• iş işteyken, koca kocadayken bulunur, kıymeti anlaşılır da lodosun kıymeti hava poyraza dönüp insanın kolunu bacağını uçurunca anlaşılıyor.

    nitekim geçen gece baktım gökte dolunay, yaninda da jüpiter dolana dolana geziyorlar. inceden de lodos var, bulutlar hızla geçiyor. bu lodos'un en kadri kiymeti bilinmez yanı budur. bulutlari gezdirir, ayı, güneşi koşturur, ha bir de istanbul'daki bütün delileri sokağa salar bu lodos. lodos vurunca evine kapananlar akıllılar pek bilmiyor bunu üzülüyorum. bütün huzursuzlar, bütün varla yok arası deliler sokağa salınır her lodosta, deli deliyi lodosta bulur derdi paşa dedem. paşa dedem dediysem, beni paşa diye sevdiği için. zaten daha sonra bana paşam diyen olmadi. askerde general olmaya çalıştım ama en fazla çavuşluğa kadar ilerleyebildim. onu da pek ipleyen olmadı. neyse, lodoslu günde, yani ayni gün içinde kırtasiye dükkanlarına uğrayıp "sizde mürekkep tutuşlu çini mürekkebi için hokkalı divit var mı beyabi, şöyle bir deneyebilir miyim?" diyen devetüyü paltolusunu, vapurlarda gezinip "ne demek lodosta cam bardak vermiyoruz, plastik bardakta çay içilmez ki" diye en güzelinden şaşaalı bardak kırmalı bir kavga çıkaranını, az bilinir yeme içme mekanlarından birine uğrayip "sizde kömbe var mı?" diye sorup arkasından tokat mutfağını öve öve bitiremeyip sonra da hamburger sipariş edenini görebiliyor insan.

    ay ışığında ceviz silkelenmez, poyrazda lodos hakkında yazılmaz ama olaylar lodosta böyle. lodos böyle kavgali, dalgalı, hafifmeşrep, başağrılı şehvetli, atasözlü. nereye neyin düşeceği belli olmuyor. balkona ceviz düşmüş ondan yazdım.
  • lodos guneyden gelir ya, gelirken de guneye ait ne varsa beraberinde getirir. getirdigi en onemli sey afrikanin tozudur efendim.
    bu tozlar sulfat, demir, cinko vs faydali elemetlerden bolca icerir. vucudumuza deger, ictigimiz suya, yedigimiz heyvanin yemine karisir ve bunyeye faydali olurlar. denize yagar yagmur, sulfati olsun demiri olsun alg olusumuna yardimci olur, alg olursa sardalye olur hamsi olur. onlar olursa gelsin levrekler, torikler, luferler de lutfen. eskilerin "aga baksana rahmet yagiyor eyy" lafi bu sebeptendir. lodosla gelen yagmurun suyunu yaslilarin suratina surun, emin olun gencleseceklerdir.
    ama hersey gibi bunun da cogu zarardir. lodos esince bas agrimasi, istatistiklerde fazlalastigi belli olan aksirma, tiksirma, solunum yollari hastaliklari hep bu tozlar yuzundendir.
    sonbaharin baslarinda esti mi tadindan yenmez. sakin, huzurlu ve sessiz olur artik insanlarin kis geliyor diye terketmeye basladigi kiyi kasabalari. sinek kusunun sinegi havada kaptigini duyabileceginiz ender anlari yaratir. katavasya yi baslatan ruzgardir bu zamanda.
    ilkbaharda estigi zaman ayri guzeldir. demirini, sulfatini tarlalara doker bugdaylar yemyesil olur, denizlere doker kipkirmizi olur deniz, kis sonrasinda canlanma baslar; once yosunlar, sonra kucuk, sonra buyukce baliklar. insanlarin uzerine doker, kistan cikar insanlar asik olurlar, genclesirler, yanaklarina kirmizilik gelir.
    insan bedeni ile onurlandirilip tum bunlarin farkinda oldugumuzu anlariz ya bazen, lodos iste bu olayin parcalarindan biridir.
  • lodosun gozu yaşlıdır der balikcilar, lodos kesilir yagmur baslar, insan sanki o suyu gokten dokulmeden once lodostan toplar, eli ayagi, saci kasi her yani her yani ödem olur, $i$er kalir; hele bozkirli insanin. istanbul'un lodosu bir derttir, izmir'inki bir ayri dert. yine de denizi getirir burnuna dayar diye dayanir insan, sever hatta.
  • eskiden lodos estigi zaman bizans zamanında mahkemeler iptal olurmus; osmanlı zamanında da kadılar karar vermezmi$ derler. lodosun halsizlik ve ba$ agrısına yol acması yuzunden sanırım.
  • guney batidan esen ruzgara verilen isim
  • lodos adada kalanların korkulu rüyasıdır
    ayrıca şu anda bayyaa bi lodos var sanırım bostancıya gidemeyeceğim
    vapurlar çalışmaz hayat felç olur
    sevgili hasreti çekilir özlenilir
    sıkıntı ve huzursuzluk boy gösterir
    cinnet geçirilir ,isyan çıkartılır
    vapur kaptanıyla beraber rehin bile alınabilinir
    telefon telleri kopar nete bağlanılamaz
    elektirik telleri kopar bilgisayar ve bilimum elektirikli cihazlar uykuya yatar
    ve sıkılıp sende uyursun valla
    off off lodos işte daha neee!!!
  • bir nazım hikmet şiiri;
    lodos

    başlangıç

    kim bilir kaç milyon ton ağırlığında
    ummanda çalkalanmakta su.
    en yalnız dalganın üzerinde
    boş bir konserve kutusu...

