• son zamanlarda yeni yapım olarak izlediğim en güzel 2-3 filmden bi tanesi. bi kere müzikler için ayrı bi övgü paragrafı şart. ayrıca creasy ve pita arasındaki bağ çok güzel anlatılmış. mickey rourke'un gereksiz rolü ve marc anthony'nin filme yakışmayan performansı dışında "olmamış" denebilecek bi şey bulamadım.

    hoşuma giden detaylar arasında filmin ful ingilizce gitmeyişinin yeri büyük. enemy at the gates'teki gibi rus askerlerinin aralarında boktan bi rus aksanı zorlamasıyla ingilizce konuşmasının izleyenlerce ne kadar saçma bulunduğunun hollywood tarafından bi nebze de olsa farkedilmiş olması iyi olmuş. zira amerikada yaşayan bir çok meksikalı bile doğru düzgün ingilizce bilmezken, meksika varoşlarında duymak hakikaten malca olurdu. ayrıca film ispanyolca giderken kullanılan altyazı stili de hoş olmuş. *

    filmin seksenlerde yazılan senaryosu için zamanında marlon brando düşünülmüş. tabii proje bu seneye kadar rafa kalktıktan sonra yanılmıyorsam başröl ilk önce robert de niro'ya teklif edilmiş. aslında creasy karakteri ona gayet yakışacak bi rol olsa bile denzel abi'nin de oyunculuğuna bir kez daha hasta olmamak elde değil. ayrıca çocuk oyuncunun performansı da fazlasıyla göz dolduruyor. kısaca gidilip görülmesi gereken bi film.

    not: "lan sana güvendik gittik izledik, boşuna para verdik. tu allah belanı versin" diyecekler için aşşadaki çok kötü butonu ve karma puanım feda olsun.
  • etkileyici bir film. ucuz bir yapım gibi gözükse de aşırı şekilde can alıcıdır. ayrıca oldukça gerçekçidir, danzel abimiz rambo tadında değil, orijinal kalitede işlerini halletmektedir. tam hatırlamasam da şöyle bir söz geçmekteydi

    --- spoiler ---

    olayların dışındaki yaşlı adam: kilisede bağışla derler.

    danzel abimiz: bu onlarla tanrı arasında, ben toplantıyı ayarlıyorum.

    izleyen: uuuuvvvv

    --- spoiler ---

    edit: 10 yıl öncesinin imla hatasını düzeltme. muhtemelen filmi şimdi izlesem fikirlerim değişecektir bırakalım her şey başladığı gibi kalsın...
  • "forgiveness is between them and god. it's my job to arrange the meeting."

    (bkz: #1537605)
  • minik dakota fanning'i yildizlastiran film. duygu somurusu olan kisimlar olsa da, artistik bas dondurucu*bulanik cekimler hafiften gicik etse de, mexico city'ye hicbir zaman gitmemeye karar verdirse de heyecan, sevgi ve gozyaslariyla izlenebiliyor.
  • bir intikam başyapıtı...

    "a man... can be an artist... in anything. in food, whatever... it depends on how good he is... at it. creasey's art is death... he's about to paint his masterpiece. i don't have anything else to say. "

    görüntülerin dehşet güzel olduğu, insanı meksika'dan uzak durmaya iten (bence meksika için çok rahat bir geceyarısı ekspresi olabilir) iyi film.
  • goruntu olarak cok hos olan, bi yarim saat daha kisa olsaymis bi de dramatik muzik olayini bu kadar abartmasaymis baya iyi olacak olan film.
  • şahane müzikler, abartıdan uzak senaryo ve kaliteli oyunculuklarla takdirimi kazanmış; hatrı sayılır bir kısmı film izlemekle geçen üniversite öğrenciliğim boyunca neden bu film denk gelmedi de, bu kadar geç keşfettim diyerek hayıflandığım, tony scott'ın bir kez daha takdirimi kazandığı şukela film.

    --- spoiler ---

    evin hanımı lisa'nın kill 'em all komutuyla birlikte, "ulan film ne güzel gidiyodu, the punisher'a bağlayacaklar şimdi filmi" diye düşünürken, beni mahcup etmiş ve leziz müzikler eşliğinde, şahane bir görüntü yönetmenliğiyle yardırmış filmdir. parmak kesmekten, makatta bomba patlatmaya; şehrin ortasında roket atmaktan, gece kulübünü havaya uçurmaya kadar ne kadar psikopatlık varsa, hepsinin layıkıyla çekildiği ve creasy bear'ın revenge is a meal best served cold vecizesinin hakkını verdiği on numara sahneler var. pita'nın ağırbaşlılığı, zekası ve insan sevgisi ise, herkese "böyle bir çocuğum olsun, daha ne isterim ki" diye düşündürmüştür sanırım. christopher walken'ı yeniden izlemek ve creasy için "bu hafta sonu, on yıla eşdeğer adalet dağıtacak" sözü de şahaneydi.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    son sahnede malesef gladiator'le birlikte hayatımıza giren -ölmek üzere olan/ölüme giden adam- müziği hiç etkili olamıyor. bütün filmi mtv videosu gibi çek, adam önüne geleni spektaküler şekillerde katletsin, sonra o mıymıntı müzik eşliğinde kendini feda etsin. yok öyle yağma toni. denzel ve dakota'nın oyunculuklar olmasa, bir şeye benzemez bu film. al bunu vur domino'ya.

    bir de son sahnede, denzel ölüme giderken götüne c3 zulalamıştır diye tahmin etmiştim. çekilmiş o sahne ama kullanılmamış.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    küçük bir kızın intikamı uğruna ölüm makinesine dönüşen bir adamı anlattığı için yer yer "leon"u çağrıştıran film.
    ama bu filmde küçük kız masum sevimliliği ve sevgisi ile bağlar kendine, hayattan hiçbir beklentisi kalmamış olan adamı. o yüzden de daha çok etkileyici gelir seyircinin gözüne.

    filmde kimi kurgu hataları vardır, bazı sahneler abartılı gelip biraz göze batar ama;

    hayatına anlam katanın hayatı için kendi hayatından vazgeçmek...

    işte film bununla vurur seyirciyi kalbinden!

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    anlatım tarzı**ndan dolayı film sürekli beat the devil çağırıştırmakta ve dolayısıyla sürekli akla giren bmw z4 konsantrasyonu engelleyebilir. her an biri "i feel good da dam da dam da dam dam" şeklinde çığırtacakmış gibi hissettiryor.
    sadece müzikleri ile değil "plot line"ı ile de gladiator ile çok benzer. kahramanızın ailesine yamuk yapılır, kahramanımız sistemin içinde tek başına kademe kademe ilerleyerek herkesi deşer, görevini yapar, öbür tarafa intikal eder huzurlu bir biçimde (eve dönerler her iki filmde de).
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap