilk filmi olup , rayograf tekniğiyle kurgu edit neyim bilmeden tamamen dada akımı içün çektiği filmdir, öyle ki film bi gecede bitirilmiş , nasıl olduğunu görmeden gösterime sokmak durumunda kalmıştır . filmde raptiyeler demir tozları , raylar talaşlar akar gider , enteresandır, tam dadadır.
    emak bakia*** ilk filme göre dha uzun olup ilk filmden de bi çok görüntü içerir , narrative olgusunda rastlanır bu filmde , ama kendisinin deyimiyle bu bi punctuation olarak koyulmuştur , tamamen sürreal dimağlara yöneliktir aslında lakin gösterime koyduğunda sürrealist arkadaşları filmi beğenmemiş bişeylerin eksik olduğunu söylemişler , man ray i çileden çıkarmışlardır . man ray filme bütün sürreal öğeleri koyduğunu iddia eder.
    l'etoile de mer* , en olgun filmidir kanımca , bi denizyıldızından hareketle iki kişinin ilişkisini ele alır ve tabi bunu fazlasıyla soyut biçimde , deneysel yöntemlerle uygular ,kısa metrajdır bu da diğerleri gibi.
    les mysteres du chateau du de, daha realist bi filmdir sanki diğer filmlere nazaran , bi evdeki gizemli olayları aktarır , filmde dadaizm simgeleri kullanılmıştır , zarlar , geometrik anlamsız şekiller vs. , 4 hırsızın öyküsü çercevesinde döner film .
    man ray zamanının önde gelen avantgarde yönetmenleri arasındaydı . marcel duchamp a da bazı
    filmlerinde yardım ve yataklık etti , zaten bunların hepsi toplanıp toplanıp film sıçarlardı , müthiş bi yaratıcılık hakimdi ,fikirler havada uçuşurdu . incelenesi yönetmenlerdir bu ve arkadaşları her sinemasever için .
  • zehirli bir denizanasi turudur.
    (bkz: myspace)
  • dekor ve ambiyans olarak buddha bari andiran ama daha kaliteli bir kuluptur. yemekleri cok daha rafinedir (risottosu siddetle tavsiye edilir).
  • dadacı, gerçeküstücü, fotoğrafçı, ressam, yontucu, yazar, şair ve film yapımcısı.
  • 'kiki de montparnasse' isimli bir hatunun sirtini viyolonsele çevirmis, siyah beyaz fotografi çok ünlüdür.
    ayni zamanda ismini paris'de bir resto-bar'a vermistir... bu barin sahipleri john malkovich, johnny depp, sean penn ve bir dördüncü insan dahadir. thierry ardisson, frederic beigbeder, kate moss gibi isimler müdavimleridir..
  • parisde restoran+bar
    buddha bari tahtindan etmistir. alt kati restorandir ve coook lezzetli yemekler vardir. ama 1 kisi 60€ ya ancak karnini doyurabilir. dekorasyon mukemmeldir ve 2 dev buddha heykeli mekana hakimdir. ust kati ise baridir. man ray albumleri bu barda calan muziklerden olusur. parisde garsonlarin direk ingilizce konustugu nadir mekanlardandir.
    leila misali kapidaki gorevliler begenmediklerini iceri almazlar.
  • vakti zamaninda boston'da bulunan bir fetish bar'in ismi. central square'de mass ave'i kesen sokaklardan birinde bulunurdu, simdi kapandi galiba. gerci fetish disinda temalari da vardi ama ben en cok fetish gecelerini severdim. neden bu entry'i girmek simdi aklima geldi? cunku rammstein dinliyorum. filmlerde vampirlerin filan parti yaptiklari cilgin barlara benzerdi. fetish gecelerde dress code: ya fetish bir seyler giyeceksin, ya da siyah giyeceksin. biz tabii genelde siyah giyiyorduk. bir de benim bol fermuarli bir "punk" pantolonum vardi onu giyderdim. vay be, nerde o simdi kim bilir?
    bu mekana ilk gittigimde acaip sarhostum. almanlarin duzenledigi bi partiye gitmistim. parti sonunda tarcin yalayip, tekila shotlayip, portakal yalayaraktan arkadaslarla kendimizden gecmistik (oha lan boyle yazinca cok manyak bi sey yapmisiz gibi gozukuyo ama sadece tekila ictik, olay o). kafalar birmilyonken bu mekana girdigimi ve "ulan cok ictik galiba" diye dusundugumu hatirliyorum. dans pistinin ortasinda sudyen ve donlu iki kiz dans ediyordu. onlarin yaninda da deri don giymis sisko bi herif dans ediyordu (veya ben ben oyle bi hayal gordum). sonra transparan ustlu bir hemsire hatirliyorum. kalabligin cogunlugu siyah deri agirlikli giyinmisti. agir makyaj vs... iki farkli "oda" vardi. birinde rammstein vs tarzi daha sert muzik (gecenin ilerleyen saatlerinde teknoya donmustu) oburunde de depeche mode, cure filan tarzi seyler caliyordu. girise yakin bir yerde "mistress x" mi ne bi hatun elinde kirbacla bekliyordu. isteyeni kirbacliyordu. tahtadan buyuk tekerlek gibi bir sey koymuslar, isteyen gomlegini cikarip tekerlegin kenarindaki bantlardan elini geciriyor, mistress x bir tulbentle gozlerini bagliyor ve puskullu kirbaciyla kirbacliyor. kirbaclamak derken oyle sakirt, sukurt yaralayacak sekilde degil. kirbacin puskullerini gidiklayacak gibi teninizde gezdirip, ara ara sertce vuruyor vs... ben soyle bi baktiydim ama yapmaya pek cesaret edemedim nedense.
    bu fetish komunitesi ufak bir komunite oldugu icin insanlar genelde birbirlerini taniyorlardi (bunu daha sonra bir kac kez daha gittigimde hep ayni insanlari gormemden cikariyorum). sagda solda deriler giymis cuceler, kadin kiliginda erkekler, erkek kiliginda kadinlar. ogretmen kiliginda hatunlar. bir ara tas gibi bi hatun gordum, elinde bir tasma, tasmanin da ucunda bir herif, oyle dolaniyolar ortalikta. her cesit fantazi var ama kimse oyle seksuel degil. herkes muhabbet ediyor, dans ediyor, kendi halinde takiliyor. yalniz bir herif vardi, simsiyah giyinmis bir de suratina simsiyah deri bi maske takmis, slip knot elemanlari gibi bi tip, o bayagi korkutmustu beni.
    valla sizin merakiniz yoksa bile man ray tarzi bir yere bir gidip gormenizi tavsiye ederim.
hesabın var mı? giriş yap