• lars hakkindaki yorumlarinda herkese katiliyorum. unuttugumuz tek sey onun cok tatli bir orospu oldugu. ama bu adama da orospuluk yakisiyor dogrusu. orospu lafini kötü anlamda almayin lütfen. davulcularin cogunun iclerinde gizli veya acik bir orospu ruhu vardir. ama ondaki orospuluk muhtesem ve ben onu bu orospu haliyle cok seviyorum. larscigim seni binlerce kere öpmek arzusuyla...
  • hala birileri gelmiş yok tekniği iyi değil, yok virtüöz değil, enstruman hakimiyeti diye sallıyorlar, yavrum siz geri zekalı mısınız? adamın ben dünyanın en iyi davulcusuyum, virtüözüm, çok iyiyim gibi bir iddiası mı var? metallica'ya tek tek bakarsak zaten ne lars en iyi davulcu ne james en iyi gitarist ama işte toplama baktığında metal müzik tarihinin en iyi grubu diyebilirsin, bir sürü efsane şarkıları var, kaç yaşındalar hala çok güzel canlı performansları var, son albümleri taş gibi, sonuç olarak youtube'da bile lars'dan daha teknik daha iyi davulcu bulabilirsiniz ama bu lars'ın metal müzik tarihinin en iyi gruplarından birinin önemli bir üyesi ve iyi bir davulcu olduğu gerçeğini değiştirmez.
  • 13 temmuz 2014 metallica istanbul konserinden 3 gün önce beşiktaş migros'ta gördüğümü sandığım ya da gördüğüm kişi.

    markete bir şeyler almaya gittim, lars'a çok benzeyen bir adam yanında taş gibi bir hatun ve bir de yaşlıca bir adam alış veriş yapıyor. adam lars'a o kadar çok benziyor ki yanına gitmemek için kendimi zor tuttum, dik dik bakıyorum o mu diye, lars'ın güncel halini bilmediğimden de emin olamıyorum, kolunda bazı bileklikler falan vardı onlara çaktırmadan göz atıyordum adamın peşinde.
    sonra ne işi var 3 gün önceden istanbul'da, bir de migros'a gelip karpuz ve rakı mı alacak sanki dedim boş verdim.
    dün konserde lars'ın güncel haline görünce lan dedim bu adam aynı adam, yaşlanmış iyice, saçı sakalı aynı, bir ara ekranda bilekliklerini gördüm ve emin oldum o olduğuna, bugün internetten araştırdım acaba lars gerçekten 3 gün önce istanbul'a geldi mi diye bir bilgi bulamadım.

    kafamda hala soru işaretleri var, eğer gördüğüm kişi gerçekten oysa kafamı duvarlara vuracağım. varsa böyle bir bilgisi olan beni aydınlatıp kafamı kırmamı istiyorsa bilgi verebilir.

    edit:
    obi1 arkadaşın mesajını aynen aktarıyorum;
    kardeşim kusura bakma ama larsı görmüşsün, 9u akşamından beri istanbuldalardı ve conradda kalıyolardı. sadece 11inde varşovaya konser vermeye gittiler ve hemen geri döndüler. geçmiş olsun.

    edit2:
    şu fotoğraftan sonra da %100 emin oldum, lars'ın kolundaki bileklikler aynıydı.
    https://www.facebook.com/…280189975/?type=1&theater

    ben kafamı duvara vurmaya gidiyorum.
  • los angelestan istanbula giderken, güvenlik sırasında arkamda evlatlarıyla saf tutmuş metallica davulcusu abimiz.

    normalde ünlülerle fotoğraf çektirmek yerine onlarla iki kelam etmeyi severim. fotoğraf çektirmek isteyen yanım beni dürterken buna karşı çıkan tarafım lars beye merhaba derken metalci selamı çakıp dil çıkarmayı yeğledi .
    ulan şimdi niye dil çıkardım ki derken o da ve aleyküm selaaaam tadında bi devil horns çaktı . niyeyse mutlu oldum . yaptığınız işte harikasınız mistır ulrich bey james ve kirk e selam ederim . bu arada some kind of monster da senin tarafındaydım o james neymiş öyle anasını satayım , basçınıza da hala alışamadım dedim.
    "niye yaa iyi çocuktur alışırsın goçum alışırsın" diyip ense tıraşımı aldı ehi ehi diye gülüşerek uzaklaştık.

    bu da böyle bir anımdır.