    + 1

    bir aydır ki hapisane geceleri böyledir :
    kızgın dişi kediler
    — apışları ıslak
    tüyleri diken diken
    enselerinde diş yerleri —
    bazan kuş
    bazan insan sesi çıkarıp
    dolaşıyorlar
    gebe kalana kadar.

    mevsim bahara yakın.
    hava lodos.
    nasıl şiddetli
    nasıl sıcak esiyor...

    biz altı yüz adet
    kadınsız erkeğiz.
    alınmış elimizden
    doğurtmak imkânımız.
    en müthiş kudretim yasak bana :
    yeni bir hayat aşılamak,
    bereketli bir rahimde yenmek ölümü,
    yaratmak seninle beraber :
    sevgilim, yasak bana etine dokunmak senin...

    mevsim bahara yakın.
    fırtına.
    lodos.
    nasıl şiddetli
    nasıl sıcak esiyor...

    bir yerlerde bir cam kırıldı yine
    — bu gece bu üçüncüsü —.
    hangi boş koğuşun kapısı açık kalmış,
    küüüt, küt,
    nasıl çarpıyor...

    + 2

    tepedelen cephesinde bir ceset,
    örtülüyor altında karların,
    ve başından uçan miğferi
    yuvarlanıyor önünde rüzgârın...

    + 3

    fabrikanın avlusunda
    elektrik ışığı,
    ucunda ince bir telin
    sallanıyor iki yana.
    bir kadın.
    boynu çıplak,
    uzun saçlarıyla etekleri uçarak
    atölyenin kapısında...

    rüzgâr vurdu putrellere.
    atölyenin saçağından
    büyük bir buz parçası düştü yere...

    + 4

    ovaya dörtnala yaylılar iniyor :
    çıngıraklar hamutlarında beygirlerin.
    ve iki yanda çırpınan muşambalarıyla
    koşuyorlar gece yarısı denize doğru...

    + 5

    ince uzun kılçıklardan ibaret kalan kavak ağaçları
    aydınlıktılar
    mehtâbolmadığı halde.
    ve kalın
    ve dallı budaklı kestaneler kımıldanıyor
    — iki yana sallanıyor değil
    ağır ağır yer değiştiriyorlar âdeta —
    gidiyordu göz alabildiğine
    yıldızların ışığında
    yapraksız ahşap kalabalığı...
    buna rağmen bu lodos,
    bu uğultu.
    buna rağmen havada
    dişi bir ten kokusu
    ve yüklü bir yumurtalığın sıcaklığı...
    dağlarda kar çözülüyor.
    yürüyor usareler
    yapraksız dalların ucuna doğru.
    gebe.
    gebelik.
    mevsim bahara yakın
    ve doğumun
    — korkunç
    güzel
    ve sıcaktır —
    günü doldu dolacak...

    23.1.1941
  • geçen haftaki kar kabusundan* sonra ilaç gibi gelmiştir. şunun kadar sevdiğim bir şey yok herhalde. getirdiği o ılık hava mı dersin, mis gibi deniz kokusu mu? biraz uçuruyor ama onu da ve hatta arkasından yağan yağmuru da seviyorum.

    hayır bir de milletin başını ağrıtır, migrenini azdırır. bende de migren var ama zerre etkisi yok. bilakis kafam çok daha net, kalbim pırpır umut dolu, sürekli bir uçuyormuş hissi, mutluluk-neşe... başka hiçbir etkisi olmuyor. rüzgar beni uçuracak gibi oldukça keyifleniyorum, hatta keşke uçursa diyorum. lodosu benim kadar seven var mı çok merak ediyorum. sanırım bu etkinin sebebi deniz kokusu. deniz kıyısında, sakin küçük bir yerde yaşasam dünyanın en neşeli insanı olabilirdim belki.
  • bursa'nın uzatmalı sevgilisi. ya bursa, lodostan vazgeçemiyor ya da lodos, bursa'yı bırakamıyor. her sene okulların tatil olması, evlerinin çatılarının uçması, ağaçların devrilmesi, elektrik tellerinin kopması artık bir lodos geleneğidir bursa'da.
  • delireyazmak eylemine değerli katkıları olan sinsi rüzgar. *
hesabın var mı? giriş yap