    :sonradan gelen basçı editi:
  • yıllar yıllar önce, and justice for all ve master of puppets gibi iki betonarme albümde hünerlerini fazlasıyla göstermiş sağlam bir müzisyen olarak, 2009 türkiye'sinin internet ortamlarında, eli bir şekilde baget tutmuş, kıçı bir şekilde taksim prova stüdyosu filan görmüş memleket gençliği tarafından tarzı - tuşesi - tekniği sorgulanabilen adam.

    kim demiş türkiye'de ifade özgürlüğü yok diye; baksana gençlere, çatır çatır konuşuyorlar.
  • bir garip adamdır kendisi. sebepler;

    -bu adam iyi mi kötü mü belli değil? şımarık, şımarık olduğu kadar megaloman ama bir o kadar sıcak kanlı, seyircileriyle ayak üstü muhabbet etmeyi seviyor, tam bir göt ama mütevazi falan tam error verdirtiyor.

    -metallica'nın soft kısmı mı hard kısmı mı gene hiç belli değil? justin bieber muhabbeti varken, bir anda dave mustaine'le takılmalar, öbür gün oasis, ondan sonraki gün, ozzy osbourne falan kafalar derya oluyor. metallica'yı piyasa yapmakla suçlanıyor ama öbür gün tuning room'da yeter lan soft soft nereye kadar? şöyle sert bir şeyler çalalım, ortalığı yıkalım yerle bir edelim havaları var. yavaş parça çalarken herif bildiğin sıkılıyor lan? konser videolarında, adam mutluluğu sert parçalarda yaşıyor bildiğin. eli yüzü götü birbirine giriyor. trip'den tribe giriyor herif.

    -iyi mi çalıyor kötü mü o da belli değil. 89'da uçuyor, 2000'de çöp, 2003'de çılgın atıyor, 2006'da sıçıyor, 2008'de şah, 2010'da şahbaz. anlamadım gitti.

    yaşlandıkça kötü mü çalıyor yoksa daha iyi mi çalıyor belli değil. 89 creeping death videosunu seyredin. o kadar sade ve normal çalıyor ki. bir de 2009 nimes konserini dinleyin. şarkının her saniyesinde farklı bir atak, farklı bir ekleme var. şarkı o kadar şişmiş ki bateride, 2 dakika çal kolun ağrımaya başlıyor. kick'lerde kafa karışıyor. şarkı bildiğiniz tek başına solo olur, orta kararlı gruplarda.

    keza sanitarium öyle. adam 90'larda gayet normal bir şekilde icra ederken parçayı, birde bu senelere bakın. her yerinden atak fışkırıyor, zorlaştırdıkça zorlaştırmış.

    bu saçma sapan yazımın sonunda yazarlardan beklentim şu. sittin sene'den beri metal müzik dinlerim, bu adamı hala çözemedim ve bana dert oldu. ben kimsem?
  • kendisi ve metallica hakkindaki en dogru yorum belki de hayatta en yakin oldugu kisi tarafindan yapilmistir.

    classic rock dergisinin james hetfield ile yaptigi röportajdan alinti:

    cr: bir ara lars'in iyi bir davulcu olmadigini soylemissin, dogru mu?
    jh: evet, dogru. hala soylerim, cok iyi bir davulcu degildir diye. ben de cok iyi bir vokalist degilim. ama galiba birbirimizi cok iyi tamamliyoruz.

    simdi dagilabilirsiniz..
  • kendisine sorulan "death magnetic albümünün kapağı kadının cinsel organına benziyor mu sizce ?" sorusunu "evet, amcığa benziyor" diye yanıtlamıştır.

    göte göt, ama am diyen bir insandır. kapak hakkında "adı üstünde cover art. bu bir sanat ve sanatın anlamı tek olmaz. herkes kendince bir şeyler çıkardığı için sanat sanattır. kimseye hayır bu am değil mezar demem." demiştir.

    alıp evde besleyesim geliyor bazen.
  • kendisini severim. sonuçta metallica o olmasa kurulmayacaktı. hatasıyla sevabıyla grubun bu günlere gelmesinde katkısı çok fazladır. ama şöyle bir gerçek vardır ki, son on yıldır davulculuğunu geliştirmeye çalışmaması sebebiyle net şekilde performansı düşmektedir.

    lars ulrich, hiçbir zaman öyle çok beğenilen övülen bir baterist olmadı. hatta kendisini sadece metal müziği yeni dinlemeye başlayanların ilahlaştırdığı bile söylendi, söylenmeye devam ediyor. teknik olarak bakılınca, kendisi de kabul ediyor, hiçbir zaman bir dave lombardo, mike portnoy, joey jordison olmadı bu adam. ama yerin dibine geçirilecek birisi de değil ve zamanında gerçekten belli bir noktaya ulaşmıştı.

    kill'em all zamanında metallica üyelerinin hepsi tıfıl, ateşli delikanlılardı, müzisyenlikleri çok gelişmiş değildi ama o "gaz" ruh hali ile doluydular. ilham aldıkları müzikler iron maiden, motörhead, diamond head, saxon, black sabbath, judas priest gibi ingiltere gruplarının icralarıydı. lars'ın da bateri çalımı tam olarak new wave of british heavy metal davulcuları gibiydi, basit, tek düze, çok süslü olmayan şekildeydi, kişisel olarakta çift pedal kullanımı fazlasıyla sınırlıydı. kill'em all parçalarının konserlerde özellikle lars tarafından icrasının daha iyi olmasını ben orijinal davul kayıdının fazla basit olmasına bağlıyorum.

    ride the lightning'e geldiğimizde grubun bütün olarak gelişme kaydettiği görülüyor ki lars bu noktada en çok gelişme gösteren üye belki de... pedallarını etkili ve aktif şekilde kullanmaya başlıyor, şarkı kurgularına daha uyumlu partisyonlar yazıyor. master of puppets'da bu gelişme devam ediyor, atakları, zil kullanımı artık belli karakteristiğe oturuyor. cliff burton'un ölümünden sonra jason ile ilk çıktıkları canlı performanslarda ise artık agresiflik tavan yapmış durumda, lars gerçekten çok hızlı çalmaya başlıyor, tüm grup performansı açısından bir agresiflik mevcut açıkçası... o dönemin bootleglerini kolayca bulabilirseniz bir gözatın derim, lars'ı o kadar çılgın atarken görme olasılığınız yok artık.

    and justice for all albümünün kayıtlarından önce lars bateri dersleri alıyor, zaten o albümdeki bateri partisyonlarının başka açıklaması olamaz. metallica tarihindeki en hızlı bateriler o albümde yeralmaktadır. lars hem canlı hem de albüm performansında gün geçtikçe iyiye gitmektedir. ardından gelen '91 albümünde ise grup tarz değişimine gittiğinden eskisi kadar hızlı ve agresif partisyonlar yazmaz, daha oturaklı ve düz partisyonları tercih eder ve atakları öne çıkartır. ama canlıdaki performansı artık tavandadır, live shit binge and purge videolarında görebileceğiniz üzere, lars gerçekten formdadır. ve ne yazık ki, kendisini götürdüğü en ileri nokta bu zaman diliminde yani '88-'94 yılları arasında sınırlı kalmıştır.

    lars ulrich'in bateristliği açısından '94 yılı önemli bir tarihtir. and justice for all ve metallica albümleri için kullandığı o güzelim tama grandstar davul setinin boyutunu küçültür, tom-tom'ları dörtten ikiye düşürür, sağ yanındaki hi-hat'ı kaldırır. bunu zamanında okuduğum bir röportajında lars, bir arkadaşından etkilenerek baterisinin boyutunu düşürdüğünü söylüyordu. ama bence buradaki asıl olay, metallica'nın '91 albümüyle müziğine getirdiği basitleştirmenin devamıydı, aynı açılım load albümündeki müzikal değişim, imaj değişimi olarak devam edecekti.

    load ve reload dönemi, müzikal açıdan heavy metal/hard rock arasında bir yerde duran, southern rock, country, blues gibi farklı tarzlardan etkileşimler içeren bir dönemdir. doğal olarak, lars '80lerdeki bateristliğinden çok uzaklaşmıştır. çift pedal kullanımı artık az sayıda ve kesik kesiktir, kick atakları ve zil kullanımı artık asıl vurgulanan elementlerdir. özellikle load'da çok güzel partisyonlar vardır bence. ama bu dönemin götürüsü, grupça canlı performanslardaki ruhsuzluktur. load çok iyi bir albümdür bence, ama grubun kafası da hülyalıdır sanki o dönem, malum otuzlu yaşlarda, artık eskisi gibi "rockstar" hayatı süremeyeceklerini anladıkları bir dönemdir. bu ruhsuzluk aynı zamanda sözlükte '99 konserini '93'ten, '08'den ve '10'dan daha aşağıda tutan şeydir. ruhsuzluktan kastettiğim, eski şarkıların ikinci plana atılması, kimi zaman fazlaca kısaltılması, ilk iki albümün genellikle medley şeklinde sunulması ve performansta bir "rafineleşme"ye gidilmesidir. lars'ta bu "rafineleşme"ye koşar adım uymuştur, eski şarkıları çalarken artık fazla kasmamakta, kafasına göre onları basitleştirmektedir. yeni bateri seti vardır, tama grandstar'ını azalttığı konfigürasyonun aynısıdır. yine bir röportajından alıntı yapacağım, adam burada zaten olayı bitirmiştir, "eski şarkılarımızı şu an 1998'deki aklımla çalıyorum." bu rafineleşme sonradan patlayacaktır. nerede mi? st.anger albümüde tabii...

    milenyuma çalkantılı giren grup, jason newsted'in ayrılması, james hetfield'in rehabilitasyona girmesiyle zor bir döneme sürüklenir. some kind of monster belgeselinde de gördüğünüz gibi, karşımızda bir zamanların en büyük grubu değil, aklı mantığı dağıtmış üç adam vardır. bu zorlu süreçte ittire ittire yapılan st.anger'da lars yine çok eleştiri alır. seçtiği davul tonu kesinlikle tefal emaye tencere takımı ayarındadır ve atakları ve pedal kullanımı abartılı ve çiğdir. canlı performansta ise grup kendini toparlamaya çalıştığından belli bir sıkıntı vardır. lars ulrich'in en "down" dönemi madly in anger with the world turnesidir. o dönem çıkan singleları dinleyin, küfredersiniz. ben ettim, oradan biliyorum. albümde pedallara allah ne verdiyse abanan adam, damage, inc.'i, dyers eve'i çalamamaktadır, pedal hakimiyeti düşmüş, yeni bateri setine eklediği bir china ile sürekli oynamaya başlamıştır. yani işin özeti şudur, load dönemindeki "rafineleşme", st.anger öncesi bulanım dönemiyle birleşince lars ulrich bateristliğini tamamen ikinci plana atmıştır ve çok gerilemiştir. fakat daha da kötüsü bundan rahatsız olmamıştır, çünkü adamın en iyi olma gibi amacı yoktur, zaten metallica'nın medya ilişkileri ve albümdeki aranjman düzenlemeleriyle ilgisi artık daha fazladır.

    2006 yılında master of puppets'ın yirminci yılı sebebiyle albümü baştan sona çalmaları grupça kendilerini sarsmıştır, zaten death magnetic'te bu dönemde "kazandıkları" havanın eseridir. lars ulrich'te bu dönemde kendisini biraz toparlamıştır, hala '88-'94 döneminden uzakta olsa, '03-'04 arasındaki kadar dipte de değildir. tamam, eskisi gibi lezzetli canlı performansı yok, one'ın malum kısmında teklediği oluyor, hala bazı çift pedal taramalarını çok sevdiği kesik "dıp dıbıdıpdıp dıp dıbıdıpdıp"larla geçiştiriyor, metronomdan şaşıyor ama yine de biraz toparlanmış durumda... bu saatten sonra kafasına çok takmadıkça kendisini geliştirmeyeceği açık. tekniği, '91 sonrası edindiği abanarak çalma stili, remo'nun metal değil jazz için uygun olan derilerini kullanıyor olması, bunları değiştirmez artık...

    yine de bence besteci olarak şarkılara yazdığı bateri partisyonları gayet oturaklı ve kişiliklidir. yani dinlediğinizde "bu lars ulrich atağı..." dersiniz, geç yaptığı vuruşlar, ataklar, zil oyunları, canlı performansta artık abarttığı saat 2 yönündeki kahrolası china ziliyle kendisini belli eder. dinlemekten zevk aldığım bir bateristtir ve bateri çalsam kesinlikle beni etkilediğini düşünürdüm. bunca senedir dinlediğim adamlar kanıma işler doğal olarak...

    neyse, sevin lars'ı. yavaş yavaş ihtiyar moduna giriyor o da. zaten şunun şurasında maksimum on sene daha metallica var. sövmeyin koldan bilekten dedelerden diye, değerini bilin.
  • metallica'nın 80'ler sonu/90'lar başındaki konserlerinin remastered olarak büyük bir amme hizmeti çerçevesinde youtube'a eklenen videoları sayesinde kendisine bakışımın çok büyük ölçüde değiştiği adam.

    metallica ile elemanların saçı kısayken tanışan biri olarak lars'a dair yapılan 'iyi davulcu değil ama bir rockstar' yorumları benim için bişi ifade etmiyordu. rockstar falan değildi çünkü. lars tepesi açık, göbekli ve kötü bir davulcuydu. bence yaşıtlarımın çoğunda da lars ulrich denince akla gelen cringe hareketler yapan, ritim tutamayan, yaşlı bir herif. müthiş bir cahillikmiş gerçekten. bu adamı prime'ında izleyip davulcu olmak istememek çok zor. inanılmaz bir enerji. çok teknik bir davulcuyu izleyip sessizce takdir etmekten ziyade bu adam duvarları yumruklama isteği doğurtmuş zamanında. gojira'nın davulcusu mesela, herhalde lars'ın eleştirildiği konuların hepsinde dünyanın tepesinde bir adam, bu herifi izleyip etkilenmiş, çocukken büyülenmiş. ki daha mevzunun işadamlığına, adamın grup içindeki konumuna ve liderliğine girmiyorum bile. neyse, bu şekilde günah çıkartmış oldum. sonuçta öğrenmemek ayıp.
hesabın var mı? giriş yap